Güzel bir beyit var: "Merdi Kıpti şecaatin arz ederken sirkatin söyler" diye.
Bu cümle, günümüzde "kendini övmeye kalkışırken, gerçek kişiliğini ortaya koyma" anlamında kullanılır.
Dün yine malum kişi, kendi gazeteciliğini övüp, kendinden başkasını hiçe sayarken, buna benzer bir duruma düşmüş. Kendi gazeteciliğini övmek için yazdığı bir yazıya, Anadolu Ajansı'nın bir haberini alıntılayarak başlamış. Basın İlan Kurumu'nun Kahramanmaraş'a şube açtığını ve bu açılışta Genel Müdür Mehmet Atalay'ın bir konuşma yaptığını söyleyerek, bunun üzerinden sağa sola çamur atmaya devam etmiş.
Bir kere, o haberi okuma zahmetine girse, kurumun Kahramanmaraş'a şube açmadığını, geçtiğimiz yıl elim bir olay sonucu katledilen BIK Sakarya Şube Müdürü Recep Bolat'ın mezarı başında anılması münasebetiyle orada bulunulduğunu anlardı. Sanırım bu küçük ayrıntı bile, o şahsın gazeteciliği nasıl yaptığının anlaşılması bakımından ye- terlidir.
Kaldı ki, kim gazeteci kim değil, kimin gazeteciliği ne kadar bildiği ve uyguladığına karar verecek mercii de yine halktır. Halkın kime güvenip, onun ürününe itibar ettiği, kimin satamadığı için kendi gazetesini, elemanı marifetiyle satın aldığı ve buna rağmen pişkinlik gösterip, hala başkasını suçlamaya kalkıştığı ortadadır. Biz 40 kişiyiz ve birbirimizi biliriz. Diyor ki, "Elinde fotoğraf makinası olmayıp, sokağa çıkan tek bir muhabiri olmayan bir gazeteye ilan veriliyor." Hadi bir süredir piyasada bu kadar dedikoduyu, bu kadar yalanı, bu kadar iftirayı, karartmayı, pişkinliği, yüzsüzlüğü, şeref yoksunluğunu gördük ama işi bu boyuta vardıran ve böylesi hayal ürünü bir iddiayı ortaya atana şahit olmadık. Bunu nasıl söyleyebiliyor, neresinden uyduruyor, nasıl inanabiliyor bilemiyorum ama kıskançlığın insanı getireceği boyutu tahmin edebiliyorum. Bu kadar adamı, bu kadar alet edevatı, her gün çıkan bunca haberi ne yapıyor, nereye koyuyor takdirini kamuoyuna bırakıyorum.
Binlerinin çıkıp, "Biz şöyleyiz, biz böyleyiz, gazeteciliğimiz şöyle" demesi, komediden başka bir şeye bezmiyor. İnsana sormazlar mı, böyle gazetecilik yapıyorsunuz da onun için mi 200 bile satamıyorsunuz? Zaten Kayseri'de bu sektörün en büyük sorunu, halka "doğruluk, dürüstlük ve güven" vermemesidir. Yıllarca, herkesin hakkında yalan yanlış haberler yapan, kaynağına sorma gereği bile duymayan, ona buna hakaret eden, en yakınlarıyla bile bir süre sonra kavgalı hale gelip, ağza alınmayacak küfürler edenler sayesinde, itibar sıfır noktasına indi. O yüzden bu saatten sonra ağzınızla kuş tutsanız, size kimsenin itibar edeceği, kimsenin güveneceği yok.
İşin bana en çok tuhaf gelen yönü ise, gerçekten bu şehirde bazı insanlar "iyi gazeteci" olduklarına kesinkes inanmışlar. Kendilerini öyle görüp, öyle lanse etmişler. Bu işe kendilerini o kadar kaptırmışlar ki, eksiklerini, yanlışlarını görmelerine imkân kalmamış.
Bu zamana kadar da kimse "kral çıplak" dememiş.
Ta ki, bu iş gelip çatıncaya kadar.
Diğer yandan bir insanın mesleğinde "iyi" olabilmesinin tek şartı var.
ÖNCE İYİ İNSAN OLABİLMEK...
Kayseri Anadolu Haber