|   | 
  • Cevahir Kadri

    Gurbet Elde Sonbahar

    İnsanı etkisi altına almayan bir zaman dilimi var mıdır? Hangi vakitten, hangi mevsimden etkilenmez ki insan?

     

    Elinde bastonu ile ömür süren, güngörmüş, ihtiyar bir mevsimde, sonbahardayız. Her mevsim kendine mahsus güzellikleri barındırır. Sonbahar da öyle, Sezar’ın hakkı Sezar’a!..

     

    İlkbaharda yeşilin binbir tonu gözlerimizin önünde geçit resmindedir, gözlerimiz âdeta renk bayramındadır. Sonbaharda ise sarının ve turuncunun elbirliği ile farklı tonlarla oluşturdukları renk cümbüşü söz konusudur. Gözlerimiz buna en güzel şekilde şahitlik eder.

     

    İlkbaharda yeşilin her bir tonu yaşamanın, canlı olmanın, canlı kalmanın mümtaz bir emaresi olarak varlığını ortaya koyarken sonbaharın sarı ve turuncu renkleri vedanın, sonlanan hayatların, tükenen ömürlerin, tükenmişliğin resmi gibidir.

     

    İlkbahar, yeşilliği ile sevginin, vuslatın, coşkunun, heyecanın resitalinin en güzel bir sunumudur. Sonbahar da sarı ve turuncunun türlü türlü tonlarıyla vedanın, hasretin, ayrılığın, ıstırabın, gözyaşlarının, hüznün dramı ve heykeli olarak karşımızda durur. Sonbahar, son umutların hazin ve hüzünlü bestesidir. Gözlerimiz, yeşillikler denizinde kulaç atar baharda. Hüznün, hasretin, elemin, vedanın sessiz çığlıkları duyulur sonbaharda.

     

    İşte sonbahar mevsimindeyiz, bu mevsimde onunla ilgili şiir ve eserler dikkatimizi daha çok çeker. Bu yazımızda adında sonbaharın geçtiği bir şiir kitabındanGurbet Elde Sonbaharı Yaşarken’den ve onun şairinden bahsetmek istiyorum.

     

    Çoktandır elimin altında eğitimci, şair, yazar Hüsamettin Tat’ın şiir kitapları duruyor. Ara ara okuyorum. İçlerinden birini, “Gurbet Elde Sonbaharı Yaşarken”i seçip alıyorum. Şiirleri okurken duygulanışlarını duygulanışlarıma ortak ediyorum.

     

    Gurbet denince aklıma sözleri şair Sennur Sezer’e, bestesi Teoman Alpay’a ait olan Buruk Acı’nın dizeleri geliverir: “Gurbet içimde bir ok, herkes bana yabancı/ Hayat öyle bir han ki acı içinde hancı” Yahut Kemalettin Kamu’nun “Gurbet o kadar acı/ Ki ne varsa içimde/ Hepsi bana yabancı,/ Hepsi başka biçimde.” dizeleriyle başlayan “Gurbet” şiirini hatırlarım. Bilirim gurbet zordur, ömür hayatım hep gurbetlerde geçti. Gurbette yaşamak dayanılır gibi değildir, hele bir de sosyal çevreniz yoksa bu zorluk dörde beşe katlanır!..

     

    Gurbette yaşamak, yaşamak zorunda kalmak çok zordur, tercih edilesi bir hâl değildir. Gurbet, gurbet dediğine göre de değişir. Köyünün sınırını gurbet bilenler değil elbette dediklerim.

     

    Bazen insan kendi toplumunda bile gurbette hisseder. Kıymeti bilinmeyen kıymetli kişi, ilminden istifade edilmeyen alim, haksız ve hukuksuzluklara karşı çıkıp adaleti savunan ama anlaşılmayan hakperest, nerede olursa olsun gurbettedir. Gurbet salt bir coğrafyadan uzak olma hâli değildir. Kur’an okunmayan ev gariptir, Kur’an o evde gurbettedir. Haksızlığı ve hukuksuzluğu savunan toplum gariptir; hak, hukuk adalet o toplumda gurbettedir. Daha niceleri!..

     

    Eserden müessire gitmek, düşünme biçimleri arasında yer alır. Bunun zıddı da müessirden esere gitmektir. Hangi düşünme biçimi benimsersek benimseyelim; öncelikle düşünmemiz gerektiğini bilelim. Düşünmek insan için büyük kazançtır, kazanımdır. Biz de şairden hareket ederek onun şiirine bir yolculuk yapalım:

     

    Ses kayıt cihazımı alıp “Bana, kendinizden ve eserlerinizden biraz bahsedebilir misiniz?” diyerek şair- yazar Hüsamettin Tat’a mikrofon tutsaydım, bu sorularımı, sanıyorum en azından şöyle cevaplardı:

     

    “17 Mart 1960 tarihinde Afyon’un Başmakçı ilçesi Çevlik (Tepe) köyünde doğdum. İlkokulu köyümde, ortaokulu Dinar Lisesi orta kısmında okudum. Denizli Ticaret Meslek Lisesinden mezun olduktan sonra 1983 yılında memurluğa başladım. Memuriyetim sırasında, Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesini (açık öğretim) bitirdim. Denizli’de Merkez İlköğretim Müdürlüğü ve İl Millî Eğitim Müdürlüğü bünyesinde çeşitli görevlerde bulundum.

     

    1985 yılında başladığım yazı ve şiir çalışmalarıma hâlen devam etmekteyim. Haftalık yazılarımla Denizli Horoz gazetesindeyim. Araştırma ve incelemelerimi, zaman zaman, değişik panel ve toplantılarda paylaşmaktayım.

     

    Şiir, yazı ve hikâyelerimi Denizli Yeni Gazete, Kulvar ve Hizmet gazeteleri ile Edirne Ozan Ağacı, Aydın Hürsöz, Söke Sarı Zeybek gibi dergi ve gazetelerde yayımladım. Bizim İller radyosunda “Kültürümüz ve Kimliğimiz” adlı programı hazırlayıp sundum. Söke Şairler ve Yazarlar Derneği Sarı Zeybek dergisinin 2003 yılı öykü dalında “Semaverin Yeri Neresi” adlı kitabım ile ödül aldım. Bundan başka ödüllerim de var.

    Yayımlanmış eserlerim arasında; Sarıydı Dünyanın Yarısı (2003, şiir), Geç Doğan Güneş (2004, anı-roman), Semaverin Yeri Neresi (2006, hikâyeler),Kalemin Mürekkebinde Sen Kokuyordun (şiir, 2016), Gitme, Sanadır Yazdıklarım (şiir, 2017), Geleneksel Çocuk Oyunları (2018, derleme), Gurbet Elde Sonbaharı Yaşarken (şiir, 2019), Her Şey Gülüşünde Saklı (şiir, 2020), Bana Bir Aşk Borçlusun (şiir, 2022), vardır. Şiir ve yazı yolculuğum devam etmektedir.”

    Şairin kitapları arasındaGurbet Elde Sonbaharı Yaşarken dikkatimi daha çok çektiği için şairi onunla tanıtmayı tercih ettim. Tercihler, ekseriya öznellik barındırır zaten, benimkisi de öyle.

     

    Dış kapağı sarı zemin üzerine karakalem çizimi yapraklarını dökmüş bir ağaç, ağaçta son birkaç yaprak ve bir kuş, bahçeli bir müstakil ev var. Kapağı, diğer kitaplarının kapaklarına nazaran daha başarılı buldum.

     

    İç kapak ve künyeden sonra şairin özgeçmişinin yer aldığı, yetmiş beş (75) sayfalık kitapta (diğer kitaplarının reklam sayfaları ile seksen sayfa), toplam altmış (60) adet şiir var. Şiirleri şekil olarak ele aldığımızda hemen hemen yarısının hece ölçüsü ile ve kafiyeli, diğer yarısının da serbest ölçü ile yazılmış olduğunu görürüz. Hece ölçüsü ile yazılan şiirlerde hecenin 11’li kalıbı olan koşma biçimi tercih edilmiş. Şiirlerden Dev Adam’da başlıklı şiirde 11’li hece ölçüsü tercih edilmiş olmasına rağmen türkü nazım türü gibi, 3+2 şeklindeki bentlerle, altı bent şeklinde yazılmış. Şu dizeler Dev Adam’dan: “Mavi gözlü, sarı saçlı, dev adam/ Vatan sana minnettardır, bunu bil/ Öyle kolay kur[t]ulmadı bu vatan// Rahmet diler, duadadır, sana dil/ Vatan sana minnettardır bunu bil

     

    Şair Tat, şiirlerinde daha çok, günlük dilde, yani yaşayan Türkçede yer alan kelimeleri kullanmayı tercih eder. Buradan da onun, günümüz okuruna doğrudan hitap etmeyi hedeflediğini söyleyebiliriz.

     

    İnsanları Tanıdıkça şiiri, sosyal hayatta sıkça karşılaştığımız insan davranışlarının ruhumuza etkisi etrafında şekillenmiş. Beraber yolculuk yapmayan, türlü sebeplerden, en çok da siyasi sebeplerden birlikte cezaevinde kalmamış yahut hastane koğuşlarında (şimdilerde servis deniyor) benzer dertlerden mustarip olarak kalmamış insanlar birbirlerini gerçek anlamda tanıyamaz derler. İnsanları tanıdıkça onlardan uzaklaşmak isteğinin uyanması ne üzücü bir durum. Bir de insanların insanlar hakkındaki bazı bilgileri yeni öğrenmesi hâlinde yangından kaçarcasına ondan uzaklaşması da insanlık adına utanç vericidir.

     

    İnsanları Tanıdıkça şiiri, on dörtlü hece ile 3+2 dizelerden oluşan bentlerle, beş bent olarak yazılmış. Bu dizeler şiirden: “Üzüldüğüm tek şey var iyiliğe nankörlük/ Vallahi yaptıkları diktatörlük/ Tarihe mi karıştı, nerede sözde erlik// İnsanı tanıdıkça dizimi döver oldum/Bu yüzden hayvanları daha çok sever oldum.

     

    Özgürce şiirinde şair ince ruhunun yansımalarının izlerini sunmuş okura. Savaşların olmadığı, iç ve dış barışın yaşandığı, insanların birbirleriyle sevgi temelli tanışıp, bilişip buluşmaları, anlaşmaları gerektiğini dile getirmiş: “Ağlamak istemiyorum/ Ne olur dursun haksızlıklar, savaşlar/ Şu üç günlük dünyada/ Kimin nesini paylaşamıyoruz/ Gülmek istiyorum doyasıya

     

    Şair göçmen kuşların kanatlarından tutunarak uçmak, uçarak dünyayı tanımak ister: “Uçmak istiyorum göçmen kuşların kanatlarında/ Din, dil, ırk aramadan/ Dolaşmalıyım dünyayı/ Kucaklama[k] istiyorum dünyayı/ Sonsuza dek mutlu kılmak adına/ Kucaklamak/ Özgürce

     

    Ne Yaptım Ben Sana şiirinde şair, sevdiğine sitem etmekte, aradaki soğukluğun sebebini öğrenmek istemektedir: “Kabahatim varsa söyle bileyim/ Bana gelemezsen çağır geleyim/ Akan gözyaşlarımı sileyim/ Ne yaptım ben sana, aramıyorsun” Şair öğrenmek istediklerini öğrenebilmiş midir bilemeyiz.

     

    Senden Ayrı Yaşam şiirinde şair, sevgiliden ayrı yaşamanın, gurbette olmanın zorluğunu, dünyanın insana dar olduğunu söyler: “Ey sevdiğim sana diyeceğim var/ Dar gelir bu dünya sensiz dar gelir/ Gurbette kaldım ayrıyım senden/ Senden ayrı yaşam bana zor gelir

     

    Kitaba isim olarak seçilen Gurbet Elde Sonbahar Yaşarken şiirinde sonbahar tasvirleriyle birlikte ayrılık ve gurbet duyguları dile getirilmiş. Sonbaharla birlikte zamanın kısaldığını, günlerin çarçabuk geçip gittiğini, ömrün tükenmekte olduğunu, dünyada yarım asrı aşan bir hayat sürdüğünü, gazel yapraklarını derip kuruyan gülleri serdiğini söyler: “Hazan yaprakları dökülür oldu/ Sonbahar da geldi çiçekler soldu/ Ayrılık çok acı gözlerim doldu/ Gurbet elde sonbaharı yaşarken/ (…) Keyfelliyim düşen yaprağı derdim/ Sararmış güllerim onları serdim/ Heyhat yaş elli beş ben neler gördüm/ Gurbet elde sonbaharı yaşarken

     

    Mahlas kullanma eski Türk şiirinde var olan bir gelenektir. Mahlas, bir bakıma şairin atılan imzası, vurulan mührüdür şiire. Şairler mahlaslarını genellikle son dörtlükte kullanır. Âşık edebiyatında bunun adı “kendini tanıtma, bildirme, arz etme” anlamına gelen “tapşırma”dır. Koşma nazım şeklini benimseyen şairler de son dörtlükte kendilerini tanıtıcı olarak kalıp olarak kullandığı kelimeyi kullanır. Karac’oğlan, Dadaloğlu, Dertli, Sümmanî gibi.

     

    Şair Hüsamettin Tat da şiirlerinde “ehli keyif, keyfine düşkün” anlamına “Keyfelli” kelimesini yukarıya aldığımız dörtlükte görüldüğü gibi mahlas olarak kullanır.

     

    Gurbet Elde Sonbaharı Yaşarken’de yer alan şiirlerde;: belirli gün ve haftalar (8 mart kadınlar günü, anneler günü), şehitlik, gazilik, bayrak, sonbahar, gurbet, köy hasreti, eylül ve sevda, bahar ve sevda, özgürlük, barış, aşk, sosyal hayat, gezi, insan manzaraları, Atatürk, millî meseleler ve değerler, insanlık hâlleri, sitem, anılar, aşksızlık sevdasızlık, mevsimler, insan ve mevsim, maneviyat, karşılıksızlık, sevgili, yâr, vatan, çaresizlik, yalnızlık, sensizlik, vb. temaları öne çıkmaktadır.

    Şair Hüsamettin Tat ile âşinalığımızın evveliyatı, dört beş sene önceden, sosyal medyadan, sanal âlemden yani. Zannederim iki sene önceydi, Kayseri’ye geleceğini haber alınca Kayseri’de buluşarakyüz yüze tanışmış olduk. Geçen sene ben de Denizli’ye taşındım. Gerek Yaz-Ar-Bir etkinliklerinde gerekse kitap fuarlarında daha yakından görüşüp konuşma, tanışma imkânı buldum. Tat, her hafta yazdığı yazılarında da sanat edebiyat dostlarının yayımladıkları kitapları, kültürel faaliyetleri anlatarak sosyal sorumluluğunu yerine getirmektedir.

     

    Güzelliklerin artması için son bir değini: Edebî metinlerde, metin türünün özelliklerine, yazım ve noktalamaya dikkat etmek çok önemlidir. Yazım hatalarını mümkün mertebe sıfıra indirgemek lazım. Çünkü şair, dil işçisidir aynı zamanda, çok dikkatli olmalıdır. Hece ölçüsüyle yazılmış bir iki şiirde hece fazlalıklarının olduğunu gördüm. Bunun yekûn içindeki yeri masa üstüne düşen toz misalidir; şiire toz kondurmamak lazım. Dikkat edilirse yeni baskılarında bunlar olmayacaktır.

     

    Şair Tat’a şiir ve yazı yolculuğunda daha nice yeni ve başarılı eserlere imza atmasını dilerim. Dilerim ki bu, haksızlık ve hukuksuzlukların, adaletsizliklerin son sonbaharı olsun; başka güzler, hazanlar, hüzünler, savrulmalar yaşanmasın!..

     

Kar360.com Kayseri-Trkiye ve Dnya gndemini takip edebileceiniz, nteraktif bir haber sitesidir. Yazlm ve Tasarm hizmeti www.tahamedya.com tarafndan yaplmtr.