Her toplumun kendine göre yaşam tarzına bağlı olarak gelişen bir kültürü vardır.
Futbolda da bu böyledir. Avrupa, Asya, Afrika, Güney Amerika gibi yerlerde de futbol değişken bir yapıya sahiptir. Hatta Avrupa'da kuzey, orta ve Batı Avrupa'da da futbol farklı oynanır.
Ülkelerin kendine has bir oyun sistemleri, oyuncu yetiştirme, geliştirme, bunu sahada uygulama sistemleri farklıdır. Kimi fiziksel özeliklerini, kimi teknik özeliklerini ön plana çıkartır. Ama bunu bir sistem dahilinde yaparlar. Bizdeki gibi kara düzen gibi değil.
Ülkemizde maalesef bir futbol kültüründen bahsetmek pek mümkün değil. Bunu hem sahada uygulayanlar hem de izleyen için demek daha doğru olur.
Türkiye'de futbol genelde psikolojik olarak, moral motivasyonla oynanıyor. Ne kadar iyi gaz veriyorsanız, ne kadar iyi motive ediyorsanız başarı da ona endeksli oluyor.
Oysaki Arupa'da bu çok farklıdır. Sistem vardır, temelden yetiştirme, oyuncuları hem pisikolojik hem de fiziksel olarak hazırlama aşama aşama devam eder.
Gurbetçi oyuncular bile Türkiye'ye geldiklerinde sisteme uyum sağlamakta zorlanıyorlar. Çünkü orada aldıkları eğitim daha çok saha içiyle, sistemle alakalı. Buraya geldiklerinde ise işin ön planına psikolojik ve motivasyon gibi faktörlerin olduğunu görüyorlar.
Türkiye'de oynayıpta en çok eleştirilen oyuncuların başında Arda Turan geliyor. Atletico Madrid'e gittikten sonra gösterdiği gelişim, oyun sistemine sadakatlık, görev bilinci, beraberindeki sorumluluk duygusunun ön plana çıkıp, fiziksel olaka da dinç olmasıyla gerçek bir yıldız olduğunu çoğu insan sonradan gördü. Orada ben değil biz duygusunun başarı için ön planda olduğunu gördü.
Arda Turan bugün İspanya'ya gitmeyip, Türkiye'de kalmış olsaydı yine en çok eleştirilen isim olacaktı ve bu üst düzey yıldız performansını gösteremeyecekti.
Türkiye'deki diğer sorunlardan biri de sahadaki oyundan ziyade saha dışı olayların gündeme getirilmesi. Bu işin içinde olan insanların özel hayatının adeta onlara işkence edilircesine takip altında tutulup, deşifre edilmesi. Oysaki onlarda insan, etten ve kemikten yapılmıştır.
Bizleri ilgilendiren kısmı özel hayatları değil sahadaki futbollarıdır. Özel hayatları önce kedilerini sonra sorumlu oldukları ailelerini, çevrelerini, kulüplerini ilgilendirir.
Bizde belli bir oyun anlayışı, oyuncuların yetiştirilmesi için bir sistem yok. Ver gazı oynasın, gazı veremiyorsan da debelenip dur. Bizim Avrupa'dan en büyük farkımız bu.
Yoksa teknik olarak, oyun zekası olarak, kalite olarak onlardan bir eksiğimiz yok. Bizim en büyük eksiğimiz ve bu çok önemli biraz eksiklik futbol kültürümüz yok. Oyun anlayışımız, sistemimiz yok. Çalışmayı da sevmeyen bir toplumuz. Bakmayın dışardaki insanların çok çalışkan bir millettir dediklerine. İşin, hilesine kaçan her işte kısa sürede köşeyi dönmeyi hesaplayan, kurnazlıklara başvuran, hileye başvuran, işin doğrusundan kaçıp kaytaran bir toplumuz.
Antrenmanlarda da yerli oyuncular genelde az çalışan ve işten kaytaranlardır. Ekstra çalışma yok, iş ciddiyeti yok.
Bizde ne zaman toplum olarak işimize dört elle sarılır, yaptığımız işlerde ciddiyeti ön plana çıkarıp, o işin gereklerini yerine getirirsek başarılı oluruz.
Türkiye'nin Avrupa ile futbol anlamında yarışabilmesi, her dönem başabaş mücadele etmesi için temelden bir kültürle başlaması gerekiyor.
Bu da tabiki uzun soluklu bir sürece mal olacaktır. Ama günü birlik başarılardan ziyade, temelden uzun vadeye programlar yayıp yetiştirmek kalıcı başarılar için en iyisi.
Yoksa her şampiyona öncesi bol keseden at sonra umutlar bitti yok umutlar devam ediyor papatya fallarıyla bu yolda yürümeye devam ederiz...
http://www.kayserianadoluhaber.com.tr
http://www.kayserianadoluhaber.com.tr