Saadet Partisi Kayseri Eski İl Başkanı ve Saadet Partisi Kayseri 1. Sıra Milletvekili Adayı Mahmut Arıkan ile samimi bir röportaj gerçekleştirdik. Gündeme dair konuları içtenlikle cevaplayan Arıkan'ın bu önemli röportajı sizlerle.
Öncelikle adaylığınız hayırlı olsun. Kamuoyunda sürpriz olarak karşılanan adaylık sürecinizle ilgili neler söyleyeceksiniz?
Bizim Milli Görüş Partilerindeki geleneğimizde vazife istenmez verilir. Gerek genel merkezimiz olsun gerek Kayseri teşkilatımız olsun teknik direktör olarak kenarda beklediğin yeter bu seçimde sahalara çıkıp kendini göster dediler. Genel merkezimiz böyle bir karar almışsa bizim itiraz etme gibi bir durumumuz söz konusu olamaz. Bu noktada bir sürpriz olarak değil teşkilat kararı olarak değerlendirebiliriz.
Yavaş yavaş sizi sahada görmeye başladık. Çalışmalarınız nasıl gidiyor?
18 Eylül adaylıkların açıklandığı gündü. O tarihten bu tarafa araya bir bayram girdi. Bayramın akabindeki Pazartesi?den itibaren sahaya çıktık. Bizim diğer partilere göre bir rahatlığımız var çalışmalarda. Rahmetli Erbakan Hocamızın bize öğrettiği prensiplerden biri, seçim biter birkaç günlük dinlenmenin ardından bir sonraki seçim için hazırlıklara ve çalışmalara başlanır. Bizi böyle bir eğitimden geçirmişti. 7 Haziran seçimlerinin ardından 8 Haziran akşamı toplantımızı yaptık. Orada dedik ki bundan sonra hedefimiz 2019 seçimlerine hazırlık. Onun planlamasını yapmaya başlamıştık. Seçim 2019 olmadı da, 1 Kasım oldu. Bizim il, ilçe, mahalle ve köy teşkilatlarımız seçime hazır. Diğer siyasi partilere bakıyorsunuz üç ayda bir seçimi teşkilat nasıl kaldıracak diye ifadelerde bulunuyorlar. Bizim böyle bir problemimiz yok. Bizde ki olaya bakış açısı siyasi ranttan ziyade Allah rızası olduğu için rahat bir şekilde çalışmalar devam ediyor.
Kayseri?de ki aday tanıtım toplantınız ne zaman olacak? Bu toplantıda Mustafa Kamalak?ı Kayseri?de görebilecek miyiz?
4 Ekim Pazar günü Ankara Arena Spor Salonu?nda 550 milletvekili adayımızın aday tanıtım toplantısını muhteşem bir şekilde gerçekleştirdik. 7 Ekim Çarşamba günüde Kadir Has Kongre ve Kültür Merkezi?nde Kayseri?de ki 9 adayımızın tanıtımını Genel Başkanımız Sayın Mustafa Kamalak Bey?in katılımıyla gerçekleştireceğiz. 7 Ekim?den sonra vitesi büyütüp 30 Ekim akşamına kadar gecemizi gündüzümüze katıp elimizden gelen gayreti göstereceğiz. Rabbimde neyi takdir ederse onu saygıyla karşılayacağız.
Medyada diğer partilere nazaran çok ön planda olan bir parti değilsiniz. Bu açığı kapatmak adına nasıl bir yol izleyeceksiniz?
Ben buradan sizin kuruma bir kez daha teşekkür etmek istiyorum. Sizin gibi Saadet Partisi?nin görüşlerine yer veren çok fazla medya kuruluşu maalesef yok. Bir televizyon programına çıkıyorsunuz program öncesinde sunucu arkadaş geliyor şu konulara girmeyeceksin, şu isimlere bir şey söylemeyeceksin diye ifadeler kullanıyor. Bizim gece gündüz çalışmaktan başka şansımız yok. Bizim medya desteğimiz yok, bizim belediye desteğimiz yok, şatafatlı araçlarımız yok, seçim irtibat bürosu adı altında çok lüks mekânlarımız yok. Bizim gücümüz insan gücü. Teşkilatımızın gücüyle ne yapabilirsek onu yapma gayretindeyiz.
Bu seçimlerde hiçbir partiye hazine yardımı yapılmayacak. Bu sizin için bir avantaj mı?
Buna en çok sevinen parti biziz. Çünkü Saadet Partisi son 10 yıldır hazineden 1 kuruş yardım almıyor. Tamamen teşkilat mensuplarının katkılarıyla yapılan gayretler söz konusu. Ama bazı partiler tamamıyla devlet bütçesini kullanarak seçim çalışmasını yapıyor. Bu seçim biraz daha adil olacak.
Herhangi bir siyasi partinin devlet bütçesini kullanmayacağına inanıyor musunuz?
Biz Müslümanların sözüne inanmak durumundayız. Başbakan hazine yardımının olmayacağını açıkladı. Ancak kamuoyundaki kanaat farklı. Bu belki hazineden seçim yardımı adı altında değil de başka kaynaklar altında özellikle iktidar partisinin kullanımına açılabilir. Bizim bakış açımız şu, herkes kendi hesabını verecek. Biz bütün çalışmalarımızı ahirette vereceğimiz hesaba endeksleyerek yapmak durumundayız. A hazinesinden para almayacağım deyip de, B hazinesinden para alırsanız Allah bunun hesabını soracaktır.
Saadet Partisi?ni diğer partilerden ayıran özellikleri nelerdir?
Erbakan Hocamızın dillere pelesenk olan bir cümlesi var. 'Türkiye?de her ne kadar altmış küsur parti olsa da seçimlere iki parti girer. Saadet Partisi ve diğerleri.' Milli Görüş Partileri geçmişte 3 dönem koalisyon ortağı oldu. Biz 1974 de Cumhuriyet Halk Partisi ile koalisyon ortaklığımızda Karlofça?dan bu tarafa Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile ilk toprak kazanımını gerçekleştirdik. 1977 de koalisyon ortağı olduğumuzda ağır sanayi hamlesini gerçekleştirdik. Bunların bir örneği de Kayseri?de bulunan TAKSAN?dır. Fabrika yapan fabrika tabiri kullanılır TAKSAN için. Ama şuan ki mevcut iktidar çok komik bir bedelle burayı sattı ve şuan TAKSAN bir virane şeklinde hizmet edemez hale geldi. Bugün iktidar partisinin övündüğü imam hatip liselerini biz o gün zor şartlarda Cumhuriyet Halk Partisi ile 350 tane açtık. Üçüncü koalisyon dönemimiz yani Refah-Yol hükümeti döneminde Türkiye Cumhuriyeti?nde ilk defa denk bütçe gerçekleşti. 60 küsur hükümet kuruldu 54. Refah-Yol Hükümeti hala Türkiye?nin en başarılı hükümeti. Bunun dışında D-8 gibi bir dünya projesi hayata geçirildi. D-8, sekiz tane gelişmiş ve gelişmekte olan İslam Ülkeleri?nin bir araya gelip, Birleşmiş Milletler?in, NATO?nun, G-8?in karşısına bir güç olarak konuldu. Cengiz Çandar bir hatırasında şunu anlatıyor: 'Erbakan Hoca ile beraber D-8 çalışmaları için uçakta gidiyoruz. Yapılacak işleri anlattı. Ben giderken dedim ki hoca hayal âleminde geziyor. Gelirken hocaya bir itirafta bulundum. Hocam giderken ben hayal âleminde gezdiğini düşündüm ama siz bunların hepsinin alt yapısını kurmuşsunuz.' O gezi neticesinde D-8 de kuruldu. Sanayi hamlemiz olsun, ekonomimiz olsun, dış politikamız olsun bizi diğer partilerden ayıran özelliklerimiz. Önce ahlak ve maneviyat bizim olmazsa olmazımız. Öncelikle ahlaken ve manen kalkınmış bir ülke oluşturmak bizim temel prensibimiz. Buda diğer partilerle aramızdaki en büyük farkımız.
Türkiye?yi yok etmek için 4 maddelik bir plan var?
Türkiye?yi yumuşatıp yok etmek için Lozan?dan bu yana uygulanan bir plan var. Maalesef son dönemlerde de bu plan çok güzel işliyor. Bununla alakalı Lozan?da Türkiye Cumhuriyeti ile işgalci güçler masaya oturduğunda Türkiye?yi temsilen Hayim Nahum denen bir Yahudi var. Bu Yahudi bir ajan olarak Türkiye Cumhuriyeti?ne danışman yapılıyor. Lozan Antlaşması imzalandıktan sonra Nahum İngiltere?ye gidiyor. İngiltere Başbakanı Churchill biz seni oraya Türkiye Cumhuriyeti?ni ortadan kaldırmak için görevlendirdik. Sen tam tersi Türkiye?ye zaman kazandırdın deyince, Nahum şöyle cevap veriyor. Şuan Türkiye?yi ortadan kaldırmaya sadece ara verdik. Şunu öğrenmemiz lazım biz Türkiye Cumhuriyeti?nin elinden Kur'an-ı almadığımız müddetçe Türkiye?yi parçalamamız mümkün değil. Bunu içinde bir plan yürürlüğe koyuyorlar. 4 maddelik bir plan oluşturuyorlar. 1.?si Türkiye?yi borçlandıracaksın, 2.?si işsiz bırakacaksın, 3.?sü Türkiye?nin maneviyatını elinden alacaksın, 4.?sü de Türkiye?yi yumuşak lokma haline getirip yok edeceksin.
Bugün Türkiye?nin borcu 650 milyar dolara ulaştı. 2002?de Türkiye?nin borcu 220 milyar dolarlardaydı. 1. madde neydi borçlandıracaksın o iş tamam. 2.?si işsiz bırakacaksın. 2002 yılında %6 olan işsizlik bugün %11 bandına gelmiş vaziyette. Diğer madde Türkiye?yi yumuşak lokma haline getireceksin. Bunu biraz açarsak, 15 yıl önce Apo serbest kalacak, heyetler gidip Öcalan?ın görüşünü alacak, Öcalan?ın görüşleri meydanlarda anlatılacak deselerdi bizim ülkü ocaklarındaki kardeşlerimiz taş üstünde taş bırakmazdı. Bugün gelinen noktada hiçbir şey yok. Bölünmeyi çok rahat konuşuyoruz. Biri Türkiye 15 yıl sonra özerklik konuşacak, bölünme konuşacak deseydi bunu diyenin ağzını burnunu kırarlardı. 1996 yılında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti?nde bir Rum, Türk bayrağını indirmeye çalışmıştı. Askerlerimiz o Rum?u kafasından vurmuştu. Şimdi neredeyse her gün bayrağımız iniyor ama tık yok. Türkiye Cumhuriyeti?nde zinayı serbest bırakan yasayı abdestli namazlı biri değil de, Cumhuriyet Halk Partisi?nin bir genel başkanı çıkarmış olsaydı bizim Cami Kebir?de ki, Hunat?ta ki cemaatimiz her namaz sonrası çıkar gösteri yapardı.
İnsanlar bunu göremiyor mu?
Sorunuza şöyle cevap vereyim. Ben imam hatip mezunuyum. İmam hatipteki hocalarım bana şunu öğrettiler. Eskiden banka reklamlarının olduğu banklar olurdu. O hocalarım bana banka reklamlarının olduğu bankların üstünde oturmayı bile haram olarak görürdü ve bizleri de öyle yetiştirdi. Bugün bakıyorum bana o dersi veren hocalar emekli olduktan sonra bankadan kredi çekip iş kuruyorlar. Geldiğimiz noktayı göstermek için anlatıyorum bunu. Bana bunu öğreten hoca bu davranışı sergilediyse cemaat neler yapmaz. Rahmetli Erbakan Hocamın bu duruma yine çok güzel bir örneği var. Düdüklünün içine suyu kaynattıktan sonra kurbağayı içine atarsanız kurbağa vırak der zıplar gider. Ama soğuk suyun içine kurbağayı atar kısık ateşe de bırakırsanız o yavaş yavaş kaynar orda pişer ve ölür. Bizi de kaynar suyu atmadılar. Bizim altımızdaki ateşi kısık ateşte yaktılar, ufak ufak bizi bu noktaya getirdiler.
Ülke büyük bir uçuruma gitmekte?
Size şehrimizden bir örnek vermek istiyorum. Kayseri?de 2002 yılında ki evlenme sayısı ile 2014 yılında ki evlenme sayısı aynı. Rakamları tam hatırlamıyorum ancak 2 bin 400 olması lazım. Yani 2002?de de 2 bin 400 kişi evlenmiş, 2014 yılında da yaklaşık 2 bin 400 kişi evlenmiş. Ancak boşanma sayılarına baktığımızda durum farklı. 2002?de bin kişi boşanırken, 2014 yılında tam 1.600 kişi boşanmış. Her geçen gün adliyelerde yeni boşanma daireleri açılıyor. Dönen çeklere, senetlere baktığımızda ülke büyük bir uçuruma gidiyor. 13 yıl boyunca hükümetin en büyük icraatı her şehre devasa adliye sarayları yapmak oldu. Bir şehirde çok büyük adliye sarayları varsa orada iyi gitmeyen bir şeyler vardır. Ülkemizin uçuruma gittiğine kanıt olarak size yine bir örnek vermek isterim. Bugün imam hatiplerde namaz kılanların oranı yüzde 15. Bugün yine Türkiye?de yüzde 99?u Müslüman denen bir ülkede Kur'an-ı Kerim?i okuyabilenlerin sayısı yüzde 39. Bu rakamlarda bizim maneviyatımızın nasıl elimizden alındığının kanıtı.
Peki, ülkemiz bu maneviyatsızlığa, bu uçuruma nasıl geldi?
Boğazımızdan geçen lokma helal olmamaya başladı. O dönemki başbakan şimdiki cumhurbaşkanı aynen şu ifadeyi kullanmıştı. "Faiz bir dünya gerçeğidir, bununla yaşamaya alışmalıyız." O günden sonra bankanın önünden geçmek haramdır diyen ağabeylerimiz, büyüklerimiz, hocalarımız bankadan çıkmaz vaziyete geldiler. Bundan birkaç ay önce faizsiz bankacılık yapan arkadaşlar partimizi ziyarete geldiler. Bana şöyle bir örnek verdiler. Sakallı, sofu, derviş diye tabir ettiğimiz bir hacı abi bankaya gelmiş. Ben şimdiye kadar faizli bankalarla çalıştım ve pişman oldum sizinle çalışmak istiyorum demiş. Bankacı arkadaşlar da tabi hacı abi deyip işlem yapmak istemişler. Rakamları misal olarak veriyorum. İşlem ücreti 10 lira tutmuş. Bizim hacı abi diğer bankada masraf 7 lira deyip tekrar o bankaya gitmiş. Sen dememiş miydin ben onlardan rahatsız oldum faizsiz işlem yapmak istiyorum diye. Ne yazık ki iş cebimize yansıyınca faizi bir kenara bırakıyoruz.
Ülke uçuruma gitmekte, çok yanlış yönetiliyor diyorsunuz. Saadet Partisi?nin meclise girerek bu yanlışları düzeltebileceğine inanıyor musunuz?
Bu seçimde ne olursa olsun Saadet Partisi?nin meclise girmesi gerekiyor. Bununla alakalı da bir çalışmamız var. Malumunuz bizim Genel Başkanımız Sayım Mustafa Kamalak Anayasa Prefösörü ve Anayasa Mahkemesi?ne açtığı davaların biri dışında hepsini kazanmış durumda. Ziyaretlerimizde insanlar bize iyi insanlarsınız, has insanlarsınız ancak barajı geçemezsiniz diyor. Size oy verirsek oyumuz boşa gider diyorlar. Bizde onlara diyoruz ki baraj problemi ortadan kalktı. Biz Anayasa Mahkemesi?ne başvurumuzu yaptık. Bir vekil çıkaracak oyu Kayseri?de alırsak Kayseri?den vekil olarak gidebiliyoruz. Partimizin Türkiye genelinde ki oyu ne olursa olsun. Biz Kayseri?den en az bir vekil çıkarmak istiyoruz. İnsanlar bizi seviyorlar. Bugün bir CHP?li yolda bizi gördüğü zaman boynumuza sarılıyor. Diğer partiler içinde aynı durum söz konusu. MHP?li ve AKP?li vatandaşlar bizleri seviyor. Ama bu üç parti birbirini gördüğünde yollarını değiştiriyor. Biz bu Anayasada ki kişisel müracaat mevzuatını da sonuna kadar kullanacağız ve Saadet Partisi?ni meclise taşıyacağız.
17-25 Aralık bir yolsuzluk davası mı? Yoksa Cumhurbaşkanının ifade ettiği gibi bir darbe girişimi mi?
Genel Başkanımızın bu konu ile ilgili güzel bir tespiti var. Adalet herkese lazım. Tapeleri, ayakkabı kutularını, Erdoğan Bayraktar?ın açıklamalarını dinlediğimizde kesinlikle bir yolsuzluk var. Ama bizde adalet mekanizması düzgün işlemiyor. TIR?lar la alakalı gizlilik kararı çıktı. Bu nasıl bir TIR? nasıl bir silah? niye bu kadar gizli?
Ak Parti?li idareciler bu TIR?ların yardım TIR?ı olduğunu ve Bayırbucak Türkmenleri?ne gittiğini iddia ettiler.
Eğer bu Türkmen Kardeşlere yardımsa alenen yapılır. Niye gizlilik kararı çıksın? Bu konu üzerine aylardır oyalıyorlar insanları ne yazık ki bir karar çıkmıyor.
17-25 Aralık Yolsuzluk Davası?ndan sonra dindar insanlara bir güvensizlik oluştuğunu düşünüyor musunuz?
Kesinlikle düşünüyorum. Dindar insanlara bir güvensizlik oluştu. Kayseri?de onlarca hayır kuruluşu var. 17-25 Aralık?tan sonra insanlarımız korkmaya başladı ve hayır kurumlarından uzaklaşmayı yeğledi. Bugün birçok hayır kuruluşuyla, vakıflarla haşir neşiriz. Hayırsever şehri olarak bilinen şehrimizde hayırsever kanalları kapatılmış vaziyette.
Geçtiğimiz günlerde Gazeteciler Cemiyeti?ne bir ziyaretiniz olmuş ve önemli açıklamalarda bulunmuştunuz. Sizce basına sansür uygulanıyor mu?
Siyasi partilere sansür olduktan sonra basına sansür hayli hayli vardır. Bugün benim Kayseri?de hiçbir televizyona çıkma hürriyetim yok. Gittiğimde arkadaşlar çok net bir şekilde kusura bakmayın size yer veremeyiz diyorlar. Hatta bir televizyon kanalının kullandığı çok ağır bir itham var. Aldığınız oy kadar bizim gözümüzde değeriniz var dedi. Bu insanlar kimden yemleniyorsa onun borazanlığını yapıyorlar. Bugün havuz medyası diye tabir ettiğimiz bir medya var. Bu havuz medyası dindar diye geçinen bir medya. Ancak yayınlarına baktığımız zaman dindarlıkla uzaktan yakından alakası olmayan bir medya. Örneğin Sabah Gazetesi bayramın birinci günü şöyle bir manşet attı. "Arafe günü her dinden milyonlarca insan Arafat?ta vakfeye durdu." Buda havuz medyasının durumunu gözler önüne seriyor. Kamu reklamları tamamen havuz medyasına aktarılıyor. Yandaş olmayan gazetecilere uygulanan akreditasyonları biliyoruz. En son Ahmet Hakan?a yapılan saldırı var. Bunu tasvip etmek mümkün değil. Türkiye?de basın özgürlüğü yok. Eğer basın özgür dersek kendimizi kandırırız.
Son günlerde artan terör olayları ülkemizi derinden etkiliyor. Sizin terör noktasında çözümleriniz neler olurdu?
Terörün çözülememesinin en büyük sebebi kardeşlik olgusunun ortadan kalkmasıdır. İnsanlar kutuplaştırıldı. Biz Refah-Yol döneminde Doğu?da kardeşlik hukukunu oturttuk. Oranın manevi dinamitlerini hayata geçirdik. O dönem 11 ay boyunca 1 tane askerimiz şehit olmadı. Ama bugün gelinen nokta hakikaten çok üzücü. İnsanlar yolda birbirine selam vermez oldu. Geçtiğimiz günlerde Boztepe?de, Yenidoğan?da yaşadığımız hadiseleri hep beraber gördük. Beraber çalıştığım Kürt kardeşlerim hava kararmadan eve gitme gayretinde oldular. Hava kararmadan eve gidip perdeleri çekip, kapıları bastırdılar. Böyle bir durum yakın tarihimizde olmuş bir hadise değil. Ama maalesef bu noktaya getirildik.
Sizinde mutlaka kulağınıza gelmiştir. Son dönemlerde "Biz Erbakan Hoca?nın kıymetini bilememişiz" söylemi bir hayli yaygın. Bunu Ak Partili yöneticilerde kullanıyor. Bu konu hakkında ki düşüncleriniz nelerdir?
Ben Ak Partili idarecilerin bu konuda samimi olduğuna inanmıyorum. Onlar için en iyi Erbakan ölü Erbakan?dır. Kamuoyunda böyle bir söylem olması bizi onurlandırıyor. Elhamdülillah bu bir güzellik. Bunun tam terside olabilirdi. Bugün Kenan Evren için, Demirel için söylenenler ortada. Ben Erbakan Hocamın hala kıymetinin bilindiği kanaatinde değilim. Onu hala anlayabilmiş değiliz. Erbakan Hoca?nın parmağına baktı insanlar. Fakat parmağının gösterdiği yere bakmak gerekiyordu.
Son olarak Kayseri halkına neler söylemek istersiniz?
Önümüzdeki seçimde 4 yıl boyunca ülkeyi yönetecek olanların seçimini yapacağız. Konfeksiyoncudan çocuğumuza bir ceket alırken bile 10 tane yere uğruyoruz. Ceketin rengine, kumaşına, dikişine bakıyoruz. Oy verirken de çok büyük hassasiyet göstermemiz lazım. Vatandaşlarımızın düşünmesi ve araştırması gerekiyor. Bir futbol takımı tutar gibi değil de, partinin icraatlarına bakmak lazım. Halkımız mutsuz. Hiç kimse partisine oy verirken gönülden oy vermiyor, kerhen oy veriyor. İnsanlarımız sığınacak bir liman arayışında. Bu limanda Saadet Partisi?dir. Biz 3 dönem görevde yer aldık. Bu görev süremizde hiçbir zaman yüz kızartıcı bir iş yapmadık. Seçim meydanlarında, çarşıda, pazarda göğsünü gere gere dolaşabilen tek parti Saadet Partisi?dir. Halkımız inşallah manavdan meyve alırken gösterdiği hassasiyeti seçimlerde de gösterir.
Röportaj: Faruk Karakaş
YORUMLAR
YORUM YAP!
Yorumlarınız editör onayından geçtikten sonra yayınlanacaktır. Küfür, hakaret, büyük harf ve kişi ve kurumları rencide edici yorumlar onaylanmamaktadır.