{NUTİZM VE NUTİSTLER-3}
EYYÜHEL EVLÂD! (EY ÇOCUKLARIM!) Sözlerim sizedir.
“Her terazi her sıkleti çekemez.” İtiraz edebilenin anlını karışlarım! “Hiç kimse de kendi terazisi çekemiyor diye herhangi bir sıkletin varlığını inkâra kalkışamaz.” Gelin, itiraz etmeyin ve bu iki cümlede de mutabık kalalım. Tamam mı!
İLLET ayrı şeydir, SEBEP ayrı şeydir, HİKMET ayrı şeydir. Allah’ın ve Elçisi’nin (aleyhisselatu vesselâm) verdikleri emirlerin ve koydukları yasakların hepsinde, (bizim kuş beyinlerimiz idrakinden âciz kalsa da) sayılamayacak kadar çok hikmetler vardır. Akıllı mü’minlersek, önce sorgulamadan kabul eder uygularız, sonra dilersek teberrüken hikmetlerini araştırırız. Örneğin; bir somun aynı anda birden fazla civataya takılamazken bir cıvataya birden fazla somun takılabiliyor olmasının hikmetleri araştırılabilir. Ama bu duruma itiraz etmek, onları üreten ustaya isyan anlamına gelir. Bir müslümana yakışan; bizlere biçtiği rollerden dolayı, ikram ettiği nimetlerden dolayı, verdiği emirlerden, koyduğu yasaklardan dolayı Yaratıcı’ya şükürler etmektir. Cıvata, cıvata olarak yaratıldığına; somun, somun olarak yaratıldığına şükreder... omuzlarına yüklenen görev ve işlevlere uygun biçimde varlıklarını sürdürürler. Sürdürmelidirler.
Bir gün karım dedi ki; “Hoca, ayağımızda uygun bir giysi varsa, abdest alırken üzerinden mesh edebiliriz değil mi?”
Cevap vermedim tabi ki. Arkasından ne çıkacak diye bekledim. Şu çıktı: “Ayağımızın neresini mesh ederiz? Neden kirli olduğu düşünülebilecek tabanını değil de üstünü?”
Yine cevap vermedim, ama mütebessim bir çehreyle ve sevgi-takdir dolu gözlerle baktım yüzüne. Az bir zaman sonra şu iki cümleyi mırıldanıyordum kendi kendime: “Hikmetinden sual olmaz! Hikmetleri sorgulamak bizim gibi kuş beyinlilerin ne haddimize!”
“Müslümanız.” derken şaka yapmıyorsak, zaman zaman Vedâ Hutbesi’ni okumalıyız. Bütün insanlığa yönelik bu hitâbı dikkatli okumalı, içerdiği hikmetleri araştırmalı, (te’villere kalkışmadan) anlamalı, ders almalı ve oradaki düsturları uygulamaya çalışmalıyız. Müslüman olduğunu söyleyen müslümanların bunu yaptıklarını umuyorum. Ben de az evvel ikiz torunlarımı yanıma oturttum ve netteki iki farklı kaynaktan bulduğum iki ayrı Vedâ Hutbesi metnini, karşılaştırmalı olarak ikisine yüksek sesle okuttum. Birlikte anlamaya, dersler çıkarmaya çalıştık. Çok da mutlu olduk, elhamdulillah. Sonra da torunlarıma dedim ki:
-“Çocuklar; her müslümanın, güvenilir metni bularak bu okuma işini zaman zaman yapması gerekir. Daha da ötesinde, bu metni başkalarının okumalarını da sağlamamız gerekir. Efendimiz bunu istiyor bizden: [...Bu vasiyetimi, burada bulunanlar, bulunmayanlara ulaştırsın. Olabilir ki, burada bulunan kimse bunları daha iyi anlayan birisine ulaştırmış olur...] Şimdi siz okurken aklıma bir şey geldi; ben hemen bilgisayarımın başına oturup Vedâ Hutbesi metnini, blogumda okuyucularıma sunacağım. Böylelikle sevap kazanacağımı umuyorum.”
İşte sözümde duruyor ve metni aşağıya yapıştırıyorum. TE’VİL ME’VİL YAPMADAN, KAFAMIZA GÖRE SULANDIRMAYA KALKIŞMADAN sık sık okuyalım, anlamaya ve (metindeki bazı tavsiyeleri, emir ve yasakları kuş beyinlerimiz pek kavrayamasa veya kabullenemese de “Hikmetinden sual olmaz.” diyerek) uygulamaya çalışalım. Kadınların okumaları da erkeklerinki kadar önemli ve gereklidir! Devlet yöneticileri, muhalefet temsilcileri ve kanun yapmakla görevli hukukçular da dikkatlice okusunlar lütfen. Vesselâm.
{{Hamd Allah'a mahsustur. O'na hamdeder, O'ndan yardım isteriz. Allah kime hidâyet ederse, artık onu kimse saptıramaz. O’nun sapıklığa düşürdüğünü de kimse hidâyete erdiremez. Şehâdet ederim ki; Allah'dan başka ilâh yoktur. Tektir, eşi ortağı, dengi ve benzeri yoktur. Yine şehâdet ederim ki, Muhammed O'nun kulu ve Rasûlüdür.
Ey insanlar! Sözümü iyi dinleyiniz! Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım. İnsanlar! Bugünleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl mübarek bir şehir ise, canlarınız, mallarınız, namuslarınız da öyle mukaddestir, her türlü tecâvüzden korunmuştur.
Ashâbım! Muhakkak Rabbinize kavuşacaksınız. O da sizi yaptıklarınızdan dolayı sorguya çekecektir. Sakın benden sonra eski sapıklıklara dönmeyiniz ve birbirinizin boynunu vurmayınız! Bu vasiyetimi, burada bulunanlar, bulunmayanlara ulaştırsın. Olabilir ki, burada bulunan kimse bunları daha iyi anlayan birisine ulaştırmış olur.
Ashâbım! Kimin yanında bir emanet varsa, onu hemen sahibine versin. Biliniz ki, fâizin her çeşidi kaldırılmıştır. Allah böyle hükmetmiştir. İlk kaldırdığım fâiz de Abdulmutallib'in oğlu (amcam) Abbas'ın fâizidir. Lâkin anaparanız size aittir. Ne zulmediniz, ne de zulme uğrayınız.
Ashâbım! Dikkat ediniz, câhiliyeden kalma bütün âdetler kaldırılmıştır, ayağımın altındadır. Cahiliye devrinde güdülen kan davaları da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası Abdulmuttalib'in torunu Iyas bin Râbiâ'nın kan davasıdır.
Ey insanlar! Muhakkak ki, şeytan şu toprağınızda kendisine tapınmaktan tamamen ümidini kesmiştir. Fakat siz bunun dışında ufak tefek işlerinizde ona uyarsanız, bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak için bunlardan da sakınınız.
Ey insanlar! Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah'ın emâneti olarak aldınız ve onların namusunu kendinize Allah'ın emriyle helâl kıldınız. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, kadınların da sizin üzerinizde hakkı vardır. Sizin kadınlar üzerindeki hakkınız; yatağınızı hiç kimseye çiğnetmemeleri, hoşlanmadığınız kimseleri izniniz olmadıkça evlerinize almamalarıdır. Eğer gelmesine müsaade etmediğiniz bir kimseyi evinize alırlarsa, Allah, size onları yataklarında yalnız bırakmanıza ve daha olmazsa hafifçe dövüp sakındırmanıza izin vermiştir. Kadınların da sizin üzerinizdeki hakları, meşrû örf ve âdete göre yiyecek ve giyeceklerini temin etmenizdir.
Ey mü'minler! Size iki emânet bırakıyorum, onlara sarılıp uydukça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanetler, Allah'ın kitabı Kur-ân-ı Kerim ve Peygamberin sünnetidir.
Mü'minler! Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman Müslüman'ın kardeşidir ve böylece bütün Müslümanlar kardeştirler. Bir Müslüman'a kardeşinin kanı da, malı da helal olmaz. Fakat malını gönül hoşluğu ile vermişse o başkadır.
Ey insanlar! Cenab-ı Hak her hak sahibine hakkını vermiştir. Her insanın mirastan hissesini ayırmıştır. Mirasçıya vasiyet etmeye lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona aittir. Zinâ eden kimse için mahrumiyet vardır.
Ey insanlar! Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Âdem'in çocuklarısınız, Âdem ise topraktandır. Arab’ın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi; kırmızı tenlinin siyah üzerine, siyahın da kırmızı tenli üzerinde bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvâda, Allah'tan korkmaktadır. Allah yanında en kıymetli olanınız O'ndan en çok korkanınızdır. Âzâsı kesik siyahî bir köle başınıza âmir olarak tayin edilse, sizi Allah'ın kitabi ile idare ederse, onu dinleyiniz ve itaat ediniz. Kimse kendi suçundan başkası ile suçlanamaz. Baba, oğlunun suçu üzerine, oğlu da babasının suçu üzerine suçlanamaz.
Dikkat ediniz! Şu dört şeyi kesinlikle yapmayacaksınız:
- Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmayacaksınız.
- Allah'ın haram ve dokunulmaz kıldığı canı, haksız yere öldürmeyeceksiniz.
- Zinâ etmeyeceksiniz.
- Hırsızlık yapmayacaksınız.
İnsanlar! Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz?
Sahabe-i Kiram birden şöyle dediler:
"Allah'ın elçiliğini îfâ ettiniz, vazifenizi hakkıyla yerine getirdiniz, bize vasiyet ve nasihatte bulundunuz, diye şahadet ederiz!"
Bunun üzerine Resul-i Ekrem Efendimiz (S.A.V.) şahadet parmağını kaldırdı, sonra da cemaatin üzerine çevirip indirdi ve söyle buyurdu:
"Şâhit ol yâ Rab! Şâhit ol yâ Rab! Şâhit ol yâ Rab! "}}
VEDÂ HUTBESİ’Nİ ANLAMAYA ÇALIŞARAK ARA ARA OKUMAYAN, METİNDEKİ BÜTÜN TAVSİYELERİ, EMİRLERİ, YASAKLARI, OLDUĞU GİBİ KABULLENMEYEN VE UYGULAMAYI GÖREV İTTAHAZ ETMEYEN MÜSLÜMANA hayır!
Vesselâm.
R. Serdar Özmilli