“Fightor Flight” yani “Savaş ya da Kaç” tepkisi algılanan zararlı bir olaya, saldırıya veya hayati tehdide yanıt olarak ortaya çıkan fizyolojik tepkidir. Avrupa’nın durumu Amerika’nın vaka sayısında artışı, yurtdışı ve yurtiçi seyahat yasakları ve karşı komşumuzun dahi bizi kabul etmeyeceği bu günlerde yapabileceğimiz tek şey SAVAŞMAK! Yani markamızı hayatta tutmak! Nasıl yapabiliriz?
İki yöntem var; birincisi markanızı izole ve dezenfekte edip, bir köşede sessiz sedasız salgının geçmesini beklersiniz. İkincisi tüm şeffaflığınızla, iletişiminizle, dayanışma ruhunuzla, savaşçı özelliğinizle ve cesaretinizle markanıza doğru aşıyı yapar ve bu salgından daha güçlü daha sağlıklı bir şekilde çıkarsınız.
Hayatı boyunca hiç internetten alışveriş yapmayan birisi internetten alışveriş yapar, normalde gazetesini marketten alan bir kişi dijital gazete okur, normalde tuvalet kağıdı almayan biri tuvalet kağıdı alır, hatta dijital pazarlama konusunda bugüne kadar herhangi bir satır okumamış kişiler düzenli olarak bunları takip eder oldu. Markanız içim doğru aşıyı bulmanın ilk yolu müşteri hedef kitlenizin değişen özelliklerini iyi analiz etmeniz gerekiyor.
Peki nedir bu Dijital Korona Aşısı? Aslında çok basit. Fiziksel olarak aşıyı nasıl tanımlıyorsak aynı yöntemle markanız için Dijital Korona Aşısını tanımlayabiliriz.
Markanın mevcut müşteri verisi üzerinden yapacağı çok basit bir çalışma ile koronanın kendi müşterileri üzerindeki etkisini analiz etmesi yeterli. Sonrasında ise bu etkilerin müşteriler üzerinde yaptığı değişim işimizi nasıl değiştirdi? Ve bu değişim sonrasında bizi nasıl bir gelecek bekliyor, yeni müşteri tanımımız ne olacak? İşte tüm bu soruların cevapları sizin kendi markanıza ait aşınızdır.
Şunu kabul etmeliyiz ki bir dijital milat yaşıyoruz. Bu ‘dijital milat’ı markaların kendileri için şimdiden düşünmeye başlamaları ve buna göre kendilerini hazırlamaya başlamaları çok önemli. Bu da şimdiden markaların kendi içlerinde data ekipleri ile birer “işimize aşı geliştirme” grupları kurup, bu gruplardan şimdiden bu aşıyı keşfetmeleri ve sonrasında da işe/işimize enjekte etmeleri anlamına geliyor.
Unutmayın insan fiziksel olarak hala aynı insan, aynaya baktığımızda gördüğümüz biz, değişmedi ama zihnimizi aynalayabilirsek göreceksiniz ki artık biz, biz değiliz. İşte bu ayna aslında markaların elinde var ve aşının formülü de bunun içinde. Elimizdeki data ile müşterilerimizi birer bireraynalayalım; kim, kim oldu, ne zaman oldu, değişim devam ediyor mu, anlayalım.
Korona virüs ile dijital dünyaya merhaba diyen 60+ yaş grubunu unutmamak gerekir.
Her gün binlerce yeni +60 yaş gurubu ekleniyor markaların müşterilerine, internet kullanarak daha önce pek bir şey yapmamış, hatta hiç kullanmamış ama şu an biraz da mecburiyetten kullanmaya başlayan büyüklerimiz…
Bu kişiler fiziksel olarak alışveriş yaparlardı, sohbet ederlerdi esnaf ile. Şimdi, bir internet sitesine girip alışveriş yapıyorlar, üstelik sosyal iletişim sıfır! Onlara göre değil, ama alışmaya çalışıyorlar.
Unutmayın! Toyota “Kimse işten çıkarılmayacak!” dedi ve milyonlarca insanın gönlünde taht kurdu. Sizde bir köşeye çekilip sessiz sedasız beklemeyin. İletişime geçin…