“Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak!/ Haykırsam, kollarımı makas gibi açarak:/ Durun, durun, bir dünya iniyor tepemizden,/ Çatırdılar geliyor karanlık kubbemizden,” diye haykırır Destan şiirinde Üstat Necip Fazıl Kısakürek.
Türk şiirinde nesneler üzerine şiir yazmada önemli bir isim olan rahmetli Sedat Umran, Makas şiirinde makas üzerinden insani duyguları dile getirir: “Makas düşünüyordu: ne çetindi görevi,/ kesmek, ufaltmak, kırpmak her şeyi;/ unutmuştu acımaktan gülümsemeyi/ taş kesilmiş yüreğin çelikleşen çığlığı.”
Hayatımızın her alanında yer alan bir nesnedir makas. Bundan dolayıdır ki bu yazımızda makası ve onunla ilgili duygu ve düşünceleri ortaya koyacağız. Makas var, makas var; makastan makasa fark var.
Peki,makas denince aklımıza neler gelir, neler canlanır zihnimizde? Hangi hatıralar belirir, kimler konuk olur, kimler sevgiyle yâd edilir ya da edilmez? Bütün bu soruların elbette kişiye göre bir cevabı vardır veya yoktur.
Peki, nedir makas ve hangi alanlarda ne gibi anlamlara sahiptir? Dilerseniz hep birlikte bir anlam yolculuğuna çıkalım. Bu yolculuğun en güzeli lügatlere yapılanıdır. Merhum Prof. Dr. Ali Nihat Tarlan Hoca “Lügatle pehlivanlık olmaz!” der. Onun için,anlamını bilmediğimiz kelimeleri hiç çekinmeden sözlüklerden, lügatlerden bakabilmeliyiz.
Arapça(ḳass “kesmek”tenmiḳaṣṣ>maḳaṣṣşeklinde türetilerek dilimize geçen) bir kelime olan makasın, Güncel Türkçe Sözlük’te (TDK) birçok anlama sahip olduğu görülür. İşte bunlardan en genel olanı, herkesin zihninde canlanan varlık olarak makas “Bir eksen çevresinde dönebilecek biçimde çapraz eklemlenmiş, birbirine bakan yüzleri keskin iki çelik lamadan oluşmuş, arasına yerleştirilen herhangi bir şeyi kesmeye yarayan araç, sındı.” demektir. “Sındı” kelimesi, yörelerimizde de kullanılan bir kelimedir.Kubbealtı Lugatı’nda ise makas, “Ortadan bir pimle çapraz şekilde birleştirilmiş, iç tarafları keskin iki bıçaktan meydana gelen ve saplarındaki yuvalara yerleştirilen el parmaklarının kumandasıyle açılıp kapanarak aralarına konulan kâğıt, bez, kumaş, saç vb. şeyleri kesmeye yarayan âlet.” olarak tanımlanmış.
Bir kesici alet olarak kullanılan makasın farklı türleri olduğunu da biliyor muydunuz? Ben bilmiyordum, en azından bu kadarını bilmiyordum: Kâğıt makası, mum makası, saç makası, bıyık makası, bahçıvan makası, çit makası, bağ makası, yün kırkma makası, tel makası, tel kesme makası …
Makas, özü itibariyle bütün olan bir şeyi ikiye ayırmaya yarayan nesne, yani temel özelliği ayrıştırıcı olması, bazı kısımları fazlalık bulması söz konusu. Bazen bir kâğıt, bazen bir tel, bazen bir saç ve bıyık, bazen keçi kılı veya koyun yünü. Onları ait olduğu yerden alıp uzaklaştırması da görevleri arasında.
Makasın bir de uzak illeri birbirine bağlayan tren yollarında yön verme ve belirleme özelliğinin olması vardır. Bu bağlamıyla makas, “Kesişen demir yolu hatlarında vagonların bulundukları hatta yola devam edebilmeleri için rayların kesişme kısmına konan çapraz ray parçası” ve “Bilhassa istasyonlarda iki demir yolu hattını gerektiğinde birbirine bağlamaya yarayan mekanik düzenek” demektir. Demiryollarının hayatımıza girmesi (1860) birbuçuk asrı aşıyor. Ama şiirimize, edebiyatımıza türkülerimize çoktan girmiş. Nasıl girmesin ki ayrılıklar ve kavuşmalar, kavuşamamalar hep onunla olmuş, ondan bilinmiş. “Kara tren” algısı zihinlerimizde hep vardır ve geciken, sevgilileri buluşturmayan, kavuşturmayan, onları ayırıp uzaklara götüren kara tren. Tıpkı şu türküde söylendiği gibi: “Kara tren gecikir belki hiç gelmez/ Dağlarda salınır da derdimi bilmez/ Dumanın savurur hâlimi görmez/ Gam dolar yüreğim gözyaşım dinmez” Bir başka türküde de “Kara tren gelmez mola düdüğünü çalmaz m’ola/ Gurbet ele yâr yolladım mektubumu almaz m’ola” diyerek gönderilen mektubun sevdiğine ulaşması konusunda derin endişeler taşındığı belirtilir.
Bulgar şairlerinden AtanasDalçev (1904-1 978) “İstasyonda Karşılaşma” adlı şiirinde kullanır makası: “Bir taşra makasında trenden inmiş/ Bekliyordum gelmesini bir başka trenin./ Çevremi kuşatmıştı ıssızlığı/ Ve yoğun karanlığı gecenin”
Makas kelimesinin “Üst üste konulmuş birkaç yassı çelikten oluşan araba veya otomobil yayı, süspansiyon.” anlamı vardır.Deniz ve gemicilikle ilgili olarak “ağır yükleri kaldırmak için tepelerinden çapraz olarak birleştirilip kaymayacak şekilde yere dikilerek üst tarafına makara bağlanan seyyar iki direk”, inşaat alanında ise “beşik örtüsü çatılarda ve köprülerde kullanılan makas şeklinde çatılmış kiriş sistemi.”, “bir şeyi daha sağlam hâle getirmek için yanına eğik olarak yerleştirilen ağaç, dirsek.” gibi anlamları vardır. Bunun yanında,kelimenin biyoloji alanıyla ilgili,olarak “bâzı böceklerin ön ayaklarında bulunan kıskaç” anlamı söz konusudur. Bazı yörelerde “kulağakaçan” olarak isimlendirilen böceğin bir diğer adı “kıstırgaç”tır ve onun da arkasında makas gibi uzvu vardır.
Makas kelimesi deyimlerimizde ve argo sözlerde de yerini almıştır. “Yanağı işâret ve orta parmaklar arasına alıp kıvırarak sıkıştırmak” eylemine makas almak deyimiyle karşılarız. Askeri talimde “makas ateşi” olarak isimlendirilen ve “hedefe iki veya daha fazla noktadan yapılan çaprazlama ateş” söz konusudur.Terzilerin “biçilen kumaştan artan parça”yı almasına da makas hakkı deriz. Makas payını ise “bir kumaşı ölçüye göre keserken bırakılan ihtiyat payı” olarak izah ederiz. Bir kumaşı, saçı, koyunun sırtındaki yünü kesme işini ise “makas vurmak” deriz. “Makas atmak” ise kesme işine başlamaya denir.Ayrıca, trafikte araç kullanırken bir aracın bir sağından bir solundan geçerek zor durumda bırakma anlamı da vardır makas atmanın.Saç ve sakalın çok uzamışolduğunu anlatmak için ise “makas yüzü görmemek” deyimini kullanırız.
Argoda ise “bir kimseyi iki yandan sıkıştırıp oyuna getirme”yi ve oyunda “iki oyuncununaralarında anlaşıp bir diğerine hîleyapması”nı ise “makasa almak” olarak ifade ederiz.
Makas hayatımızda öyleönemli bir nesne ki onunla ilgili meslekler oluşmuştur. “Makastar” bunlardan biridir ki Arapça “maḳaṣ”ile Farsça dār“sâhip olan, tutan”kelimelerinin birleşimiyle ile (maḳaṣ-dār) “makas tutan” anlamıyla “dikim evlerinde ve konfeksiyon atölyelerinde kumaş biçen usta.” veya “demir yollarında makası idâre eden görevli, makasçı.” anlamlarına gelir. Bundan başka makasçı, “makas yapan veya satan kimse.” demektir.
Makas kelimesinin “makasçılık, makaslama, makaslamak” gibi türemiş şekilleri vardır ve her birinin birden fazla anlamı vardır. Makasçılık “Makas yapma ve satma işi, demir yollarında makasçının yaptığı iş, (basında) haber almak için hiçbir zahmete girmeden başka gazetelerin verdikleri haberleri toplayıp olduğu gibi aktarma işi.” demektir.
Makaslama ise “Makaslamak işi”, “(spor) kulaç atarken ayakları makas gibi açıp kapamaya dayanan yüzme şekli”, “(sıfat ve zarf olarak) çaprazlama” demektir.
Makaslamak eylemi ise “Makasla kesmek”, “Yazı, filim vb. şeyleri bâzı yerlerini çıkararak kısaltmak.”, “Birinin yanağını işâret ve orta parmakları arasına alıp sıkmak” anlamlarının yanı sıra argoda “Çalmak, aşırmak, kırpmak.” anlamı vardır.
Ayıran, bölen, kısıtlayan, daraltan, şekil veren, ayıran, ayrıştıran gibi anlamları çağrıştıran makas kelimesinin alanı yukarıda anlattıklarımızla sınırlı değil. Divan, tasavvuf ve halk şiirimizdeki yeri günümüzde sosyal medyadaki kullanımı, bilmecelerdeki yeri, çocuk oyunlarındaki kullanımı, insani ilişkilerde, toplumsal meselelerde ne gibi çağrışıma sahip olduğu hususu bir başka yazıya kaldı.
O makas kestikçe kesiyor, biçtikçe biçiyor! Keşke, özgürlükleri kesmeyen makaslar icat edilseydi!
Keşke, hayatımızın -en azından bazı alanlarına- düşünce alanına makas değdirmeselerdi! Keşke!..