“MANZARASI GÜZEL BİR EV İSTEYENLERİN ÇOĞU, BÖYLE BİR EVİ KENDİSİ MANZARA SEYREDEBİLSİN DİYE DEĞİL, BAŞKALARI ONUN ÖYLE BİR EVİ OLDUĞUNU GÖRSÜN DİYE İSTEMEKTEDİR. BUNUN EN ÖNEMLİ KANITI SOSYAL MEDYA’DIR.”
İnsanın içini ferehlatan(!) bu değerlendirme gelinim’e aittir. Sizin de içiniz ferahladıysa yorumlarınızda belirtin lütfen. Ayrıca, insanların iç ferahlatıcı benzer eğilimlerine ve sosyal medyanın insanlığın emrine sunduğu böylesi mübarek(!) fırsatlara örnek olabilecek eklemeler yaparsanız çok sevinirim. Allah sonumuzu hayreyleye.
Şimdiii gelelim fasulyenin faydalarına: OĞLUM SAĞ OLSUN! Hani yazarlar ya BABAM SAĞ OLSUN, ben de motosikletimin arkasına “oğlum sağ olsun” yazacağım. (Evet, oğlum bana 250cclik sıfır km bir Yamaha motosiklet aldı. Tam da istediğim gibi. Tam da ihtiyacımı görecek bir taşıt aracı. Benim kullandığımı eski motosikletimi de sattırdı. Sağ olsun. Ama ben o motosiklete binerek çekileceğim fotoğrafı sosyal paylaşım ortamlarında paylaşmayacağım. Hele gelinimin yukarıdaki dosdoğru tesbitinden sonra!.. Allah’ım insanlar ne hallere düştüler böyle! Çok değil daha dün, bizim çocukluğumuzda, gençliğimizde, pazardan aldıklarını bile kapalı zembillerle taşıyordu bu insanlar! Bu internet, bu sosyal paylaşım imkânları, ne pis zaaflarımızı ortaya çıkardı, içimizdeki zavallılığı gözler önüne serdi Allah’ım! Ne oldu bize???
Herif, GÖSTERİŞLİ ev yapmaya can atıyor. Derdi, ölümlü dünyada başını sokabileceği bir ev sâhibi olmak değil ha! Daha binayı yapmadan, büyük paralar harcayarak bahçesini gösterişli taş duvarlarla sarıyor. Daha bina ortada yokken, bir garibanın ev yaparken harcayacağı kadar paralar harcayarak devâsâ bir bahçe kapısı yaptırıyor. İşin çok daha acı yanı; kapısına BİLMEM NE VİLLASI, BİLMEM KİMİN KONAĞI yazmak için deli oluyor. Sanki belirli bir süre sonra geberip gitmeyecek ve gömülüp toprağa karışmayacak... Maalesef bazı insanlar bu kadar zavallıdır. Hem de kadimden beri. Bediüzzaman’ın sözü geliyor aklıma: “Cennet ucuz ve Cehennem de lüzumsuz değildir.”
DEVAMI:
Bizzat farkına varılmasa da veya itiraf edilmese de kutsal öğretiyle biliyoruz ki haset illetine dûçâr olanlarımızın ağızlarında tad, yüreklerinde huzur kalmaz ve onlar, ateşin odunu yiyip bitirdiği gibi sevaplarıyla beraber kendi mutluluklarını da yer bitirirler. Bu dünyaları azap yerine döner. Öte dünyada da nasıl bir ceza çekileceğini idrakten âcizim. O cezâyı hafifletir mi bilemem ama hasetten kıvrananlara bir tavsiyede bulunacağım:
Teşhircilik yaparak bu belâyla tanışmanıza, haset gayyasına düşmenize zemin hazırlayanları, vesile olanları dava(kelimenin bu yazımını doğru bulmuyorum ama TDK böyle yazdırıyor) edin. Beşerin yapabileceği bir katkı yoktur, onları Allah’a şikâyet edin. Çünkü onlara da mutlaka hesap sorulacaktır. Ama bu arada sizler de başkalarının hasetle tanışmalarına neden olacak tutum ve davranışlardan kaçının. Haset üreten bataklık olmayın. Binmek için değil de göstermek için almayın alacağınız otomobili. Evinizin işlevsel ama şatafatsız olmasına dikkat edin. Marka gerzekliğine takılmayın. Pazardan aldıklarınızı, başkalarının göremeyecekleri zembillerde taşıyın. Ve hattâ mutluluğunuzun bile reklâmını yapmayın. Sosyal paylaşım imkânını hayırlara vesile olacak bir araç olarak kullanın. Orada çocuğunuzun (aslında Allah vergisi olan) başarılarını bile ilân etmenin, sonuçta başarılı çocuk sahibi olamamışları üzeceğini unutmayın. VE DAHASI: Karınızla mutluluğunuzu millete reklâm edip durmayın. Âşıktaşlıklarınızı fotoğraflarla ve süslü sözlerle (size hiç de yarar sağlamayacakken) elâleme teşhir etmeyin. İnsanların haset damarlarını tahrik etmekten sadistçe ve sapıkça zevk almayın. ALLAH’IN LUTFUYLA NASİBİNİZE DÜŞEN NİMETLERDEN DOLAYI MUTLULUK DUYUN, VEREN’E ŞÜKÜRLER EDİN AMA ONLARI İÇLERİ GÖRÜNMEYEN ZEMBİLLERDE TAŞIYIN.
Başkalarını yerindirecek, onların haset damarlarını kabartacak ARSIZ GÖSTERIŞE HAYIR!
Hayırist, esenlik dolu HAYIRLI günler diler.
R. Serdar Özmilli
