|   | 
  • Hakan Çitmen

    Memleket Askıda…'Yandım Allah!' diyeceksiniz

     Bu ülke de herkes ekmeğinin peşinde. Azıcık aşım, ağrısız başım!
                Başını yastığa koyanında, yastıktan kalkerken de düşündüğü şey “Ekmek” acaba yarında işime gidebilecek miyim? Hala bir işim olacak mı? diye düşünüyor. Çünkü böyle bir zamanda işsiz kalmak, aile geçindirmek için uzman olmak lazım.
                Bu ülkenin bir gerçeği ile yüzleşelim. Ya zenginsinizdir ya da fakir. Bu ülke de maalesef orta sınıf bitirildi. Çünkü tüketime sevk edildikleri için hepsi borçlu. Ev, araba kredisi ile bankalara bağlanmış, borçlarını, aylıklarının büyük bir kısmı ile ödemek zorundalar.
                Her evin, 2002 yılı rakamlarına göre; Konut+Taşıt+İhtiyaç+Kredi Kartı borcu: 6.400 ₺ idi. 2020 yılı için bu rakam ev başına 37.000₺ ulaştı. Bu borçları ödemek ve çevirmek için halk çırpınıyor. Bir şeylere sahip oluyor ama kaybettiklerine kendisinden gidenlere bakınca fakirleşiyor, her geçen gün yoksullaşıyor.
     
                Kur artışı, halkı yoksulaştırıyor!
     
                Ülke nüfusunun %45’i asgari ücretli, açlık sınırının altında bir gelire sahip. %20’den biraz fazlası 5.000 TL’ye kadar maaş alıyor. O kısımda yoksulluk sınırının altında maaş alıyor. Türk Lirasının değer kaybetmesi, halkın alım gücünü azalttı, toplama oranladığımızda %80’imiz fakirleştik.
                Yıl sonunu 6 TL den kapattığını düşünsek bile 8.33 TL ile rekor seviyeyi gören Dolar kuru, %38 oranında prim yaptı. Aynı zamanda döviz artışa bağlı olarak fiyatlanan bütün ürün, mal ve hizmetler ona göre fiyatlandı. Gidişatın devam etmesi, yeni nesil bir krizi beraberinde getirdi. Ekonomi durmuyor, ölmüyor ama yavaş yavaş güneş görmüş buz gibi maaşları eritiyor.
     
                Çünkü, bu ülke de döviz kuruna bağlı olarak artmayan tek şey, maaşlar!
     
    Bıçak kemiğe dayandığında ekonomi yönetiminin yapacağı bir şey de kalmayacak. Halkına gelir ve iş sağlaması lazım ki halk kendi ihtiyaçlarını karşılayabilsin.
                Dövizi durdurmak için bir artık bir çıkış yolu yok. Dolar kurunun önü daha da açıldı. Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Başkanı; “Döviz kuru ile ilgili bir hedefimiz yoktur, Türk Lirası aşırı değersiz bir noktada” dedi. Bu sözleri söyleyen bir Merkez Bankası yetkilisi ise, artık Film bitmiştir...
                Dengeler şaşmıştı, şimdi daha da şaşacak. İpin ucu kaçırılmış belli. Onların da yapacak bir şeyleri kalmamış. Müdahale imkanları son noktaya dayanmış. Swap işlemleri de bir yere kadar tabi….
                Bunun adı kabul edilmiş çaresizlik!
                Artık abartı yok, gerçeklerle yüzleşmek var. Dönüşü olmayan yola girdik. Çıkmaz sokaklarda tıkandık kaldık. Çünkü, savunmasız yakalandık krize. Ateşi söndürmeye yetecek ne paramız, ne bir imkanımız var. Ama ekonomi yönetimi ve siyasi söylemlere bakılırsa, gemileri de yaktık. Vatandaş Allah’a Emanet! Allah muhafaza! İkinci bir dalgaya maruz kalsak, devletin halkını besleyecek, verecek parası yok. Merkezin kasası tam takır kuru bakır.
                Ekonomi yıllardır hasta, kan kaybediyor ve doktorlar başında ama ciddiyetten uzak. Ve buna rağmen müdahale etmiyorlar, demek ki niyet belli… Üstümüze doğru gelen bir şeyler var. Bu defa ucuz atlatamayız. Vatandaşı da, şirketleri de öyle bir vurur ki, bir daha öyle kolay toparlanamaz. Vatandaş olarak her şeyin farkındayız, aptal değiliz. Bunu da böyle bilin!
                Bu kötü ekonomik gidişata, birisi dur demek zorunda. Yoksa piyasa silip süpürür hepimizi. Bu işin şakası yok.
                Hükümet ve Merkez Bankası, tahmin yapmaz, tutarlı hedef koyar. Çünkü hedef için, bütün kartlar ellerindedir. O seçenekleri doğru kullanıp kullanmamaları hedefe ulaşıp ulaşamayacaklarını gösterir. Tahmin yapmak, bizim gibilerin işidir.
                Duble Enflasyon, mağduruyuz!
     
                Halk, döviz kurunun ve market fiyatlarında gördüğü değişiklerden dolayı “bugünden alayım, yarın yine zam gelir belki” diye düşünmeye başlarsa, bu “talep enflasyonu” oluşturur. Talebi artan mal zamlanır. Devlet, benzine, doğalgaza, elektriğe, vergilere zam yapıp, üretim maliyetini de arttırırsa, bu da “maliyet enflasyonu” artırır. İkisini bir arada olduğu ülkeye Türkiye denir. Bunun devamı gelirse, katmerli fiyat artışları beraberinde gelir. Geliri düşen, enflasyon karşısında artan ürünlerden dolayı canı yanan vatandaş “Yandım Allah” diyecektir her gün.
     
                Kurların artmasının ülkeye faydası yok
     
                Kamu ve özel sektör, dış borçlarından dolayı kur maliyetine katlanıyor. Halkın alım gücü her gün azalıyor. Aldıklarımızın değil ama yaptığımız işlerin ve insan gücümüzün değeri ucuzlayacak. 2010 yılında The Economist, Türkiye için "Avrupa'nın Çin'i, bölgesinin Brezilya'sı oldu" demişti.  Çin’in büyük şehirleri asgari ücrette bizi geçeli çok oldu.
                Güncel net asgari ücret; Şangay’da 2.480 Yuan(368$), Pekin 2.200 Yuan (326$),
    Türkiye 2.324 Lira(280$) oldu. Ekonomi yönetimi, gelişene ve otomasyona kayan dünya’da bizi, ucuz iş gücü için kullanmayı düşünüyor olabilir. Ama bu artık olanaksız. Robotlar ve daha emek gücü gereken bir yeni dünya bizi bekliyor olacak. Ucuz iş gücünün artması bizi sömürüye açık hale getirir. Yılların şirketleri artan kur sebebi ile dış dünya ile rekabet edemez hale gelir. Ve ucuza satılır. Türkiye şu anda, döviz kurunun geldiği bu seviyeler sebebi ile varlıklarını o kadar ucuzlattı ki her şey kelepir. Ancak daha zamanı var, kur daha rekabetçi olsun, fiyatlar biraz daha düşsün, 2001 krizinden sonra olduğu gibi, Varlık Fonundaki ve Türk şirketleri yabancıların eline geçecek, geçirilecek, öyle ya da böyle. Çünkü beklenen dış kaynak ve sermaye, ucuz şirketleri satın almak için gelecek.
     
                Dolar, yaklaşık 4 TL iken Müsiad Başkanı “Türkiye hiç olmadığı kadar cazip. Elinde 40 milyar doları bulunan bir grup Türkiye'deki şirketlerin 4'te birini satın alabilir” demişti. Dolar 8 TL’yi aştı. 40 milyar dolara sahip olan, artık ülkenin yarısını alabilir. Ve milyonlarca işsiz insan sokakta kalır. Çünkü, gelecekte insana değil, yapay zeka ve otomasyon üretimi olacak. O zaman bu halkı nasıl ve ne ile doyuracaksınız?
                Rekabetçi kur(?) dedikleri değersiz para ile ülkeler kalkınmaz, gelişmez. Ülkeler katma değerli üretimle kalkınır.
     
                Yakın gelecekte, birbiri ardına zamların nasıl geldiğine şahit olacağız. Fakirleşen yine halk oldu. Ekonomi de yanlış yönetimin bedeli her zaman halka ödetilir.
                İster inanın, ister inanmayın siz bilirsiniz! Bana göre; Türkiye, düzeldiğini en az bir neslin daha göremeyeceği, siyasi ve ekonomik bir girdaba girmiştir.
                Acıktığınızda, her canlı gibi siz de uyanacaksınız!
                Ama dert etmeyin! Her şeye alıştığınız gibi... Buna da alışacaksınız...

Kar360.com Kayseri-Trkiye ve Dnya gndemini takip edebileceiniz, nteraktif bir haber sitesidir. Yazlm ve Tasarm hizmeti www.tahamedya.com tarafndan yaplmtr.