{NUTİZM VE NUTİSTLER-13}
EYYÜHEL EVLÂD! (EY ÇOCUKLARIM!) Aklınız başınızda olsun. Zındıkanın estirdiği rüzgârlara teslim ve esir olmayın. “Çağ değişiyor. Çağın modası. Çağın gerekleri...” gibi hiç kimseyi kurtarmaya gücü yetmeyecek dallara tutunmayın. Çağ değişse de ölümler bâkîdir, kabir bizleri bekliyor. “Son saat mutlaka gelecektir. Buna hiç şüphe yok; fakat hâlâ insanların çoğu bu (ebedi hakikate) iman etmezler.” (Mü’min, 40/59)
Anamızın o karanlık, rutubetli ve daracık rahminden bu dünyaya geldiğimiz gibi, buradan da âhiret yurduna göçeceğiz. Anamızın karnından çıktığımızda burada bize nasıl bu hayat bahşedildiyse, buradan çıkıp öteye gittiğimizde de ebedî bir hayat verilecektir. Bunlar taa başından beri aynı. Çağ değişse de değişmiyorlar. Öyleyse değişim aldatmacasının çürük dalı yerine Allah’ın sağlam ipine sarılın. İyi bir müslüman (ama gerçekten iyi bir müslüman) olun. İyi bir insan olmanın da ilk ve en önemli şartını yerine getirmiş olursunuz. Çünkü iyi bir müslüman iyi bir insandır. İyi bir müslüman, feminizm gibi tuzaklara düşmeyen iyi bir insandır.
Bu konuyla ilgili, çeşitli kaynaklara dayanan bir yazı hazırlıyordum. Çalışmam sırasında Sema Maraşlı Hanım’ın 15 Nisan 2019 tarihli yazısı elime geçti. Baktım, benim söyleyeceklerimin çoğu söylenmiş orada. Ayrıca bunların müslüman bir hanım tarafında söylenmiş olması özel önem taşıyor. Keşke bütün müslüman anneler, kızlarını bu bilgiler çerçevesinde eğitmenin görevleri olduğunu bilseler! Aşağıya aktaracağım. Dikkatli okuyun. İyi anlayın ve gereği doğrultusunda hareket edin. Sevgili çocuklarım. Aynen aktarıyorum:
1-Müslümanın feminist olması için inandığını iddia ettiği kitaptaki, Kur’an-ı Kerimdeki bazı âyetleri yok sayması gerekiyor.
Öncelikle Nisa suresi 32. âyete karşı çıkması gerekir feminist olmak isteyen kişinin. Yaratıcımız bu âyette kadın ve erkeği birbirinden farklı yarattığını açıkça beyan ediyor.
Rabbimiz bu âyet-i kerîmede kadını ve erkeği farklı meziyetlerle, birbirinden üstün vasıflarla donattığını vurgularken, iki cinsiyetin birbirlerine özenmemeleri için de ihtar ediyor.
Yaratılışta zıtlık ve zıtların birbirini bütünlemesi vardır. Davranışlarımızı yöneten beynin yapısında ve hormonlarımızda kadın ve erkek arasında ciddi farklılıklar vardır.
Feminizmin felsefesi ise kadın ve erkeğin birbirine eşit olmasıdır. Bizim başörtülü kurnaz feministler biz eşitliği değil, cinsiyet adaletini savunuyoruz diyorlar fakat bakıyoruz başlık dışında bütün söylemleri eşitlikçi feministlerle aynı.
Feministler kadın ve erkek arasındaki farklılıkları inkâr ederler ve bu farklılıkların doğuştan (feminizm yaratılışı inkâr eder) değil, sonradan aile ve toplum tarafından öğretildiğini iddia ederler. Bu yüzden feministler ısrarla “toplumsal cinsiyet eşitliğini” savunurlar. Zira farklılıkları kabul ettiklerinde feminizmin bir anlamı kalmaz, kendileri ile çelişirler.
Nisa suresi 32. âyeti kerime’de Rabbimiz “Farklı vasıflarda üstünlükler verdim, birbirinize özenmeyin” buyuruyor. Yani feminizmin felsefesi İslam inancının tam zıddı. Bu yüzden hem feminist olup hem bu âyete inanıyor olamazsınız. Birinde samimi değilsinizdir. Âyeti inkâr ediyor, âyetin aksini savunuyorsanız zaten Müslüman değilsinizdir.
Geçen aylarda bir sohbet ortamında başörtülü bir feministle konuştuk bu konuyu, bana ısrarla kız çocuğu ve erkek çocuğu arasında bir farklılık olmadığını anlatmaya çalışıyor. Hadi ben inandım diyelim, sen inandığını iddia ettiğin kitaptaki bu âyeti görmezden geldiğinde senin durumun ne olacak? Kişi bir tek ayeti bile kabul etmese dinden çıkar.
2- Feminist olmak için Nisa suresi 34. Âyet-i Kerimeyi de kabul etmemek gerekiyor. Zira bu âyet-i kerimede Allah (c.c) erkeklerin kadınlar üzerinde “Kavvam” olduğunu yani erkeklerin, kadınlar üzerinde koruyucu ve yönetici olduğunu söylüyor açıkça. Ve bunun iki sebebinden birini de Allah’ın insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılmasına bağlı olmasından kaynaklandığı bildiriliyor. Koruma ve yöneticilik vasıfları yönünden erkekler kadınlardan üstün yaratılmış.
Erkeğin evin idarecisi olduğunu ve kadın “nüşuz” (Peygamber ve sahabe dönemi olmak üzere tabiîn ve klasik dönemde “nuşûz” ifadesine genel olarak “kadının kocasına isyan etmesi”, “ona itaat etmekten imtina etmesi”, “ondan buğz etmesi”, “gözü başkasında olması” gibi anlamların verildiği görülür.) aile birliğini ve huzurunu bozacak dik başlı davranışlar sergilediğinde erkeğin uygulaması gereken yollar sayılıyor âyette. Gayet açık bir âyet. Hem bu ayete inanıp hem feminist olamazsın. Tamamen feminizm felsefesine zıt bir âyet. Biri olduğunda öteki olamazsınız.
3- Nisa 34 de: “Fessâlihâtu gânitâtun” buyuruyor Rabbimiz: “saliha-iyi-makbul kadınlar, gönülden seve seve itaat eden kadınlardır” buyuruyor. Bu âyeti bazıları “Allah’a itaat eder” diye tefsir ediyorlar. Allah’a ve Allah rızası için de kocasına itaat eder. Zira âyet karı-koca hukuku üzerine ve âyetin başında Rabb’imiz erkeği evin reisi tayin etmiş. Kocaya gösterilecek saygı tabii ki bu hükmü koyana yani Allah’a saygı duymaktır.
4- “Erkeklerin, kadınlar üzerinde ma’rûf hakları olduğu gibi, kadınların da onlar üzerinde vardır. Yalnız erkeklerinki onlara göre bir derece fazladır. Allah mutlak galiptir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Bakara suresi 228)
Bu âyeti de yok saymaları gerekiyor Müslüman olduğunu iddia eden feministlerin. Burada da erkeğin bir derece kadından haklar noktasında üstünlüğü belirtiliyor. Yine feminizm felsefesine ters.
5-Hadisi şerifler inkâr edilmeden feminist olunamaz. Ki başörtülü feministler daha çok “Hadislerin güvenirliği yok” deyip “Kur’an bize yeter” diyen mealcilerden çıkıyor. Eğer Kur’an gerçekten onlara yetseydi yukarıdaki ayetlerden dolayı yine feminist olamazlardı.
Ayrıca Kur’an-ı Kerim onlara yetseydi, onlarca âyette “Allah’a ve Resulüne itaat edin” ayetlerini yok saymazlardı. Kur’an âyetleri kıyamete kadar baki olduğuna göre, Resulünün sözleri sonraki asırlara sahih olarak ulaşmayacak olsaydı Yaratıcımız “Resulüme de uyun” diye defalarca vurgulamazdı. Sahabe ve tabiinin büyük alimleri son derece titiz çalışmalarla sahih hadisleri bize ulaştırmışlardır. Allah Resulünün sözleri başımızın tacıdır. Velev ki bazılarını anlayamamış olabiliriz o da bizim eksikliğimizdendir.
Feministler hadisi şerifleri sevmezler; çünkü hadisi şeriflerde kadının kocasına itaat etmesi, kocasına saygılı ve uyumlu olması çokça zikredilir.
6-İlim ehli aşağılanmadan feminist olunamaz. Bu yüzdendir ki başörtülü feministler, damla damla ilim ihlas süzülen büyük alimlerin tefsir kitaplarını “eril zihniyet” diye aşağılıyorlar.
7-Bilimi inkâr etmeden de feminist olamazsınız. Bilimsel çalışmalar Nisa 32.âyete şahitlik etmektedir. Yüzlerce bilimsel çalışma kadın ve erkeğin biyolojik, fizyolojik ve psikolojik farklılıklarını ispatlamaktadır. Anne karnında kız bebek ve erkek bebek davranışlarında bile farklılıklar açıklanıyor bilimsel çalışmalarda.
Fakat feminizm yüzyıl öncesinde durduğu yerde hâlâ duruyor. Bunca bilimsel araştırmayı yok sayıp hâlâ “kadın erkek eşittir” diyorlar. Bu yüzden feminizm kadar içi boş, safsata, dine, ilime, bilime aykırı, kadınların uydurması, başka bir felsefe yoktur. Feminizme felsefe demek bile felsefeye hakaret sayılır. Yani aklını ve dinini bırakmadan feminist olamazsın.
Feministler ezberlemişler “eşitlik, eşitsizlik, kadınlar eziliyor” gibi birkaç kavram onlar üzerinden içi boş boş konuşup duruyorlar.
Hadi din iman tanımayan feministler konuşsun diyelim şeytan susacak değil elbette fakat başörtülülere ne oluyor ki onlar da şeytanın sözcülüğünü yapıyorlar.
Geçen aylarda başörtülü kadınlar ilk Müslüman feminist derneği kurduklarını açıkladılar. Oysa İslam ve feminizm yukarıdaki âyetlerden dolayı mümkün değil. Bu âyetlere rağmen kendilerini Müslüman feminist diye tanımlıyorlarsa, bize bunun nasıl olabileceğini de bir anlatıversinler.
Ayrıca sadece bu âyetler değil, başörtülü feministler miras, nafaka gibi aile hukuku ile ilgili âyetlere muhalif fikirleri de savunuyorlar.
Kısaca feministler âyetleri kabul ediyorlarsa Müslümandırlar, fakat feminist olamazlar, âyetleri kabul etmiyorlarsa feminist olmuşlardır fakat Müslüman değillerdir.
AİLE MÜESSESESİNİ YIPRATACAK VE DOLAYISIYLA TOPLUM DÜZENİNİ BOZUP SOSYAL HUZURU DİNAMİTLEYECEK HER TÜRLÜ DÜŞÜNCEYE, YAKLAŞIMA VE DE FEMİNİZME hayır. Vesselâm.
R. Serdar Özmilli