{NUTİZM VE NUTİSTLER-14}
EYYÜHEL EVLÂD! (EY ÇOCUKLARIM!) Gözlerimizi, bakışlarımızı, bakış açılarımızı GÖZDEN GEÇİRMELİYİZ. Algı oluşturmak çoook eskiden beri var olan bir şey. Çağımızda ve özellikle de günümüzde gelişen iletişim imkânlarına paralel olarak hem daha kolay hem de çok daha çaplı yapılabiliyor. İnsanlar bunu bazen bilmeden yapabiliyorlar ve yine bilmeden ona alet olabiliyorlar. Doğru bakmağa, doğru görmeğe ve doğruyu görmeğe çalışmalıyız.
Tac Mahal’in anlatıldığı bir belgesel izliyordum televizyonda. Kanal mütedeyyin bir kanal, belgeseli yapıp sunan adam da mütedeyyin bir adam. Tac Mahal hakkında şunun gibi bazı şeyler söyledi: “Tac Mahal, Şah Cihan’ın karısı için yaptırdığı bir mezardır. Muhteşem bir yapı, görüp de hayran kalmamak imkânsız. Zaten bu yüzden dünyanın yedi hârikasından biri sayılmaktadır. Bu eser, İslâm’ın ve İslâm Medeniyeti’nin kadına ne kadar değer verdiğinin açık bir göstergesidir.”
Düşündüm. Sözü edilen yedi harikadan diğer biri de Mısır’daki piramitlerdir, değil mi? O da bu da hârika! O da mezar, bu da. Onunla bunun arasında ne fark var? Yarın ahirette karşılaşırsanız sorun kendilerine, kesinlikle inanıyorum ki söylemleri ne olursa olsun, Tac Mahal’in arkasında da Piramitlerde olduğu gibi kişisel saikler, ‘ben’in öz tatmini yatmaktadır. Üstelik berikini yaptıran, ulûhiyet iddiasındaki bir Firavun değil İslâm’ın ışığında yetişmiş birisidir. Ve sonuçta kendisi de karısının yanında, Tac Mahal’de yatmaktadır.
1-Piramitler de Tac Mahal de insanlığın birer ayıbıdır! İkisi de tamamen gereksiz birer yapıdır. Düşünen bir insanı çıldırtacak kadar gereksiz. Allah, insanı Piramit ya da Tac Mahal yapsın diye mi yarattı? Ateistler açısından zaten özünde abukluk yatan bir çabadır, böyle anıt mezarlar, saraylar yapmak. Fakat inancı olanların tevessül etmelerine ne demeli? Harcanan zaman, harcanan servet, harcanan emek... Onlara harcanan imkânlarla, değerlerle insanların, insanlığın yararına neler yapılabilirdi neler... niceeelerinin nice ihtiyaçları karşılanabilirdi. Bir de ne: Bir tek kişi için, üstelik bir ceset için... Hoş canlı için de olsa iğrenç. Ben, bizdekiler de dahil eski ve yeni anıt mezarlara, anıt saraylara da bu nazarla bakıyorum. Bir mâbet, bir kervansaray, bir imâret, bir medrese, bir köprü, bir çeşme... bunlar için gösterilecek özeni anlarım. Hattâ o yedi hârikadan biri olan Çin Seddi’ni de hem anlar hem alkışlarım. Ve hattâ ölmüş değerli bir insan için, arkasından başkaları (tabi halkın vergileriyle oluşmuş hazineden harcamamak kaydıyla) fazla abartmadan güzel bir türbe yaptırabilirler. Bunu da anlayabilirim. Ama Firavun gibi sağlığındayken kendisi için yaptırıyorsa... veya Tac Mahal örneğindeki gibi karısı için yaptırılıyorsa... halkın emeğiyle, halkın parasıyla... Yalnızca anıt mezarlar değil, halkın parasıyla yaptırılan saraylar da bence böyledir. (Gerçi o, kendi kişisel parasıyla yaptırıldı ama) Süleyman Demirel’in kendisi için sağlığında yaptırdığı anıt mezarı bilmem göreniniz var mı? Bu arada Hazret-i Peygamber’in sarayını(!) ve (vefatındaki şekliyle) kabrini düşününüz... Örneğin Hazret-i Ömer’in, hanımları için yaptırdığı anıt mezarları(?) düşününüz... Hazret-i Ömer’in yaşadığı sarayı(!) düşününüz. Ceddimizin en saygıya değer olduğu dönemlerden biri Bursa dönemidir. Bakın Bursa’ya; medreseler, camiler, iş hanları, hamamlar, çeşmeler ve benzeri mekânların yanında herhangi bir saray kalıntısı görebilir misiniz? Türbeler de siyasî ve mânevî tarihimize altın harflerle yazılmış büyüklerimiz için ve ölümlerinden sonra oldukça sade biçimde yaptırılmıştır. Tekrar söylüyorum, Ulu Cami’ler, Süleymaniye’ler, Selimiye’ler, Sultan Ahmet’ler... onları yaptıranları, yapanları ve alkışlayanları, Allah Cennet’in en güzel köşelerine koysun. Ama milletin parasıyla karım için Tac Mahal yaptıracaksam, milletin parasıyla saray yaptıracaksam, Allah bana mutlaka hesap sorar diye düşünüyorum. Meksika’nın başkanı Obrador muydu, o özel uçağa binmeyen adam? Ya Uruguay Devlet Başkanı Jose Mujica? Ayda 12 bin dolar kazanıyor ve bu gelirinin yüzde 90'ını fakir insanların hayatlarıyla ilgilenen hayır kuruluşları ve küçük işletmelere dağıtıyor... Televizyon haberlerinde görmüştüm, cebindeki üç beş kâğıt parayı da kamu nazarına sunuyordu. Gerçekten de ibret alınacak bir örnek. Sayıları az olsa da var böyle örnekler. Müslüman değiller ama “Allah muvaffakiyetler versin.” diye dua etmekten kendimi alamıyorum doğrusu.
2-Tac Mahal, hiç de İslâm’ın kadına verdiği değeri göstermez. Kadına değer vermek, ölümünden sonra kendisine böyle mezar yaptırmak mıdır? Bu yaklaşıma yazıklar olsun. İnsana değer vermek asıl hayattayken olur. İslâm’da da kadının değeri, bir sürü uygulamayla, o hayattayken ortaya konur. Dedim ya bakışlarımızı, bakış açılarımızı gözden geçirmeliyiz. Yanlış öğretilere, çarpık algılara kapılmamalıyız. Nedir bu son zamanlardaki kadına değer verme eksenli kıvırttırmalar? Değer denilen şeyin ne olduğunu da film setlerine, kadın vücudu pazarlayan gazete ve dergilere, güzellik yarışması adı altında pis iştihalarını tatmin eden organizatörlere, yatlarda villalarda ve lüks otellerde her şeylerini büyük adam(!)lara sunan yosmalara, reklamlarda birer meta olarak kullanılan kadınlara, barlara pavyonlara, randevu evlerine, genel evlere mi sormak lâzım acaba? Bir kompleks sardı insanları, herkes kadına değer verme yarışında. (İşin tuhaf tarafı, tersiyle tokat yiyorlar.) Üstünlüğün takva ile olduğunu söylemiyor mu Kutsal Beyan, daha ne dırdır edip duruyor bu sivri zekâlar? Takvâ sahibi bir erkek, öyle olmayan erkekten de kadından da üstündür, değerlidir. Yine takvâ sahibi bir kadın, öyle olmayan kadından da erkekten de üstün ve değerlidir. Yani insan, değerini kendisi kazanır. Kadın, kadın olduğu kadar değerlidir; erkek, erkek olduğu kadar değerlidir ve insan, insan olduğu kadar değerlidir. İster kadın, ister erkek, doğru çizgide değilse, değersizdir, bir halta yaramaz.
Toparlayayım; Tac Mahal’in varlığını ve yapılışını, “Kadına değer vermenin göstergesidir.” söylemiyle aklayamayız. Faraza kadına değer vermek için yapılmış olsa bile, bu onun gereksizliğini ortadan kaldırmaz. Kadının yeri, gönül saraylarıdır.
“Dünya bir eşyadır. Ve dünya eşyasının en hayırlısı sâlihâ kadındır.”(Müslim, Nesai, Ahmed b. Hanbel)
“Sizin hayırlınız, kadınlarına hayırlı olan (iyi davranan)dır.” (Müslim)
“Ey insanlar! Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah'ın emâneti olarak aldınız ve onların namusunu kendinize Allah'ın emriyle helâl kıldınız. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, kadınların da sizin üzerinizde hakları vardır.”(Vedâ Hutbesi’nden)
Ey oğlum, unutma ki karın sana Allah’ın verdiği bir emanettir; kıymetini bil. Ama ona Tac Mahal gibi bir mezar yaptırmaya kalkışma sakın! Kendine de bir saray yaptırma! Vesselâm.
Hangi adları koyarlarsa koysunlar, SARAYLARA DA ANIT MEZARLARA DA... KADINA SEVGİNİN, KENDİSİ İÇİN ANIT MEZAR YAPTIRARAK GÖSTERİLMESİNE DE hayır.
R. Serdar Özmilli