1955 yılından beri Galatasaray taraftarıyım. Demek ki Türk sporunu yarım asrın üzerinde takip ediyoruz. Hatta yük¬sek tahsilde iken Deve¬li?de Erciyesspor adıyla bir takım kurmuş ve iki yıl bu takımı çalıştırmış¬tık. Bu takımdaki oyun¬cularımızdan çoğu daha sonra Deveiispor?un oyuncuları olmuştu. Biz futbolla tanışırken Galatasaray demek Kral lakablı Metin Oktay ve Panter Turgay Şeren ezeli rakibi Fenerbahçe ise Ordinaryüs Lefter Küçükanyondanis ve Lord Can Bartu ile bir¬likte anılırlardı.
Onca güze! maçlar adı önce Mithatpaşa, sonra İnönü ve daha sonra da Dolmabahçe adıyla anı¬lan stadyumda oynanmıştır. O yılların nice cefalarla Anadolu?da futbol meraklı lannm bataryalı radyolardan maçları dinlememizi sağlayan spor sunucuları Hakkı Kıvanç ve Türkçesine hayran kaldığımız Orhan Ayhan?dı. Hele o yıllarda milli takım maçlarını telefon ahizesiyle sunan Hakkı Kıvanç?a çok şey borçluyuz.
İlk seyrettiğim profesyonel maç Ankara 19 Mayıs Statyumu?nda oyna¬nan Kayserispor-Hacettepe maçıydı. Fut¬bol sahaları çok az olduğu için hemen arkasından da Şekerspor - Galatasaray maçı oynanmıştı. Bu maç yanılmıyorsam Metin Oktay?ın son maçıydı ve yine Me¬tin Oktay?ın son golüyle 1-0 Galatasaray maçı kazanmıştı.
O yıllarda liglerde oynayan takımların çoğu İstanbul, Ankara ve İzmir takımları ağırlıktaydı. Sadece Ankara?da: Gençlerbirliği, PTT, Demirspor, Şekerspor, Ankaragücü takım¬ları vardı.
Oynanan maçlarda takımların yer¬leri ayrıydı ama döğüş kavga olmaz¬dı. Olsa bile aşın küfürlere tepkiden çıkardı. Sadece Hacettepe takımı taraf¬tarları davulcuları ile birlikte gelirler Kale arkasının sağındaki yere oturur¬lardı. Bağırırlar, küfürün envai çeşidini söylerler, aklınıza gelmeyen sloganlar
söylerler fakat kavga gürültü çıkmazdı. En ufak bir taşkınlık çıkarmazlardı. Ma¬çın sonucu ne olursa olsun yine davul¬larını çalarak çekip Hacettepe taraflarına giderlerdi. Diğer maç izleyenlerde dağı¬lırlardı.
Sırf zevk olsun çok farklı takımla¬rın tribününde maç izlemişimdir. Küfür edebiyatının en zengin deyimlerini bu¬rada öğrenmiştik. Ondan sonrada Tür¬kiye?de sporu edebiyata taşıyan İslam Çupi, Necmi Tanyolaç, Halit Kıvanç gibi usta kalemlerin yazılarını takip ederdik. Öğrencilik dönemlerimizde bir gazete alır en az beş kişi birden okurduk. Fe¬nerbahçeli arkadaşların en ?fitil? olduk¬ları konu ise Fenerbahçe kalesini Özcan Erkoç korurken, Metin Oktay?ın Fe¬nerbahçe filelerini yırtan gölüydü ki bu olay herhalde spor tarihimizin en dikkate değer olaylarından birisidir.
Futbolun bir adabı vardı.
Fakat özellikle TV tek kanaldan çı¬kıp çok kanala geçince Türkiye?de fut¬bol merakı yaygınlaştı. Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinden de 1.Ligde takımlar kendini gösterince futbol seyircisi korkunç boyutlara geldi. Üç büyüklerin beyefendi yöneticileri de gitti Yerlerine bu güçten faydalanmak is¬teyen yerlerine çoğu yanlış adam geldi. Hem isimlerini yaymak, hem servetle¬rini genişletmek ve şöhret merakları¬nı gidermek için... Bu yöneticiler çoğu zaman bedava biletlerle deplasmana bedava otobüsler tutarak bu taraftarları teşkilatlandırdılar ve istedikleri gibi
kullanmaya başladırlar. Böylece hem istedikleri kişileri yönetime aldılar, hem istemedikleri sporcuları taraftar baskısıyla kontrol altına almaya çalıştılar. TV ve Yazılı medya yoluyla şöhretleri arttıkça servetlerini 3?e,5?e katlamaya başlayınca o koltuklar çok kıymetlendi. Nice masum izleyici kullanılmaya başlanınca birer militan oldular.
Türk sporunda şikeler ve şiddet olayları boy göstermeye başladı.. Dün¬yaya rezil olduk. Ancak çoğu yöneti¬ci sanki beton kaide gibi koltuklarına yapıştı, şerefleriyle çekilip gidemediler. Suçluluğu tespit edilip hapis yatanlar bile istifa etmeleri gerekirken hala sağa sola laf uzatmaya bakarak yerinde kal-manın yollarını aramaktadır. Ne çekici koltuklarmış.
En son örnek... Geçtiğimiz hafta oynanan Beşiktaş-Galatasaray derbi ma¬çında izleyenlerden 1500 kadar izleyi¬cinin koltukları ve sandalyeleri kırarak sahaya inmeleri sonucu maç tamamlan¬madan tatil edilmişti. Bu oyunun etkisi ve yapılan yanlışlıkların spor sevenler arasında hala olumsuz etkisini devam ettiriyor. Akşam dünya basınının bu konu hakkımdaki yazılarını okuduk. Bir Türk olarak yüzümüz kızardı. Dünya futbol organizasyonunda söz sahibi olan tüm teşkilatların önünde futboldaki yanlışlar örneği Türkiye?deki yanlışlıklardır.
Bu tüm ortada iken Dünyaya rezil ol¬muş iken, milli takımımızın kaderiyle oy¬nanırken yöneticilerimizden birinin bun¬ca futbolda ki yanlışlıklardan dolayı özür
dilemesi, hatta hemen istifa etmesi gere¬kirken başka yerlerde suçlu araması çok ama çok pişkinliktir. Şahsen İnsanımızın rahatça oturup maç izlemesi için yapıl¬mış onda oturakları kırmak, elektronik cihazları kullanılmaz hale getirmek fut¬bolculara saldırmayı anlamak mümkün değildir.İşin bir başka yönü sosyal ba¬kımdan için için kaynayan bu toplumda ;bu maçta sahaya inenler bir organize suç işlemişlerdir! Bir plan dahilinde bu suç işlenmiştir. Zamanla bu planı olanca açıklığı ile göreceğiz.
Peki bu canavarı kim yarattı? Hiç kimse kıvırmasın! Bunun suçluları bazı yöneticiler ile bu yöneticilerin palazlan¬dırdığı basın mensuplarıdır.
İşin acı yanı bunca olaylardan ders alamayıp, dört büyük kulüplerin başkanmı ve TFF Başkanım bir araya getirip özel veya resmi bir yemekte bir araya getirip ?Türk Sporunda Şiddet Nasıl Önlenir ? ?diye sora- mayan bir Gençlik ve Spor Bakanlı¬ğı ne yapabilir.¡Çözümsüz bir TFF ve çözümsüz bir Spor Bakanlığı.
Kel baş şimşir tarak.Yapmayın Allah aşkına görünürde bir birimizle sohranıp duruyoruz gibi ama ben Tür¬kiye?nin dünyanın diline düşmesine yanıyorum.,Düşürenlerin haddinin bildi¬rilmesini istiyorum.Artık lacivert takım elbise giyip TV TV gezip demeç veren yöneticilerden bıktık yahu ! Halkın bun¬ca iltifatlarını(!) duymuyorlar mı?Bu şiddetin durdurulmasını istiyoruz.Huzur istiyoruz.
Kayseri E Haber