KİMLER ÖĞRETMEN OLMAMALIDIR?
“KİMLER ÖĞRETMEN OLMALIDIR?” sorusunun cevabı, mutlaka değişik beyinlerden süzülen fikirlerin bileşkesi olarak verilmelidir. Meşveret ve konsensüs bereket getirir. Cevabı bulmaya çalışanlara da Semavî Beyan, yani Yaratıcı’nın ve Elçisi’nin buyrukları ışık tutmalıdır. Aksi takdirde bit kadar akıllarımızla münferiden en doğru’ya varamayız. Zaten kaç yüzyıldır yaşanan sıkıntı da bu yaz boz tahtasından kurtulamayışımız değil midir?
Konuyla doğrudan veya dolaylı biçimde ilgisi bulunan ve nazımın geçeceğini düşündüğüm bazı arkadaşlara mesaj atarak müracaat ettim, yardım istedim. Cevaplamalarını istediğim soruyu yazdım. Ama onların işini kolaylaştırmak için soruyu ters çevirerek sordum. “Kimler öğretmen olmamalıdır?” Cevap olarak gelen mesajların önemli bir kısmını sizlere fikir vermesi bakımından, aşağıda takdim edeceğim.
KİMLER ÖĞRETMEN OLMAMALIDIR?
*Akıl, ruh sağlığı bozuk olanlar.
*Kekeme olanlar ve şiveli konuşanlar.
*Diksiyonu yetersiz ve anlatma becerisi düşük olanlar.
*Konuşmayı sevmeyenler.
*Neşesiz olanlar, şaka yapmaktan mahrum bulunanlar.
*Bir enstrüman çalmayan veya bir spor dalı ile uğraşmayanlar.
*Hareketliliği sevmeyen, aksiyon insanı olmayanlar.
*Gökteki bulutu yük sayanlar.
*Gelişime açık olmayanlar. *Kendini yenilemeyenler.
*Kitap okumayanlar. *Bilgili ve çalışkan olmayanlar.
*Yeterli eğitimi almamış olanlar ve yeterli liyakati bulunmayanlar.
*Sabırsız olanlar. *Tahammülsüzler.
*Sese duyarlı olup tahammül edemeyenler.
*Amatör bir ruha sahip olmayanlar.
*Öğretmenliği para kazanmak için yapacak olanlar.
*İşin reklâmında olanlar.
*Ücrette öne çıkıp hizmette geride kalanlar.
*Az kazanca ama karşılığında çok hizmete talip olmayanlar.
*Öğretmenliği sevmeyenler.
*Mesleği önemsemeyenler.
*Çocukları sevmeyenler.
*Yarınların, gençlerin; gençlerin de öğretmenlerin eseri olacağı bilincinde bulunmayanlar.
*Peygamberlerden miras bir mesleği icra ettiklerinin bilincinde olmayanlar.
*Bir mefkûresi, bir ideali olmayanlar. *Sorumluluk duygusundan yoksun olanlar.
*İnsanı merkeze almayanlar. *İnsan sevgisi bulunmayanlar.
*Evrensel ahlâkî değerlere sahip olmayanlar.
*Temel insanî değerleri (ahlâk, vicdan, maddî manevî temizlik) taşımayan insanlar.
*Yaratılanı Yaratan’dan ötürü sevmeyip ayrıştıranlar.
*Alçak gönüllü olmayanlar. *Bencil olanlar.
*Acz, fakr ve şefkat damarı olmayanlar.
*Fedâkârlık yapmayı göze alamayanlar.
*Merhamet duygusu, hoşgörüsü olmayanlar.
*Kibirli olan ve insanlara yukarıdan bakanlar.
*Kaprisleri olanlar.
*Kalplerinde kin ve nefret duygusu bulunanlar.
*Helâl, haram hassasiyeti bulunmayanlar, kul hakkı korkusu olmayanlar.
*Anlattıklarını yaşamayanlar, yaşayarak öğretmeyenler.
*Örnek olma kişiliği taşımayanlar.
*Demokrat olmayanlar.
*Âdil olamayanlar.
*Empati kurmayı bilmeyenler.
*Öğrencisini dinlemeyi bilmeyen ya da bunu sevmeyenler.
*Liderlik vasfı bulunmayanlar.
*Ekip çalışması yapamayanlar.
*Korkak olanlar.
FARKLI BİR SMS: Hocam "şiveli konuşanlar" kısmına katılmıyorum. (Ders esnasında şiveli konuşulmamalı şeklinde değiştirilmeli. Bana göre şive zenginliktir.)
BENDEN DE BİR NOT: Dostlarımdan gelenler arasındaki şu iki maddeye dikkat çekmek isterim;
{{*Evrensel ahlâkî değerlere sahip olmayanlar.}}
{{*Temel insanî değerleri (ahlâk, vicdan, maddî manevî temizlik) taşımayan insanlar.}}
Detaylı analiz ve değerlendirmeleri sonraya bırakıp şu kadarını arz edeyim: “Evrensel değerler” kavramı içinde bir aldatmaca bulunabilir. Bir defa söyleyin bakalım; ‘evrensel’i kim ve kime göre belirler? Başa göre tıraş yapmak yerine evrensel tıraş yapma takıntısına kapılırsanız bunun sonucu en azından haysiyet kaybı olabilir. Evrensel’in gerekli ve geçerli olduğu konular, alanlar vardır; tam tersine başa belâ olabileceği konular ve alanlar vardır. Her ilaç her hastaya verilebilir mi?
Eğitim konusunda da kişiye özel, topluma özel ele alınması gereken noktalar, doğru belirlenmelidir. Şayet millet iseniz, millî bir eğitim felsefenizin olması lâzım gelmez mi? Eğitimle alâkası yok ama biraz tebessüm edesiniz diye şunu hatırlatayım: Evrensel değerlerrrr diye tutturup bazı evrensel(!)lerin yaptığı, köpekleri ağzından öpme veya bebeğinizin suratını köpeklere yalatma uygulamasını alıp kabul ederseniz, inandığınızı söylediğiniz Kutsal Beyan’a kıçınızı dönmüş olursunuz. ‘Köpek necistir, yani pistir.’ diyen o Kutsal Beyan’a inanıyor musunuz, inanmıyor musunuz, karar verin.
ABD, kendine göre olduğunu düşündüğü bir yol bulur, yürür. Finlandiya, kendine uygun olduğunu düşündüğü bir yol bulur; Çin, Arjantin, İtalya... kendilerine uygun yollar bulup o doğrultuda yürüyebilirler. Sen de kendi durumunu düşünmeden, kendi gerçeklerini tahlil etmeden, tutar onların yollarına yamanırsın, buna da senin evrenselleşmen denir, öyle mi? Ata et, ite ot vermeye kalkışmak, evrenselleşmek değildir. Kılavuzu karga olanın düşeceği durumlar başına gelir; geliyor da zaten. Amaçlar, ilkeler, yöntemler, her konuda ve her zaman evrensel olmak zorunda değildir. Her toplumun (en başta inanç manzumesi) çeşitli başkalıkları, ayrılıkları bulunabilir. Evrenin her yerinde köpek de koyun da var ama her köpek ırkı veya her koyun ırkı her iklimde, her coğrafyada yetiştirilebilir mi? Konuyu ileride daha etraflıca ele alabiliriz; burada bu kadarcık dikkatinizi çekmek istedim efendim.
Evet, eğitimle ilgisi bulunan dostlarımın yukarıda sıraladığım yönlendirmeleri ve benim daha önceki yazılarımda arz ettiğim değerlendirmelerim çerçevesinde, özellikle de Nurettin Topçu’dan alıp önceki yazılarımda aktardığım altın spotlar ışığında konuya bir besmele daha çekmek, öyle devam etmek istiyorum. Vesselâm.
R. Serdar Özmilli