“Her büyük servetin arkasında, bir suç gizlidir”
Mario Puzo'nun “The Godfather” romanının başında yazan, Balzac’ın en ünlü sözlerinden biri.
Sedat Peker’in bir iddiası ile daha öğreniyoruz ki; Para kazanmanın, kısa yoldan köşeyi dönmenin, mala mal katmanın, kolay yolları varmış. Peker dedi ki: Anadolu Adliyesi'nde ortak çalıştığın savcıları, o savcıların çocukları üzerinden yaptıkları serveti bir bir anlatacağım… İddia vahim. Korkunç… Ve bir tane savcı yok ki; bu iddianın aslını astarını araştırabilsin! Bu devlet gücünü ve hukuku kullanarak iş adamı, şirket, halk, kim varsa hepsinin de haraca bağlanması için yeterli bir sebeptir. Ülkede hukukun ayaklar altına alınmasının kimsenin adaleti arayıp ta bulamamsının sebebi de budur. Çünkü hukuk ayaklar altına alınmış. Bizzat devlet görevlileri, makam ve mevkilerini kullanarak haksız kazanç elde etmişler demektir. İddialar araştırılsın.
İhaleler öyle düzenleniyor ki; hepsi devlet garantili! Hem de milyonlarca, milyarlarca Türk Lirası hatta çoğu dolar bazlı garantili ödemeler… Bunların hepsi kamunun zararına olan işler. Toplumun menfaatine olan şeyler değil. Hazineye halkın parasına uzanan, vatandaşı fakirleştiren sadece bir avuç insanın geleceğini, işlerini güvence altına almak için atılan adımlar.
Biz de biliyoruz ki; bu kadar büyük bir servet, helal yoldan kazanılamaz…
Siyaset-Yargı-Medya üçgeninde dönen alengirli işler!
Ankara Bölge İdare Mahkemesi Başkanı Esat Toklu Bey, “Hâkim ve savcıları araştırın yüzde 25'i benden daha pahalı arabaya biner” dedi. Halk bunu duyunca ne düşünmeli? Hangi maaşla bu kadar servet sahibi olunabiliyor? Kim nasıl bu kadar kısa zamanda bu hayata kavuşabiliyor. Hiç yemesen içmesen, ne kadar sürede birikir?
Gözle görünür bir nedeni olmayan büyük servetlerin, araksında nasıl bir irade olabilir. Mesela, Paramount diye bir otelde 1 günlük kalmak için 100 Bin TL’den fazla para nasıl verilebilir? Daha yemesi içmesi var, ekstraları var. Bedavaya hiçbir şey yok! Ayrıca, Otelin hisseleri çalınmış, bilfiil çökülmüş. Uluslar arası araması olan kişiye vatandaşlık verilmiş. Şahsın biri devletin tankını alarak oteli basmış. Ve bunca şey yaşanırken, devlet görmemiş! Mümkün mü? İnanılır gibi değil!
Hangi hukuki kararlar için, kimlere nasıl kıyaklar geçilmiş. Devede kulak kalacak, imkanlar önlerine serilmiş. Yeter ki, istenilen karalar verilsin. Vicdanlı insanlar olarak düşünmeden edemiyoruz. Bu işlerin, bu jestlerin, iyiliklerin neden yapıldığını merak ediyoruz! İşin içinde sadece yargı mensupları değil, medyadan tanıdığımız bilindik isimlerde var. Veyis Ateş, acaba kaç para maaş alıyor? Ve nasıl bu kadar lüks tatili yapabiliyor? Fatih Altaylı, Veyis Ateş’in Sezgin Baran Korkmaz’dan tehdit ve şantaj ile para istediğine dair bir iddiada bulundu. Veyis Ateş, hakkındaki 10 Milyon Euro istediği, iddialarına neden cevap veremiyor? Ve daha başka medya ve basın mensubu olan insanların maaşları ne kadar ki? Maaşlarının çok çok üzerinde maddi olanaklara sahipler?
Demirören grubu için de, haksız bir servet elde edildiği iddiası var. Ziraat bankasından 750 milyon dolar kredi çekerek doğan medyayı almış ve borcu da ödetilmemiş. Aksini ispat edebilecek olsalardı, şimdiye kadar çoktan dekontları yayınlarlardı. Hem banka tarafından hem de Demirören tarafından. Daha bir tane iddiası çürütülmedi, çürütülemedi. Aynı zamanda OYAK’la ilgili söylenenler de hiç yenilir yutulur cinsten değil. Daha ne kadar şirkete çöküldü!, haraca bağlandı kim bilir?
Sedat Peker’in iddiaları kendini doğruluyor!
Bugüne kadar Peker’in şahsını sevmeyen, hayat tarzını, fikri düşüncesini beğenmeyen insanlar bile Peker’e inanıyor. Söyledikleri iddia ettikleri, çok önemli! Nokta atış, yerini buluyor. Ve ne hikmetse yalanlanamıyor! Ülke olarak, halk olarak ekran başında yapılan hırsızlık yolsuzluk, mala çökme, devleti kasten bilerek isteyerek, zarar uğratma, silah kaçakçılığı, uyuşturucu-kokain ticareti, devletin ve şirketlerin kimler tarafından nasıl planlar yapılarak sorulduğunu öğreniyoruz. Bir tane savcı iddiaları soruşturamıyor! Bir elini bir siyasetçinin tuttuğu bir suçlunun yakalandığını hiç gördünüz mü? Arabasında “Pudra şekeri” çeken bir Kürşat Ayvatoğlu vardı Ne oldu O? Çiftlikbank’ın dolandırıcı CEO’su “Tosuncuk Mehmet Aydın” vardı ne oldu O? En son “Thodex Skandalı” ile yapılan vurgunda ortadan kaybolan “Faruk Fatih Özer” isimli patron nerede? İsimlerini Peker’in ağzından duyduğumuz isimlerin demek ki bir siyasi bağlantı ile korunduğunu düşünmeden edemiyoruz! Her şey şüpheli!
Şimdi bu halk kime inansın?
Dikkatimi çeken bir cümle duydum. “İnandığınız davanızı savunmak için yalan söylemek zorunda kalıyor, bir şeyleri gizlemeniz gerekiyorsa; sizin davanız “yalan” demektir.” Bizim ( halkın) gözünün içine baka baka nasıl yalan söylediklerine şahit oluyoruz!
Halk, ‘Allah’ diyenden korkmaya başladı. Namaz kılandan korkmaya başladı. Dilinle Allah derken, elinle harama uzanmak oldu mu şimdi? İman ile küfür bir arada olmaz. Dilinle söylediğin şeyleri kalbinle tasdik edemiyorsan! Yaptığın işlerinle tamama erdiremiyorsan, sen bir kendini sorgula! Bu kadar kuyruklu yalan, bu kadar utanmazlık olmaz. Yalan söylüyorsun, biliyoruz. Yetmiyor, hiç yüzün kızarmıyor. Üstelik, Yalanı ortaya çıkanlar, daha büyük yalan söyleyip o yalanını gizlemeye çalışıyorlar.
Devlet, ciddiyeti, meşruiyeti öyle bi kaybetti ki; artık suçlu saydığı birinin suçlu olduğuna inan(a)mıyor. Tam aksine, birilerinin kendi suçlarını örtmeye çalıştığını biliyor. Peker’in anlatımıyla, işlerin nasıl ve kimlerle organize edildiğini, planlandığını öğreniyor.
Her şey bir yana bu ülkede, “Millet aç!”
Erdoğan: Neymiş; millet açmış. Aç olarak dolaşanları buyurun, siz de doyuruverin! Diyor. Milyonlar işsiz… Gençler gelecekten ümitsiz… Herkeste bir gelecek endişesi… Memleketin her yerinde halk evine ekmek götürebilmenin derdinde. Birileriyse harama el uzatıp, servetlerine servet katmakta…
Hakka giriyorsunuz Efendiler!!!...
Onlarca yetimin, milyonların, doğmamış bebeklerin bile hakkına giriyorsunuz… Ölü diri ayırmaksızın malına mülküne hakkınızmışçasına saldırıyorsunuz!
“İnşallah” diyorum. “Siz de aç kalın, Bir kuru ekmeğe siz de muhtaç olun.”
Her günahın affı var, kul hakkı müstesna! Kulun hakkını yemeyecektiniz!
SON SÖZ;
"Haram kattıysan servetine, malına…
Kırdığın bunca gönül yakanda…
Yediğin KUL HAKKI sırtında oldukça...
Değil Cami, Kabe’ye köprü yaptırsan ne fayda”... Ömer Hayyam