Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Batı'da yaşayan Müslümanlara yönelik saldırı ve tehditlerde artış yaşandığı belirterek, "İslam düşmanlığı Batı toplumlarında veba gibi yayılırken, hükümetler tarafından maalesef bir tedbir alınmıyor. Burada asıl amaç Müslümanları kışkırtarak tıpkı 85 sene önce olduğu gibi bir Müslüman sorunu oluşturmaktır. Allah’ın izni ile biz buna fırsat vermeyeceğiz. Bizi ve kardeşlerimizi çekmek istedikleri tuzağa düşmeyeceğiz" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Özellikle 7 Ekimden beri İsrail'in ahlaksız saldırılarına rağmen vatanlarına sahip çıkan Gazzeli ve Filistinli kardeşlerimi yürekten selamlıyorum. Dünyanın farklı köşelerinde Müslümanca yaşama mücadelesi veren tüm kardeşlerime de buradan muhabbetlerimi gönderiyorum. Bu yıl Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100'üncü seneyi devriyesini idrak ediyoruz. Coğrafyamızda kurduğumuz devletler zincirinin son halkası olan Türkiye Cumhuriyeti şanla, şerefle, başarılarla dolu geçen bir asrı geride bıraktı. Maziden atiye uzanan bu kutlu yürüyüşümüzü Allah'ın izniyle Türkiye Yüzyılı'yla taçlandırmadan durmayacağız. Bunu da siz kardeşlerimizle birlikte omuz omuza başaracağız.
Gazze başta olmak üzere işgal edilmiş Filistin topraklarında büyük bir vahşetin yaşandığı bu günlerde sergileyeceğimiz iş birliği çok daha önemli hale geliyor. İsrail'in 7 Ekim'de başlayan katliamları, esir takasları sebebiyle 6 gün süren fasılanın ardından 1 Aralık itibariyle yeniden hızlandı. Sivilleri ve sivil yerleşim yerlerini hedef alan İsrail saldırılarında 16 binin üzerinde şehit ve 36 binin üzerinde yaralı verildi. Gazze'de şehit edilen her 3 kişiden 2'sini çocuklar, bebekler ve kadınlar oluşturuyor. Kendilerinden haber alınamayan Gazzeli sayısı 6 bin 500'ü geçti. İsrail zulmünün kurbanları arasında 73 gazeteci ve 100'ün üzerinde Birleşmiş Milletler görevlisi de var. Öyle bir tablo ki küresel güvenlik ve barışı korumak için kurulan Birleşmiş Milletler kendi çalışanlarını dahi İsrail'in barbarlığından koruyamıyor. Avrupası'ndan Amerika'sına kadar insan hak ve hürriyetlerinin savunuculuğunu yapan güçlerin içine düştükleri acziyet ise daha vahimdir. Bu ülkeler adeta İsrail'e daha fazla çocuk öldürmesi, hastane, okul, ev vurması, daha fazla masum kanı dökmesi için şartsız destek veriyor. Uluslararası basın kuruluşları Gazze'de öldürülen meslektaşları için tek bir cümle kuramıyor. İsrail'e karşı tek bir eleştiri getiremiyor. Oysa bunlar bize, hepimize, yıllarca demokrasi ve hukuk dersi vermişlerdi. Söze her başladıklarında basın özgürlüğünden bahseden bunlar değil miydi? Fail Müslüman olunca ortalığı ayağa kaldıranların hepsi bugün İsrail'in hoyratça sergilediği katliamlara kör ve sağır kesilmiş durumdalar. İsrail saldırılarında fiziken ölenler, Filistinliler olabilir ama bu zulme destek vererek veya sessiz kalarak İsrail'in safında yer alan her kişi kurum ve ülkenin gururla önümüze koyduğu o şatafatlı ideolojileri, sözleşmeleri, beyannameleri, ilkeleri yerle yeksan olmuştur. Bunca masumun ölümünü sessizce geçiştirmeye hatta Hamas bahanesiyle meşrulaştırmaya çalışanların artık insanlığa söyleyecek tek bir sözleri dahi kalmamıştır" dedi.
161 ÜLKENİN İRADESİ YOK SAYILDI
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Arkasındaki riyakarlığı biliyor olsak da, insanlığın ortak çıkarına hizmet edebileceği ümidiyle hüsnüniyetle baktığımız bütün bir 20. Yüzyıl tasarımının gözlerimizin önünde çöküşünü izliyoruz. Tüm şehirlerimize rağmen yazık demekten kendimizi alamıyoruz. Çünkü her dönemin kapanışı ve yenisinin inşası süreci gibi önümüzdeki yıllar da çok sancılı, sıkıntılı, kanlı ve risklerle dolu olacaktır. Bu süreci kendimizle birlikte, dostlarımızın ve kardeşlerimizin tamamı için en büyük kazanımlara tebdil etmek bizlerin elindedir. Bunun için daha çok çalışmak, daha çok mücadele etmek azmindeyiz. Gazze, küresel sistem açısından bir turnusol kağıdı işlevi gördü. Savaşın başladığı 7 Ekim'den bu yana şahit olduklarımız, uluslararası örgütlerden, insan hakları kuruluşlarına, batılı demokrasilerden küresel şirketlere pek çok yapının gerçek yüzünü bize gösterdi. Birleşmiş Milletler kurumsal olarak Gazze imtihanından başarısız çıktı. Genel Sekreter Sayın Guterres'in samimi gayretleri, maalesef bizzat güvenlik konseyi üyeleri tarafından sabote edildi. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda 121 evet oyuyla kabul edilen karar, insanlığın vicdanına tercüman olması bakımından kıymetli bir adımdı ancak bu karar Birlemiş Milletlerin mevcut yapısı nedeniyle kadük kaldı. Akan kanın durması noktasında tesirli olamadı, maalesef 40 çekimser oyla birlikte 161 ülkenin iradesi yok sayıldı. Sadece bu tablo bile 2 milyarlık Müslüman alemi olarak nasıl bir cendereye sıkıştırıldığımızı göstermeye kafidir. Bir tarafta savaş dursun, daha fazla kan akmasın diyen 121 ülke var. Diğer tarafta İsrail'in saldırılarına açık çek veren 3-5 ülke var. Bu 3-5 ülke ne zaman tamam derse ancak o zaman harekete geçen bir küresel mekanizma var. Böyle bir yapının ne barışı getirmesi, ne çatışmaları durdurması ne de insanlığa umut olması mümkün değildir" diye konuştu.
NÜKLEER SİLAHLAR MESELESİNİN UNUTULMASINA İZİN VERMEYECEĞİZ
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bizim yıllardır, dünya 5'ten büyüktür diyerek ifade ettiğimiz Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin adaletsiz ve krizlerin çözümünde işlevsiz kalan bu çarpık yapısı, bir an önce değiştirilmelidir. Hiçbirimiz, bu sistemi kabullenmek mecburiyetinde değiliz. Hiçbirimiz, böyle gelmiş, böyle gider diyemeyiz. Artık itirazlarımızı daha gür bir seda ile dillendirmemiz gerekiyor. Müslümanlar olarak daha adil bir dünya mümkündür diyoruz. Bu ideal doğrultusunda mücadele etmek, sadece kendi vatandaşlarımıza değil, gelecek nesillere karşı da sorumluluğumuzdur. Elbette bunu yaparken kenarda beklemeyecek, elimizdeki imkanlardan sonuna kadar istifade etmeye çalışacağız. Kuruluş gayesi Filistin davasını savunmak olan İslam İşbirliği Teşkilatı, mücadelenin tek ses ve tek vücut olarak yürütülmesi noktasında bizlere önemli bir zemin sunuyor. Arap ligiyle birlikte Riyad'da gerçekleştirilen olağanüstü ortak zirveyle İslam dünyası olarak Filistin meselesindeki duruşumuzu ortaya koyduk. Zirvede işgalci yerleşimcilerin ilk kez terörist olarak tanımlanması başta olmak üzere gerçekten kilometre taşı mahiyetinde kararlar aldık. İsrail'in katilliği yanında hırsızlığı da artık uluslararası alanda giderek daha çok dillendirilmeye başlandı. Zirve kapsamında teşkil edilen dışişleri bakanları temas grubu, çeşitli ülkelerde görüşmeler yürüttü. Gazze'de akan kan duruncaya kadar bu görüşmeler devam edecek. Ayrıca başka adımlar da atmamız lazım. İsrailli yöneticilerin işledikleri savaş suçları dolayısıyla sorumlu tutulmaları bunlardan biridir. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi'ni ve Uluslararası Ceza Mahkemesi'ni bu kapsamda mutlaka değerlendirmeliyiz. Aynı şekilde İsrail'in mevcudiyetini kabul ettiği nükleer silahlar meselesinin de unutulmasına izin vermeyeceğiz" dedi.
GAZZE KASABI NETANYAHU
"İsrail'in atom bombası var mı? Var " diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ama sorarsan yok diyorlar. Biz bunun ne olduğunu gayet iyi biliyoruz. Şu anda Gazze kasabı olan Netanyahu, bir savaş suçlusu olmanın ötesinde kesinlikle Gazze kasabı olarak aynı Miloseviç nasıl yargılandıysa, bu yargılanacaktır. Gazze'nin yeniden imarıyla ilgili hazırlıklara da şimdiden başlamalıyız. İsrail'in Gazze'yi insansızlaştırma politikalarına karşı da çok net bir duruş sergilemeliyiz. Farklı hevesler peşinde koşan İsrailli yöneticilere şu gerçeği bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Gazze, bir Filistin toprağıdır. Gazze Filistinlilerindir, ebediyen de öyle kalacaktır" dedi.
KİMSE BİZE PARMAK SALLAYAMAZ
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İslam dünyası olarak Gazze'nin tek bir karış toprağını dahi işgalci İsrail'e bırakmamak, hepimizin boynunun borcudur. Bunu sadece Gazzeli ve Flistinli kardeşlerimiz için değil, aynı zamanda kendi güvenliğimiz, kendi toprak bütünlüğümüz için de yapmalıyız. Bugün Gazze'yi işgal edenlerin yarın arzı mevud hezeyanıyla başka yerlere göz dikeceğini çok iyi biliyoruz. Nitekim bu niyetlerini artık saklama ihtiyacı bile hissetmiyorlar. Gazze kasabı Netanyahu, meselenin Gazze veya Ramallah olmadığını, yayılmacı hedefler peşinde koştuğunu kameralar önünde bizzat ifşa etti. Dolayısıyla bugün, Gazze'yi ve Filistin'i savunmak demek, Kudüs'le birlikte Mekke'yi, Medine'yi, İstanbul'u savunmak, Şam'ı, Beyrut'u, Bağdat'ı ve diğer İslam beldelerini de savunmak demektir. Yangının, acının ve feryadın bizim ocağımıza ulaşmasını beklersek Allah korusun o yangın bir gün mutlaka evimize gelecektir. Asya'dan Afrika'ya, Amerika'dan Avrupa'ya 2 milyar ferdi olan büyük bir aile olduğumuzun şuuru ve duyarlılığıyla hareket ettiğimiz takdirde, kimse bizi tehdit edemez, kimse bize parmak sallayamaz" diye konuştu.
TÜM ÇABALARIMIZI ÇOK YÖNLÜ BİR ŞEKİLDE SÜRDÜRECEĞİZ
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Filistin halkıyla dayanışmamızı artırmamız, bilhassa kardeşlerimizin bu zor günlerinde çok daha kritik hale gelmiştir. Türkiye olarak uluslararası alandaki çabalarımızın yanı sıra, insani yardımlarımızı da bölgeye ulaştırmaya çalışıyoruz. Mısırlı kardeşlerimizle işbirliği içinde şimdiye kadar 12 uçak dolusu malzemeyi ve 2 sivil yardım gemisini sevk ettik. Kanser hastaları ve çocuklar başta olmak üzere yaralıların Türkiye'ye intikalini sağladık. Bu hastaları biz de bizzat ziyaret ettik. Ülkemiz ve milletimiz adına acılarını paylaştık. Eşimin himayesinde pek çok ülkeden devlet ve hükümet başkanlarının eşleriyle özel temsilcilerin katılımıyla düzenlenen Filistin için tek yürek toplantısı da ülkemizin duruşunu göstermesi açısından anlamlıydı. İnşallah tüm bu çabalarımızı çok yönlü bir şekilde sürdüreceğiz" dedi.
BARIŞA GİDEN YOL FİLİSTİN DEVLETİ'NİN KURULUŞUNDAN GEÇMEKTEDİR
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "1967 sınırlarında başkenti Kudüs olan bağımsız, egemen ve coğrafi bütünlüğe sahip bir Filistin Devleti'nin vücut bulmasının ne kadar önemli olduğu tekrar anlaşılmıştır. Bölgemizde barışa giden yol Filistin Devleti'nin kuruluşundan geçmektedir. Biz bu çerçevede bir barışın tesisi ve temini için diğer ülkelerle birlikte garantörlük dahil her türlü mesuliyeti üstlenmeye hazırız. Müslümanlar olarak tehdit boyutu artan sorunlarımızdan birisi de İslam düşmanlığıdır. Avrupa'nın birçok ülkesinde göçmen nüfusun kahir ekseriyetini oluşturan Müslümanlar her gün bir başka yabancı düşmanı, ırkçı, ayrımcı ve İslam karşıtı muameleye maruz kalmaktadır. Son yıllarda özellikle Batı Avrupa ülkelerinde yaşayan vatandaşlarımıza, mülklerine ve camilerine yönelik saldırı ve tehditlerle artış yaşanıyor. Ocak 2023'ten bu yana İslam İşbirliği Teşkilatı ülkelerin Avrupa'da bulunan büyükelçiliklerinin önleri başta olmak üzere Kuran-ı Kerim'in yakıldığı 500'e yakın İslam karşıtı saldırı gerçekleştirildi. Geçen hafta Filistin keffiyesi takan 3 genç, Amerika Birleşik Devletleri'nde sokak ortasında silahlı saldırıya uğradı. Bunun örneklerini uzatmak mümkün. İslam düşmanlığı batı toplumlarında veba gibi yayılırken hükümetler tarafından maalesef hiçbir tedbir alınmıyor. Kuranı Kerim'e yönelik alçakça eylemler, ifade özgürlüğü kisvesi altında meşru ve mazur gösteriliyor. Bu saldırılara göz yumanların mesele Filistin ve Gazze'deki masumların haklarını savunmak olduğunda birden nasıl yasakçı davrandıklarını hep birlikte gördük, görüyoruz" diye konuştu.
İSLAMİ FİNANS ZİRVESİ'NE NİSAN AYINDA İSTANBUL'DA EV SAHİPLİĞİ YAPMAKTAN MEMNUNİYET DUYACAĞIZ
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Fikir ve toplanma hürriyeti diyenlerin aslında böyle bir hassasiyetlerinin bulunmadığını biz çok iyi biliyoruz. Burada asıl amaç Müslümanları kışkırtarak tıpkı 85 sene önce olduğu gibi bir Müslüman sorunu oluşturmaktır. Allah'ın izniyle biz buna fırsat vermeyeceğiz. Bizi ve kardeşlerimizi çekmek istedikleri tuzağa düşmeyeceğiz. İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkeler olarak bu nefret suçlarına karşı ortak hareket etmemizin ehemmiyetini, tekrar vurgulamakta fayda görüyorum. Gerek ikili düzeyde, gerekse uluslararası platformları kullanarak nefret suçlarıyla mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz. İslam ülkeleri arasında tercihli ticaret sisteminin geçtiğimiz yıl yürürlüğe girmiş olmasından büyük bir memnuniyet duyuyoruz. Sisteme dahil olan ülkelerin gerekli tedbirleri alarak uygulamalarına önem veriyoruz. Sisteme henüz taraf olmamış ülkeleri de bir an evvel katılmaya davet ediyoruz. Birlikte geliştireceğimiz ekonomik fırsatlar, refahı, bereketi ve ekonomik istikrarı beraberinde getirecektir. Ülkelerimiz arasındaki ticareti ve yatırımları teşvik edecek ve artıracak bir diğer önemli husus ise uyuşmazlıkların çözümü meselesidir. Özellikle faaliyetlerini İstanbul'da sürdüren İslam İşbirliği Teşkilatı tahkim merkezinin yatırım ve ticari uyuşmazlıkların çözümü noktasında önemli bir adres olması için sizlerin de desteğini çok kıymetli buluyoruz. İSEDAK KOBİ programının teşkilat üyesi ülkelerde faaliyet gösteren KOBİ'lerin güçlendirmelerine katkı sağlayacağına inanıyoruz. Elektronik ticaretin geliştirilmesi, bu konuyu, bu seneki bakanlar toplantımızın istişare toplumunun ana teması olarak belirledik. Elektronik ticaret ve dijital dönüşüm alanının yenilikçiliği teşvik ettiği ve ekonomik büyümede yeni fırsatlar sunduğu aşikardır. Helal gıda meselesi iş birliğimizi yoğunlaştırmamız gereken çok önemli bir alanı teşkil ediyor. Helal akreditasyon kurumları İslami formunun kurulmasını ve ilk toplantısını geçtiğimiz ay gerçekleştirmesini memnuniyetle karşılıyoruz. Forum kapsamında yapılacak çalışmalar ülkelerimiz arasındaki ticaretin artmasına önemli katkılar sağlayacaktır. Yine ülkelerimiz arasında altın borsası ve uluslararası yatırım fonu gibi helal ve yenilikçi ürün alternatiflerinin geliştirilmesini teşvik ediyoruz. Finans alanında maalesef henüz arzu ettiğimiz tabloyu yakalayamadık. Oysa küresel finansın ağırlık merkezi Batı'dan Doğu'ya doğru kaymaktadır. Ülkemizle birlikte bölgemizin de potansiyelini değerlendirmek üzere Nisan ayında İstanbul Finans Merkezi'ni açtık. Toplam 1,4 milyon metrekareyi bulan alanıyla İstanbul Finans Merkezi özellikle fintek ve katılım finansta sektörün kalbi olmaya aday bir projedir. Stratejik önemi yüksek bu merkezden teşkilatımızın ve siz dostlarımızın da faydalanmasını arzu ediyoruz. El Bereke Forumu'nu İstanbul Finans Merkezi'ne taşımak suretiyle, İslam ekonomisi alanındaki iş birliğimizi güçlendirmek amacındayız. El-Bereke İslami Finans Vakfı'nın böyle bir adım atmasının bu alandaki fikri ve teorik zeminin zenginleşmesine katkı sağlayacağına inanıyorum. Dünyadan önde gelen akademisyen yatırımcı bankacı ve araştırmacıları bir araya getirecek İslami Finans Zirvesi'ne Nisan ayında İstanbul'da ev sahipliği yapmaktan memnuniyet duyacağız. Zirveye İslami Bankalar ve finansal kurumlar genel konseyi, İslam Kalkınma Bankası ile İslam İşbirliği Teşkilatı'nın gereken desteği vermesini bekliyoruz" diye konuştu.
Erdoğan, "İSEDAK, sektörel çalışma grubu toplantılarında bir çok kalkınma meselesi bu yıl ülkelerimizden ilgili uzmanların katılımıyla ele alındı. Çalışma grupları tarafından geliştirilen politika tavsiyeleri, ülkelerimizin kalkınmasına ve vatandaşlarımızın refahının artmasına destek olacaktır. Bu politika tavsiyelerinin hayata geçirilmesi noktasında İSEDAK proje destek programları önemli bir işlevi yerine getiriyor. Bugüne kadar İSEDAK proje finansmanı kapsamında 130, İSEDAK Covid Müdahale Programı kapsamında 14 ve İSEDAK Kudüs Programı kapsamında 13 proje başarıyla hayata geçti. Ayrıca bu yıl, dijital dönüşüm iş birliği alanına yönelik projeleri de destekleme kararı aldık. Bu destek mekanizmalarından ülkelerimizin daha çok yararlanmasını temenni ediyoruz. Hayırda yarışmayı emreden bir dinin mensupları olarak hep birlikte ülkelerimiz arasındaki dayanışmayı, dostluğu ve iş birliğini pekiştirmek için elimizden gelen her türlü çabayı göstereceğimize yürekten inanıyorum" dedi.
YORUMLAR
YORUM YAP!
Yorumlarınız editör onayından geçtikten sonra yayınlanacaktır. Küfür, hakaret, büyük harf ve kişi ve kurumları rencide edici yorumlar onaylanmamaktadır.