Kaybediyoruz ve bu her anlamda!
Ülke de söylenen hiçbir şeyin gerçeği yansıtmadığını artık herkes öğrendi. Sorulan bir soruya muhatabı dışında her ağızdan farklı bir ses çıkıyorsa; orada bir işler dönüyordur.
“128 Milyar $ nerede?” sorusun cevabı, içimize sinmedi!
Eğer ortada verilemeyecek bir hesap varsa, “orada bir suç var ve bu suç örtülmeye çalışılıyor” demektir. Diyeceksiniz ki; neden böyle düşünüyorsun? Birisi diyor; “ Vatandaşın cebinde” başkası diyor; “Suriyelilere harcadık” bir başkası diyor; “Esnafa yardım ettik” Açıklama yapılırken, ekonomistlerin hiç birisi ikna olmadı. Açıklamalar kimseyi tatmin etmedi! Ben neden inanayım...
Çok fena yakalandılar!
Asıl muhatap alınması gereken Merkez Bankası Başkanı’nın söylediğine göre, dövizin kuru dizginlemek için satıldığını anlamış olduk. Madem cevap bu! Peki siz neden başka açıklamalar yapma ihtiyacı hissediyorsunuz? Hangi fiyatlardan, ne zaman, ne kadar satıldı? onu da bilmiyoruz. Bu kadar bilinmezlik varken, tatmin edici olmayan cevaplar gelmiyorsa, ne düşünmeliyim? Yılların birikimi olan para bankalar üzerinden satıldı. Kime satıldı? Vatandaşın alamayacağı kadar olan dövizler, başkalarına nasıl satıldı? Gece yarıları yapılan değişimlerle, iç piyasaların kapalı olduğu bir zaman diliminde rezervler eritildi. Biz sadece 128 Milyar Doları biliyoruz. Belki daha fazlası bile vardır ama henüz ortaya çıkmadı. Çünkü Merkez Bankası rezervleri eksi bakiyeye düştü.
128 Milyar $ herkesin parası!
Devletin kasasında olan ve olması gereken para herkesin parasıdır! Halkın parasıdır. Yetimin hakkıdır. Daha doğmamış bebeklerin hakkıdır. Ben vatandaş olarak, verdiğimiz vergileri sorma hakkına sahibim, sahibiz. Sormak vatandaşlık vazifemizdir. Öyle böyle değil, Dile kolay… 128 milyar $ ya huu… Daha önceki yazımızda belirttiğimiz gibi, 100’lük banknotlar halinde, yaklaşık 33 tır ediyor. Bu kadar sıfırlı bir paranın saklanma ihtimali zor biliyoruz. Satılmış olabilir. Ama nasıl? nerede? Kaç TL’ye satılmış olabilir? 500 yıl boyunca saatte 25.000$ harcansa bile, 128 milyar $ bitmiyor.
Halkın şu zor zamanlarında en çok ihtiyacı olan destek verilemez miydi? İşsiz vatandaşın cebine girecek, her bir lira devlete olan güvenini artırmayacak mı? “Devletim bana destek oluyor” demeyecek mi? “Allah başımızdan devletimizi eksik etmesin” demeyecek mi? Vatandaş en zor zamanında, sahipsiz kaldı. Kendi yağında kavruluyordu,o yağda bitti artık. Yanıyor için için. Evine ekmek götüremeyenlerin sayısı, cumhuriyet tarihinin en büyük seviyesine ulaştı.
Görmezden gelinemeyecek büyülükte bir para, açıklanamayacak şekilde eritiliyor, satışı gerçekleştirildi. Bu nasıl bir düzen ki; yerine konulması yıllara mal olacak bir para, çarçur edildi. Dövizin her düştüğü yerde, meğerse ucuz fiyattan toplandı. Dövizin düşüşü, halkın gözünde ekonominin iyiye gittiği izlenimini verir. Dövizdeki düşüşler, vatandaşın beklentilerini karşıladı ve pohpohlanması için sebep oldu. Borsanın yükselmesini sağladı. Ekonomideki güven oranlarını artırdı.
Hesap verecekleri yerde, patates soğan verdiler
Çiftçinin elinde kalan, sezon içinde satılamayan patates ve soğanlar vardı. Satılması kısa sürede gerçekleşmezse çürüyüp atılacaktı. Ne yapıldı bu ürünler? “Madem vatandaş aç! Bu patates ve soğan halka dağıtılsın.” denildi. Vali yardımcısı, patates yüklü kamyonları arkasına alıp, önünde de demeç veriyor. Sanki çok büyük bir başarı örneğiymiş gibi. Vatandaşı patatese soğana muhtaç etmek değil mi bunun adı? Devlet ne zamandan beri patates-soğan dağıtmaya kadar düştü? Halkın parası olsa, zaten kendisi alır? Bir de bunu yapmanın adı “hizmet” olmuş.”Muhtaç bırakmak” olmasın…
Memleket her gün biraz daha fakirleşirken, halkın bu duruma düşeceği kaçınılmazdı. İşte devletin kasasından çıkan her kuruş bizim paramız. Boşa gittiğinde çalındığında, kasası yolsuzlukla hırsızlıkla boşaltıldığında izahı olmayan işler olur?
“Soyana ses etmeyen, soğana muhtaç kalır."