{NUTİZM VE NUTİSTLER-46}
EYYÜHEL EVLÂD! (EY ÇOCUKLARIM!) Televizyonda haberleri, masa başı programlarını, magazin programlarını, dizileri izleyebilecek bir kapasitem ve sabrım bulunmadığı için belgesellere bakarım. Aslanların aile yaşamlarında ibretlik konular dikkatimi çekiyor. Bir tanesini arz edeyim: Baskın erkek (alfa), sürüdeki bütün dişileri hâkimiyeti altına alıyor ve diğer erkekleri dışlıyor. Dışlanan erkekler ise gayrimeşrû fırsatlar kolluyorlar. Dışlananlar, yalnız bırakılanlar erkek değil de dişi olsalardı, yine benzer bir durumla karşılaşırdık muhtemelen. Dikkatimi çeken başka bir husus da yaşlanan, elden ayaktan düşen aile üyelerini kendi kaderlerine bırakmalarıdır. Tam da yardıma, desteğe ihtiyaç duydukları dönemlerinde.
İnsanlar, aslanlar gibi değiller; her erkek kendine bir hanım bulabiliyor, alabiliyor. Evli çiftler, yuvalarında iş bölümü yapıyor, birbirlerine destek oluyor, her türlü ihtiyaçlarını birlikte karşılayabiliyorlar. Tenâsül meşrû bir şekilde sürüyor; insan neslinin devamı fıtrata uygun olarak sağlanıyor. Bu arada bütün çiftlerin namus güvenliği bir ölçüde sağlanmış oluyor. Yine insanların dünyasında, insanlıktan nasibini almış ve Allah’tan korkan kimseler, aslanlar gibi yaşlılarını dışlamıyor, onlara sahip çıkıyorlar. Ne güzel!
İslâm Dini, insanları (izdivaca)evlenmeye, yuva kurmaya şiddetle teşvik etmektedir. Aile oluşturmak, zaten insan fıtratının muktezâsıdır. Bunun, bilip bilmediğimiz psikolojik ve sosyolojik nice hikmetleri vardır. Gerçek mü’minlersek; dinî her yasakta, her emirde, her tavsiyede olduğu gibi (hikmetlerine akıl erdiremesek dahi) buna da uyar, bunu da uygularız. Yazımda, konuyla ilgili tavsiye, emir ve yasaklardan birkaçına değinerek EVLENME ve EVLENDİRMEnin önemi üzerinde duracağım.
"Kaynaşmanız için size kendi cinsinizden eşler yaratıp da aranızda sevgi ve merhamet peyda etmesi de O'nun varlığının delillerindendir. Doğrusu bunda, iyi düşünen bir kavim için ibretler vardır." (Rûm, 21)
"Allah size kendi nefislerinizden eşler yarattı, eşlerinizden de sizin için oğullar ve torunlar yarattı..." (Nahl, 16/72)
“Bugün size bütün iyi ve temiz şeyler helâl kılındı. Ehl-i kitabın yiyeceği size helâl, sizin yiyeceğiniz de onlara helâldir. İffetinizi korumanız, zinâ etmemeniz, gizli dost edinmemeniz şartıyla ve mehirlerini verdiğiniz takdirde hür ve iffetli mü’min kadınlar ile sizden önce kitap verilmiş olanların hür ve iffetli kadınları size helâldir. Her kim inanılması gereken kâideleri inkâr ederse, onun bütün amelleri boşa gider ve o âhirette kesin olarak zarara uğrayanlardan olur.” (Mâide / 5. Âyet)
"Eğer, (velisi olduğunuz) yetim kızlar (ile evlenip onlar) hakkında adâletsizlik etmekten korkarsanız, (onları değil), size helâl olan (başka) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikâhlayın. Eğer (o kadınlar arasında da) adâletli davranmayacağınızdan korkarsanız, o taktirde bir tane alın veya sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin. Bu, adâletten ayrılmamanız için daha uygundur.” (Nisâ, 4/3)
“İçinizden evli olmayanları, köle ve câriyelerinizden de evliliğe müsait (salih) olanları evlendirin. Eğer onlar fakir iseler, Allah onları lutfuyla zengin eder. Çünkü Allah’ın lutf u keremi çok geniştir; O her şeyi hakkıyla bilir.” (Nûr / 32. Âyet)
“Kim evlenirse, imanın yarısını tamamlamış olur. Kalan diğer yarısı hakkında ise Allah’tan korksun!” (Heysemî)
“Size denk olan kadınlarla evleniniz.” (İbn Mâce)
"Allah'a yemin olsun ki ben sizin Allah'tan en çok korkanınız ve O'ndan en fazla sakınanızım; fakat zaman zaman oruç tutar ve iftar ederim (bazen de tutmam); namaz kılar ve uzanıp yatarak istirahatte bulunurum; kadınlarla da evlenirim. Benim sünnetimden yüz çeviren benden (benim ümmetimden) değildir." (Buhâri, Müslim)
“Kendisi için evlenmek kolay olduğu halde (malı mülkü yerinde) evlenmeyen kişi benden değildir.” (Beyhâkî, Taberanî)
“Ey gençler! Sizden evlenmeye güç yetirenler muhakkak evlensin.” (Buhârî, Müslim)
“Ey gençler topluluğu, evlenmeye gücü yeten evlensin. Çünkü evlenmek gözü haramdan alıkoyar… Evlenmeye gücü yetmeyen oruç tutsun.” (Buhârî)
“Üç şeyi geciktirmeyin: Vakti gelince namazı, hazır olunca cenazeyi ve denk birini bulunca bekârı evlendirmeyi.” (Tirmizî)
“Evlenin, çoğalın! Çünkü ben (kıyâmet gününde) diğer ümmetlere karşı sizin (çokluğunuzla) iftihar edeceğim.” (Abdurrezzâk, el-Musannef, VI, 173; Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, VII, 131)
“Nikâh benim sünnetimdir. Kim benim sünnetimle amel etmezse, benden değildir. Evleniniz! Zira ben, diğer ümmetlere karşı sizin çokluğunuz ile iftihar edeceğim. Kimin maddî imkânı varsa, hemen evlensin. Kim maddî imkân bulamazsa, nafile oruç tutsun. Çünkü oruç, onun için şehveti kırıcıdır.” (İbn Mâce)
“Evleniniz, boşanmayınız!.. Zira boşanma dolayısıyla Arş titrer…” (Ali el-Müttakî, IX, 1161/27874)
Dinî kriterlere göre bazı kimselerin evlenmeleri haram olsa da büyük kesim için evlenmek; ya sünnettir ya vâciptir veya farzdır. Müstehak olanların evlenmelerinde önemli hikmetler, büyük faydalar söz konusudur. Gençlerin (ilgili hadislerden anladığımıza göre hem de gecikmeden) evlenmelerinde, bireysel ve toplumsal açıdan büyük faydalar vardır. “Ne kadar erken?” sorusunun cevabını, yani evlenebilme yaşının ne olduğunu sünnet’ten öğrenebilirsiniz. Yaşlı bekâr ve dulların evlenmelerinde de dinen mahsur yoktur, teşvik vardır. Buna ne kadar ihtiyaç duyulduğunu ise yaşlılar kendileri ifade edebilirler, etmelidirler. Kaldı ki ilgili âyetlerde ve hadislerde, evlenebilmek için yaşlı olmama şartı getirilmediği açıkça görülmektedir. Fakir olduğu için evlenemeyene zengin Müslümanların yardım etmesi gerekir. Çünkü erkek ve kadının İslâm ölçülerine göre namuslu bir hayat sürmesi ve toplumun bu konuda korunması için en önemli tedbir, insanların evlenmeleri, bekâr kalmamalarıdır. Allah Resulü'nün hayatını incelersek; O’nun bu konuda titizlik göstermesinin temelinde, insan gerçeğinin anlaşılması ve insanın fıtrî-meşrû arzu ve isteklerine cevap verme duygusunun yattığını görürüz. Böylelikle evlilik vb. İslâmî prensipler sayesinde toplumun hiçbir ferdi; yaratılış fıtratının ötesine geçemeyecek, gücü ve imkânının dışında gayret sarf edemeyecek; tam aksine orta yolda, sağa sola sapmadan yürüyecektir. İslâmî tavsiyelere uymanın faziletini de helalı (terk edenin değil ama) tenkid edenin Allah indindeki hükmünü de okuyuculara bırakıyorum. Ve diyorum ki; “Evleniniz, evlendiriniz.”
Şimdi dile getirmek istediğim asıl konuya gireyim:
Alıntı bir soru: “Annem vefat ettikten bir süre sonra babam, beni evlendirin demeye başladı. Özellikle de erkek çocukları olarak biz babamızı evlendirmek zorunda mıyız, evlendirmezsek günahımız olur mu?” Ve cevabı: “Evli olma ihtiyacı insanın yaşı ile alâkalı değildir. İnsan insan olarak erkek veya kadın, evli olmaya meyillidir. Bazı insanların bu ihtiyacı normalin biraz üstünde olabilir. Bu şaşılacak bir durum olarak görülmemelidir. Evlenmek isteyen babayı evlendirmek Hanefî mezhebindeki bilinen görüşe göre evlâdı üzerinde bir farz olarak görülmemiştir ama diğer fukahâ bunu farz olarak görmüşlerdir. Meseleye Hanefi fukahâsının penceresinden baksak bile ‘baba rızasının önemi’ açısından evlâdın gücü nisbetinde bu talebi yerine getirmesinin gerekeceği anlaşılacaktır. Elbette böyle bir meselede babanın gerçek bir ihtiyacı bulunup bulunmadığına da bakılacaktır. Zira evlenmeyi kaldıramayacak durumdaki bir insanın evlenme istemesi anlamlı olmayacaktır. Babayı evlendirme ile alâkalı evlâdın mecbur olması; babanın bir mehir verecek durumda olup olmaması, evlenmeyi kaldıracak bir güce ve ihtiyaca sahip olması olmaması gibi şartlara da bağlıdır. Böyle bir durumda bilhassa erkek çocuklar evlendirmekten sorumlu olurlar. Evlatlar, duygusal nedenlerle veya mirasa ortak gelmesini istememeleri gibi basit bir nedenle babalarının isteğini geciktirmekle yanlış iş yapmış olurlar.”
Peygamberimiz’in en yakınlarından sahabe efendimiz Muaz İbn Cebel’in, ölüme çok yaklaşmış iken evlendirilmek istemesi gerçeğini lütfen araştırın!
Bir alıntı daha:
{Çocukların, dul kalmış anne veya babalarının evlenmeleri konusuna karışma hakkı var mıdır?
Kur’an-ı Kerim’de bir âyette: “Sizden bekâr olanları, kölelerinizden ve cariyelerinizden durumu uygun olanları evlendirin.” [Nur, 24/32] buyurulurken, bir başka ayette de: “Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.” [Rum, 30/21] buyrulmuştur. Hz. Peygamber (s.a.s.) de birçok hadislerinde Müslümanları evlenmeye teşvik ederek; “Nikâh benim sünnetimdir. Benim sünnetimi uygulamayan benden değildir...” [İbn Mâce, Ahmed b. Hanbel] diye buyurmaktadır. Evlenmenin hükmü kişinin durumuna göre farklılık arz etmektedir. Cinsel istekleri baskın olup günaha girme ihtimali yüksek olan kişinin evlenmesi vâciptir. Günaha girmesi söz konusu olmadığı hâlde maddî durumu müsait olanların evlenmesi sünnettir. Yaşlı veya cinsel gücü zayıf olanların evlenmesi mübah ise de, evlenmemesi daha iyidir [İbn Kudame, el-Muğni, VII, 335-337]. Bu itibarla, dul kalmış anne baba evlenme konusunda kararını kendisi vermeli, çocukları onların kararlarına müdahale etmemelidir.}
Gerzek anne şöyle yakınıyor: “Kocasından boşanmış yanımızda kalıyordu. Ben, babası, çocukları ve kendisi, evimizde yiyor, içiyor, gül gibi yaşayıp gidiyorduk. Biri 8, diğeri 6 yaşında iki çocuğunu bırakıp bir iki aydır sosyal medyadan tanışıp yazıştığı adama kaçtı. Gözünün üstünde kaşın var, diyen yoktu. Neydi şikâyeti, ne istiyordu, oturup söyleseydi ya bize...” Bir aydır birlikte yaşıyorlarmış. Kaçtığı adam bekâr birisi...
70’ini geçmiş adam, kendisinden 20 yaş genç ikinci karısından şikâyetçi: “Beni dolandırdı. Altınları, paraları alıp kaçarak beni yüz üstü bıraktı. Oysa onunla yalnızlıktan kurtulmak için evlenmiştim...” Moderatör söyleniyor: “Yine yalnız kaldın. Tekrar evlenmeyi düşünür müsün?” Yaşlı adamdan, “evet” cevabı gelince devam ediyor: “Ah bu yalnızlık... yaşlı ve dul anne babaların en büyük sıkıntısı... Sekiz çocuğun varmış amca; seninle ilgilenmiyorlar, sana bakmıyorlar mı? Dönüşümlü olarak haftada bir, birisinin yanında kalsan...” Adamın orada hazır bulunan kızı atılıyor: “Hayır efendim. Biz sekiz kardeş, sekizimiz de babamızı seviyor, kendisine değer veriyoruz. Sürekli çağırıyoruz yanımıza. Fakat o, yanımızda kalmak istemiyor. Evlilik takıntısı var. Öyle olunca da fazla ısrar edemiyoruz...”
Salaklar! Gerçeği göremiyorsunuz. O dul genç kadının da bu dul yaşlı adamın da dertlerini anlamıyorsunuz!Ben bir yaşlıyım ama şayet sesimi duyacak, sesini duyacağım, en azından kavga edebileceğim bir karım olmasaydı, vakit geçirmeden evlenmenin çaresini arardım. Genç veya yaşlı bir adama karısının, genç veya yaşlı bir kadına kocasının vereceklerini çocukları aslâ veremezler! Onların yeri ayrıdır, hayat arkadaşının yeri ayrıdır. Aynı durum kadınlar için de geçerlidir. Gençler bunu, ancak aynı şey başlarına gelince anlayabilirler!
YAŞLI ERKEKLERİ VE KADINLARI... ONLARIN DA AŞKA İHTİYAÇLARININ BULUNACAĞINI, ONLARIN DA MAHREM DOSTA İHTİYAÇ DUYACAKLARINI ANLAMAYAN GENÇLERE VE EVLÂTLARA hayır.
Hayırist, esenlik dolu HAYIRLI günler diler.
R. Serdar Özmilli