Ülkenin hal-i pürmelali, göz önüne alınarak, durumdan vazife çıkarıp böyle bir yazı yazmak bizlere bir zaruret oldu.
Bir vatan sevdalısı olarak, konuşmayalım, söylemeyelim de içimizde mi kalsın? Susup pişman olmaktansa, söyleyip pişman olmak daha doğru olduğu için, vicdanımın sesini dillendirip, Bu ülkenin olmazsa olmazlarını, en fazla önem arz eden gerçeklerini madde madde dile getireceğim.
Madde 1: Adalet ve Hukuk!
En acil ihtiyaç. Olmazsa olmazımız. Adil bir hukuk anlayışı ile insanların adalete olan güveni yeniden sağlanmalıdır. Hukukun olmadığı yerde vatandaşımızın, iş insanımızın, yabancı yatırımcının can ve mal güvenliği sağlanabilir mi? Bu güvence acilen tahsis edilmelidir. Bu iş zaruridir, ertelenme lüksü yoktur. Yerli ya da yabancı hiç kimse, canının, malının ve sermayesinin güvence de olmadı bir ülkeye asla yatırım yapmaz. Para ülkeden kaçar.
Keyfi uygulamalarla, adam kayırmacılıkla, kişiye özel muamelelerle, zorlama kurallarla bu iş yapılmaz. Güven atmosferi söylemlerle değil, yapılan iş ve eylemlerle kendini gösterir. Siz “bana güvenin!” dediğiniz de kimse size güvenle bakmak zorunda değil. Boşuna dememiş Ziya Paşa; "Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz/ Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde." bu beytinde diyor ki: "İnsanın aynası iştir, lafa bakılmaz. Bir kişinin aklının seviyesi yaptığı işte görünür." Yapılan her işi sadece biz değil, dünya biliyor, görüyor. Dünya artık global bir köy. Herkesin her şeyden anında haberi oluyor. Ayrıca;
a) Kurumların ve bireylerin özgürlük hakkı; kanundışına çıkılmaması şartıyla serbestiyet kazanmalıdır. Özgürlük anlayışı, fikir hürriyeti güvence altına alınmalıdır. İnsanların görüş farklılığı, toplumda dışlanmaya, karşıt görüşler tarafından saldırıya karşı korunmalıdır.
b) Şeffaflık; Adalet dağıtan kurumlar, devlet içinde sorumlukları olan her yetkili, yaptığı işte hesap verebilir olmalı, işine şahsi işlerini karıştırmamalıdır.
c) İdeolojik körlük; Devlet adamı tek taraflı bakış açısıyla kurumunu yönetemez. Bir yerde herkes aynı fikirdeyse, orada kimse düşünmüyor demektir. Fikirlerde çeşitlilik olmalı. Devlet kurumlarını tam bağımsız yapılmalı. Takım tutar gibi partizan insanlar, herhangi bir dini görüş, mezhep, ırk üstün tutulmamalıdır.
d) Mali Disiplin; Devletin ayakta kalabilmesi için vergi toplaması gerekir. Ama toplanan vergiler kanunla öyle bir hâle getirilmeli ki; vergi veren dürüst vatandaşla, vergi vermeyen, kaçıran aynı olmasın. Hiç kimse, ülkesini sevdiği için enayi yerine konulmamalı. Kişiye özel kanun ve kanundaki açıklarla ayrıcalık tanınmamalı. Adalet, her yerde olduğu gibi burada da öncelik arz eder.
Madde 2: Liyakat!
İşi, doğru insana vermek. Kayırmacılık, hemşericilik partizanlıkla değil. Doğru insanla çalışmak, bu ülkeyi olabilecek en iyi yere gelmesi için yapılabilecek en doğru iştir. Gördünüz mü? Hem işi doğru yaptık hem de doğru işi yaptık! Ama mevcut tabloda devlet kurumlarında kimler var? Bulunduğu makam ve konuma layık olmayan liyakatsizler var. Biliyoruz ki; her makam mevki bir emanettir. Emanet ehil olmayan kimseye verildiği zaman kıyâmeti bekle!” buyurdular. (Buhâri) Biz de durum nedir? Ehil olmayan kişiler hak etmedikleri yerlere getirilmiş. Bilgiye, tecrübeye ve liyakate değer verilmemiş. Makam verilenler, üstlendikleri vazifeleri hakkıyla yerine getirmeyip hep kendi menfaatlerinin peşinde koştular hâliyle. Sonrasında 3, 5, 14 hatta 41 maaş alanlar ortaya çıktı. Düzenin altüst olması için bunlar yeterli sebep değil mi? Din, iman, vatan, millet naralarıyla işlerini de süslediler. Kendilerini makbul insan gösterdiler. Merak etmeyin, din elden gitmez! kalpten gider, elden gidiyor diyorsa giden ranttır, çıkardır.
"Ne günlere kaldık ey Gazi hünkar; Katır mühürdar oldu, eşek defterdar!" derken Ziya Paşa, işlerin kimlere teslim edildiğini ne de güzel söylemiş.
Madde 3: Devlet destekli üretim
Bir işte başlangıcı öncelikle devlet yapmalı. Çünkü kuruluş safhasında gerekli sermaye, ekipman, nitelikli işgücü… vs. sadece devlette var. Yapılacak planlamalar ihtiyaç olan her türlü mal ve hizmetin üretimi için teşvikler verilmeli. Girişimci ve yatırımcıların önü açılmalıdır. Bunların hepsi rekabet ortamı oluşturularak tekelleşmenin önüne geçilerek yapılmalı. Belirlenmiş kalite standartları oluşturulmalı.
Sanayicilik teşvik edilip, ara mal üretimi yapacak sanayi atılımları yapılması için destekler verilmeli. Teknolojik yatırım yapılarak, kalite artırılmalı. İthâlatın kısılması sağlanarak, cari açık verilmemesinin önüne geçilmeli. Bu adımlarla iş ve istihdam artırılmalı. Üretimin devlet eliyle yapılması ile döviz kurundaki oynaklık en aza indirilmeli, vatandaşının ekonomiye güvenmesi, kendi parasına itibar etmesi sağlanmalıdır. Enflasyonla mücadelenin o zaman nasıl kolaylıkla yapıldığını da görmüş olacağız. Sıfır enflasyon olan bir ülke nasıl olurmuş işte o zaman göreceğiz.
Madde 4: Tarım-Hayvancılık planlaması
Yıllardır kör topal ilerleyen tarım için planlamayla iş yapılması, bir beka meselesidir. Coğrafi koşullar göz önünde bulundurularak, çiftçinin yetiştirmesi gereken ürünler devlet tarafından söylenmelidir. Örneğin; Ülkemizin bir yıllık buğday ihtiyacı belli. Ne kadarlık bölgede ekimi yapılacağı planlanmış, devlet teşviki verilmiş. Hasat sonunda da devlet eliyle mahsul alındıysa bu işler tamamdır. Mesela, Konya Ova’sında kuraklığın yüksek, suyun az olduğu bir yerde, çok su isteyen bir ekin tercih edilmemesi için devlet çiftçiyi teşvik etmelidir. Toprağa uygun tohum seçiminde çiftçi yönlendirilmelidir. Çiftçinin, ektiği bütün ürünlerine, devlet alım garantisi vermelidir. Satarken çiftçi de kazandı, alırken vatandaşta kazandı, aracı olan devlette kazandı. Milletin parası yine millette kaldı. Dövizler dışarı çıkmamış oldu.
Madde 5: Temiz ve yenilenebilir enerji yatırımı
Gelecekte enerji temiz enerji ile sağlanacak. Termik ve nükleer enerji artık yerini Rüzgar, güneş, jeotermal… vs enerji kaynaklarına bırakıyor. Elektrik üretimini yapan işletmelerin termik santrallerle sağlanması çevre ve insan sağlılığını tehdit ediyor. Doğada yaşam alanlarının ölmesine ve yok olmasına sebep oluyor. Yılın büyük bir bölümünde güneş alan bir ülke olmanın avantajı kullanmak, bu alanda Ar-Ge çalışmalarına önem vermek, yatırımcıların önünü açmak, kanunla teşvik etmek… Güneş ve rüzgar yeterliliğinde Almanya ve Finlandiya’dan fazla olmamıza rağmen, plansızlığın bedelini geç kalarak ödeyeceğiz. En büyük cari açık kalemi enerji harcamalarımızdır.
Madde 6: Nitelikli insan gücü
İçimiz kan ağlıyor. Yetişmiş insanınızın Türkiye’den kaçması, gitmesi… Kendisine daha iyi şart ve imkân sunacak yerler bulmak için ülkesini terk etmesi. Ne mi yapıyor yurtdışında? Vasıf gerektirmeyen kısa sürede öğrenilecek ileri yapıyor. Sebep mi? Kendi ülkesinde okuduğu alanda iş bulamaması! Aldığı ücretin hep asgari düzeyde kalması! Okumuş insan gücünü kaçıran bir ülke, geleceğini için sağlam temeller tabilir mi? Nitelikli insanını kaybeden ülke, gerekli makam ve mevkilere liyakatli insan getirebilir mi?
Madde 7: Nitelikli eğitim
Devlet, asgari de olsa her vatandaşına doğru ve geleceğin ihtiyacını karşılayacak eğitimi vermelidir. Gereksiz açılan bölümler ve bölümün gerektirdiği niteliklerin altında öğrenci alan fakülteler kapatılmalıdır. Öğrencilerin hayatları heba edilmemelidir. Yüksek öğrenim gören öğrenci sayısını değil, kalitesini artırmak ve onları okuduklarına değecek ücret alması sağlanmalıdır. Kimse okuduğuna, pişman edilmemeli, ülkenin geleceği olan nesiller küstürülmemelidir.
Madde 8: Hırsızlık – yolsuzluk - rüşvet
Liyakatin olmadığı her yerde hırsızlar peyda olur. Hak etmediği ücreti alan veya aldığını düşünen insanlar, çalmaya harama el uzatmaya meyillidir. Karakterli, çalmayacak, harama el uzatmayacak, hakkını alan, hakkı olmayana el uzatmayan nesil yetiştirmek, her bireyin vazifesi olmalıdır. Eğitimi değerli olan toplumlarda liyakat, liyakatli toplumda da insani gelişmişlik artar. Kanunla, her bir vatandaşın hakkı korunmalıdır. Çalınan her kuruş, milletin! Verilen her bir kuruş rüşvet, alanında vereninde ateşine odundur.
Her şey sanki bir domino etkisiyle ilerliyor değil mi?
Söylemezsek olmazdı! Yeri gelmişken unutturmayalım!
Sıradan hırsız; paranızı, cüzdanınızı, bisikletinizi çalar. Politik hırsız ise; geleceğinizi, hayallerinizi, bilginizi, eğitiminizi, sağlığınızı, gülümsemenizi çalar. İkisi arasındaki fark;
Sıradan hırsız, sizi seçer! Siyasi hırsızı ise; siz seçersiniz! (Voltaire)
“Rüşvetçi politikacıları, düzenbazları, hırsızları ve hainleri seçen halk kurban değildir, suç ortağıdır.” George Orwell
SON SÖZ:
Ey dipdiri meyyit, 'İki el bir baş içindir.'
Davransana... Eller de senin, baş da senindir!
His yok, hareket yok, acı yok... Leş mi kesildin?
Hayret veriyorsun bana... Sen böyle değildin.
Kurtulmaya azmin neye bilmem ki süreksiz?
…
Kendin yanacaksan bile, evlâdını yakma!
…
Evler tünek olmuş, ötüyor bir sürü baykuş...
Sesler de: 'Vatan tehlikedeymiş... Batıyormuş! '
Lâkin, hani, milyonları örten şu yığından,
“Tek kol da yapışsam” demiyor bir tarafından!
Sâhipsiz olan memleketin batması haktır;
Sen sâhip olursan, bu vatan batmayacaktır. (14 Mart 1913 Mehmet Akif Ersoy)
Not: Unuttuğumuz ya da sizin eklemek istedikleriniz varsa, yorumlara yazabilirsiniz.