Bir p*zevengimiz eksikti… O da oldu tamam oldu.
İbretlik olayları, dehşetle izliyoruz. Sedat Peker, bir ifşasını daha yaptı.
Türkiye’de siyasetin rotasını belirleyen kasetçilik olayında, özel hayatın nasıl ortaya serildiğini görüyoruz. Öğreniyoruz ki bu ülkede en önemli lobi “uçkur lobisi” imiş. “Kasetçilik” çok önemliymiş. Ülkede beklenmeyen insanlardan beklenmedik davranışlar görülmesinin arkasında yatan sebep ortaya çıkmış oldu böylece.
Ülkeyi şantajcılar yönetiyor!
Ülkede yanlışların kaynağını da bulduk. Bir kişiye önce lüks otel ve evlerde kadın ayarla, sonra videoya al, daha sonra elindeki video ile şantaj yap! Meğerse ülke şantajcıların ağına düşmüş. Bu uçkur işleri nasıl bir zaafsa artık, konumu, makamı mevkisi fark etmeksizin herkesi teslim almış. İstenildiği zaman, istenilen işlerde menfaatleri doğrultusunda kararlar verdirmek, işler bağlamak, ihaleler almak, rant devşirmek, istenilen kanunu geçirmek veya geç(iril)mesine engel olmak tam da lazım olan şey. Hâl böyle olunca şantajcıların işi, her zaman rast gitmiş. Düşünün ki; Zaaflarınıza yenilmişsiniz, size ait bir müstehcen vidolarınız var. Nasıl bir utanç kaynağı olur değil mi? Ailesine karşı, çocuklarına karşı, yakın çevresine karşı inanılmaz bir mahcubiyet. İnsan içine çıkılamaz bir durum ortaya çıkar. Maddi-manevi her şeyi kaybettirecek bir teslimiyet. Eee insanlarda kaybetmemek için her şeyleri yapmaya tavizler vermeye, ödün vermeye kendine ters gelen işler yapmaya müsait. Çünkü kasetin var!!! 180 derece dönüşlerin sebebi bu olsa gerek.
Çeyrek asrın siyaseti “kasetçilik”
Devlet içinde yükselmek ve siyaseten bir yerlere gelmek için uçkur siyaseti yapılıyormuş. Rakibe kadın ayarla, görüntülerini al, tehditle istediğin her şeyi kopar. İpi senin elinde kuklan var artık. Nasıl ülkenin siyaseti dizayn edilmiş ama!
“Tezgah kurulduğuna göre, artık bizde keyfimize bakalım” demişler. Milyar dolarlık vurgunlar, ihaleler, rüşvet, uyuşturucu ticareti, mala çökme… vs. Bu kadar pis işin devlet içinde göz yumulmadan yapılmayacağını biliyoruz. Demek ki, satın alınabilen insanlar varmış. Siyasetçi, iş adamı, milletvekili, bürokrat, yargı mensubu, bilindik gazeteci… vs aklınıza kim ve neresi geliyorsa, kritik iş yapan ve kritik mevkilerdeki insanlar hedef alınmış. Onlar üzerinden planlar yapılmış, kimin neye zaafı varsa tespit edilmiş. Kadınsa kadın, paraysa para, makamsa makam önlerine serilmiş. Kimi neyle satın alabileceklerini iyi biliyorlar. Ondan sonrası şantajcıların işi… Uçkuru ellerinde…
Şantajla açılan kapılar, ortaya dökülen pislikler!
Hırsızlık var, yolsuzluk var, sahtekarlık var, hortumculuk var, pudra şekeri ticareti var, rant ihaleleri var, soygun düzeni var… var oğlu var… Hatta kadın pazarlaması bile var! Yoksa bu kirli düzen nasıl kurulacaktı? Ama işin kötü tarafı her şeyi “Allah, kur’an, din, iman, İslam, vatan, millet, Sakarya” diye gözümüzün içine baka baka yaptılar.
Bu zenginlikler, bu lüks hayat, bu gösterişli imrenilecek yaşam, insanların mallarına çökme, servetlerini yağmalama, uluslar arası kara para aklama işleri… Bu kadar güç, kudret hangi cesaretin göstergesi! Kime neye güven bu? Tabi ki de; “kasetçi kasetine güveniyor”
Dindarlık kılıfı altında, malı götürmüşler. Çaldıkları paralar ile ufak kırıntılar atarak “hayırsever, başarı iş adamı, örnek insan, vatansever, iyi insan” rollerini çok güzel oynamışlar. Ne uğruna yapıldı bunca gösteriş! elde edecekleri gayr-i meşru çıkarları için.
Nasıl çökmüşler devlete! gördünüz mü?
Sabah akşam diyoruz ki; Ülkeyi bir siyasi parti değil, bir mafya çetesi yönetiyor!
Sedat Peker diyor ki: Süslü Sülü'nün gizli kasası ve FETÖ borsası mucitlerinden Cihan Ekşioğlu ile ortağı, bir adamı Sabah gazetesi’nde FETÖ'cü gösterip malına çöktüler. 66 milyon dolarını bölüştüler. Savcıya da 3 milyon dolar verdiler.
Demek ki; Medyadaki iş tuttukları adamlarına yalan ve iftira haber yaptırıyorlar. Kamuoyu oluşturup insanları lekeliyorlar. Sonra bir savcı 3-5 polisle mekanını basıyorlar. Çökmenin işleyiş süreci böyle oluyormuş. Karaladıktan sonra, arkalarına aldıkları devlet gücünü kanunsuz olarak kullanıyorlar. Bu işler, 1-2 kişinin yapacağı işler değil. Bu kirli ve karanlık işleri yapan çok insan olmalı ki, işleri rast gitsin. Hep kendileri gibi olan, kirlenmiş, kirletilmiş, menfaatçi, çıkarcı, fırsatçı, şantaja açık, satın alınmış… vs kişilerle çalışıyorlar ve onları yanlarında tutuyorlar.
FETÖ borsası ne demek? Nasıl işliyor?
Asla suç oluşturmayacak, saçma sapan iddialarla insanlara iftira atılıyor. Gizli tanıklar ayarlanıyor. Medyadaki güçlerini kullanarak olaylar köpürtülüyor. İnsanlara vatan haini, terörist diye damgalayıp, içeri atıyorlar. Sonrasında iş adamıysa malını mülkünü sattırıp, servetine konuyorlar. Sonra serbest bırakıyorlar.
Bu işi yaparken de ortak oldukları çok sayıda ortakları var. Süleyman Özışık, eline ulaşan dosyaları nasıl Süleymen Soylu’ya ulaştırdığı kendisi itirafa etti. Sayesinde insanların işlerine iade edildiğini anlattı.
Mesele neymiş mesele!
İnsanlara suç isnat edilmiş. Buradan para kazanmak için, bir şebeke kurulmuş. Yoksa bir gazetecinin elinde kişilere ait dosyaların ne işi var? İçişleri Bakanlığı’nda bu dosyaların ne işi var? İçişleri Bakanlığı’nın ve Bakan Süleyman Soylu’nun bu işle ne ilgisi var? Yargı safhası, hukuk devletinde hiç kimsenin müdahale edemeyeceği durumdur. Demek ki, o davaların ve isnat edilen suçların ve iddiaların hepsi asılsız! İnsanlar kurban seçilmiş. Kendi kurdukları çark, işlesin diye!
Peki bu ülkede hiç mi namuslu insan yok?
Varı var olmaz mı? Ama onlar susturuldu. Korkutuldu. Sindirildi. Kendilerinin, ailesinin ve çocuklarının geleceği için susmak zorunda kaldı. Bu kadar pislikler lağımdan boşalırken, kanıtlar bir bir ellerine ulaşırken susulur mu? Namuslu olanlar devletinin, milletinin çıkarını düşünür. Ama şantajcılar öyle organize olmuş ki, söz konusu menfaatleri olunca!
Zulüm düzeni arşa çıktı!
Bütün pislikler ortaya saçılıyor. Devlet ve şahıslardan çaldıkları haram paraları zırvasından zirvesine kadar bölüşmüşler. Sonra da hiç kimsenin bunları bir gün ifşa etmeyeceğini düşünmüşler. İçine düştükleri hâlet-i ruhiye, ileri derecede ahmaklık emaresidir.
İşte bir ülkede nizam, uçkurdan bozulur. Bakın sırlar nasılda sır olmaktan çıktı.
Ülke büyük bir kırılmaya doğru, yokuş aşağı frensiz gidiyor… Ekonomik göstergeler bir bir alarm veriyor. Ülkeye yatırım gelmiyor. Ülkeyi yabancılara “söke söke” paralarını alacak şekilde satıyorlar, kıymetli her şeyi peşkeş çekiyorlar. Ve artık bunları da itiraf ediyorlar.
SON SÖZ: Size yapılanlardan dolayı, şahsi olarak kimi affederseniz edin! buna bir diyeceğim yok. Ama şu 3 meslek grubunu ASLA AFFETMEYIN!
Hakkı bildikleri hâlde adaletle hükmetmeyen HAKİM ve SAVCILARI,
Zulmü gördükleri hâlde sessiz kalan veya zalimin işini kolaylaştıran İMAMLARI,
Gerçekleri bildikleri halde halktan saklayan veya yalan haber yapan BASIN MENSUPLARINI.
İlahi adalette zaman aşımı yoktur. Hz. Mevlana