Ben çocukta gözlemlenen problemin sebeplerine dair açıklamalar yapmaya çalışırken,
“Çocuklara eşit davranılmamasından, ilgi ve sevgi bakımından bir birlerine oranla daha az ilgi ve sevgi görmüş olabileceğini” ifade etmiştim ki velimiz, “Hocam üç tane çocuğum var nasıl yetişeyim. O büyük, bir şey olmaz düşüncesiyle, ister istemez göz ardı ediyorum, aynı ilgi ve sevgiyi gösteremiyorum. Birisi ile ilgilenirken diğer ikisi mağdur oluyor” diyerek serzenişte bulundu.
-O küçük ve ya büyük diye tolerans tanıyarak
-Oğlum veya kızım diyerek cinsiyet bakımından ayırarak( ki toplum olarak erkek çocuklarına karşı daha iltimaslı bir yapımız var)
- Bir tane deyip diğerlerine karşı üstün tutarak
-Başarılı veya başarısız diye sınıflandırarak çocuklarımız arasındaki dengeyi birilerinin lehine kaçırabilmekteyiz. Bu davranışlarımız bize bir takım davranış problemleri olarak geri dönmektedir. İşte o zaman ne yapacağımızı bilememekte ve çözümler üretmekte zorlanmaktayız.
Kutlu doğum ayı münasebetiyle Peygamberimizin çocuklara karşı şefkat ve merhametini okuyordum. 14 asır evvelinden sergilenen bir davranış modeli bize problemin çözüm noktasını gösteriverdi. Hem de temelinden.
Enes bin Mâlik’in rivayet ettiği bir hadisi şerifte; Peygamberimiz (sav) ashabıyla otururken yanında oturan bir kişinin, erkek çocuğu yanına gelir. Adam erkek çocuğunu dizlerine oturtur ve sever. Aynı adamın, bir müddet sonra kız çocuğu da yanına gelir. Onu ise yanına oturtur. Bir çoğumuzun fark etmeyeceği, hatta önemsemeyeceği ince ayrıntıyı fark eden Peygamber Efendimiz (sav) adama sorar: "Niçin ikisini bir tutmadın?"
Aslında bütün mesele burada.
Kaç tane olursa olsun hepsini bir tutabilmektedir marifet. Çocukların çokluğuyla veya onlara sağladığı maddi imkanlarla övünmekte değil. Ayrım gözetmeden, her çocuğa sen “Büyüksün” veya “Sen küçüksün” demeden, başka bir ifadeyle erkek veya kız ayrımı yapmadan gereken ilgiyi gösterebilmektedir hüner.
Akıllı telefonunun kapak resmine büyük oğlunun resmini koyan bir anneye neden böyle yaptığını sorduğumda “O başka hocam, o çok başarılı” diye cevap vermişti. Küçük çocuğun bunu gördüğünde, onun ne duygular yaşayacağını hiç düşündünüz mü sorusu ise cevapsız kalmıştı.
“Hocam kız çok başarılı ama bu oğlan biraz …….. sanki” diyerek çocuklarımıza inanma noktasında bile eşit davranamıyorsak problemin büyük kısmı bizde demektir.
Birisiyle ilgilenirken diğerine uzaktan “Özlemle” bakma fırsatı tanımadan, acaba “Annem babam beni sevmiyor mu ?” sorusunu aklına getirmeden davranmalıyız. Öyle davranmalı ki anne baba çocuklarına, her çocuk “Annem babam en çok beni seviyor” diyebilmeli. Aynı zamanda da öyle bir birliktelik sağlamalı ki anne babalar, çocuklar “Hepimizi aynı derecede seviyorlar, birimizi diğerimize tercih etmiyorlar” diyebilmelidir.
Annemin ifadesiyle “Beş parmağım var, hangisini kessen acımaz” mantığını teorik olarak değil pratik eşit sevgi ve ilgi olarak göstermeliyiz çocuklarımıza.
Ne olacak ki hocam? Büyüyüp gidiyorlar işte, diyenler olabilir.
Hangi şartta olursa olsun çocuklarımıza aynı ilgi ve şefkati göstermediğimiz takdirde mutlaka bir problemle karşılaşırız.
Bu bazen kardeş kıskançlığı olarak kendini gösterir. O küçük yavruların birbirlerine karşı sevgisiz büyümelerine, birbirlerini abi abla kardeş olarak değil, anne babayı paylaşamayan birer rakip olarak görmelerine sebep olur. Bazen içe kapanıklık olarak vücut bulur. Kendini ifade edemeyen, toplumda yalnızları oynayan, mutsuz bireyler olarak büyürler. Bazen de anne babaya karşı kin, nefret ve intikam duygularıyla doldururlar gönül dünyalarını.
Bizler de ektiğimizi biçerken “Ben nerde yanlış yaptım” türkülerini söyler dururuz.
Bahçemizdeki bir fidanı veya balkonumuzdaki bir çiçeği susuz ve sevgisiz bırakmak hakkımız olmadığı gibi çocuklarımızı da sevgisiz ve ilgisiz bırakmak, onları birbirinden ayrı tutmak hakkımız değildir. Kimin için varız, kimim için çalışıyoruz, kazandığımız paralar, evler, arabalar kimin için?
Tabi ki “Çocuklarımız için” dediğinizi duyar gibiyim. O halde neden onları ihmal ediyoruz? Onlar sağlıklı olmadıktan sonra ne ehemmiyeti var biriktirilenlerin?
14 asır öncesinden gelen kutlu mesaja kulak vererek yaşamalı ve yaşatmalıyız. Kutlu nebi çocuklar arasında sevgide eşit davranılmasını istediği gibi, bağış, hediye, ikram ve hibe konularında da eşit davranılmasını isterdi.
Vesselam.