Çok özel durumlarda ve özel şartlarla alınanlar hâriç, Eğitim Fakültesi (enstitüsü) mezunu olmayanlara öğretmenlik yaptırılmamalıdır. Öğretmen Lisesi mezunu olmayanlar da Eğitim Enstitülerine kabul edilmemelidirler. Peki, Öğretmen Liseleri nasıl olmalıdır, nasıl işlemelidir? (Unutmayınız: Öğretmen Liseleri, Fen Liselerinden falan daha önemli ve önceliklidir!)
Okullarda görev yapan öğretmenleri biz mi atıyoruz ya da çocuğumuz için öğretmen seçme şansına sahip miyiz? Hayır. Bunu pratikte realize etmek zaten mümkün değildir. O hâlde bizim adımıza bu görevi devlet yapacak, bu sorumluluğu devlet alacak demektir. Yani, devlet doğru öğretmenler seçmek adına, onları yetiştirmek adına, öğretmen olabilecek öğrencileri belirlemeyi en başından itibaren büyük bir titizlikle yapmalıdır. Çünkü toplumu oluşturan insanları öğretmenler yetiştirir! Her güzelliğin, her iyiliğin; her şeyin ama her şeyin başı öğretmendir. O hâlde devlete bu konuda, usulüne uygun biçimde ve yapıcı bir niyetle hesap sorabilmeliyiz, sormalıyız. Soralım öyleyse:
1. Anadolu Öğretmen Liselerine kabul edilecek öğrenciler, ilköğretim kurumlarından yetenek ve davranış konusunda sağlıklı, gerçekçi, güvenilir ve detaylı bir referansla gelebiliyorlar mı? Ve öğrenim süreçleri boyunca gerekli görüldüğünde ayıklamalar, temizlemeler yapılabiliyor mu?
Hayır! Oysa bu soruya “Evet.” cevabı verebilmek, konunun olmazsa olmazıdır. Ancak bugün için bu cevabı verebilmek asla mümkün değildir. Çeşitli nedenlerden dolayı öğretmenliğe uygun olmayan birçok genç, öğretmen liselerine kayıt yaptırabilmektedir. Diploma da almaktadırlar.
İlköğretim okullarında bu konu çok ihmal ediliyor. Yalnızca öğretmenlik mesleğine değil, bir öğrencinin hangi mesleğe yönelmesi gerektiği, büyük ölçüde onun ilköğretim öğretmenleri tarafından belirlenmelidir. (11/01/2013 tarihi itibariyle Millî Eğitim Bakanı, bu çerçevede bir müjde vermişti. Ama onun bu kararının arkasında başka bir zorunluluk yatıyordu. Her neyse.) Necip Fazıl’ın kaleminden: {*İslâm inkılâbının mektebinde talebe, annesi ve babasından ziyade hocasının malıdır ve alacağı bilgiden benimseyeceği ahlâktan bürüneceği tavır ve edâya kadar, her şeyi onun elinden alacaktır. *Talebenin seçeceği ve ayrılacağı kolda da bütün karar hakkı kendisinin ve ailesinin keyfinden ibâret olmayacak; bu hususta başlıca söz yine onu yetiştiren müesseseye düşecektir.}
Evet, ilköğretimdeki öğrencinin yönlendirilmesinde anne babanın payı, örneğin %40 olacaksa ilköğretim öğretmenlerinin ve ilgili müdür yardımcısının söz hakları %60 olmalıdır. Sayın veli; tıp fakültesinde okuması uygun olmadığı öğretmenlerince belirlenmiş çocuğunu ille de tıp fakültesine sokma konusunda ısrar etme! Bencillik yapma! O okulların kuruluşunda, işleyişinde, milletin vergileri kullanılıyor; yani tüyü bitmedik yetimin hakkı var! Oralarda gerçekten lâyık olanlar okusunlar ki millet de kendilerine haklarını helâl etsin! Ya da git, özel okullarda okut evlâdını. İşte bu yüzden ilköğretimdeki öğretmenler de gerçekten öğretmen olmalıdırlar. Hele öğretmen liselerine başvuran öğrenciler hakkında, mutlaka işin ehli olan ilköğretim öğretmenlerince ve hattâ okul-aile birliği üyelerinin katkısıyla hazırlanmış böyle çaplı, detaylı, gerçekçi referans istenmelidir. Sınavlar falan ikinci dereceden belirleyici olmalıdır. Çocuğun zekâ ve yeteneğinin yanı sıra huyuna suyuna, hattâ soyuna sopuna bakılmalıdır. Evet, öğretmen almak, gelin almaktan daha mı hafif, daha mı önemsiz bir iştir? Çoook önemlidir. Öğretmen liselerine kabul edilmek zor olmalıdır zor! Anadolu Öğretmen Lisesi mezunu biri kız, diğeri erkek, iki çocuğum ve Anadolu Öğretmen Liselerinde öğretmen ya da idareci göreviyle çalışmakta olan bir sürü öğrencim var benim.
Önceki yazılarımda üzerinde çok durmuştum. Mutlaka uygun olanlar seçilmeli, onlar kabul edilmelidir. Tamam. Ama bu arada öğrenciler, öğretmen liselerinde okurlarken de öğretmenliğe yakışıp yakışmayacakları bakımından maksada uygun değerlendirmelere ve elemelere tabi tutulmalılar. Evet, yalnızca okula kabul sırasında değil, lise süresince de elemeler yapılabilmelidir, yapılmalıdır. Okula girdikten sonra çeşitli nedenlerle bozulmalar yaşayan öğrencilere özel olarak dikkat edilmeli, gereken ilgi gösterilmeli, kendilerine yardımcı olunmalıdır. Ancak öğretmenlik mesleğiyle bağdaşmayacak davranışlarında ısrar edenlerin yolları da ayrılmalıdır. Bininci defa da olsa tekrar ifade edeyim; bu kurumlardan mezun olan insanların ellerine milletimizin, vatanımızın geleceği teslim edilecektir!
2. Anadolu Öğretmen Liselerinde, isimleri böyle olmasına karşın, öğretmenlik mesleği adına öğretilenler, isabetli ve yeterli midir? Yani mevzuat ve uygulama doğru yapılmakta mıdır?Bu çok önemli, kritik bir sorudur. Gönül rahatlığıyla “Evet.” cevabı veremiyorsanız, eğitiminizde büyük sarsıntılar var demektir, okullarınızda pek çok figüran, boşa kürek çekiyor demektir.
Hayır. Aslâ. Meslekle ilgili, eğitimle ilgili dersleri haftada bir iki saat okutmakla bir genci öğretmenlik mesleğine hazırlayamazsınız! Kaldı ki o gençler de üniversite giriş sınavlarının acı gerçeğine bağlı olarak zaten matematik, fizik, kimya, tarih, coğrafya dışındaki derslerle doğru dürüst ilgilenmiyorlar. Oysa fizik, kimya gibi cart curt dersler, öğretmenlik yoluna baş koymuş öğrencilere branş dersleri olarak eğitim enstitülerinde öğretilebilir, öğretilmelidir, öğretilecektir. Zaten öğretmenliği öğrenmiş birisi, neyi öğretmesini isteseniz, öğretebilecek biçimde kendisini yetiştirmeyi kendisi de başarır. Ben nota bilmem ama zamanın birinde 30 kursiyere 45 günde notayla bağlama çalmayı öğrettim. Kanıt olmak üzere bir fotoğrafı aşağıya koyuyorum: (Yıl, 1878’dir.)
Yemin etmek, bilirsiniz dinimizce de hiç hoş karşılanmayan bir davranıştır ama olsun ben yine de yemin ederek söyleyeceğim: Vallahi de billahi de Anadolu Öğretmen Lisesi mezunlarıyla normal Anadolu Lisesi mezunları arasında öğretmenlik mesleğine hazırlık adına, olsa olsa zerre kadar bir fark vardır günümüzde. Anadolu Öğretmen Liselerinden mezun olan gençler, ilköğretimin hiç değilse birinci kademesinde çok rahatlıkla öğretmenlik yapabilecek düzeyde yetiştirilmiş, formasyon kazandırılmış olmalılar. Bunun için ilköğretim okullarında yeterli derecede uzun staj süreçlerinden geçmeliler. Öğretmenliği, öğretmen örneklerini, ders anlatma uygulamalarının örneklerini, sınıfta ve sınıf dışında öğrencilere karşı davranış biçimlerini, canlı örneklerinden, video kayıtlarından incelemeli, analiz ve değerlendirmeler yapmalılar. Örneğin futbolcular, kendilerine ait ve başka takımlara ait çeşitli maçların video görüntülerini hocalarıyla beraber izlemiyorlar ve yeri geldikçe pausa basan hocalarının yorumlarını, açıklamalarını dinlemiyorlar mı? Teknolojinin emrimize verdiği nice güzel imkânlar var. Öğrenmek o kadar kolay ki artık. Köy Enstitüsü mezunları, mezun olduklarında bırakın öğretmenliği, hayata hazır duruma getirilmiş oluyorlardı.
3. Anadolu Öğretmen Liselerinde çalışacak öğretmenler sınavla belirleniyorlar ama acaba bunlar, branşında uzman, konusunu iyi bilen, yetkin öğretmenler midir? İyi birer rol-model midirler?
Diğer okullarımızda olduğu gibi, işinin ehli, mesleğin hakkını verebilen öğretmenler elbette Anadolu Öğretmen Liselerinde de var. Ama bu özellikleri taşımayan birçok öğretmen de görev yapmaktadır oralarda.
Anadolu Öğretmen Liselerindeki gençler, gerçekten hem zeki hem gayretli hem insaniyetli hem büyük ölçüde dengeli gençlerdir. Ve her şeye rağmen üzerlerinde öğretmenlik mesleğinin vakarı görülebiliyor. Gerçekten okuma amacında olan gençler. Ailelerin de çoğu mazbut, mürekkep yalamış orta sınıf insanları. Anarşiyle, çapulculukla ilgili değiller. Temiz paklar, yaşam dolular. Aslında bu okullardaki öğretmenler çok şanslılar yani.
Ancak, o okullarda bu çocuklara yakışmayan öğretmenlerin de bulunduğunu söylemek durumundayım. Örneğin çocuklarımın mezun oldukları öğretmen okulunda, aklını fikrini yüksek paralar karşılığı verdiği özel derslere takmış, bu yönüyle hiç de iyi örnek olamayan hocalar vardı. Yine çocuklarımın okudukları okulda siyasî kimliğini öne çıkaran hocalar vardı. Bir edebiyat öğretmeni arkadaş da vardı ki kendisi aslında çok iyi bir insandı ama (Sebebi nedir, bilmiyorum.) dersiyle ilgili hiçbir şey öğretmiyor, çocuk oyuncağı sorularla donattığı yazılı sınavlarıyla ve bol keseden verdiği sözlü notlarıyla durumu idare ediyordu. Bazı öğretmenler, kendi derslerinde ya da gözetmen olarak görevlendirildikleri sınavlarda öğrencilere kopye çekme zemini veriyorlar, hattâ bazen onları açıkça kopyeye teşvik ediyorlardı. Bu da alın teriyle çalışan öğrencilere çok ağır geliyordu. Bizzat gözlemledim bunları. Üniversite sınavına hazırlanmak için iki çocuğum da kimya dersinden özel kurs almak zorunda kalmıştılar. Çok iyi bir kişiliği bulunan kimya öğretmeni maalesef öğretebilme özürlüydü. Yani kötü örnekler görülebiliyordu o okulda. Eh böylesi kötü örnek hocalar, söylemlerinde altın yumurtlasalar bile yararlı olamadıkları gibi olumlu etki de oluşturamıyorlardı.
Demek ki öğretmen yetiştirecek ve onlara rol-model olacak öğretmenler de mutlaka dikkatli seçilmeli ve vasıfsız olanlar ayıklanmalıdır.
Bir diğer husus da 9 Haziran 2014 tarihli Ortaöğretim Genel Müdürlüğünün Valiliklere gönderdiği yazı ile Anadolu Lisesi, Sosyal Bilimler Lisesi veya Fen Lisesi'ne dönüştürülerek kapatıldığı duyurulan Anadolu Öğretmen Liseleri veya Öğretmen Liseleri yeniden açılmalıdır. Gençliğin, nesillerin doğru düzgün bir eğitim almasını istiyorsak -ki derdimiz çabamız bunun üzerine olmalıdır- bu okullar mutlaka ve mutlaka yeniden açılmalıdır.
Konuya, yukarıdaki türden sorularla devam edeceğim inşallah.
Bu arada, belki pek ilgili bulmayacaksınız ama 1977 yılında yedeksubay öğretmen olarak vatanî görevimi yaptığım bir askerî lisede şâhit olduğum olumsuz bir örnek geldi aklıma: Sınıf Subayı olan bir yüzbaşının, hafta sonu çarşı izini vermek için öğrencilerden birer paket ..... marka sigara aldığı, bütün öğrencilerin dilindeydi. O subayın ismi hâlen daha hatırımdadır. Düşünebiliyor musunuz, kahraman ordumuza subay yetiştiren bir okulda... Yani A’dan Z’ye sorunlu bir toplum görüntüsü veriyoruz maalesef. Hepimiz aklımızı başımıza almalıyız. Vesselâm.
R. Serdar Özmilli