Artık adaylar belli oldu. Herkes muradına erdi. Başkan Haseki artık milletvekilimiz oluyor. Kendisine şimdiden başarılar diliyor ve mecliste oranın emanet bir makam olduğunu siyaseti meslek edinip kazık çakacak şekilde uzun yıllar durmaya değil, doğru olanı yapmaya, hakkı siyasete feda etmemeye gidilmesi gerektiğini tekrar hatırlatıyoruz.
Artık adaylar belli oldu. Herkes muradına erdi. Başkan Haseki artık milletvekilimiz oluyor. Kendisine şimdiden başarılar diliyor ve mecliste oranın emanet bir makam olduğunu siyaseti meslek edinip kazık çakacak şekilde uzun yıllar durmaya değil, doğru olanı yapmaya, hakkı siyasete feda etmemeye gidilmesi gerektiğini tekrar hatırlatıyoruz.
Şimdi gelelim mevcut durumumuza. Bildiğiniz gibi cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan ısrarla inşaat sektörünün önemini anlatan açıklamalar yapıyor. Halbuki bu açıklamalar ekonomik gerçeklerle bağdaşmayan şekilde inşaat sektörünü önceleyen bir politikadan bahsediyor. Bu açıklamalar ya yanlış yönlendirmelerle ya da yanlış olarak yapılıyor. Cumhurbaşkanı tekraren yaptığı bu açıklamaları sanki bir şekilde inşaat sektörünün üzerine bina edilmiş, kendince çok önemli hususların elden gitmemesi için yapıyor. Bir hafta önce cumhurbaşkanının yaptığı bu açıklamalar daha soğumadan, dün ekonomiden sorumlu bakanımız Sayın Ali Babacan oldukça doğru tespitlerle cumhurbaşkanının söylediklerini çöpe atmış oldu. Ali Babacan sanayi olmadan kalkınmanın olmayacağını, önceliğin sanayiden geçtiğini, kazanılmamış paralarla yapılacak harcamaların çok büyük bir sıkıntı oluşturduğunu tüm çıplaklığı ile anlattı. Böylelikle daha önce yapmış olduğu rant ekonomisi konusundaki açıklamalarını daha da sağlamlaştırdı.
Türkiye?de özellikle son 5 yılda hızlanan rant geliri, inşaat ve arsa üzerinden dağıtılarak yepyeni bir müteahhit lobisi oluşturdu. Öyle ki bu müteahhit sektörü ve onun oluşturduğu güç ile yürütülen lobicilik ile maalesef hükümet baş edemez hale geldi. Çünki hükümetin tabanla en önemli köprüsü olan belediyelerin en büyük gelir kaynağı, aslında mevcut olmayan katlar vererek, inşaat sektöründeki m2 leri büyüterek, ya da avm vs gibi ticaret alanları oluşturarak aldıkları gayri resmi gelirler. Bu herkesin malumu olan muhtelif adlarla (şerefiye gibi) alınan yada muhtelif şekillerde müteahhit ve ilgili insanlar tarafından belediyelere verilenler ile birçok gayrı resmi ödeme kapatılıyor. Maalesef Ak parti hükümetleri bu konuda oldukça cüretkar şekilde hareket ederek tüm Türkiye de bu modeli uyguladılar veya uygulanmasına razı oldular. Sonuçları itibari ile gelecek nesillerin bence pekte hayırla yad etmeyeceği yüksek katlı binalar ve AVM ler le dolu insan doğasına aykırı bir şehirleşmeyi kucağımızda bulduk.
Öte yandan yepyeni bir mütedeyyin ve mübarek ama para işlerinden iyi anlayan müteahhit ve ihaleci kesim oluşturulmuş oldu. Hükümetin dayandığı bu ekonomik kesimin sanayi sektöründeki payı sıfıra yakın. En büyük hükümet destekçisi iş adamları kitlesi hem yerelde hem ulusalda hükümetle iş yapan yada belediyelerle iş yapan inşaat ve ihale firmaları. Dönem müteahhitlik ve ihalecilik dönemine döndü. Son beş yılda hızlanan bu trend ile aslında ülke ekonomisinin dibine gelecekte patlayacak zaman ayarlı bombalar konuldu.
Artık yavaş yavaş bu zaman ayarlı bombalar patlıyor. Son üç aydır ihracat sürekli düşüyor, döviz önlenemez şekilde yükseliyor, işsizlik gittikçe artıyor. Hükümetin kontrolündeki istatistik rakamlarında mutlaka bir rütuşlama yapılıyor ve gizlenebileceği kadarı gizleniyor ama buna rağmen sürekli eksiye doğru gidiyoruz. Bu durumun temel sebebi olan sanayi sektörünün itibarsızlaştırılması, rantiye nin geçer akçe olması, sürekli istihdam maliyetlerinin artırılması gibi nedenleri görmemekte direnen bir hükümetimiz var. Batık kredi kartları 2000 yılındaki kriz seviyesini yakalamış, işsizlikte Avrupa?da 1 numara olmuş, dolar bazında ülke küçülmüş ve en önemlisi de bütün bu eksileri artıya çevirecek bir hikayemiz kalmamış. Ülkenin ekonomik durumunu dengeleyecek olan dış ülkelerle ilişkilerimiz yerle bir olmuş durumda . Bütün bunlara ilave olarak içerideki siyasi seviyesizlik, çatışmalar, ısrarla binbir mesnetsiz itham ve saçmalıklarla devam ettirilen ve bir yıldır bıkmadan dinlediğimiz ama ne olduğunu bir türlü anlamadığımız ?paralel masallar? ile yaşamak zorunda kalıyoruz. Hiçbir hukuk devletinde olmayacak şeyler oluyor ve iş adamları tehdit ediliyor, bankalara çökülüyor, gazete manşetleri ile itibar suikastleri yapılıyor. Sütaş?ın sahibinin başına gelenler, Bank Asya olayı ve ortalıkta dolaşıp duran bir sürü SSK, maliye teftişleri haberleri, listeler gibi şeyler çok hızlı bir şekilde yayılıp ekonomik havayı ve ortamı iyice bunaltıcı hale getiriyor. En yüksek makam olan Cumhurbaşkanının ağzından çıkan her kesimi tedirgin edici ifadeler ile bir gerilim ve psikolojik sıkıntı havası ülkeyi sarıp sarmalamış durumda. Bu ortamda ki bir ekonomik hayatın gücü ise ister istemez çok zayıflar ve güçsüzleşir. Maalesef gittikçe artan bu yükler ile ciddi bir değişiklik olmaz ise, içeride ve dışarıda yeniden problem üreten değil de problem çözen ülke ve hükümet konumuna gelinmez, sürekli direksiyon kırıp bir gün farklı başka gün farklı söylemler ve politikalar ile hukuku dikkate almayarak devir bizim devrimiz anlayışı ile günü birlik yaşamaya devam edersek bu bataklık gittikçe derinleşecektir.
Hükümet ve onun başı olarak görünen (ama gittikçe şüpheli hale gelen ) Sayın Davutoğlunun büyük bir gürültü ile açıkladığı ekonomik paket maalesef siyasi popilizm ile hazırlanmış çok sığ bir paket olarak doğdu. Ekonomide hiçbir sinerji ve tepki oluşturmadı hatta unutulup gitti bile diyebiliriz. Pakette bulunan ve 120.000 kişinin devlete alınacak olması zaten kötü olan bütçeyi gittikçe sıkıştıran bir hamledir. Pakette olan yatırım teşvikleri ilgili düzenlemenin zemini zaten yoktur, çünki sanayici bu ortamda yatırım yapmaz yapamaz. Arsa ve rant ile kıyaslandığında riski çok getirisi az olan üretim yolunda gitmez. Geride elimizde kalan KKDF vergisini indirmek ise tam evlere şenlik bir adımdır. İthal mallarda bir üretim barajı oluşturan bu vergi ile ithalatın önü açılmış, cari açık dengesi negatif olacak şekilde etkisini önümüzdeki aylarda gösterecek bir adım olmuştur.
Bütün bu adımların içinde rant ve inşaat sektöründeki daha önce sayın Ali Babacan?ın bahsettiği haksız kazancı vergilendirme ile ilgili hiçbir şey yoktur. Rant yaşamaya devam edecek şehirlerimize 15 katlı dev binalara sahip hapishaneler yapılacak, ortalarına da bu hapishanelerin açık görüş mekanı olan heybetli AVM ler dikilecektir.
Mademki böyle şartlar altında yaşıyor ve işlerimizi devam ettirmeye çalışıyoruz Kayseri olarak biz ne yapacağız ve Kayseri?de yaşayan esnaf, iş adamı, sanayici olarak nasıl adımlar atacağız? Öncelikle şunu bilmeliyiz ki bu gidişat yukarıda bahsettiğim değişikliği yapacak iradeyi ortaya koyacak bir hükümet olmadığı için gittikçe kötüleşecektir. Bence bundan sonra yeni bir hikaye çıkana kadar, geleceğe dair öngörülerimizde netlik olana kadar ekonomide gemisini kurtaran kaptandır. Yapılacak şeylere gelince iş adamı olarak, esnaf olarak ve sanayici olarak;
-işletme sermayemizi güçlendirecek şekilde atıl tüm varlıklarımızı ve paraya dönüşebilir değerlerimizi nakite çevirmek ve sermayemizi güçlendirmek
-Ciddi yatırımları beklemeye almak veya en azından çok uzun vadeli leasing gibi yöntemlerle sermayeyi elde tutacak şekilde uzun vadeli yatırıma gitmek, arsa bina gibi sabit yatırımları uzun vadeli finansmanlar ile çözmek
-En az personel ile en fazla işi yaptırmak. Bu tür ortamlarda yeni personel almak yerine mevcutlara biraz daha maaş ödeyerek ya da mesai yaptırarak minimum personelle devam etmek
-Nakit, güçlü ve gününde ödeme veren müşterilere sahip çıkıp, sürekli ödemesini geciktiren ve uzun vadeli çalışan müşterileri bırakmak
-Yaptığımız işleri gözden geçirerek varsa üzerimizde taşıdığımız bize yük olanlardan çıkmak, dışarıdan hizmet alarak yapacaklarımızı outsource etmek böylelikle daha fit bir işletme haline gelmek
-Fazla stoğa dikkat etmek, hareket görmeyen satılmayan ya da tedariği kolay olan malzemelerde fazla fazla stoğa girmemek gereklidir. Unutmayın kriz olduğunda en değerli stok paradır ve eldeki hiçbir malın alıcısı olmaz.
İl çapında yapılacak olanları ve ekonomik politikaları belirleyecek olan Kayseri Sanayi Odasının uykuya yatmış halini ve adeta hükümet sözcüsü gibi bir pozisyona mevzilenen ve ağzından tek bir eleştiri, öneri çıkmayan hükümeti alkışlama heyeti halindeki KAYSERİ TİCARET ODASI konusu sonraki yazıya kalmış oldu.
-Eski başkan sayın Özhaseki?nin park yapacağım diyerek Kayseri kamuoyuna söz verdiği Hava İkmal Bakım Merkezi arsasının %30una yapılaşma mı düşünülüyor? Eğer öyle ise hiç yapılaşma olmayacak diye umduğumuz ve çok güzel bir şehir parkına kavuşma umuduyla heyecan duyduğumuz bu hayalimizde ranta yavaş yavaş yedirilecek demektir.
-Yeni başkan Sayın Mustafa Çelik tarafından vadedilen ? Sahabiye mahallesi ?dönüşümünde 30 katlı binalar mı planlanıyor? Seçimde Kayseri halkına yatay şehirleşme sözü veren yeni başkanımızın, şehir merkezini ve Sahabiye'yi içinden çıkılmaz yapıp, böylece trafik ve araç terörünü şehre hediye etmek istenmesinin mantığı nedir ?
YORUMLAR
YORUM YAP!
Yorumlarınız editör onayından geçtikten sonra yayınlanacaktır. Küfür, hakaret, büyük harf ve kişi ve kurumları rencide edici yorumlar onaylanmamaktadır.