|   | 
  • Nurettin Bilgen

    HAKLAR VE GÖREVLER I

    Selamların en güzeliyle…Çok kıymetli dostlarım, 32 gündür sabahları saat 06-07 arasında çok değerli komşularımdan eğitimci ve iş adamı Bahattin Bey ve Almanya’da Audi Otomobil Fabrikasında çalışan Türkiye’de yıllık iznini kullanmakta olan Hüseyin Bey ile Denizli Kent Ormanı’nda yürüyüş yapıyoruz.

    Sabah yürüyüşü ilaçlardan ayrı olarak hem vücut hem de ruh sağlığına faydalı bir aktivite. Sabahın temiz ve serin havasına gönülden muhabbetleri ekleyince o günü komple kazanmış kabul ediyoruz. Evde sokakta ve çarşıda herkese pozitif enerji sunuyoruz. Kendi sosyal çevremiz dışında doğal çevremize de faydalı olmaya çalışıyoruz. Hüseyin Bey’in Almanya’dan getirdiği çöp toplama aparatı ve sportif bastonlarımız ile çevreye atılan poşet, pet, metal ve cam şişeleripoşete koyup çöp konteynırlarına bırakıyoruz. Şöyle diyorum:“Temiz bir doğal çevre ve temiz bir sosyal çevre (temiz toplum) hepimizin hakkı ama temiz bir çevre için hepimizin yerine getirmesi gereken görevlerimiz var. Bu bilinçle görevlerimizi yaparsak doğal ve beşeri çevremiz bize haklarımızı cömertçe verecektir”.

    Geçtiğimiz yıl, Almanya’da Münih’te Audi otomobil fabrikasında yaşanan ilginç bir olayı size komşum Hüseyin Bey’in ağzından anlatayım. Olayın üç kahramanından ikisi Türk, birisi Alman. Alman olan “cavur” lakaplı Şef Berdy, Türk olanlar sendikacı olan “komünist” lakaplı Erdal ve işçi olan Müslüman Hasan. İşçi olan Hasan,cuma günleri Berdy’den cuma namazı için izin ister. Berdy iki haftada bir saat olmak üzerecuma için izin verir. İki hafta sonra Hasan tekrar izin ister ama Berdy o gün çalışanlardan birinin hasta olduğunu bu sebeple o gün izin veremeyeceğini söyler. Fakat Hasan, Berdy’yi dinlemez ve işi bırakıp cuma için hazırlanır. O sırada Berdy şartelleri indirip tüm çalışma sistemini durdurur. Kısım amiri Adolf, Berdy’e “Şalteri niçin indirdin?”diye sorar.

    Berdy, Hasan’ın yerinde olmadığını o yüzden imalata ara verdiğini söyler. Bu duruma isyan eden Hasan,Sendikacı Erdal’ı çağırır. Erdal ve kısım amiri konuşurken Hasan, Amir Adolf’a şunu söyler: “Berdy, bana iki haftada bir cuma saatinde bir saat izin veriyordu bugün de gidecektim izin vermedi, o yüzden işi bırakıp cumaya hazırlanıp gidecektim.” Adolf,“Bana bilgisayardan, izin kullanma sayfalarını açın!” der. Memur açar, geçmiş haftaları kontrol eder. Hasan’ın hiç cuma iznini bulamaz. Bu durumda Amir Adolf,“Hem Berdy hem de Hasan’ın işine son verilmesi gerekir.” der. Bu durumda sendikacı Erdal devreye girer: “Amir Adolf, konu bugünü kapsasın, Hasan işine devam etsin, cumaya gitmesin. Berdyde bundan sonra Hasan’a izin vermesin!” der.

    Kıymetli dostlarım, doğal ve sosyal ortamlarda ortamın şartları, kuralları ve özelliklerine göre görev ve sorumluluklarımızı yerine getirmeliyiz.Aksi takdirde elimizdekinden de oluruz. Hani “Dimyat’a pirince giderken eldeki (evdeki) bulgurdan da oluruz” diye bir söz var ya, o tam da bu durumu anlatır. Önce görevlerini yapanlar için alın teri ve hakları kutsaldır. Hani insan hakları, hani işçi hakları hani kadın hakları sözleri kadar“GÖREVLERİMİZ NELER” bilincinde olmalıyız.
    ***
    Kıymetli dostlarım,geçen hafta İran tarafında Urumiye’den Serow (Esendere) sınır kapısına gelmiştik. Sınır kapısında öyle bir olay başımıza geldi ki onu da sizinle bu hafta paylaşacağımısöylemiştim. Öyle böyle değil bu olay, şöyle ki; İran tarafında aracımızı ucuz mazot ile fulledikten sonra pasaport ve geçiş işlemleri için Gümrük binasına geldik.

    Kemal, Ayşe ve Leyla yürüyerek kendi resmi işlemleri için arabadan indiler ve devam ettiler.Onlarla, Türkiye tarafında beni beklemeleri konusunda anlaştık. Ben de arabanın geçiş işlemleri için memura başvurdum ama memur bana, “Bu araba, bu kapıdan değil, sadece Bazergan yani Gürbulaksınır kapısından çıkabilir!” dedi. O an,“Niye?” diye sordum heyecanla.Memur,“İran’a girişte, evraklara bu şekilde işlenmiş, siz geri dönüp Bazergan’dan çıkacaksınız.” dedi.

    O an başımdan aşağıkaynar sular döküldü âdeta, “Biz böyle bir talepte bulunmadık!” dedim; ama Astara da memur siz Türkiye’ye gidiyoruz deyince en yakın orasını görüp yazmış, siz güneye inmişsiniz yolu uzatmışsınız.” dedi.

    Hemen Türkiye sınırına geldim kapıda Türk askeri nöbetteydi ellimi kapıdan uzatıpTürkiye tarafına Hakkâri’yegeçirdim ona“Gümrük Müdürümüzü çağırabilir misin?” dedim. Gümrük müdürümüz geldi, İran yetkilileri ile görüştü ama “Tüm bilgisayarlara böyle işlenmiş, değiştiremiyoruz.” dediler ve asla izin vermediler. Kemal ve eşi ile eşime tır şoförleri ile haber gönderip tekrar yurtdışına çıkmalarını söyledim. Ben ise ellerim Hakkâri’ye geçse de ayaklarım Hakkâri’ye geçemeden büyük bir üzüntü içinde olduğum yerde bir süre kalakaldım. Türkiye’de ellerimin geçtiği Hakkâri’yi de sayarsak 81 ilimize gittim, gezdim. Ama inşallah bir gün Hakkâri’ye gidip çok değerli öğrencilerimi ziyaret edeceğim.

    Az sonra Kemal, Ayşe ve Leyla yanıma geldiklerinde beni çok üzülmüş ve âdeta yıkılmış olarak buldular.Bana “Üzülme, dünyanın sonu değil ki bu, kuzeyden gidelim, hem sen Ağrı Dağı diyordun, onu da görürüz diye bir süre teselli ettiler.”  Evet gerçekten çok canım yanmıştı.Bu acı ve kötü moralle geri dönüp tekrar yola çıktık, Bazergan (Gürbulak) 350 km. kadar kuzeyde yer alıyordu. Hankervan,Kenbat ve Çelkeran yolundan kuzeye Salmas ve Hoy’a doğru yol almaya başlamıştık ki birden arabamızın fireni boşaldı, meğer o can sıkıntısı ile el firenini indirmemişim ve arabanın balataları ısınmış.

    Bir süre dinlendikten sonra arabayı küçük bir kasabada yol kenarındaki tamirciye gösterdik,arabamız düzeldi,tekrar yolaçıktık. Salmas, Hoy gibi önemli şehirlerin olduğu bu Batı İran’da Türkiye’den devam edegelen yüksek dağlık alanlar yer alıyordu. Öte yandan step bölgelerin yaygın olduğu bu kısımda iklim iyice karasal idi. Doğal tuz yatakları fazla idi. Hoy yakınlarında büyük bir Doğalgaz Termik Santrali bulunuyordu. Akarsu ve derelerin oyduğu vadilerde ise sebze meyve tarımı yapılırken, geniş ve yüksek plato düzlüklerinde ise tahıl tarımı yapılmaktaydı. Şehirlerde evler genellikle prefabrik ve demir iskelet şeklinde çok katlı olarak inşa edilirken, köy ve kasabalarda avlu kısmı duvarlar ile çevrilmiş kerpiç ve taştan yapılmış basit ve tek katlı evler şeklindeydi.

    Derken Bazergan’a gelip orada yemek ve tüm ihtiyaçlarımızı giderdikten sonra Sınır kapısından Ağrı Doğu Beyazıt Gürbulak sınır kapımıza geldik. İran ve Türkiye gümrüğünde işlemlerimizi yaptırıp Türkiye ‘ye giriş yaptığımızda vakit ikindiyi geçmişti. Sınır kapısının 10 kilometre kadar kuzeybatısında yer alan Büyük  (5137 m.) ve Küçük Ağrı (3.896 m) dağları karşıladı bizi. Aman Allah’ım o ne muhteşem ve güzellikti böyle. 2004 yılında bu volkanik dağlarımız ve çevresi Milli Park olarak ilan edilmişti. Güneyinde sınır kapısına 1 km. yakınında Doğu Beyazıt meteor çukuru da yer almaktaydı.

    Sevgili dostlarım, sizleri Allah’a emanet ederken gelecek yazılarımda Türkiye kısmını gezilerimin anlatımını erteleyip sürpriz diyarlara ülkelere götüreceğim inşallah.

    Sizleri Allah’a emanet ediyorum kıymetli dostlarım, hoşça kalın, dostça kalın!

Kar360.com Kayseri-Trkiye ve Dnya gndemini takip edebileceiniz, nteraktif bir haber sitesidir. Yazlm ve Tasarm hizmeti www.tahamedya.com tarafndan yaplmtr.