Dün bir olay yaşadım. Namaz kılmak için girdiğim camiden, caminin imamı tarafından kovuldum. Hani bir söz vardır; 'Camiler Allah'ın evidir' diye. Tabi ki teşbih ile söylenmiştir bu söz, mecazi olarak ifade edilen ama gerçeklik payı da mecaz noktasında bulunan bir sözdür bu. Ancak bu imamımız anlaşılan kendini çok kaptırmış ve camiye imam olmak yerine kendini malik sanmış olsa gerek ki, kafasına göre insanları camiden kovabilme cüretini gösteriyor. Hoş gerçi bu da imamın camiyi çok benimsediğini gösterir belki ama bu şekilde bir tutum, kaynağı ne olursa olsun yanlıştır, cüretkârlıktır ve cürümdür. Bir defa İslam adına buna hakkı yoktur imamın ve diğer taraftan da maişetini çıkardığı kurum olan Diyanet İşleri adına da, devlet adına da bir memurun buna hakkı yoktur, haddi de değildir. Ancak bu olay maalesef vuku bulmuştur.
Hemen öncelikle ve altını çizerek belirtmek isterim ki, bazı dine karşı önyargılı olan ya da küfür içinde olan kasıtlı insanlar bunda, insana bakarak İslam'a saldırmak kaygısına ve hatasına düşmesinler. İnsana ve Müslüman'a bakarak İslam'a vurmaya, İslam'ı yaralamaya çalışanlar ancak ahmaklardır. Buna da güçleri yetmez. Çünkü Allah bu dinin sahibi olduğunu ve koruyucusunun da kendi olduğunu belirtiyor. Ancak ben öncelikle böyle bir duruma tevessül edilmemesi, yani insana bakıp İslam hakkında atıp tutmalar olmaması için bu hatırlatmayı yapmayı uygun gördüm. Keza Müslüman'da, insanda hata, kötülük ve günah olabilir ama İslam dininde asla!
Bugün 'İslamafobia' denen haksız ve yersiz kavram işte bu tutumdan, yani insana, Müslüman?a bakıp İslam'ı kötülemekten dolayı ortaya çıkmış ve kararsız, bilgisiz kitleleri avlamıştır. Buna mahal vermemek için bunu özellikle belirtmek istedim, ancak yapılan bu cahilane davranışın da İslam adına karşılıksız kalmaması gerektiğini kendimde bir vebal gibi hissettim ve bunu dile getirmeyi istedim.
Gelelim olaya; dün bir camiye namaz kılmak için girdim. Namazımı kıldım ve sonrasında bir telefon görüşmesi yaptım ses tonumu kısabildiğim kadar kısarak. Görüşme bitiminde geri taraftan bir ses; "Telefonla konuşan arkadaş, çık dışarı!" Önce beni mi kastetti diyerek baktım şaşkınlıkla ve bana seslendiğini anladım. Niye dedim? Burada telefonla görüşmek yasak dedi. E ama şu an görüşmüyorum niye çıkayım dedim. Olsun çık orda söyle ne söyleyeceksen dedi. Dayanamadım sen kim oluyorsun da kovuyorsun beni buradan dedim. Ben bu caminin imamıyım dedi. İmamı olmazsan müftü ol, Diyanet İşleri Başkanı ol kovamazsın dedim. Görüşme sırasında müdahale etseydin ve uygun bir biçimde dışarı çıkarsaydın olurdu dedim. İnsanız, yasak olabilir, bilemeyebiliriz, o an dalmış olabiliriz. Olamaz mı? Ama tutum bu şekilde olmamalıydı. İmam da olsan bunun vebalini ödeyemezsin dedim. Tam o sırada sağ olsun aydın ve ondan daha imam olan bir kardeşimiz hadisle cevap verdi; "Hocam hocam, kolaylaştırınız zorlaştırmayınız, sevdiriniz nefret ettirmeyiniz" diyerek. Bunu duyan imam daha bir alevlenerek kardeşimizin üzerine yürüdü ve ben araya girmek zorunda kaldım. Cemaatin şaşkın bakışları arasında olan bu olay sonrasında bu imamın arkasında namaz kılmak içime sinmediğinden oradan ayrıldım.
Bir büyüğüm Avrupa'da kiliseye ısındırmak için çocuklara bisiklet bile dağıtıldığını söylemişti de o geldi birden aklıma, kıyaslıyorum da bu zihniyetle biz hiç boy bile ölçüşemeyiz. Bunları kendi benliğim ve gururum adına değil, İslam için dile getirdim ve yetkilileri bu duruma eğilmeye çağırıyorum. Bu ve bu gibi zihniyette olan din görevlilerinin bu hizmetten tecrit edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Zira konu oldukça kritik. İmamın ismini vermiyorum, ancak yetkililer ilgilendiğinde söyleyeceğim.
Kayseri Anadolu Haber