Hayatı bir eğitimcinin gözünden bakmak güzeldir. Eğitimci bir şairin gözünden bakmak daha güzeldir. İnsan şiir okuyabiliyorsa duygularını diri tutar; deneme, makale okuyarak da aklını ve zihnini her dem tazeler. Düzyazı daha çok, akla ve mantığa; şiir ise yoğun bir şekilde kalbe hitap eder. Çünkü şiir, her ne kadar kelimelerle yazılsa da onu harekete geçiren kalptir, duygulardır. Kalbe ve duygulara yol gösteren, yön veren ise akıldır.
“İlimsiz şiir, temelsiz duvara benzer.” der Üstat Fuzuli. Bunda, yerden göğe haklıdır da. Şiir yazmanın da bir ilim, bilgi ile olacağını akıldan çıkarmamak gerek. Hele bir de aruz gibi, hece gibi belli bir ahenkli kurallar sarmalında bu alanda eser ortaya koymaksa mesele, hepten ilim gerekir, o ilimle elde edilen bilgi gerekir. Bilgi olmadan, o sahanın olmazsa olmaz bilgilerini edinmemiş olanlar olsa olsa takliden şiir yazar ve şiirin sağlam damarlarına yolculuk edemez onlar. Şiir diye ortaya koydukları da temeli sağlam inşa edilmiş eserlerden uzaktır.
“Damla Damla-Şiirler-” eğitimci-şair Mustafa Kütükçü’nün Eylül-2022 tarihinde Korkut Yayınları arasında raflarda yerini alan şiir kitabı. Kitap, şairin önsöz ve teşekkür yazısı ile başlar ve eğitimci, şair, yazar, emekli öğretim görevlisi Şerif Kutludağ’ın kitaba dair nispeten uzunca bir değerlendirme yazısı ile devam eder. Kitaptaki şiirler, başlıkların alfabetik sırasına göre yer alır. 160 sayfadan oluşan kitapta 120 adet şiire yer verilir.
Şiirlerin okuyucu tarafından kolay bulunması amaçlandığından olsa gerek şiirler, başlıklarının alfabetik sırasına göre kitapta yer verilir. Bu, konuya/temaya uygun şiir arayanlar için kısmi bir kolaylıktır. Şiir kitaplarında genelde bölümler hâlinde şiirlere yer verilir. Her sistemin ayrı bir artısı vardır elbette. “Damla Damla -Şiirler-“deki şiirlerin hemen hemen hepsi hece ölçüsü ile yazılmış, genel itibariyle dörtlük nazım birimi kullanılmış olsa da ikilikler hâlinde olan şiirler de vardır. Şair Kütükçü, bunun nedenini de “Önsöz”de şöyle ifade etmiş: “Şiir denilince aklıma ölçülü ve kafiyeli sözler gelir. Bence şiir, “ölçülü söz” sanatıdır.”. “Güzelim Şiir” adlı şiirinde de şiirden dem vurur: “Dünyanın sathına/ dostluk ve barış/ Doğudan batıya karış karış/ Yayılsın diyerek Hakk’a yakarış/ Olur da çağlarmış güzelim şiir.”
Şair Kütükçü, şiirlerinde mahlas olarak “muhacir bozkurt” ibaresini kullanır. Bu mahlası seçmesini de şöyle izah eder: “On dördüncü asırda Anadolu’dan Balkanlar’a gidip on dokuzuncu asırda da Balkanlar’dan Anadolu’ya gelmiş “Evlâd-ı Fatihan” neslinden bir muhacir olarak şiirlerimde “muhacir bozkurt” mahlasını kullanıyorum.” Ailesinin bu hicrette Denizli’nin Bozkurt ilçesinde ikamet etmeye başlaması da bu mahlasın tercih edilmesinde ayrı bir sebeptir; ailenin hem muhacir hem “Bozkurtlu” oluşunu özetler mahiyettedir.
“Damla Damla-Şiirler-” eğitimci-şair Mustafa Kütükçü’nün matbuat alanında ilk eseri. Onun şiirleri elbette sadece bu kitabına aldıklarıyla sınırlı değil. Her hafta en azından bir şiir kaleme alan şairin şiirleri hem nasıl bunlarla sınırlı olabilir ki?..
Muhacir gönlün duygulanım alanına bir göz attığımızda nice güzel damarlar ortaya çıkmaktadır. “Nefsini bilen Rabbini bilir.” düsturu gereğince o, kendine önce, “Ben kimim?” sorusunu sorar ve bunun cevabını “İşte Ben” şiirinde yine kendisi, kendince verir: “Elli dört senesinin on dört nisan sabahı/ Göz açmışım dünyaya, şu âlemin seyyahı/ Hamidiye köyünde düşmüş vergi matrahı/ Muhacir nüfusunda artı bire saymışlar…”
İnsanın anası ve atasıyla geçmişi bilinir; evlat ve torunlarıyla da geleceği şekillenir. Muhacir gönül, on dörtlükten oluşan “Babam” şiirinde atasının hayat serencamesini dörtlük dörtlük örerek şöyle der: “İki oğul iki kızı büyütmüş/ Helâl lokma için koşup seyirtmiş/ Cümle düzenbaza akıl sıyırtmış/ edep konağında kirişmiş babam.” dedikten sonra muhacir şairin sözü, varlık sebebi, “cennetin ayakları altına serildiği” annesine varır. O yürekleri dünyaları kaplayan, biricikleri olmayınca gökleri kararan annesine dair dizelerini “Anne” ve “Anne Rayihası” başlıklı şiirlerinde bir araya getirir. İşte onlardan bir iki damla: “Öperdim elini kına kokardı/ Zihnime anılar gelir çokardı/ Dilinden bal damlar, huzur akardı/ Ruhumda güneşin batmadı anne.”, “Ümitle kalkardın öyle yatardın/ Havf ile recayı eşit tutardın/ Her işi böylece yapıp kotardın/ Karamsar dumanlar tütmedi anne”
Her gönülde binlerce damar var, her damarda binler güzellik. Muhacir hayata, eşyaya, dünyaya ibret gözüyle bakar, aklı daima tefekkür hâlinde, dili de zikirdedir; bu minvaldeki duygu ve düşüncelerini “Aklımın Sarası” ve “Diyorlar” başlıklı şiirlerinde yer verir: “Yine tuttu bak yine şu aklımın sarası/ Hep gidip geliyorum var ile yok arası/ Çığlık çığlığa sordum; nedir hayat, ölüm ne?/ Hayatı sürenler kim, kimde ölüm sırası?”, “Taşıma hece hece işletsem amelimi/ Berk kılsam yaşar iken Kur’an’la temelimi/ Beşten evvel altıyı esas tutsam hayata/ Yaşamış olur muyum şu kulluk emelimi?”
Bu dizeler de “Diyorlar” şiirinden: “Dün selam verdiğim bugün görünmez/ Dünyasına veda etmiş diyorlar/ Türlü renk esvabı varken bürünmez/ Bir ak kefen ona yetmiş diyorlar”, “Muhacir bu ayın bil kıymetini/ Sahurda, iftarda bul hikmetini/ Kadir gecesinden al kısmetini/ Bilenler ummana batmış diyorlar.”
Tefekkür hâlindeki bir kalbin Rabbine yönelmemesi, O’na niyazda bulunmaması mümkün mü? Sorunun cevabı “Affet Rabbim Kapındayım” şiirinde: “Yollarında izim mahcup/ Dilenmeye yüzün mahcup/ Nimetinden özüm mahcup/ Affet Rabbim, kapındayım// Azdım ise yola gelmek/ Yoldan çıkan nefsi çelmek/Dilerim ben, beni bilmek/Affet Rabbim, kapındayım.”
Eğitimci-şair Kütükçü, hikemi/hikmetli şiirin kanatlarını havalandırır. Muhacir gönül iyi bir nasihtir, eğitimci olmanın bir gereğidir belki de bu hâl!.. “Aşırı Gitme”, “Bil Yavrum”, “Bil”, “Bilin Beni”, “Dinle Milletim”, “Dinle Oğul”, “Ben de Bir Öğretmenim” bu bağlamdaki şiirlerinden bazılarıdır. Şu dizeler “Aşırı Gitme”den: “Her şeyin vardır bir bedeli oğul/ Bedelsiz yongaya sakın el atma/ Kendinden uzak tut cedeli oğul/ ‘İtidal üzere ol!’ diyeni itme.// Yola çıkacağın yoldaşını seç/ Seçtiğin kişiyi yollarda satma/ Dostunla beraber zehir olsa iç/ Tükendi sansınlar, ama sen bitme.”
Bu dizeler de “Dinle Oğul”dan: “Haram çoktan, az helal hayırlıdır; muhakkak’/Müminin kazancında düstur buyrulmuş oğul/ ‘Çalışıp kazanın siz; ondan da edin infak/ Fukarayı gözetin!’ emri duyrulmuş oğul!”, “Haksızca bir kazancı, sen sen ol: Hak belleme!/ Haram undan, nerede hamur yoğrulmuş oğul?/ Hakkın olmayan akçe, az ya da çok; elleme!/ Allah’a tövbe eden kullar doğrulmuş oğul!”
Muhacir gönlün güzellikleri damar damardır dedik. O damarlar, elbette bunlarla sınırlı değil. O, hakiki Müslüman olma gayretinde, hakkı, güzelliği öğretme cehdinde, bazen sosyal yaralarımıza derman olma çabasında, engellilerin engellerini aşması için onların önündeki engelleri kaldırma fiilinde, yaşanan türlü çevre felaketleri karşısında hassas bir çevreci, dünya hâli hasta muhacirin hastaların diline dil olmaya seferber, bazen de diyemediklerini demeye azimli bir yürektir o.
“Muhacir Bozkurt”un bir başka özelliğini de ifade etmeden geçemeyeceğim. Muhacirin kalbi bu aziz vatan için atmakta ve dili de bu vatan için can veren şehitlerini hayırla yâd etmektedir. O millî duyuş ve düşünüş bağlamında pek çok şiir kaleme almıştır: “Al Bayrak”, “Anılırsın”, “Asker Duası”, “Bahtiyarlar Yurduyum”, “Bayrak Benim, Hudut Benim, Yurt Benim”, “Çanakkale”, “Cennet Sana Hak Şehidim”, “Hocalı’da Soydaşım” millî duyuş ve düşünüş tarzındaki şiirlerinden bazılarıdır. Bu dizeler “Al Bayrak” şiirinden: “Salınırken nazlı nazlı sen böyle/ Depreşiyor bende vatan sevdası/ Kıskanırken gökte seni ay bile/ Düşünülmez Türk’ün sana vedası.”, “Dalgalan ki şenlik görsün ufuklar/ Uçan turna, yüzen suna, gezen tay/ Muhacire yakın olsun uzaklar/ Gölgende toplansın yüce kurultay.”
Hak ve hakikati önce nefsinde, sonra çevresinde yaşamaya azm ü cezm ü kast eylemiş bir gönül olan “Muhacir Bozkurt”un “Damla Damla” dizelere, dörtlüklere, sayfalara düşen şiirlerinden birkaç damla da o damlaların habercisi olarak bu yazı düşmüş oldu. Düşen bu damlaları sizlerle paylaşma güzelliğine erdik. Muhacir gönülden nice güzel şiirlerin damlaması dileğiyle!.. Halis duygularının sesi“Vird” şiiri, bu yazının son hediyesi; sizleri o hediyeyle baş başa bırakıyorum:
“Karanlık gecelerden aydınlık sabahlara
Muhammedî davetle uyandıran Allahım
Duyduğunu hak bilip kulca intibahlara
Gelen kullarım diye mahşerde an Allahım
Senin ipinden tutan, emin olur, savrulmaz.
Pişmanlığın nârında feryâd-figân kavrulmaz
Tuttuğunca tutan yok, düşürdüğün doğrulmaz.
Muhacire zikrinden gayri yalan Allahım!”