Dolar kuru, 7 TL olan psikolojik sınırı geçmesi ile dikkatleri üzerine çekti. Acaba ciddi bir kur patlaması mı olacak düşüncesi hakim oldu.
Merkez Bankasının rezervlerinin azalması, piyasadaki beklenti, ekonomik verilerdeki olumsuz raporlar bu gidişatın devam edeceği yönündeydi. Aşırı yükseliş ve ani yükselişlerin ardından her zaman ya bir düzeltme ya da bir tepki yükselişi gelir. Buradaki bir “düzeltme”miydi, bir “keriz silkeleme hareketi mi?” onu zaman gösterecek.
Ekonomi hakkında konuşmak yazmak her ne kadar rahatsız edici olsa da bazı şeyleri mutlaka söylemekte fayda var.
Her şey kontrol altında!!!
Bayram günü açıklanan bir kambiyo vergisi oldu. Piyasaların açıldığı günden itibaren, Döviz, altın alım ve satım işlemlerinde %1’lik bir vergi ödenecek. Aldığımız her üründen devlette payını alacak. Bu eylem piyasalarda dövize olan talebi ve günlük işlemlerle yapılan spekülatif hareketlerin önüne geçmekti, geçildi mi? Evet.
İkinci yapılan hamle; Kamu bankaları, Cumhuriyet tarihinin en büyük kredi 4 paketİ açıklandı. Ekonomik olarak ellerinden gelen her ne geliyorsa esirgemeden sunuluyor. Amaç durma noktasına gelen ekonomiyi canlandırmak. Hem de bir an önce…
İthalat düşüyor, İhracat düşüyor. Dış kaynak girişi durdu. Turizm bitti. Pandemi etkisi ile piyasalar eridi, esnaf tükenme noktasına geldi. Yaz sezonunda her ne pahasına olursa olsun ekonomi hareketlenmeli. Bunun için açıklanan kredi paketleri ile inşaat, otomotiv ve turizm sektörlerinin kayıpları giderilmeye çalışılıyor. Dışarıdan turist gelme olasılığı az olması muhtemelken iç turizmi canlandırma amacıyla kredi muslukları açılıyor.
Kamu bankaları zararına kredi vererek, büyük bir riskin altına giriyorlar. Vatandaş salgın sürecinde, işinden ve gelirinden oldu. Buna bağlı olarak temel harcamaları dışındaki tüm harcamaları kıstı. Vatandaş güven kaybına uğradığında gelirini kaybettiğinde krediye ne için başvuracak. Batırmak için mi? Yatırım için mi Keyfi harcamalar için mi? Bu krediler sadece ödenemeyecek batık kredileri artırır. Bankaların zararlarını artırır. O sebeple ekonomi yönetimi, İstihdam ve gelir getirici hamleler yapmadıkça, bu krediler geri dönmez.
Vatandaşın cebinde, harcamak için para yok. Kredi ile olmayan parayı harcamalarını istemek, borçlandırmaktan başka bir şey değil. Borçlanarak, borçlandırarak bir yere varılamaz. Yapılacak şey, güven verici politikalar oluşturmaktır.
Hal böyleyken, Türkiye tam bir kredi patlaması yaşıyor. Kamu bankalarının açıkladığı son paket öncesinde, kredi artışı %70'in üzerinde rekor düzeyde ulaştı. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody's: Türkiye’nin en az yüzde 5 küçüleceğini, sorunlu kredilerin artacağını söyledi. Bu kriz sürecinde en çok KOBİ’ler ve turizm sektörü etkilenecek.
Para arzı artıyor, Yabancı piyasadan çıkıyor!
Ekonomi de kontrolünün elde olduğunu sıkıntı yaşanmadığını göstermek için, döviz baskılanmaya devam ediliyor. Merkez Bankası geçen haftadan beri, piyasaya 200 milyar liraya yakın para fonladı. Swap hamleleri her zaman tercihler arasında. Para basıldığını zaten biliyoruz. Bu kadar likid paranın ekonomiye ne getireceğini ne götüreceğini umarım hesaplamışlardır. Çünkü enflasyonun önüne geçmeye yetmeyeceğini düşünmekteyim. Doların düşüyor olması sadece, algıları yönlendirir. Gerçek ekonomide, dolar başka fiyatlanıyor. Maliyetler artıyor, büyük gider kalemi oluşturuyor.
Yabancılar, 5 ayda 4 Milyar Dolara yakın hisse senedi sattı, 6 Milyar Dolardan fazlada Devlet İç Borçlanma Senedi sattı. Giden para, 10 Milyar Dolar. Ekonomiye can verecek para, gözlerimizin önünden geçip gitti. Kaçtı, hatta kaçırıldı.
Şimdi nereye gidişatımız? Dışarıya kaçırdığımız parayı içerden, vatandaşın cebinden vergi ve kredi olarak almak istiyorlar. Doları baskılayarak, kriz algısını düşürmeye, normalleşmeyi yavaşta olsa kabullendirmeye çalışıyorlar. Dış piyasalarda Türk Lirası ile işlem yaptırmayarak, kontrol ettiklerine inanıyorlar. Türk Lirası ile kimse döviz mevduatı almazsa, parite hareketlerinde spekülatif hareketler olmaz, düşüncesi ile hareket edildi. Ama maalesef, Dış piyasada, Türk Lirasının itibarı ve tercih edilebilirliği bittirildi.
Görünen O ki, Dolarda, mevcut bu düşüş devam edecek.
6.50 TL, bize gösterilecek destek noktalarından sadece bir tanesi. Devamı gelirse, ki gelme ihtimali artık kuvvetlendi. Bu düşüşü, bir keriz silkeleme ya da bir düzeltme hareketi değil, aşağı yönlü bir trend hareketi olarak düşünmemiz gerekecek. Kontrol altındaki kur hareketi ile yaz döneminde durağan ekonomiyi kısmi, göreceli teşviklerle canlandırmaya çalışacaklar. Vatandaşın az bir birikimi varsa da dövizi değil, Ev, otomobil ve tatil için harcatıp, tüketim ile gemiyi yüzdürmeye çalışacaklar.
Vatandaşa, dövizi bir yatırım aracı olarak kullandırmayacak ve bıktıracaklar. Dövizdeki düşüşün de, devam ettirilmesi halinde vatandaşın tercihini değiştirmek için gözler boyanacak. Ama bu süreç, yazı çıkarabilir de, sonbaharı çıkarır mı? Onu da hep beraber göreceğiz.