|   | 
  • Cevahir Kadri

    Kiminin Hayali Kiminin Gerçeği

    İnsana, Yüce Yaratıcı tarafından nimetlerin en büyüğü olarak beyin, akıl, düşünme ve idrak etme nimetleri verilmiş. Kainattaki diğer sistemlerdeki mizan intizam gibi bunlar da bir bütünün parçaları olarak birbirleriyle uyumlu bir şekilde verilmiş. Ne mutlu o insana ki bu nimetlerin şükrünü “istendik” yönde kullanmak suretiyle eda edebilmektedir.

     

    Dünya, anlayış ve algılarımıza göre şekilleniyor. Eşya, ona atfettiğimiz değerlere göre kıymetleniyor veyahut ayaklar altında varlığı bile fark edilmeden toz toprak arasında varlığını sürdürüp gidiyor, ömrünü tamamlıyor. 

     

    İnsanlığın toplumda hâkim olmasını isteyen insanın önce insanlığını, değerini yani kendisini tanıması, bilmesi ve keşfetmesi gerekiyor. Kendisini tanımayan insan “Küçük dağları ben yarattım.” havasıyla her şeyi kendinden biliyor, her daim “Ben ettim, ben tuttum, ben kazandım. Ben başardım!..” uzayıp giden bir benlik türküsü söylüyor!.. 

     

    Her şeyde olduğu gibi kendine güvende, özgüvende kişi orta yolu takip etmeli. Azı karar, çoğu zarar düsturu ile hareket etmeli. Aksi takdirde bir bardak suyu uçsuz bucaksız ummanlar gibi bir hacimde gören küçük sinekler durumuna düşer. Nefsi, benliği, enaniyeti kabardıkça kabarır, çevresinde kopan alkış tufanları ile gitgide firavunlaşır, toplumun en birinci meselesi hâline gelir. Bakınız Mevlâna ne diyor bu konuda, bir kulak verelim ona: "Nefis çok övülmesi yüzünden Firavunlaştı. Alçakgönüllü, hor, hakîr ol; ululuk taslama! Elinden geldikçe kul ol, sultan sultan olma! Top gibi zahmet çekici ol, çevgan olma! Yoksa senin bu letafetin, bu güzelliğin kalmayınca o, seninle düşüp kalkanlar, senden usanırlar."

     

    İnsan, değerlere değer verdiği ölçüde insandır, yoksa herhangi bir canlıdan öte bir şey değildir. Allah, insanı mahlukatın en şereflisi olarak yaratmış. O, bu şerefli olma hâlini, başta kendisi olmak üzere bütün varlıklara değer verdiği, onların hak ve hukukuna sahip çıktığı, ama gasp etmediği, değerlere değer verdiği ve katma değer bir niteliğe sahip olduğu ölçüde korumuş olur. 

     

    Başka bir canlının hayatını sürdürmesine mâni olan, insanın hemcinsine yani insana saygısını kaybetmiş, benliğinin alkışlarında yozlaşarak çürümüş birinin kıymeti nedir ki? Hayatını güzelce devam ettirebilmesi için verilen güç ve takati; kendisini, Rabbini ve bütün kâinatı tanıyıp idrak edebilmesi için verilen beyin, akıl ve irade nimetini başkasının emeğini gasp etmede kullanarak devasa dağlar cesametinde dünyalıklar edinmesi ve bunu başkasının hakkına girerek yapmış olması, insanın kendisini aşağılardan aşağılara atması demek değil de nedir?

     

    İster kamuda ister özel sektörde olsun, çalışmanın, emeğin karşılığı olarak alınan ve adına maaş denilen şey hayatı en güzel şekilde devam ettirmeye vesileden başka nedir ki! Hâl böyle iken yasalar, mevzuat hükümleri bu yönde olsa bile; asgari ücretlinin hayatını devam ettiremediği, türlü buhranlara sürüklendiği ve en sonunda en büyük emanet olan can emanetini de taşıyamayarak intihara kalkıştığı bir ortamda iki, üç değil, dört beş değil beş on yerden ballı maaş alanların varlığı gazetelere, sosyal medyaya yansıyor. Bu gerçek, sosyal adaleti sağlama iddiasında olan bir iktidarın en güçlü olduğu dönemde yaşanıyor ve iktidar da bu tür iddiaların gereğini yapmıyor. Belki de geçici bir fayda da buluyor bunda. Geçmiş dönem iktidarlarından belki de bu şekilde hesaplaşmış oluyor, belki de!.. Bu, biraz da “azıcık da biz ölelim.” esprisi içerisinde hareket etmekten başka nedir ki? Birileri yaşıyor birileri ölüyorsa orada adalet yoktur.

     

    Toplumun her alanında ve her kademesinde adalet yoksa güven de yoktur. Güvenin olmadığı yerde hiçbir güzellik yoktur. Orada barış yoktur, barış yoksa ekonomik ve sosyal kalkınma da yoktur. Yatırımcı güven duymadığı, güven duyulmayan bir yerde maddi ve manevi varlığını ortaya koyarak neden çarçur etsin ki?

     

    Yılların emeği, alın teri ve göz nuru ile büyüttüğü, topluma bir katma değer üreten markalar oluşturduğu bir yapıya bir sabah çöküldüğünü görme durumuyla karşı karşıya kalma ihtimalinin olduğu bir ortamda hangi güvenden bahsedebilir ki? Sizin damla damla biriktirip büyüttüğünüz şirketler türlü hile ve aldatmacalarla, hukuk oyunları ile elinizden alınıp hortum hortum birilerine peşkeş çekilerek onların göbeklerini yağlamada kullanılacaksa hangi güvenden bahsedilebilir ki?

     

    İster insani değerler ister dini değerler olsun, hayatını değerlerle şekillendirmemiş -toplumsal statüsü ne olursa olsun- kişilerin toplumun faydasına zerre kadar katkıları olamaz, yoktur da!.. Onların topluma katkısı olanları bir bir ortadan kaldırarak toplum için var olan katma değerleri kendilerine yönlendirmekten, çevirmekten başka bir iş tutmaları söz konusu değildir. Yetkilerini bildiği hâlde sorumluluklarını bilmeyenlerin insafına kalındığı bir dönemde böyle kişilerin el üstünde tutuluyor olması aslında toplum için başlı başına bir beladır. 

     

    Kimisi yıllar yıllı büyük emekler sarf ederek hayal ettiği dünyasını inşa etmeye, kurmaya çalışır; kimisi de hazır güç ve yetki bizdeyken tasımızı, heybemizi doldurmaya bakalım düşüncesiyle başkasının da hakkını yiye yiye, yenen haklarla örülmüş bir dünya inşa eder. Bir de bunun adına medeniyet der, yeni bir medeniyet inşa ediyorum der. Hayır, hayır; başkalarının emeği ve gözyaşları üzerine hiçbir medeniyet inşa edilemez. İnsanın temel hak ve özgürlüklerini sağlamayan, hak ve hukukunu korumayan, adı ne olursa olsun hiçbir sistem uzun ömürlü olamaz, hele bunun adı medeniyet hiç mi hiç olamaz.

     

    Gelir dağılımında, temel hak ve özgürlükleri kullanmada, kamunun imkanlarının paylaşımında bir adalet yoksa, birileri, başkasının bir ömür çalışıp da biriktiremediğini üç beş ayda elde ediyorsa orada hakkaniyet, adalet, eşitlik, güven vb. hiçbir şey yoktur. Devasa işler yapılsa bile insanlar arasında eşitlik yok ve eşitler kendi arasında daha eşit oluyorsa insanlık kategorisinde sınıfta kalınmış demektir. Orada ne gelişme ne de ilerleme söz konusudur.

     

    İşin özü, sözün kısası, problemlerin çözümü ahlakın, adaletin, hak ve hukukun toplumun her kesimine eşit bir şekilde hâkim kılınması ile mümkündür. Yoksa birileri daima hayaller yaşamaya devam eder, diğerleri nimetler denizinde yüzerek gününü gün etmeye devem eder. Herkese aynı doğan güneş, birileri için gam keder birileri için ayş u işret olur. Vesselam!..

Kar360.com Kayseri-Trkiye ve Dnya gndemini takip edebileceiniz, nteraktif bir haber sitesidir. Yazlm ve Tasarm hizmeti www.tahamedya.com tarafndan yaplmtr.