|   | 
  • Cevahir Kadri

    Cumhuriyet, Demokrasi ve Adalet

    Toplumun daha iyi nasıl yönetilebileceğine dair tarihî süreçlerde çeşitli düşünceler, sistemler ortaya atılmış, onlardan birçoğu uygulanagelmiştir. Bu düşünce ve sistemlerden en önemlisi cumhuriyettir. Cumhuriyet, modern zamanların, günümüzün en çok talep edilen yönetim şeklidir.


    Cumhuriyet kavramı, insanlığın yenilerde âşina olduğu bir kavram değildir. Aristoteles’ten günümüze değin, düşünen insanların zihinlerinde yer edinmiş bir kavram olsa da daha çok, Fransız İhtilali sonrasında devletlerin gündemine, halkların yönetimsel taleplerine dahil olmuş, insanların sosyal ve siyasi hayatına daha çok etki etmiş bir kavram ve olgudur. Bilhassa 19. ve 20. yy’da bağımsızlıklarını kazanarak dünya sahnesinde yer alan ulus devletler, yönetim biçimlerini cumhuriyet olarak belirlemiş ve halkları da bu sistemi benimsemişlerdir. Cumhuriyet, dünya genelinde en çok kabul gören bir sistem hâline gelmiştir.


    Cumhuriyete bu denli talebin sebebi neydi? Uluslar, bağımsızlıklarını elde ettikten sonra neden yine tek bir lider, padişah, kral etrafında bu bağımsızlıklarını sürdürmek istememişler de cumhuriyeti benimsemişlerdir? Bu ve benzeri soruların cevabı cumhuriyetin tanımında saklıdır. Peki nedir cumhuriyet? Cumhuriyet, sözlükte (TDK Güncel Türkçe Sözlük) “Milletin, egemenliği kendi elinde tuttuğu ve bunu belirli süreler için seçtiği milletvekilleri aracılığıyla kullandığı yönetim biçimi” olarak tanımlanır. Demek ki neymiş, yönetimde bulunanlar, o görevde ilelebet bulunmayacaklar, o göreve seçilenleri de halk belli süre sonra değiştirebilecektir. Cumhuriyet’in sevilmesinde, benimsenmesinde, onu sevip benimsememizde temel etken budur.


    Cumhuriyet, halkın egemenliğine dayalı, seçme ve seçilme hürriyetinin olduğu bir yönetim şeklidir. Sistemin işleyişinde zaman zaman karşılaşılabilecek arızaları, tıkanıklıkları aşmanın yolu da hak, hukuk, adalet ve gerçek anlamda demokrasiden geçer. Gerçek demokrasinin olduğu sistemlerde ötekileştirme söz konusu değildir. Bütün düşünceler, anayasal ve yasal güvence altındadır. Sistemin güvenliği önemlidir ama bu, “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” (Şeyh Edebali) anlayışı doğrultusunda halkın temel insan hak ve özgürlüklerini koruma esasına dayalı olarak icra edilir.


    Cumhuriyet, tek başına yeterli bir yönetim biçimi midir? Cumhuriyet, yönetim biçimi olarak tek başına yeterli bir sistem değildir. Onun bazı diğer sistemlerle desteklenmeye ihtiyacı vardır. Çünkü adı cumhuriyet olan öyle totaliter rejimler, sistemler, uygulamalar görüldü ki halkın egemenliği hep sözde kaldı; halk hiçbir zaman orada egemen olmadı.


    Demokratik cumhuriyet, halk cumhuriyeti, cumhuriyetler birliği anlamında cemahiriye, İslam cumhuriyeti, sosyalist cumhuriyet, federatif halk cumhuriyeti gibi değişik isimlerle anılan cumhuriyetler vardır. Anılan bu cumhuriyetlerdeki uygulamalara bakıldığında yeterli demokratik düzenlemeler olmadığından halkın bu sistemlerde uzun vadede özgür, adil ve rahat bir yaşam sürdüremedi, halk huzur bulamadı.


    Doksanlı yılların başında yıkılan Sovyetler Birliği’nde de cumhuriyet vardı. Bu ülkelerde demokrasi olmadığından, halkın iradesi yönetime, ülkenin varlıklarının hakça paylaşılmasına gerçek anlamda yansıması söz konusu değildi. Sistem, halka huzur vermedikten sonra cumhuriyet kelimesinin önüne veya ardına hangi isim veya sıfatın geldiğinin pek bir önemi yoktur.


    Dört yıl önce yazdığımız “Cumhuriyetin Ruhu” başlıklı yazımızda bu durumu şöyle ifade etmiştik: “Demokrasiyle taçlandırılmamış cumhuriyet bir şeydir, ama demokrasiyle taçlandırılmış, halkın iradesinin gerçek anlamda yönetime katılmış bir cumhuriyet ise her şeydir.”


    “Milletvekillerinin belirlenmesinde, kabinenin oluşumunda, partilerin tüzüklerinin oluşturulmasında ve belirlenmesinde demokrasi hakkıyla işletilmelidir. Elbette liderin ve merkez yönetimin bir bakış ve vizyonu olacaktır. Bu bakış ve vizyon öncelikle iyi bir sistem kurmakla yakalanmalıdır. Belli bir sistemi ve ilkeleri olmayan oluşumların parlak icraatları olsa, bazı büyük işleri başarmış olsalar bile kısa bir zaman sonra çöküşe geçmeleri, tarihteki yerini almaları kaçınılmazdır.”


    Cumhuriyet, sistemin omurgasıdır, demokrasi kasları, sinirleridir. Adalet ise ruhudur; “Adalet, mülkün temelidir.” anlayışı oldukça önemlidir. Bir yapının temeli zayıf ise bir bedenin ruhu yoksa o yapı yıkılmaya mahkumdur, o bedenin de cesetten bir farkı yoktur, onda canlılık emaresi aramak beyhudedir. Cumhuriyet; demokrasi ile taçlanmalı, hak, hukuk, adalet ve özgürlükle can bulmalıdır ki ilelebet yaşasın!..


    Sistemlerin temelinde insanın erdemli ve dürüst olmaları vardır. En iyi sistemi en berbat sistem hâline getiren, en kötü sistemi en güzel sistem olma yolunda harikalar meydana getirecek olan da insandır. Birey olarak daima demokrasi ve hukuk ilkelerine, insan hak ve özgürlüklerine dayalı bir ortamda yaşamak istiyorsak, kendi hakkımızı, düşüncemizi savunduğumuz kadar, ötekinin hakkını da ötekileştirmeden savunmamız gerekir. Benim olduğum yerde kimse olmasın anlayışından uzak fertlerden oluşan bir toplum huzurla yaşayabilir. Her ideoloji kendisinden başkasına yaşama hakkı tanımazsa cumhuriyet ve demokrasi orada sadece bir isimdir, “araç” olmaktan öteye geçmez; orada halkın huzuru, güvenliği ve mutluluğu asla yeşermez. BU bağlamda, Yılmaz Demir Hocam haklı olarak şöyle ikaz ediyor: “Temsilde adalet ve hukuk olmazsa şekli cumhuriyetlere dönüşürüz. Egemenlik bir zümrenin eline geçince hukuksuz kanunnamelerle güç destekli emir kipleriyle yönetiliriz.” Haksız mı?


    Cumhuriyetin kazanımları hiçbir zümrenin, klik ve anlayışın tekeline inhisar edilmemelidir, bu tür anlayışlardan uzak kalınmalıdır. Yoksa, geçen yüzyıldaki Almanların yaşadığı Hitler tecrübesinin başka yerlerde de yaşanması olası bir durumdur. Birçok ülkede tek tip anlayışın getirdiği sıkıntılar, yaşattığı acılar, yitirilen hayatlar, kendi iktidarlarının devamı için ülkeyi savaşlara, iç savaşlara götüren kutuplaştırıcı, çatıştırıcı kararların alınması söz konusudur. Bu ülkelerde huzur diye bir şeyin varlığı asla söz konusu değildir.


    Halkın bir kısmı gülüp eğlenirken bir kısmı yoksulluk ve sefalet içerisinde hayatını devam ettirmeye çalışıyorsa orada emekten, hakça paylaşımdan söz edilemez. Bu bağlamda, bugün ülkemizde yaşanmakta olan birtakım sıkıntıların varlığını kimse inkâr edemez. KHK’lar meselesine bu açıdan bakmakta yarar vardır. Bunlar hep bir anlayışın, grubun, zümrenin, bazı kliklerin devletin idaresinde, topluma yön vermede kendilerinden başkasının yaşamasına, var olmasına imkân tanımaması sebebiyledir.


    Toplumlar, karşı karşıya kaldıkları yönetimsel problemleri baskıcı ve güvenlik endeksli politikalarla değil, daha fazla demokratik açılım ve teamüllerle çözebilir. Baskılar zulümleri, zulümler nefreti doğurur. Özgürlükler ise sevgiyi yeşertir. Nitekim bu konuda Alfred E. Smith’in “Demokrasinin bütün hastalıkları daha fazla demokrasi ile tedavi edilir.” sözü asla hatırdan çıkarılmamalıdır. Toplumları yönetmek, var olan problemleri çözüme kavuşturmak için ilahi kelamda işaret buyrulan “meşveret” yani “ortak akıl” sisteminin ve katılımcı demokrasinin hayata geçirilmesi ile mümkündür. Nitekim Üstat Said Nursi "Cumhuriyet ki, adalet ve meşveret ve kanunda inhisar-ı kuvvetten ibarettir." diyerek cumhuriyetle gücün kanunla sınırlandırılmasının, meselelerin ortak akılla çözüme kavuşturulmasının ve sistemin adaletle yürütülmesinin esas olduğunu ortaya koymuştur.


    Cumhuriyet idaresinin sağlıklı ve uzun ömürlü olması, özgürlükçü ve demokratik anlayışla hazırlanmış bir anayasa ile mümkündür. Devletin sınırları içerisinde özgür ve bağımsız bir şekilde anayasa ve yasal çerçeve ile hakları korunmuş fertler, geleceğe güvenle bakar. İnsanın fert olarak yaşadığı yeri vatan, ülke, devleti de devlet bilmesi ancak orada hakları korunmuş, güvenli ve özgür ortamlarda yaşayabilmeleri ile mümkündür. Varlığının istenmediği bir yeri, kişinin sevip benimsemesi mümkün olabilir mi?


    Cumhuriyet ve demokrasiden asla geri dönüş yok. Yönetime talip olanların dürüst olmaları, cumhuriyet ve demokrasiyi sadece kendi iktidarları için bir araç olarak görmemeleri gerekir. Bu, herkes için geçerli ve gerekçeli bir durumdur. Cumhuriyet sisteminin sağlıklı işlemesi ve uzun ömürlü olması için onun demokrasi ve adaletle işlerlik ve canlılık kazandırılması şarttır. Cumhuriyet ancak demokrasi ile varlığını devam ettirebilir. Her ikisinin can suyu, hayat iksiri ise adalettir. Adaletsiz bir dünyada hâkim olan zulümdür. Vesselam. 

Kar360.com Kayseri-Trkiye ve Dnya gndemini takip edebileceiniz, nteraktif bir haber sitesidir. Yazlm ve Tasarm hizmeti www.tahamedya.com tarafndan yaplmtr.