Teknolojinin her geçen gün daha da ileriye gitmesiyle birlikte hayatımıza müdahalesi daha fazla olmakta, yaşama biçimimizi biçimlendirmemizde irademizin etkisi daha da azalmaktadır. Teknoloji sayesinde yaşam standartlarımız yükselirken değer standartlarımız bir o kadar düşüşe geçmektedir.
Gelişen teknolojiyi hayatımızda daha etkin kullanırken değerlerimizi korumanın bir yolu yok mudur? Bu geriye gidişe, bu çöküşe dur deme noktasında yapılabilecek hiçbir şey yok mu? Yazılı kültürün ve dolayısıyla kitabın birikimi geleceğe taşıması sayesinde gelişen teknoloji vefasızlık gösterip insanımızı kitaptan uzaklaştırarak ayağına kurşun mu sıkmaktadır? İleri teknoloji ile kitap okuma bir arada yürütülemez mi?
Her gün, bir lahza olsun yanımızdan hiç ayırmadığımız, çoğumuzun, yokluğunda âdeta boşluğa düştüğünü hissedecek oranda bağımlı hâle geldiğimiz akıllı telefonlar -bunlara başka bir isim bulmak lazım, çünkü bu aygıt telefon özelliklerini aşan birçok özelliğe sahip- zamanımızı bizden çekip almaktadır.
Alet edevatın hayırlı olarak vasıflandırılması, insan hayatına ne oranda hayırlı bir biçimde katkıda bulunmasıyla alakalı bir durumdur. Evet, her türlü sosyal çevremizin oluşmasına büyük oranda etki eden bu akıllı telefonlarla, her türlü iletişim faaliyetini, haberleşmeyi, bilgi alımı ve gönderimini, ticari faaliyetlerimizi, mesleğimizle olan işlerimizi onlarla gerçekleştiriyoruz. Bu, bize büyük kolaylıklar sağlıyor. Peki, hayatımıza bu kadar girmiş bir teknolojiden vakit bulup kitaba zaman ayırabiliyor muyuz? Kitap demişken kitabın maddi özelliklerinin de bir değişime uğradığını, onun da sadece kâğıttan yapılmış sayfalar topluluğu olmanın ötesinde bir yapıya büründüğünü belirtmeden geçemeyeceğim.
Kitap okumayı nasıl artırabiliriz?
Ülkemizde belirli gün ve haftalar içerisinde ayrı bir yere sahip olan Kütüphaneler Haftası, dikkatleri kitaba ve kütüphanelere çekmek için tahsis edilmiş günlerdir. Bu hafta içerisinde yapılan türlü çalışmalarla insanımızın, özellikle de gençliğimizin kitaba ve kütüphaneye ilgisi artırılmaya, kitaba uyarılmaya çalışılır. Toplu okuma faaliyetleri, meydanlarda bir süreliğine kitap okuma, okul bahçelerinde öğrencilerin “adım ve figürlerle ortaya konan anlatımların bütünü” olarak koreografi ile “OKU” yazılması, bir stadyum dolusu insana kitap dağıtarak bir süreliğine kitap okuma etkinliği; metro, tramvay, otobüs, vapur gibi toplum taşıma araçlarında grup olarak okuma etkinliği gibi vb. çalışmalar dikkatlerin okumaya ve kitaba çekilmesinde işe yarayabilir ancak kitap okumayı artıramaz. Kitap okumayı artırmak için başka başka çalışmaların yapılması gerekir. Prof. Dr. John Dewey’in 1926 yılında Maarif Vekaletine verdiği raporda söyledikleri unutulmamalıdır: “Her mektep faal bir kütüphane merkezi olmalı, her binanın inşasından evvel plan yapılırken kütüphane salonu düşünülmelidir.”
Bundan 13 yıl önce Millî Eğitim Bakanlığı tarafından hem ilköğretim hem ortaöğretime yönelik olmak üzere 100 Temel Eser adıyla iki farklı kitap listesi hazırlandı. Bu tür listeler de elbette tek başına okumayı artırmaz ama okumayı tetikler. Peki bu nasıl olacak? Bakanlığın onayı ile okunması teşvik edilen bu eserleri öğretmenler öğrencilerine rahatlıkla tavsiye ederler. Eğitimci resmiyet açısından kendini “güven”de hissettiğinden daha çok kitap okuma faaliyetine yoğunlaşır, öğrencilerini teşvik eder.
Eğitimi, öğretimi, öğrenmeyi, okumayı dert edinen, dikkatleri kitaba ve okumaya çekmek isteyen eğitimciler, bu listelerden hareketle yarışmalar etkinlikler düzenleyerek öğrencilerin, öğretmenlerin ve idarecilerin kitaplarla buluşmasının yollarını ararlar. Kitap okuma ve kültürlenme oranı ancak bu tür çalışmalarla daha da artırılabilir. Bunlar yeterli mi elbette değil; çünkü bu tür çalışmalar bir bakıma pilot uygulamalardır. Yeterli olması için bunun illere, okullara, sınıflara, aileye en son da bireye indirgenmesi gerekmektedir.
Okumanın bireye indirgenmesi, bireyin onu bir mesele hâline getirmesi, okuma açlığı içerisinde olması, kendini okumaya bırakması gerekmektedir. Okuma o zaman yaygın bir hâl alır. Hiçbir insana su iç, yemek ye diye bir zorlamada bulunulmaz. O, fıtratının bir gereği, ihtiyacı olarak nefes almaya, su içmeye, yemek yemeye çalışır çabalar. Kitap okuma da böyle bir ihtiyaç seviyesine yükselmelidir ki birey o açlığını giderebilsin.
Ayrıca bu alanda farklı yazılımlar hazırlanmalı. Fertlerin kullanımlarına ücretsiz sunulmalıdır. Bu tür yazılımları hazırlayanlar, bir protokol dahilinde devlet teşvik edilmeli ve bunlar denetlenmelidir.
Kitap okuyalım ama nerede ve nasıl?
Kitap adını verdiğimiz nesnenin özelliklerinin geçmişe göre bazı değişikliklere uğradığını yukarıda belirtmiştik. Günümüzde maddi olan her şeyin bir gerçeği bir de sanalı yani elektronik ortamda olanı söz konusudur. Sosyal çevremiz bile öyle değil mi? Okul, iş yeri, çalıştığımız kurumlar, mahallemiz, kaldığımız apartmanlar, komşularımız gerçek sosyal çevremizi oluşturur. Bir de “sosyal medya” alanındaki çevremiz vardır ki bu da sanal sosyal çevremizdir. Günümüzde neredeyse sanal sosyal çevremiz gerçeğinden daha da önemli hâle gelmiş vaziyettedir. Her neyse, bu ayrı bir konu. Konumuz kitap ve onu okuma ve okumayı sevdirme ve artırma. Kitabın da kâğıttan sayfaların bir araya getirilmesiyle oluşan biçimi ve web sitelerinde mobi, pdf, ebu vs. farklı biçimlerde (format) elektronik ortamda olanları vardır. Bunlar, elbette gerçek kitabın yerine geçemez; en azından, bizim gibi kâğıttan mamul kitaplara alışanlar için bu böyledir.
Akıllı telefon ve tabletlerle hayatımıza teknolojinin hakimiyet kurduğunu belirtmiştik. İşte tam da burada, kitap okumayı artırmak için hepimize bir fırsat doğuyor. Kitapların elektronik biçimlerini satın alarak tabletlerden, akıllı telefonlardan, “kindle”lardan, elektronik okuyuculardan yararlanarak okumak bize ciddi anlamda zaman kazandırır. Hem de bilgi birikimimizi ve kültürümüzü artırır. Bu sayede, kitap okuma fırsatını yakalamak için daha çok imkana sahip oluruz. Çünkü, normal bir kitap hacmindeki bir elektronik kitap okuma aparatı olan “kindle”a binlerce kitabı sığdırmak mümkün. Taşıma kolaylığını da hesaba katınca kitap okumama konusunda bahanelerimiz bir kalem daha azalmış demektir. Bilgisayarlarda da bu formattaki eserlerin okunması söz konusu olur.
Kütüphanelerde fiziki kitap değişimleri yapıldığı gibi elektronik kitap değişimleri de yapılmalıdır. Bunun için öncelikle elektronik kütüphaneler oluşturulmalıdır. Bu husus maliye, kültür, millî eğitim ve teknoloji bakanlıklarıyla ortak bir protokol dahilinde faaliyete geçirilmelidir. Millî Eğitim Bakanlığı’nın zenginleştirilmiş kütüphaneler projesi bu açıdan önem taşıyor.
Kütüphanelerde fiziki kitap okuma masaları nasıl varsa, yukarıda bahsi geçen aparatlarla oluşturulmuş elektronik kitap okuma masaları da oluşturulmalıdır. Bunlar, belediyelerin, kültür bakanlığına bağlı kütüphanelerde olduğu gibi okul kütüphanelerinde de hazırlanmalıdır.
Kapanmayan kütüphaneler
Kültür Bakanlığının ve bazı üniversitelerin başlattığı güzel uygulamalar var: 24 saat sürekli açık olan kütüphaneler. Şehrimizde, Büyükşehir Belediyesince açılan kütüphane hizmetleri de takdire şayan. Üyelik sistemi ile çalışan bu kütüphaneleri öğrencilerin çoğu etüt salonu gibi ders çalışma maksatlı kullansalar da sosyal hizmet açısından çok önemli yatırım ve imkân.
Hem bir ihtiyaç hem bir zevk meselesi olan kitap okuma çiçeği her fertte açıncaya kadar yeni yeni metotlarla yaygınlaşması sağlanmalıdır. Suyu birileri dediği, yemeği başkaları yiyin dediği için değil, ihtiyacımız olduğu için içer ve yeriz. Kitap okuma meselesi de her fert için bir ihtiyaç hâline geldiği zaman bu problemi çözmüş olacağız. Bir şeyi bütün bütün elde edemiyorsak, o yöndeki çabalarımız bize, ailemize, toplumumuza başarı olarak geri dönecektir.
Unutmayalım!
Kitaplar yıldızlara benzer; yıldızlar nasıl hem bir dünya hem bir ışık saçan ve aydınlatandır. Kitaplar da cehalet karanlığında göklerde parlayan yıldızdır ki onlar aynı zamanda farklı dünyalardan bize haberler getirir ve bizi o dünyalara götürür. Hangi şartlarda olursa olsun, çağın kitap kurtlarından olalım. Çünkü, " İnsan, okur!"