Sabah gittik kurban yerine. Hissedarlardan biri, çok para verdik, kesmesek mi acaba? dedi. “Ben” dedim “hiç para vermedim.” “Lan sen hissedar mısın ki, kim lan bu" dedi benim için. "Beni buralarda herkes tanır, asıl siz kimsiniz?" dedim. "Ne istiyorsun birader deri mi istiyon, kelle, d**şak peşinde misin?" dedi.
Diğer bir hissedar; "yoksa sen kurban karşıtı mısın?" dedi. "Babamla geldim, bizim hisse de bir blok ötede" dedim. "Kendi hissenin yanında dursana birader!" dedi. "Beni kan tutuyor normalde, oyalanıyorum. Böyle lazer kesim falan niye yapmıyonuz, mis gibi olmaz mı ya?" dedim.
"Oluum, bizim kurban zaten gergin. Hadi git işine!" dedi hissedar dayı. "Siz de çok gerginsiniz abicim, 5 binden fazla mı verdiniz adam başı?" dedim. "Sana ne birader!" dedi bir tanesi. "Kurbanı kesmeyelim diyen ben 4750 TL verdim, hâlâ kesmemek için bir şansımız var" dedi. "Sen 4750 mi verdin. Ben niye 5500 verdim" dedi diğer hissedar. "Sana önlerden cam kenarından falan hisse vermişler dayı" dedim. "Seninki ondan pahalı. Olur mu lan öyle şey!" dedi. "Sen de tanımadığın adamlarla ne hisseye giriyorsun."
"Oluum, tanıdığım adamlar kurban kesmiyor. Tek başıma mı gireyim 40 binlik tosuna?" dedi. "40 bin de çokmuş!" dedim. "Yaşı bayağı vardır bunun. Bu kadar yolu nasıl yapmış. Tüm memleketteki tarlaları bu mu sürmüş? Olum sen salak mısın?" dedi dayı. "Traktör diye bişi var yaa!"
"40 bin mesarifi lan hayvanın" dedi. Tanıdıklarının kurban kesmemesi enteresan geldi. "Kurban karşıtı mı onlar? dedim. "Yok yahu, fakir hepsi." "Ben de zaten hissenin yarısını onlara dağıtıyorum" dedi. Dedim "Allah kabul etsin." "Eyvallah" dedi. Baktım babam çağırıyor.
Bizim kurbanı kesmeye çalışan kasap kendi kolunu bacağını kesmiş. Komple kanıyor adam. "Baba" dedim, "Kasabı da mı bölüşüyoruz? Paramız yetmedi de kasaba mı girdik? Noluyor ya!"
"Zevzeklik etme de git bir yerden ilk yardım seti bul. Kanı durdurmamız lazım" dedi. "500-600ml akabilir, normal" dedim. "Hayati tehlikeye daha var." Kanı oluk oluk akan kasap, "abi geçen kurban da aynısı oldu. Önce kendimi kesiyorum. Meslek ahlakı gibi bişi oldu bu bende. Endişe etmeyin. Konuya odaklanalım. Yalnız, kelle ve d*şşakları alırım" dedi. Sen hayatta kal, hayvanı kes, benim d*şşakları da al" dedi Nazmi Amca.
Kasap: "napiyim dayı ben senin Cihan Harbi görmüş d*şşaklarını" dedi. Kasabın kolunu bacağını sardılar. Hayvanı tekrar yatırdılar. Fakat hayvan yatmak istemiyor. "Ayakta kesemiyor muyuz?" dedim. "Döner mi lan bu ayakta keselim? dedi kasap. "Abi senin psikolojin bozuk, hayvanı kesemiyorsun!" dedim.
"Kurban gereksiz stres yapıyor" dedi kasap. "Nasıl gereksiz?" dedim ya. "Tepende elli tane adam, eli bıçaklı başka bir adam. Ama hayvan gereksiz stres yapıyor yani. Aynen öyle" dedi. "Bak, kasap efendi! her kurban bozulur sürünün psikolojisi. Kesiyorsan da çaktırmadan kes!"
"4 kişilik hayvana yedi kişi girmişsiniz. Bundan o kadar et çıkmaz ki!" dedi kasap. "Olum sen kurban yorumcusu musun? kessene lan hayvanı" dedi babam. "Hayvanı sakinleştiriyorum babacım. Öyle şakk diye kesilir mi? Avantacı arpası mı bu?"
Nazmi amca: "Kurban bayramı bitecek olum, sen hala kesemedin hayvanı. Tekbiri getirelim olsun bitsin bu iş!" dedi. "Az ötede getirin tekbiri hayvan rahatsız olabilir dayıcım" dedi kasap. "Ateist mi lan bu. Tekbirden rahatsız oluyor yani? dedim.
"Sesten rahatsız olur, gerizekalı genç kardeşim" dedi kasap. Kurban alanında sadece bizim kurban hayatta. Her şeyden rahatsız oluyor, ondan hâlâ hayatta. Normalde insan olsa çok yaşamaz bu kafayla!
Kasap: "Kalabalık bir dağılsın" dedi. "Abi, sen hissedar mısın? dedi hazır olda bekleyen abiye. "Kalabalık olsun diye geldim." diye cevap verdi. Kendi kendine söyleniyor kasap: "Kalabalık olsun diye gelmişmiş. AKP mitingi mi olum bu? Te Allaaam..."
Ayakta dikilen başka bir hisse sahibine de; "güzel abim, müslüman abim sen de çekilsen de şu işi bir bitirsek. Hee benim tatlı abim" dedi.
Adam oralı bile olmadı. Babam da bir şey demiyor. "Müslüman abimiz, az kenara çekilir misiniz?" dedi tekrar kasap. Adam çekilmedi. "Abi, müslüman diil misiniz? olay nedir kenara çekilsenize! Keselim şu hayvanı" dedi. "Yok birader ben deistim!" dedi dayı. "Öyle oluyor mu ya!" dedi kasap.
"Niye olmasın. Bu türlü kasaptan daha ucuza geliyor et." dedi dayı. Babam tabi bilmiyor. "deist ne lan!" dedi bana. "Tanrıya inanıyor" baba. "Şimdilik sana bu bilgi yeter" dedim. 5 kere anjiyo olmuş adamsın. “Tamam olum! Tanrıya biz de inanıyoz" dedi. Kalabalıktan bir dayı: "Ben inanmıyom!" dedi.
"Neye inanmıyon la sen" dedi Nazmi Amca. Hafif gerildi tabi. "Kurbanı keseceğimize inanmıyorum" diye cevap verdi dayı. "Kaç saat olmuş yahu! Neyi bekliyoruz?"
Kasap kafayı kaldırdı."Hâlâ bık bık konuşuyorsunuz abicim! Siz olmasanız, çoktan kesmiştim bu hayvanı" dedi. "Konsantre olamıyorum!" dedi. "Biz olmasak nereye kesiyorsun lan salak!" dedi Nazmi Amca. "Biz olmasak hayvan burada olmaz bir defa. Hayvana girmişiz ki, hep beraber buradayız."
Babam; "İdare et!" anlamında kasaba kaş göz yapıyor. Ben de kurbanın başına eğildim, ona bu dünyanın gayet boş olduğunu anlattım. "Ben kuzu eti seviyorum falan" dedim kendini iyi hissetsin diye. Sonrasına bakamadım zaten.
Akşam, kasaba gittim iki kova etle... Kıyma çektiricem bunları. Önümde bir teyze var. Teyzenin et bir türlü çekilemiyor. Hayat gibi allaamm. 1 saat geçti. Bana sıra gelmedi. "Teyzecim siz ne kestiniz ya ejderha mı kestiniz?" Tek hisse mi girdiniz? Bu nedir kardeşim!" dedim. Uykum geldi.
"Sen bizim Hayriye'nin çocuğusun, tanıdım seni. Yoksa, tek hisse girerdim burada sana evladım!" dedi. (Alıntı)