Selâmların en güzeliyle …Çok değerli gönül dostlarım, sizlerle tanışalı henüz bir ayı yeni buldu.Bu kısa sürede bir yandan insanı evrende doğal bir çevreye yerleştirirken; bu doğal çevre özelliklerini ve sonradan insan faaliyetleri ile oluşturulan sosyal, kültürel, siyasal ve ekonomik çevre özelliklerini “jeopolitik” olarak tanımlayarak açıklamaya başlamıştık. Yine bu kısa sürede jeopolitiğin unsurlarını ve avantajlarını özlü olarak ve kısaca değinmiştik.
Coğrafya biliminde gelişmeler coğrafyanın isim babası Eratosthenes’in enlem ve boylam sistemini icat edip dünya haritası çizmesi, Dünyanın çevresini ilk defa gerçeğe yakın olarak hesaplaması,eksen eğikliğini bulması ve 29 şubatı kullanmaya başlaması ile hızla gelişmiştir.(Yaptığı geometrik hesaplama sonucunda Dünya'nın çevresi 252.000 stadyum idi.Mısır'da 1 stadyum 157.5 m.dir; bu durumda ölçüm 39,690 km olur, yani hata payı %1.6 ile gerçek değeri olan 40.076 km’ye yaklaşılır.)Coğrafya dışında Felsefe ve tarih ve diğer bilimler de hızla gelişti. Tarihin babası olarak anılan Herodot da “Mısır Nil’in hediyesidir!” diyerek uygarlıkların kurulup gelişmesinde jeopolitik bir bakış açısı getirmiştir. Çünkü ilk uygarlıklar, genellikle büyük nehir boylarında ve ağız kısımlarındaki deltalarda kurulup gelişmiştir.
Geçen yazımızda insanların kırsal alanlarda veya şehirlerde yaşadığınıvurgulamıştık. Yakın çağlarda ve günümüzde yerleşme ve iskân durumu hızla değişiklik göstermiştir. Nüfus artışı yanında köylerin kasabaların özel konumları gereği giderek gelişmeleri ve ekonomik fonksiyonlarının canlanması sonucu kırsal yerleşmeler azalırken kentsel yerleşmeler hızla çoğalmıştır. Hızlı ve çarpık kentleşme dediğimiz sorunlar hızla artmış göç hızlanmıştır. Devamında Dünya nüfusunun yarıdan fazlası%54,3’ü, ülkemiz nüfusunun da %76’sının şehirlerde yaşadığını belirmiştik.Bu yazımızda, 21.yy’da kırsal yerleşmelerin özellikleri ve sorunları ile şehirlerin özellikleri ve sorunlarınaışık tutacağız. İleriki zamanlarda genel olarak göçler ve özel olarak da beyin göçüne ayrı bir önem vereceğiz.
Bu Köyler Bizim Köylerimiz!
2021 yılı itibariyle idarî sınıflandırma bakımından Türkiye’deki il sayısı 81, ilçe sayısı 957, belediye sayısı 2951ve köy sayısı 34.367'dir.Coğrafi sınıflandırma olarak ise kırsal yerleşme ve şehir yerleşmelerine yukarıda değinmiştik. Yakın bir tarihe kadar türküsünü hep söylediğimiz şair Ahmet Kutsi Tecer’in “Orda bir köy var, uzakta,/ O köy bizim köyümüzdür./ Gezmesek de, tozmasak da/ O köy bizim köyümüzdür.”dizelerinin bağlamından farklı anlamlarla kullanılmasının her açıdan ne kadar zararlı sonuçlar doğurduğunu yaşayarak gördük. Halen de bu sorunları çözmüş değiliz. Şimdi ve bundan sonra şöyle diyoruz “gitmediğin toprak vatanın değildir!”
Fonksiyon olarak tarım ve hayvancılık ekonomisine dayalı üretim yapan kırsal yerleşmelerimizin nüfus bakımından 2000’in altındaki yerleşmelere köy, 2000 ila 10.000 arasındaki yerleşmelere de kasaba diyoruz.Bu yerleşmelerimizin en belirgin özellikleri şunlardır: Temel olarak tarım ve hayvancılık birincil geçim kaynağıdır.Tarım ve hayvancılığın alt sektörleri (tahıl tarımı, meyvecilik, sebze tarımı, yağlı tohumlar, zeytin, narenciye tarımı şeker ve çay tarımı vd. en yaygın kültür tarımı alanlarıdır. Hayvancılığın alt sektörlerinde büyükbaş hayvancılık, küçükbaş hayvancılık, kümes hayvancılığı, balıkçılık, arıcılık vb. en yaygın olan hayvancılık türleridir. Köy eklentileri olan mezra, oba, kom gibi köyden küçük yerleşmelerde ulaşım başta olmak üzere eğitim ve güvenlik önde gelen sorunlardandır. Bu sorunları çözmek için birçok projeler geliştirilmiş ve uygulanmıştır. KÖYKENT, KÖYDES, ORKÖY ve SODES bunlardan bazılarıdır.Köylerimizde eğitim sorununu çözmek için YİBO ve taşımalı eğitim sistemlerine ağırlık verilmiş, FATİH Projesi ile teknik destek sağlanmıştır. Son zamanlarda bu projelerin uygulanmasında aksaklıklar olduğu görülmektedir. Bu nedenle denetleme ve müfettişlik hizmetlerinin sağlanması gerekmektedir.
Çiftçilerin destekleme alımı, taban fiyat uygulanması, gübre, mazot sübvansiyonu ve düşük faizli ve uzun vadeli tarımsal kredi imkânları artırılmalıdır. TARSİM adı verilen tarım sigorta sistemleri yaygınlaştırılmalıdır. Çiftçilerimize internet ortamında ve yüz yüze yaygın eğitim olanakları sağlanmalıdır. Ziraat ve Ziraat Katılım türü bankacılık sektörünün genişletilmesi gerekmektedir. Bu sayede araç gereç modernizasyonu da sağlanmış olacaktır.
Sonuç olarak kırsal yerleşmelerimizde modern intansif metotlarla tarım ve hayvancılık faaliyetlerine ticaret ve pazarlama desteği de sağlanarak köylümüzün refah düzeyi geliştirilmelidir. Böylece ileride ayrıca ele alacağımız hızlı göç olgusu da azalacaktır. Çarpık ve anomali şehirleşme de büyük ortadan kalkacaktır.
***
Yazımızın bu kısmında tekrar “gönül coğrafyamız”daki seyahatimize, Medine’deki üçüncü günden devam edelim.
Medine'de 4 Eşsiz Gün
3.Gün:Üçüncü gün öğledensonra Medine’detek başına gezmeye başladım. Osmanlı Devleti zamanında yapılıp hizmete sunulan Hicaz DemirYolu’nun güneydeki en son istasyon olan Medine Tren İstasyonu'na gittim,yanındaki Osmanlı Hamamlarını gördüm. Trenle Hicaz Demir Yolu’yla bu istasyona gelen yolcular önce buradaki hamamlara gidip yıkanıyorlar ve ardından buradaki camide ikişer rekât namaz kılıp ancak bundan sonra Hz. Peygamberi ziyarete gidiyorlardı.
Beşir Ağa Medresesi ve Necmettin Erbakan
Bu seferki durağım, Beşir Ağa Medresesi adı verilen bir Türk vatandaşına ait misafirhane ve konaklama tesisi idi. Binanın dış kapsından içeri girdim; kimseler yoktu, ardından binanın giriş kapısına geldim, kapı açıktı.Binanın kapısından içeri girince içeride yaklaşık 50 kadar insanın olduğu bir toplulukla karşılaştım; onlara biri konuşma yapıyordu. Onlara konuşma yapan kişi ise ünlü bir Türk politikacı idi. Onunla bir an göz göze ve karşı karşıya geldik; kısık sesle selam verip olduğum yere çöküp yerleştim. Konuşmacı Necmettin Erbakan idi. Konuşmasında Türkiye’nin ve İslam dünyasının emperyalizmin etkisinden kurtulması için millî politikalar üretmek gerektiğini, bu yöndeki uygulamalarının elzem olduğunu söylüyordu. Erbakan Hoca'nın konuşması bitince herkes onu uğurlamak üzere ayağa kalktı, o kapıya kadar geldi. Burada durdu ve bana “Hoş geldin! Nereden geliyorsun?” dedi. Ben de “Hoş bulduk Hocam biz Trabzon'dan bir kafile olarak geldik. Trabzon'dan birinin buradaki bir arkadaşına selamı var, onu getirdim.Buradaçalışan Abdullah Bey’i arıyorum.” dedi. Abdullah Bey de kalabalığın içinden “Benim adım Abdullah, Trabzonluyum.” dedi. Ben de ona,“Arkadaşınızdan size selâm getirdim.” dedim.Erbakan Hoca, “Akşam Medine'nin güneyinde açık düğün salonunda Türkiyeli işçi kardeşlerimize bir konuşma programımız var, kafilenizdeki müsait olan hocalara ve öğrencilere de haber ver, hepinizi akşam bekleriz!” dedi.
Daha sonra oradan ayrılıp Medine çarşısını da gezerek otele geldim. Sürpriz daveti kafiledeki arkadaşlara söyledim: “Akşam Medine'nin güneyinde yer alan ve bir hurma bahçesi içindeki açık kır düğün salonuna davetliyiz!” Otobüsümüz,on beş dakika kadar yol aldıktan sonra Medine'nin doğusunda bir hurma bahçesinin kenarında durarak park etti. Bahçenin içerisinde parlak ışıklar yakılmıştı ve amfiden, yüksek ayarda etrafa ezgi ve marş seslerinin yayıldığı oldukça kalabalık olan bir ortam vardı.
Prof. Dr. Necmettin Erbakan, alkışlar eşliğinde kürsüye geldi, güzel bir selâmlamadan sonra İslam Dünyasının kurtuluşu tamamen milli politikalar üretmekten ve iş birliğinden geçmektedir, dedi.Kalabalık,Hoca’nın konuşmasını sık sık alkış sesleriyle böldü, uzun bir konuşmanın sonunda Erbakan Hoca iyi dilek ve temennilerini iletip konuşmasını bitirdi ve tekrar ön sıralardaki yerine geçti.
4. Gün: Medine’deki dördüncü ve son gün yine şehir gezisine ve alışverişe ayrılmıştı. Sabah erkenden Mescid-i Nebevî’ye gidilip namazlar kılındı. Hz. Peygamber’in Ravzası’nda Hz. Peygamber ile Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer’in kabirleri ziyaret edildi.Ardından Sekiz Yeşildirek arasında ikişer rekât namaz kılındı. Mekke’den dikkat çekici renklerde büyük termos bidonlar içinde getirilip belirli aralıklarla Mescidin uygun yerlerine konulan zemzemden bol bol içildi. Mescitte namaz aralarında dünyanın farklı ülkelerinden gelenlere güler yüzle selâm verildi. Ve bazıları ile de tanışılıp sohbetler edildi. Bunlardan özellikle Orta Asya ülkelerinden, Çin’in Uygur Bölgesi’nden, İran’dan, Hindistan’dan, Pakistan’dan ve Afganistan’dan gelenler -belki de kültür bakımından yakın olmalarından- Türklere daha sıcak davranıyorlardı.
Aydınlık Beldeye Veda ve Dönüş Yolu
Üç haftalık dönem hâlinde planladığımız Irak ve Suudi Arabistan gezimiz ve Umre ziyaretimiz Medine’deki son günümüzün akşam ve yatsı namazlarının ardından veda ziyaretlerini de yaparak otele dönüşümüzle çok duygusal bir durum aldı.Herkes her saniyesi, her dakikası ve her anı ulvi duygularla dopdolu olan bu ziyaret ve gezinin bitmiş olmasından sanki hiç memnun görünmüyordu. Oysa hepsini sılada bekleyen onca insan ve akrabaları varken hepsi hiç bitmesin istiyorlardı bu ziyaretlerinin.Ama hayat devam ediyordu ve herkes işlerine dönecekti. Herkes memleketine dönecek, önce akrabalarıyla kucaklaşacak,eş dost ziyaret edilecekti. Öğrenciler için ders dönemi başlayacak… Kısacası hayat yeniden canlanacak, kaldığı yerden devam edecekti.
Nihayet hareket saati geldi. Herkes sırayla otobüse bindi ve kendilerine ayrılan koltuklarına oturup yerleştiler. Kaptan Recep “Haydi bismillah, herkese hayırlı yolculuklar!” dedi ve dönüş için hareket başladı.
Yeni yazılarımızda ve gezilerimizde beraber olmak dileklerimle…