Dünyanın her yerinde Müslümanlar kamuda var olma/görünür kılınma mücadelesi veriyorlar. Batıda ?İslamaphobia? İslam korkusu üreterek Müslümanları korkutma, sindirme ve yok etme faaliyetleri tüm hızıyla sürmektedir. Üstelik bu yok sayma/yok etme kampanyası yalnızca ?NongovermentOrganization? STK?lar eliyle değil, çok ciddi anlamda siyasi ellerle yürütülüyor. Öyle ki siyasisi, sermayesi, sanatçısı ve istihbarat örgütleri tarafından koro halinde yürütülmektedir.
Var olma diğer ifadeyle hayatın her alanında rol alma mücadelesi İslam coğrafyasında da tüm hızıyla devam etmektedir. Orta Asya?dan Orta Doğu?ya, balkanlardan Afrika?ya, Hint den Yemene kadar Müslümanlar yaşadıkları tüm coğrafyalarda birbirine benzer sorunlarla karşı karşıyalar. Ülkemiz de benzer sorunlar hala varlığını sürdürmektedir; ?Yaşam tarzına müdahale edilmesin? diyenler kendilerinden olmayanların yaşam tarzına müdahale edilirken alkış tutmaya devam etmektedirler.
Bu anlamda İslami değer karşıtlarının haleti ruhiyelerini anlamak hiçte zor değil. Yerel ya da ulus ötesi bu güçler kendilerini Müslüman karşıtı olmak üzerinden ifade etmeleri bilinen bir şeydir. Suriye?de öyle değil mi? Katil ve diktatör Esed halkını kimyasal silahlarla yok ederken, batıyı şu sözlerle tehdit etmiyor mu? ?ya ben ya el-kaide, ben gidersem yerime el-kaide gelir.? Kimler(!) tarafından yönetildiği bilinmeyen, El-kaidenin üzerinden İslam korkusu üretiliyor.
Yerel anlamda da eskisi kadar ?irtica? saldırısı olmasa da ?hayat tarzına müdahale? çığırtkanlığının altında; yerel ve uluslararası dinamiklere aynı mesajlar verilmek istenmektedir; İslamcılar?
Bu topraklarda yerel ölçekte dini, tarihi ve kültürel değerleri yok sayanlarla hesaplaşma devam etmektedir. Ergenekon, Balyoz ve 28 Şubat Post modern darbe girişimleri onlardan bazıları. Özellikle 28 Şubat sürecinde Müslümanlara karşı yürütülen savaşta en görünür kılınan araç başörtüsü yani tesettürdü. Üniversitelerdeki ikna odaları, haber ve görüntüleri, polis/özel güvenlik görevlilerinin bir öğrencinin ağzını kapatarak başörtüsünü çekip alma sahnelerinin; Kahramanmaraş?ın Fransız işgalini andıran görüntülerinden bir farkı yoktu.
İslam?ın kamuda görünürlüğü hanımlar üzerinden tesettürle mümkündür. Bu dini, tarihi ve sosyal bir gerçekliktir. Bu görünürlüğün farkında olan inanç ve kimlik düşmanları başörtüsüne karşı saldırılarını tüm hızıyla sürdürmektedirler. Tesettürü evlere/mezarlıklara hapsetme çabasındalar. Bu tipleri anlamak mümkün, hedefleri; tesettürsüz kamu oluşturmak.
Ancak bizim mahallenin sakinlerini anlamak mümkün değil. Bunlar da diğerleri gibi tesettürsüz bir toplum mu hedefliyorlar desek haksızlık olur. Ama Kayseri Kalesinin yeni restorasyon çalışmalarını anlatan ve kalenin duvarına asılan tanıtım/reklam tablosunu görünce ne yapılmak isteniyor sorusunu sormamak mümkün değil! Tabloda kale içini gezen kadın, erkek ve aile figürleri/resimleri yer almakta. Fakat kadınların tamamı batı tipi üstelik mini etekli resmedilmiş. Geleneksel olsa da bu şehrin kadınlarının resmi yok, tesettürlü hanımlar yok. Bu tabloda bir mesaj mı var; tesettürlü hanımlar bu kaleye giremez. Tesettürlü hanımlar kültürden anlamaz. Tesettürlü hanımlar şiir, sanat ve tarihle barışık olamaz. Yok, öyle değil diyorsanız o tabloyu siz yorumlayın!Kalenin tanıtım panosunda tesettürlüler görünmüyor. Kayseri kalesi dönüştürülürken algı dönüşümü mü hedefleniyor!
Tarihin derinliklerinden gelen değerleri ile hayat bulmaya çalışan insanların oylarıyla yerel/merkezi iktidara gelenlerin, onları yok sayacak davranışta bulunmaları hiçte anlaşılır değildir.
Doğruyu bulma adına Münekkit?lik;medeniyetimizin bir geleneğidir.
Kayseri Anadolu Haber Gazetesi
Kayseri Anadolu Haber Gazetesi