Seçim sathı mailine girdik, bugünlerde bazılarımızda bir telâş bir telâş. Kimisi cumhurbaşkanlığına -ki resmiyette adı öyle olsa da gerçekte “başkanlığa”- kimisi de milletvekilliğine; önce aday adayı, sonra aday olma, en nihayetinde de hedefledikleri makama halkın oyu ile hak ederek gelme düşüncesi ve telâşı içerisinde!.. Öğrenci kardeşlerimiz de sınavlarda ter dökmek üzere yollara çıkmış, ister ortaokul sonu olsun isterse lise. Onlar da iyi bir lise, iyi bir üniversitede okumaya adaylar! Rabbim herkese gönlünce versin, ülkemiz ve vatanımız, insanımız için hayırlısını nasip eylesin.
Hepimiz adayız; şu dünya hayatında en güzel şekilde ömür sürmeye, yaşadığımız hayattan zevk almaya. Zevk almaya derken zevk ü safa sürmek değil, muradımız gönül rahatlığı, bir bakıma iç huzur yani!..
Yolculuk!..
Dünyanın bir imtihan yeri olduğu, bu dünyaya gelenlerin ahiret yurdunda en güzel sonsuz bir hayatı kazanmaya aday olduğu da bir gerçek. Verilen şartlara, şartnamelere uygun davranır öyle hareket edersek elbette adaylığımız, bizi bu âleme, imtihan dünyasına yaratıp gönderen Rabbimizin inayetiyle, hayırlı bir şekilde neticelenecektir.
Birçok âleme uğrayan bir yolculuğumuz söz konusu… Ruhlar âlemi, rahmı mader ki Rabbimizin merhametiyle apayrı bir âlem! Burada dünyaya hazırlanma, dünya elbisesini giyme sürecini yaşadık, derken dünyaya gelmeye aday olduk. Dünyaya geldik, ama o geliş, nasıl bir geliş? Çok zorlu bir maratonun bizi beklediğini yaşaya yaşaya gördük, öğrendik, daha da öğreneceğiz!... Dünya hayatımızı yaşarken de sonsuz bir hayata hazırlanma yolculuğu içerisinde olduğumuzun idraki içerisinde olmalıyız ve olduk inşallah. Bunun farkında olmayanlar da var, farkında olur gibi olanlar da!..
Bediuzzaman, Mesnevi-i Nuriye adlı eserinde insanın bu yolculuğunu çok güzel benzetmelerle anlatır. Anlatır ki insan bu adaylık sürecinde nasıl bir yolculuk yapması, geleceğe nasıl hazırlanması gerektiğinin bilincinde olsun. İşte o altın sözler: “İnsan bir yolcudur. Sabavetten gençliğe, gençlikten ihtiyarlığa, ihtiyarlıktan kabre, kabirden haşre, haşirden ebede kadar yolculuğu devam eder. Her iki hayatın levazımatı, Malikü’l-Mülk tarafından verilmiştir. Fakat o levazımatı, cehlinden dolayı tamamen bu hayat-ı fâniyeye sarf ediyor. Hâlbuki, o levazımattan laakal onda biri dünyevi hayata, dokuzu hayat-ı bakiyeye sarf etmek gerektir. (…) Binaenaleyh, Cenab-ı Hak her iki hayat levazımatını elde etmek için yirmi dört saatlik bir vakit vermiştir. Çoğunu aza, azını çoğa vermek suretiyle, yirmi üç saat kısa ve fani olan dünya hayatına, hiç olmazsa bir saati de beş namaza ve baki ve sonsuz uhrevi hayata sarf etmek lazımdır ki, dünyada paşa, ahirette geda olmasın!”
Sonsuz hayata en güzel şekilde hazırlanma sürecindeki aday, Allah’ın kendisine bahşettiği bu yirmi dört altını en güzel şekilde yerli yerince harcamasını, ticaretini en güzel bir kârla yapmasını bilmeli ve ebedî hayatını, O’nun rahmeti, merhameti ve inayetiyle kazanmalıdır. Kul isterse Allah, kulunun o istekleri doğrultusunda neler gerekiyorsa onları yaratır. Bazısını da kuluna merhametinden dolayı burada vermez; ahirete, sonsuz hayata bırakır. Onun için kul zanneder ki Rabbim dualarıma cevap vermedi; kul cehaletinden böyle düşünür, büyük planda yaşanılanları bilmediği için aklından, kalbinden bunları geçirir.
Nefsime ve nefislere!..
Ey nefsim, ey insan! Nerede, neye aday olursan ol ama öncelikle ve öncelikle iyi insan olmaya aday ol. İyi insan olmaya aday olanlar kurtaracak bu dünyayı! Bu dünya, îsar yani öncelikle başkasını düşünmeye sevdalı, iyi insanların omuzları ve gayretleri ile yaşanabilir hâle gelecek!
Ey nefsim, ey insan! Neye aday olursan ol, öncelikle hakkı, hukuku, adaleti hâkim kılma yolunda gayret sarf edenlerden ol. Hepsinden evvel bu iradeyi gösterebileceğin, iradenin hakkını verebileceğin ortamların, düzenlerin, sistemlerin kurulmasına bireysel katkı sağlayabileceğini düşünerek yap bunu!.. Sadece başkalarının iradesini ve düşüncesini onaylamak veya reddetmek gayesiyle değil! “Sebep olan, yapan gibidir.” kaidesinden hareketle binlerin iradesini iradene alıp gittiğin ortamlarda, sana emanet edilen iradeleri de bir an olsun unutup gaflete düşme! O iradelerin de hakkı senin üzerindedir, bunu unutma!
Ey nefsim, ey insan! Yola çıktığın temizlerden temiz duygu, düşünce ve iradenin; karşılaştığın ve karıştığın çeşmelerde, derelerde, çaylarda, ırmaklarda daima tertemiz kalmasına dikkat et! O durulardan duru hâline, karşılaştığın durumlar asla zarar vermesin ve kendini insanlığa karşı gelebilecek kirlerden uzak tutmaya bak!.. İnsanlık âleminin burcunda dalgalanan şu sözü bir an olsun hatırdan çıkarma: “Sana yapılmasını istemediğini başkasına yapma!”.
İki Cihan Serveri’nin (sallallahu aleyhi vesellem) şu kâinat kıymetindeki ikazlarına dikkat et: “Sizden biriniz kendisi için sevdiğini mümin kardeşi için de sevmedikçe gerçek mümin olamaz.” (Tirmizî, “Sıfatü’l-Kıyâme” 59), “Müslüman kardeşini hakir görmesi kişiye kötülük olarak yeter. Her Müslümanın kanı, malı ve onuru Müslümana haramdır.” (Müslim, “Birr” 32)
Ey nefsim, ey insan! Metamorfoz nedir bilir misin? Bilirsen de ben söyleyeyim sana. O, sözlüklerde “başkalaşma” olarak tanımlanmış. Bunun burada seninle ne ilgisi var dersen onu da söyleyeyim. İyiliğe, güzelliğe, hakikate, adalete, hakkaniyete niyet ederek çıktığın bu yolcuğun sonunda seni iyilikler, güzellikler, hakikatler, adalet ve hakkaniyet karşılasın ve bulsun! Bunun dışında seni neler karşılar ve kolları arasına kimler alırsa bil ki sen büyük bir değişim geçirmişsin. Bu değişim seni iflasa sürükler ve sen müflislerden olursun. İşte ilk yola çıktığındaki sen ile yolun sonundaki sen arasında bir benzerlik mi var, farklılık mı? Yolculuğun boyunca böyle bir sonun olabileceğini aklından çıkarma, buna dikkat et!
Sonsuz hayatın güzelliklerine talip olan ey nefsim, ey insan! Her nereye aday olursan ol; hepsini başarıyla geçmenin yolu insan olma adaylığını başarıyla tamamlamana bağlı. İnsan olup Yaratan karşısındaki konumunu ve vazifeni unutmayıp onun gereğini yaptıktan sonra dem senin, devran senin!.. Haydi, yolun açık olsun; uğurlar ola!..