|   | 
  • Kiralık Kalem (Satılık Değil Ama)

    FACE’DEKİ BİR PAYLAŞIMIMA GELEN CEVAPLAR ÜZERİNE


     

    04.08.2024 tarihinde, Face’de şöyle bir paylaşım yapmıştım:

    {{Size “CENNET’İN NASIL OLMASINI İSTERSİN(İSTERDİN)? ANA HATLARIYLA CEVAPLA.” deseler, cevabınız nasıl olurdu?

     

    Bana sordular. Ben kendimce iki ayrı cevap verdim. Fakat verdiğim cevapları, sizlerden gelecek cevapları okuduktan sonra arz edeceğim.

     

    Aslında cevap mevap geleceğini pek de ummuyorum ama... BEKLİYORUM.}}

     

    ANCAK, siz siz olun bu soruyu birilerine sormayın sakın. Çünkü insanlar öyle bir durumdalar ki tüyler ürpertici cevaplar alabilirsiniz ve günaha girmiş olursunuz.

     

     

    Önce, verdiğim asıl cevabı arz edeyim: (Kitabı orta yerinden açmam ve bence’lerden kaçınmam gerektiğinin bilincindeyim.)

     

    TEFEKKÜR, en önemli ibadetlerden biridir. AKIL NİMETİYLE DONATILMIŞ OLMAMIZIN HİKMETLERİNDEN BİRİ DE TEFEKKÜR ETMEKLE YÜKÜMLÜ KILINMAMIZDIR. Hayvanların böyle bir yükümlülüğü yoktur.

     

     

    Örnek bir iki âyet:

    "Bu Kur'an mübârek bir kitaptır. Biz onu sana indirdik ki âyetlerini düşünsünler ve akl-ı selîm sahipleri ibret alsınlar." (Sad, 29) 

     

     “Eğer Biz bu Kur’ân’ı bir dağa indirseydik, muhakkak ki onu, Allah korkusundan baş eğerek, parça parça olmuş görürdün. Bu misalleri insanlara tefekkür etsinler diye veriyoruz.” (el-Haşr, 21)

    (Allah) su sayesinde sizin için ekinler, zeytinler, hurmalar, üzümler ve diğer meyvelerin hepsinden bitirir. İşte bunlarda düşünen bir toplum için büyük bir ibret vardır.” (Nahl, 11)

     

    Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken (her vakit) Allah'ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler (ve şöyle derler:) Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Seni tesbih ederiz. Bizi cehennem azabından koru!” (Âl-i İmran, 190-191)

     

     “Onlar Kur’ân’ı tefekkür etmiyorlar mı? Yoksa kalpler üzerinde kilitler mi var? (Muhammed, 24)

    Yoksa sen onların gerçekten dinleyeceğini yahut düşüneceğini mi sanıyorsun? Hayır, onlar hayvanlar gibidirler. Hatta onlar, yolca daha da sapıktırlar!” (Furkan, 44)

     

     

     

    Ve yaygın olarak bilinen hadis (iki değişik rivayetiyle):

    Bir saat tefekkür bazen bir sene ibadetten daha hayırlıdır.” (Suyutî, Aclûnî)

    Bir saat tefekkür; kırk gece nâfile ibadetten üstündür.” (Deylemî)

     

    Benim de bu paylaşımda bu soruyu sorarken niyetim, beraberce tefekkür etmemize vesile olmaktan ibaret idi. Değilse, inananların böyle bir soruya verecekleri cevap zâten açık ve net olarak bellidir: “ESTAĞFİRULLAH!

    İnsan vücudunun (veya örneğin, yüzünüzün) nasıl olmasını isterdiniz?...” Bu soru da paylaşımdaki soruya benziyor, değil mi?

     

     

    BİSMİLLAH

    Belki siz de kola tutsaklarından birisinizdir, bilmiyorum. Fakat lütfen şimdi burada, herkes gibi sizin de bildiğiniz o gerçeği, “kolanın faydadan çok zararı bulunduğu” gerçeğini söyleyiverin. En azından şunu deyin: “İçtiğimiz su, insan için hayatî öneme sâhip, çok gerekli ve yararlı bir nimettir. Kola denilen içecek, suyun yerini tutamaz.” dediğinizden eminim. Çünkü suyun ve kolanın ne olduklarını biliyorsunuz.

     

    Bu arada size, bilmediğiniz bir yalanı, gerçekmiş gibi söyleyeyim: “Ben bir hekimim. İnsan fizyolojisini, insan anatomisini ve insan metabolizmasını iyi bilirim(!!!)

     

    Geçen gün çölde gezerken, kavurucu kumların üzerinde yatmakta olan yarı baygın bir adama rast geldim. Perişan durumdaydı. Belli ki yolu kaybetmiş, suyu tükenmiş, öylece serilmiş kalmış... Kendisine karşı herhangi bir borcum, herhangi bir mecburiyetim bulunmamasına rağmen hemen davrandım ve ilk iş olarak mataramı dayadım ağzına. İçti. Tabi ki ne tür bir içecek istediğini sormamıştım kendisine. Kısa bir müddet sonra gözlerini açtı ve bana;

    -“Su yerine kola vermeni tercih ederdim.” deyiverdi!

    -“Lâ havle ve lâ kuvve...”

     

    Neler hissettiğimi ve aklımdan geçen düşünceleri dile getirmeye gerek duymuyorum, çünkü siz zâten anlamışsınızdır. Ama benim doktor olduğumu ve suyun, kolanın niteliklerini iyi bildiğimi de göz önünde bulundurun. Yine de hâlime şükrettim. Durumu itibariyle hiçbir tercih hakkı bulunmayan bu adam, verdiğim sudan dolayı teşekkür etmek yerine benden kola değil, şarap veya başkaca bir alkollü içki de isteyebilirdi.

     

     

    Hakîm(hikmetli işler yapan) gibi, Rahmân gibi, Rahîm gibi, Cemîl gibi bütün mutlak güzel isimlerin ve sıfatların sâhibi olan Allah... Ezel’i, ebed’i, zaman’ı, mekân’ı ve bütün mevcudâtı yaratmış olan Allah... Bizi sınırsız nimetlerle donatmış olan Allah... Bize, bizim menfaatimiz için en hikmetli emirleri vermiş, en hikmetli yasakları koymuş ve bunlara uyanlarımız için bir Cennet yaratmış olan Allah Celle celâlühü varken, biz “Cennet’in nasıl olmasını isterdin?” şeklinde bir soru sorabilir miyiz?

     

     

    Böyle bir soruyla karşılaştığımızda “ESTAĞFİRULLAH!”tan başka bir cevap vermeye kalkışabilir miyiz?

    Veya “Cennet’te su yerine kola isterim...” ya da “Cennet’te, suyun yanı sıra kola da isterim...” diyebilir miyiz? Alternatifi Cehennem olan Cennet’e kabulden başka bir dilekte bulunma densizliği gösterebilir miyiz?......

     

     

    Gözlerimin koltuk altlarımda bulunmasını isterdim. Daha güvenli olurdu.” “Keşke dişlerim, avuçlarımın içinde olsaydı. Daha rahat fırçalardım.” “Keşke dokunma duyusu, bütün vücudum yerine yalnızca parmak uçlarıma takılsaydı da arkamdaki birisi kıçımdan bir kilo et kesse bile haberim olmasaydı.” “Keşke koku alma duyusu, yalnızca burnuma değil de kıçım dâhil bütün vücuduma takılsaydı. Elimdeki gülün kokusunu duyarken...” “Cennet, keşke şöyle şöyle olsaydı...” Bin defa ESTAĞFİRULLAH!

     

     

    Biz, ALLAH’A VE ÂHİRET’E İNANIYORSAK; tarif edildiği şekliyle Cennet’i... Cennet’te Cemâlullah’a kavuşmayı... Peygamberlerle ve Allah dostlarıyla birlikte olmayı... temennî ve talep edebiliriz. Etmeliyiz. Hepsi bu. Başka talebe gerek de yoktur zaten, çünkü orası Cennet’tir. Çünkü orası, (Dr. Ali Kucur’un yorumda “Hocam bizim tahayyülümüz zayıf kalır, Kur'anı Kerim'de birçok ayette açıklanıyor. Selamlar.” yazdığı gibi) iman ettiğimiz Kitap ve Elçi tarafından “DÜNYA BOYUTUYLA KAVRAYAMAYACAĞIMIZ İHTİYAÇ VE TALEPLERİMİZİN DAHİ KARŞILANACAĞI YER” olarak anlatılmaktadır. Cennet’in bildirilen niteliklerini, çeşitli sahih kaynaklardan araştırıp öğrenelim lütfen. 

     

     

    Paylaşımımı beş altı kişi beğenmiş... üç beş kişi soruyu cevaplamış. Zâten değişik bir sonuç beklemiyordum. Kinâyeli olan cevaplar var, tasavvuf kokan cevaplar var... Bu arada beni şaşırtan bazı cevaplar da verilmiş. Aklın yolu bir olmasına rağmen.

     

     

    Cevaplardan birkaç örnek;

    -“Aşığın aşığına kavuştuğu, aklın yerini duyguların tarifsiz zevkininin aldığı muhteşem bir yer. Gönül sevdiği ile beraberse gerisi teferruat…

    -“Benim istemem önemli değil, O'nun (CC) beni cennetine lâyık bulması çok önemli.

    -“Anne karnındaki çocuğa dünyada ne istersin demek gibi o dünyayı ne kadar biliyor ki ne istesin yada tarif etsin.

     

     

    Ve Dr. Ali Kucur’un cevabı:

    -“Hocam bizim tahayyülümüz zayıf kalır, Kur'anı Kerim'de bir çok ayette açıklanıyor. Selamlar” Kısa ve öz. Yani benim “ESTAĞFİRULLAH”ımın bir başka şekli. Onunla cevaplarımızın örtüşmesi normaldir. Çünkü doktorla 1970’li yıllarda Erzurum’da aynı memeden süt emmişliğimiz var.

    DİĞER CEVAPLARI, FACE’DEKİ 04.08.2024 TARİHLİ PAYLAŞIMIMIN ALTINDA BULABİLİRSİNİZ. 

     

     

    Evet. Böylece biraz tefekkür etmiş olduk. Âhiret’i, Cennet’i tefekkür ettik. Biraz da bu dünyaya ve buradaki ahvâlimize çevirmiş olduk nazarlarımızı. Benim asıl yapmak istediğim de buydu. Çünkü varlığın bu dünyadan ibaret olmadığı, yani DÜNYA’NIN ÂHİRET’İN TARLASI OLDUĞU gerçeği gözden ırak tutulmamalıdır ve varlığın, varlığımızın, buradaki sırları üzerine de derin derin tefekkür edilmelidir. Örneğin işe şöyle diyerek başlayabiliriz: “Yaratan, maddî-manevî en güzel nimetleri ikram eden Allah’tır. O, en güzel, en yüce isim ve sıfatların sâhibidir. Yaratılmamız açısından tercih şansımız yoktur. Ama yaratılmamız, YOK iken VAR edilmemiz, hele hele İNSAN OLARAK YARATILMAMIZ, bizatihi lütuftur.” Bunları ben söylemiyorum, Kutsal Kitabımız söylüyor. 

     

     

    O halde, kitabı orta yerinden açarak ve güvenilir rehberlerden yararlanarak dersimize çok çalışmalı, böylece hem Cennet’e kavuşabilmek hem bu dünyamızı da Cennet’e çevirmek için gerekenleri yapmalıyız. Bunun yolunu Bediüzzaman hârika bir şekilde tarif ediyor: İMAN TEVHİDİ, TEVHİD TESLİMİ, TESLİM TEVEKKÜLÜ, TEVEKKÜL SAADET-İ DÂREYNİ İKTİZA EDER. Vesselâm.

     

     

    Soran kişiye söylemediğim ama aklımdan geçirdiğim kinayeli cevabı da merak ediyorsanız, buyrun:

     

    En başta muktedirler olmak üzere hiçbir siyasetçinin bulunmadığı bir Cennet isterim.” (Elbette üç beş istisnası vardır.)

     

    TEFEKKÜRSÜZ, OT GİBİ İNSANA hayır!

     

    Hayırist, esenlik dolu HAYIRLI günler diler.

     

    R. Serdar Özmilli

Kar360.com Kayseri-Trkiye ve Dnya gndemini takip edebileceiniz, nteraktif bir haber sitesidir. Yazlm ve Tasarm hizmeti www.tahamedya.com tarafndan yaplmtr.