{NUTİZM VE NUTİSTLER-40}
EYYÜHEL EVLÂD! (EY ÇOCUKLARIM!) Beşer, şaşar. İki kere iki dörttür. Kesin. Bu, bir bakıma, beşer olduğumuzun idraki için varlığımıza takılmış bir zorunluluktur. Sınav sırrıdır. Yüce Yaratıcı’nın, şayet şaşmasaydık bizi ortadan kaldıracağını ve yerimize şaşan ama sonra da bunun farkına vararak nedâmet duyan ve istiğfar eden bir topluluk halk edeceğini buyurması da bu sırra binaen olsa gerektir.
“Şaşmak”, kulluğumuzun, acziyetimizin bir göstergesi olsa da sonuç itibariyle nedâmet ve istiğfar gerektiren kötü bir olgudur. Ama daha kötü olanı; şaşma’yı, yoldan çıkma’yı bir cürüm olarak görmemek, yanlışları isteyerek ve kasten irtikab etmektir. İşte Şeytan’ın bize öğretmeye çalıştığı şey tam da budur. Çağımızın en büyük salgını, en büyük pandemisi de budur. Çünkü isyanda, firavun nefsin hoşuna giden ve bulaşıcı olan bir lezzet vardır. Şeytan ve öğrencileri, bireyi ve toplumu bu lezzet ile kandırmaktadırlar. İtaat yerine isyan. Teslimiyet yerine şirretlik ve anarşi.
Hürriyet, doğru tanımlandığı ve doğru uygulandığı takdirde insanoğlu için, uğruna ölünecek kadar değerli bir haktır. Vahşî doğada da örneklerini görüp dururuz fakat hürriyetin en fazla insana yakıştığı açıkça bellidir. Tarih boyunca bireylerin ve toplumların gerçek hürriyet uğruna nice asil mücadeleler verdilerini hepimiz biliriz. Ancak hürriyet kelimesinin arkasına gizlenmiş nice isyanların, nice bozgunculukların ve anarşistliklerin varlığı da başka bir gerçektir. Tanımı doğru yapılmamış, sınırları doğru çizilmemiş özgürlük, küstah bir başkaldırı bayrağından ve şirretlikle dokunmuş isyan kumaşından başka bir şey değildir. Şeytan’ın bireyi ve toplumu felâkete çeken bir kandırmacasıdır.
Hakkında başkaları neler düşünür bilemem ama ben Namık Kemâl’i, iyi niyetli bir toplumcu, samimi bir vatanperver olarak görenlerdenim. Bence saftır da. Dolayısıyla kötü çevrelerce kandırılmış, kullanılmış da olabilir. Yöntemlerini tasvip etmemekle birlikte O’nun hürriyet arayışını da esasen haklı ve masum bulmaktayım. Yani Namık Kemâl’in peşinde koştuğu hürriyet, saygı duyulması gereken bir hürriyettir. Keşke hürriyet’ten herkes aynı şeyi anlıyor olsaydı. NE EFSUNKÂR İMİŞSİN EY DÎDÂR-I HÜRRİYET!
Hürriyet arayışı, çeşitli şekillerde karşımıza çıkar. Bunlardan en kabul edilebilir olanı, bir milleti esir etmek isteyen dış güçlere, köle yapmak isteyen diktatörlere karşı ortaya konulan hürriyet arayışıdır. Ancak gelin görün ki Şeytan bu haklı hürriyet arayışından hoşnut olmaz. O, başta Yaratıcı’ya, kutsal emir ve yasaklara, insanı insan yapan bütün güzel değerlere, erdemlere; bireyi mutlu, toplumu huzurlu kılan bütün ilke ve kriterlere karşı sergilenecek sözde hürriyet arayışlarından, yani anarşiden hoşlanır.
Çağımızda hürriyet, özgürlük kavramları, sapık felsefecilerin, zekâ özürlü sosyologların; ehliyetsiz psikologların, pedagogların; korkak ulemânın tanımlamalarıyla maalesef kılık ve işlev değiştirmiştir. İnançlar, toplumsal ilkeler, erdem listeleri, mutluluk hedefleri ve hattâ insan tanımı târümâr edilmiş, insanlığın bütün burçlarına isyan, küstahlık, şirretlik, anarşi ve en azından hoyratlık bayrakları dikilmiştir. “Haddi bilmek”, literatürden kaldırılmış, insana ve topluma saygı çöpe atılmıştır. Birey ve toplum, kendilerinin farkına varamadıkları bir buhran süreci yaşamaktadır. Foseptik çukuruna düşülmüştür de “Yarabbi şükür, nisan yağmuru...” denilmektedir. Nefs gemi azıya almış ve herkes, her şey, iplerini onun eline vermişlerdir. Yani hürriyetten yana olduklarını sananlar, gerçekte hürriyetlerini, anarşi bataklığına dönüştürdükleri ahvâl ve şerâite esir etmişlerdir. Bu durum, tüketime yansımıştır, davranışlara yansımıştır, giyim kuşama yansımıştır, dile yansımıştır, resime yansımıştır, şiire yansımıştır, müziğe yansımıştır. (Bu konuda; Esat Demir’in DEĞER ÇÖZÜLMELERİNE KARŞI AHLAKIN DİRENİŞİ, Dr. Mustafa Merter’in NEFS PSİKOLOJİSİ ve HEKATON’LA SON TANGO isimli eserlerini okumanızı öneririm.)
Bir Müslümanım. Bir babayım. Bir eğitimciyim. Bu toplumun parçası bir bireyim. Yaşını almış tecrübeli bir ihtiyarım. Derim ki: İnsanoğluna öncelikle edep ve bunun ön şartı olan itaat öğretilmelidir, İSYAN DEĞİL. Sonrasında insan, haksızlıklara karşı baş kaldırmayı nasıl olsa öğrenir ve gereğini usulüyle yerine getirir. Usulü öğretmek de gerekir tabi. İtirazın, düzeltmenin nasıl yapılacağını, en iyi şekilde semâvî fermanlar ve törelerimiz binlerce yıldır anlatmaktadır zaten. Ölçü, Semâvî Söylem’dir, ne fazlası, ne eksiği. Felsefemiz, eğitim felsefemiz, Batı’nın ya da Doğu’nun akla ziyan felsefeleriyle değil, Yaratıcı’nın koyduğu kurallarla şekillendirilmelidir.
Lütfen insaflı olunuz, iz’anlı olunuz, bize verilen akıl nimetini doğru kullanınız. Yaratıcı’nın kişilere ve kurumlara yüklediği sorumluluğu ve yetkiyi esas alan felsefeler üretiniz. Davranışlarınızı buna göre ayarlayınız. Şayet toplumda huzur istiyorsanız, aile içinde mutluluk istiyorsanız, işyerlerinde ahenk istiyorsanız, güvende olmak istiyorsanız, haklarınızın gasp edilmesini istemiyorsanız, iyi yönetilmek istiyorsanız ve Allah’a hesap verirken zorlanmamak istiyorsanız. Lütfen.
Örneğin, Allah’ın ve Elçisi’nin anne baba ile çocuklar arasındaki ilişkiler konusunda neler buyurduklarını düşününüz ve bir de bugün bu konuda gelinen duruma bakınız. “Allah’ın emirlerine ters düşmemeleri kaydıyla anne babaya kesin itaat” emrediliyorken ve bu emir bir yaş sınırlaması koymazken, hangimiz bu emrin bilinciyle hareket etmekteyiz? Annen ya da baban, “Gel.” dediyse gideceksin arkadaşım. İtiraz edemezsin, isyan edemezsin. Bu konuda hür değilsin. Anne babanın, senin hayatına karışma hakları vardır. Hem de senin iyiliğin için elbette karışacaklardır senin hayatına. Yaşın ve konumun ne olursa olsun. Yapıyor, yapabiliyor muyuz? Terbiye adına çocuğunuzun kulağını çekin bakalım başınıza neler geliyor bugün?
Siz bu ilişkileri öğretmen ve öğrenci için, komutan ve nefer için, âmir ve memur için, patron ve işçi için... mahalle ve mahalle sakinleri için... belki en önemlisi de koca ve karı için genişletebilirsiniz efendim. İsyan değil öncelikle itaat ahlâkıyla ahlâklanmalı, edebi başımıza taç etmeli, insana ve topluma saygıyı öğrenmeli, Semâvî buyruklara teslim olmalıyız. İnsan isek. Vesselâm.
İTAATIN BİR KENARA KONULARAK İNSANOĞLUNA BAŞKALDIRI VE ŞİRRETLİĞİN ÖĞRETİLMESİNE hayır.
Hayırist, esenlik dolu HAYIRLI günler diler.
R. Serdar Özmilli
.