Vefanın çok önemli erdemlerden biri olduğuna şüphe yok. İnsan vefalı davranabildiği ölçüde insanlığını ortaya koyuyor. Vefa sadece insana mı gösterilir? Bir varlığa, bir canlıya, bir hayvana, hatta bir kavrama dahi vefa gösterilemez mi? Ona karşı vefa duygusuyla hareket edilemez mi? İnsan; doğup büyüdüğü, memleketim, yurdum dediği beldelere, köylere, mahallelere, evlere karşı vefalı davranamaz mı? Davransa kıyamet mi kopar, yoksa ruhlara inşirah, gönüllere bahar mı gelir? İkincilerinin olacağına şüphe yok.
Önceki yazımda yerine, yurduna, mahallesine, köyüne vefalı davranarak oralarla ilgili duygulanımlarını, düşüncelerini, düşünüşlerini “yollar el etmese” adlı şiir kitabıyla ortaya koyan eğitimci yazar-şair Hüdayi Can ve eserinden bahsetmiştim. Bu yazımda da yine aynı nitelikleri haiz bir başka eğitimci yazardan, Hüdayi Türköz’den ve onun biricik memleketini, orada geçen çocukluk, gençlik ve olgunluk yıllarını ve beldesine dair meseleleri konu edindiği, Boy Yayınları arasından Mart 2023’te çıkan “Sakin Belde” adlı, edebiyatın anı, şiir, deneme, inceleme vb. birçok türünün harmanlandığı, vefa yamaçlarının gülü o güzel eserinden bahsedeceğim.
Hüdayi Türköz, yıllarını yurdumuzun değişik yerlerinde ve en son olarak da memleketinde eğitim öğretim hizmetinde geçirmiş, gün görmüş bir eğitimci, şair ve yazar. Eseri anlamanın bir yolu da bazen yazarını tanımaktır. Bu gerçekten, yazarını tanımanın öneminden hareketle kısaca biyografisine bir bakalım.
Eğitimci, şair-yazar Hüdayi Türköz, 24 Şubat 1964 tarihinde Denizli’nin Çal ilçesi, Akkent kasabasında doğar, sırasıyla 1976’da Akkent Cumhuriyet İlkokulunu, 1979’da Denizli Cumhuriyet Ortaokulunu, 1982’de Denizli Cumhuriyet Lisesini bitirir. 1983’te Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Almanca Öğretmenliği Bölümünü kazanır. Burada üç sene okur, çeşitli sebeplerden dolayı öğrenimine bir yıl ara verir. 1988’de tekrar sınava girer ve Almanca Öğretmenliği Bölümünü bırakarak aynı fakültenin Eğitim Yüksek Okulu Sınıf Öğretmenliği Bölümüne geçiş yapar. Bu bölümü, 1990 yılında başarıyla tamamlar, ardından 20 Aralık 1990 tarihinde Trabzon’un Çaykara ilçesi Yaylaönü köyünde atanarak öğretmenliğe başlar. 1993 yılında Çal Belevi köyüne tayin edilir. İki yıl burada grev yaptıktan sonra 1995 yılında doğup büyüdüğü memleketi Akkent’e, Cumhuriyet İlkokuluna ataması gerçekleşir ve kendi beldesine hizmet etme duygusunu yaşar. 2018 yılında ise çok sevdiği öğretmenlik mesleğinden emekli olur. Daha önceden yazmaya başladığı eserlerini yayınlama çalışmalarına başlar. Bu arada, 2020- 2021 yılları arasında “Masal Terapi ve Hikâye Anlatıcılığı” eğitimini tamamlar. Şiirlerini “Bir Resim Gibi” adıyla Boy Yayınları arasında yayınlar (Aralık-2021). Şiirlerinin ardından nesir (düzyazı) tarzında kaleme aldığı notlarını, yazılarını bir araya getirir ve 2023 Mart ayında “Akkent/Çal/Denizli Sakin Belde” adıyla kitaplaştırır.
Editörlüğünü eğitimci, yazar-şair Hüseyin Say’ın yaptığı “Sakin Belde”, genel olarak köyünden kasabasından eğitim öğretim süreçleri ve daha sonra da mesleğini ifa etme gerekçeleri ile ayrılmış olanların memleketlerine vefa borcunu ödeme düşüncesi hatırlatması bağlamında başlı başına harika bir eser. Özelde de Çal ilçesinin Akkent kasabasında doğup büyümüş, şimdilerde köyden kasabadan uzak yerlerde, şehirlerde, memleketlerde hayatını devam ettirmek zorunda kalmış olanlara, geçmişi hayırla yâd etme, geçmişe özlem duyma hislerini yaşatması bakımından önemli bir çalışma.
Okurların ilgiyle takip edeceğini düşündüğüm kitap, altı bölümden oluşmaktadır. Yazarın biyografisi ve ön sözünün yer aldığı kısımlar, bu hesaba dahil değildir.
Yazar Türköz, eseriyle ilgili olarak Önsöz’de şunları beyan eder: “Elinizdeki bu kitap, bir biyografi kitabı değil. Daha ziyade bir inceleme, hâtıra (anı), gezi, günlük, şiir, söyleşi (röportaj) gibi edebiyat türlerinden karma bir buket. Tabii ki Akkent üzerine olan yazıları okurken, benden de çok şey bulacaksınız. Buna bağlı olarak, hayaliniz, ufkunuz genişleyecek, üzerinize bir sakinlik çökecek düşüncesindeyim.” diyerek bu kitabı okurun neden okumak için temin etmesi gerektiğinin de ipuçlarını vermektedir.
Önsöz’den sonra yazar; hayatına, Zeyve’ye (Akkent) dair anılarını kısa kısa anlatımlar, yazılar hâlinde yer verir. Bugün Akkent olan beldenin isminin önceden Zeyve olduğunu, bunun da zaviyeden geldiğini, beldeye bu adın niçin verildiğini, beldenin çevresiyle birlikte geçmişine, tarihine kısa bir yolculukla birlikte anlatır.
Ailesine, ailesinin geçmişine dair bilgileri verirken beldenin evlerine, evlerin mimarisine, mimarinin insan ruhuna etkilerine, beldedeki parklara, gelenek ve göreneklere, belde olması ve sonrasında beldede gerçekleştirilen kültürel ve inanç faaliyetlerine dair bilgiler verir. Evlerin mimarisinin anlatıldığı bölümden bir paragrafta şu bilgiler kaydedilir: “Dış kapı ile ev arasında uzunca sayılabilecek, kenarları çiçekle kaplı bir yol var. Evin hemen önünde tulumbalı bir su deposu. Girişin hemen solunda bir ahır. Evin girişinde üstü tahta bir salon. Salonun iki yanında ikişer tane oda. Odalardan biri, bugün mutfak olarak kullanılmakta. Bir odası da kiler gibi kullanılıyor. Girişteki salonun devamında eski bir merdiven. Buradan merdivenle üst kata çıktığımızda yine iki kapısı birbirine bakan dört oda görüyoruz. Bugün bu odalar kullanılıyor ve ahşap olan çatısı oldukça sağlam duruyor.” (s.27-28)
Eserin birinci bölümü “Bizim Diyar: Akkent (Zeyve), Babamın Evi, Eski Evlerde Huzur Arayışı, Huzurun Önemli Bir Kaynağı: Mekân, Yeni Bir Eve Taşınıyoruz, Sağlık Ocağı Lojmanı, İnşaat Hâlindeki Evimiz, Doğduğum Ev, Huzur Arayışı, Göl Kıyısında Çocuk Olmak, Çocukluğumun Sinemaları, Akkent'te Bir Gezinti, Kuyular Mevkisi, Akıl Tepesi'ne Doğru, Unutulmayanlar, 1970'li Yıllar, Akkent'te Kültür ve Doğa, Akkent'te Park ve Bahçeler, Fotoğraf Merakı, Okulda Fotoğraf Panosu, Koleksiyonculuk, Akkent'te Taş Evler” başlıklı yazılardan oluşur. Bu bölümde en dikkat çeken hususlardan biri de Göl’e dair efsanelere yer verilmiş olmasıdır.
Sakin Belde kitabının ikinci bölümünde yazarın Akkent’te dair “Günlükler”i yer alır. Buna Akkent’te geçen zamanın yazı ile sabitlenmesi olarak ifade etmek mümkün. Çünkü günlükler, hayali anlatımlar değildir, bütünüyle yaşanmışlıkların not edilerek unutulmasının önüne geçilmesidir. Onlarda buram buram yaşanmışlık ve şimdilerde özlemle yâd edilen hayat vardır. Bölümde yer verilen günlüklerde daha çok inanç ve kültür bazında yapılan etkinlikler anlatılır. Eko-kültür diyebileceğimiz pekmez yapımı, doğa-çevre ile alakalı kar yağışları dile getirilir. Bunlardan başka, yazarın şiirlerini bir araya getirerek yayımladığı ilk kitabı “Resim Gibi” ile alakalı imza günleri vb. etkinliklere yer verir.
Üçüncü bölüm Akkent’e dair, “Efkâr Tepesi, Geçen Zaman, Güzel Akkent, Akkent” adlı şiirler yer alır. Bu şiirlerden bazıları yazarın çocuklarına aittir.
Sakin Belde’nin dördüncü bölümü, Akkent (Zeyve) beldesiyle (Şimdilerde mahalle deniyor.) ilgili olarak yayımlanmış eserlerin tanıtım ve incelemelerine ayrılmış. Bu bağlamda Çifte Diplomalı Manyak (anı, deneme) - Yaşar Kayrakçı, Böyle Sevmek de Güzel (roman) - Raşit Öztürk, Geçmişten Günümüze Akkent (tarih) - Hüseyin Akdede, Zaviye’den Zeyve'ye (tarih) - İbrahim İmamoğlu-Muzaffer Çetin, Arşiv Belgelerinde Zeyve (Akkent) Tarihi - İbrahim İmamoğlu-Muzaffer Çetin, Kırmızı Cadillac (deneme, öykü) – Raşit Öztürk, Çeyrek Efe (roman) – Raşit Öztürk, Zeyve- Akkent Akıl Tepesi Hikâyeleri (anı, inceleme) - Turan Arslan, Peçeli Fatma (roman) – Raşit Öztürk, Ardıç Kuşları (roman)- Ayşe Hayta. Okurlarımız hatırlayacaklardır, Ardıç Kuşları’nı “Aşkın Beka Kapısını Aralamak: Ardıç Kuşları” başlıklı yazımızda, bu sütunlarda yazmıştık (7 Aralık 2022).
Akkent talihli bir belde. Bunu neden söylüyorum, bir beldeyle ilgili bu kadar kitabın yayımlanmış olmasından. Türkiye’de kaç beldeye nasip olmuştur bu imkân? Beldeden yetişmiş yazarlarını da beldelerine vefalı davrandıkları için elbette tebrik etmek lazım.
Söyleşiler adlı beşinci bölümde beldenin önemli simalarından Ziya Altıntaş Hoca ve beldenin son belediye başkanı Muharrem Kaya ile yapılmış iki röportaja yer verilmiş. Bunlar da beldenin tanıtımına önemli katkıda bulunmuş.
Son bölüm, Akkent ile ilgili yayımlanmış haber kupürlerine ve beldeden manzaraların yer aldığı Fotoğraflara ayrılmış. Bölümde yer verilen kupür ve fotoğraflara göz atıldığında belde ile ilgili olumlu, güzel, somut düşüncelerin oluşması söz konusu.
Yurduna, beldesine, köyüne vefalı davranan şair-yazarlardan Hüdayi Türköz Bey’i bu nadide çalışması dolayısıyla tebrik ediyorum. Yine, yeni ve güzel eserlere imza atmasını diliyorum. Bu tür eserlerin çoğalmasını diliyorum. Çünkü bu tür eserler yerelin genele aktarımı, yerelin unutulmasının önüne geçilmesi ve geleceğe taşınması görevlerini ifa etmesi sebebiyle oldukça önemli. Yerelde var oldukça genelde var olmak mümkündür. Çünkü yerel köktür; genel, ulusal ve uluslararası da o ağacın gövdesi ve dallarıdır. Kök olmazsa gövde ve dallarda hayat emaresi kalmaz.
Sözü, yazarın “Geçen Zaman” adlı şiirinden bir dörtlükle bağlayalım:
“Varlığını sende gördüm okulun
Sokaklarında oynadım doyasıya
Merak ettim hep uzak bahçelerini
Huzur duyduğu günlerde insanların.”
***
Not: Bütün okurlarımızın ve İslam âleminin Ramazan Bayramı’nı tebrik ederim. Bayramın barış, kardeşlik ve esenlikler getirmesini dilerim.