Kış başlangıcında Kayseri’de Dünya Ticaret Merkezi’nde açılan kitap Fuarı’nı ziyaretimden sizlere bahsetmiştim. Bu fuardan aldığım bazı kitapları daha önceki yazılarımda anlatmıştım.
Bugün, özellikle halkla ilişkiler uzmanları ve danışmanları, pazarlama ve marka yöneticileri, işletme sahipleri ve girişimciler, iletişim fakültesi öğrencileri ve akademisyenler, gazeteciler ve medya profesyonellerinin kesinlikle okuması gereken bir kitap: ”PR Mitleri” tavsiye edeceğim. Halkla ilişkiler alanındaki yaygın yanılgıları gün yüzüne çıkarıyor.
"PR Mitleri", temelde bir iş kitabı ve halkla ilişkiler rehberi niteliğinde, akıcı dili ve mizahi yaklaşımıyla sıkmayan, keyifli bir okuma deneyimi sunuyor. Ben böyle hissettim.
Kitabın hedef kitlesi oldukça geniş. Öncelikle, halkla ilişkiler uzmanları, iletişim danışmanları, pazarlama ve marka yöneticileri gibi sektör profesyonelleri için vazgeçilmez bir kaynak olmuş. İşletme sahipleri, girişimciler ve kendi markalarını tanıtmak isteyen herkes, bu kitaptan değerli bilgiler edinebilir. Gazeteciler, öğrenciler ve PR'ın iş dünyasındaki rolünü merak eden genel okuyucular da hedef kitle arasındadır.
"PR Mitleri", halkla ilişkiler dünyasında kökleşmiş ancak gerçekle pek de ilgisi olmayan mitleri, yanlış inanışları ve popüler yanılgıları hedef alıyor. Kitap, bu mitleri tek tek çürütmeyi, PR'ın aslında ne olduğunu, nasıl işlediğini ve etkili bir halkla ilişkiler stratejisinin temel prensiplerini açıklamayı amaçlıyor.
Ana tema olarak, PR'ın sadece "reklamın iyisi kötüsü olmaz" gibi yüzeysel yaklaşımlardan ibaret olmadığını, aksine stratejik düşünme, özgünlük, güvenilirlik ve etik değerlere bağlılık gerektiren çok boyutlu bir disiplin olduğunu vurguluyor. Sektördeki klişeleri ve basmakalıp düşünceleri sorgulayarak, iş dünyasını PR'a daha eleştirel ve gerçekçi bir gözle bakmaya davet ediyor.
PR'ın bir "sihirbazlık" değil, sistematik ve ölçülebilir bir çalışma alanı olduğunu belirten yazar, başarılı PR'ın tesadüflerle değil, bilgi, deneyim ve stratejiyle inşa edildiğini; kriz anlarında ise dürüstlük ve şeffaflığın önemini vurgulamış.
Leigh, özellikle "kötü reklam yoktur" gibi klişeleşmiş ifadelerin aslında ne kadar yanıltıcı olduğunu, itibar yönetimi açısından olumsuz bir haberin uzun vadede ne tür zararlar verebileceğini somut örneklerle ortaya koyuyor.
Ülkemizde biz bunu yanlış anlıyoruz. Hele bir de ‘3 konuşulur ertesi günü unutulur var ya!’
Oysa kötü reklam nedeniyle bazı ülkelerde insanlar utancından canına kastediyor, iyi mi?
Leigh, zaman zaman kendi hatalarını veya sektördeki hatalı yaklaşımları eleştirmekten çekinmemiş. Gerçek dünyadan alınmış örnekler inandırıcı ve somut sunum oluşturuyor.
Ciddi bir konuyu işlerken bile, araya serpiştirdiği espriler ve ironik yorumlar, sıkmadan ilerlemeyi sağlıyor.
Kitabın sonunda yazar, tüm mitleri çürüttükten ve doğru PR yaklaşımlarını sunduktan sonra, okuyucuya genel bir özet sunuyor ve gelecekte halkla ilişkiler alanında nasıl daha bilinçli adımlar atılabileceğine dair pratik tavsiyelerde bulunuyor.
"PR Mitleri", aydınlanma ve farkındalık duyguları uyandırıyor. Halkla ilişkilerle ilgili sahip olunan yanlış bilgilerin veya önyargıların yıkıldığını görmek, insana "işte şimdi anladım" dedirtiyor.
Dijital çağın getirdiği iletişim dinamikleri, sosyal medyanın yükselişi ve itibar yönetiminin artan önemi gibi konular, kitabın ana eksenini oluşturuyor. Bu kısım herkesin PR bakış açısını etkileyecek.
PR'ın yalnızca "basın bülteni göndermekten" ibaret olmadığını anlatıyor. PR'ın stratejik planlama, ilişki kurma, içerik geliştirme ve ölçümleme gibi çok daha geniş bir yelpazeyi kapsadığını detaylıca açıklaması, halkla ilişkiler uzmanlarının gerçek değerini ve rolünü daha iyi anlamamı sağladı.
Kitaptaki "PR bir sihir değildir" vurgusu, gerçekçi beklentiler oluşturma ve disiplinli çalışmanın önemini hatırlatması oldukça düşündürücüydü.
Kitap, PR'a bakış açınızı kökten değiştiriyor. Halkla ilişkilerin "kriz anında itfaiyeci olma" işi olmadığını, aksine stratejik bir yatırım ve marka inşasının temel direklerinden biri olduğunu anlamak için kitabı okumalısınız.
Ben, 2020 yılında yayınlanmış kitabı 2024 yılında aldım, geç fark ettiğim kanaatindeyim. Hazmederek okuyorum. Tek sorun, yakın okuma gözlüğüzün olması gerektiği…