İnsan, okudukça yeni bilgiler edinir, yeni bilgiler edindikçe de kelime haznesini zengin kılar. Zihni, kelime haznesi zengin olan da düşüncesini o denli geliştirir ve var olanla yetinmeyip yeni yeni açılımlar meydana getirir.
Sitemiz okurlarının üç dört senedir yazılarına aşina olduğu, refikimiz R. Serdar Özmilli’nin geçen ekim ayında, “Nutizm ve Nutisler” adlı kitabı KDY (Kitapyurdu Doğrudan Yayıncılık) yayınları arasında çıktı. Sitede özel haber olarak da tanıtımı yapıldı. Hayırlı olsun; okuru bol ve istifadeye medar olsun. Muhterem R. Serdar Özmilli Hocamızı kutlar, daha nice başarılı eserlere imza atmasını dilerim.
Bundan üç dört sene önceydi. Sosyal medyadan takipleştiğimiz ama daha önceden adını çokça duyduğum hâlde, eskilerin deyişi ile “rûberû” yani yüz yüze hiç karşılaşmadığımız bir meslek büyüğümüz R. Serdar Özmilli’nin kendi blogu Hayırist’te yayımlanan yazılarını beğenerek okuyordum. Bir gün, aklıma şöyle bir fikir geldi: “Bu güzel yazılardan başta Kayserililer olmak üzere bütün dünya insanı neden istifade etmesin? Bu sitede ona da bir sayfa açılır, yazılar yayımlanır ve sitenin başta vefalı takipçileri/okurları da bu güzelliklerden istifade etmiş olur. Rabbim selamet, sağlık afiyet, safalık versin, bugün yetmiş yaşını geride bırakmış bir eğitim, kültür ve edebiyat insanının bu engin birikimlerinden insanımız neden istifade etmesindi? Düşüncemi, konuyu hem sitemizin sahibine hem de yazar olarak Serdar Hocamıza ilettim. Şükür ki her iki güzel insan da önerimizi güzel buldular, yerinde bir kararla cevabı savap eylediler.
“Hocaların hocası” Serdar Hocamız, Kiracım Olmak İsterseniz başlığıyla yayımlanan ilk yazısında da belirtiği gibi her türlü düşünceye açık olduğunu, okurların istedikleri bir konuyu da yazabileceğinden hareketle köşesinin ismini “Kiralık Kalem” olarak belirlediğini ifade ettiler.
Öğretmenliğinde olduğu gibi yazarlığında da ilkeli ve gayretli bir kişiliğe sahip olan kalemin, dolu dolu ve özgün bir üslupla ortaya koyduğu yazıları bir okur olarak karşımda buluyordum. Bu özgün ve zengin içeriğe sahip yazıları hâlen de yayımlanmaya devam ediyor.
Bu güzel ve özgün yazıları okurken epey hacim oluşturacak izlenimi veren peş peşe yazılar yayımlanmaya başladı. Önce eğitim öğretime dair ayrı bir kitap olacak şekilde yazılar geldi, yayımlandı. Son bir yıl içerisinde de “Nutizm” ve “Nutistler” konusunu ele aldığı yazılarını okuduk.
İtiraf etmeliyim ki bu yazıları okuyuncaya kadar “nut, nutizm” nedir, “nutist” kimdir; bunlara dair bir bilgim yoktu. Aslında bunda şaşılacak bir durum da söz konusu değildi. Çünkü “nut”, bundan kaynaklı “nutizm” ve “nutist” kelimelerine yazarının özel bir anlam yüklemesi söz konusuydu. O anlamları bu yazılar sayesinde öğrenmiş oldum.
Peki nedir nut ve nutizm, kimdir nutist? İsterseniz, kitabın fiziki niteliklerini belirttikten sonra bu ve benzeri soruların cevaplarına değinelim.
Nutizm ve Nutistler kitabı, epey hacimli bir kitap. Karton kapağında kitabın içeriği hakkında bilgi verecek derece çağrışıma sahip, “unisex” yani “her iki cinsiyet için de uygun” tuvaleti andıran bir fotoğraf var. Kitabın kimliği ve yazar imza sayfasından sonra “İçindekiler” kısmı yer alıyor. İçindekiler sayfasını ithaf/teşekkür/tazir sayfası takip ediyor. Yazar, burada, yazıların kitap hâline gelmesi noktasında “Bu çalışmamı kime ithaf etmemin uygun olacağını bilemiyorum. Minnet ve ithaf borcum bulunan o kadar çok kişi var ki. Hepsine…” diyor ve ekliyor “Dr. Muhammed Öztürk’e Peşinen teşekkür ediyorum.” Daha sonra “ön söz” yerine geçebilecek, eskilerin “sebebitelif” dedikleri kitabın yazılmasına dair hususlar ve gerekçeler yer alıyor.
Yazar, söze “Ben bir Müslümanım, elhamdulillah.” diyerek başlıyor ve “Herkes inancında özgürdür ve dinde zorlama yoktur. İslâmiyet, konuya böyle bakmaktadır. Doğru. Ancak, ister Müslüman olsun ister gayrimüslim herkes, İslâmiyet’i özel zarfı içinde özgün bir mazruf olarak görmeye mecburdur. Bu da doğru. Çünkü İslâmiyet’in temel kuralları ve hükümleri, Allah(cc) ve Elçisi Muhammed(sav) tarafından bir paket olarak belirlenmiş ve ortaya konulmuştur. Onları kimse keyfine göre tahrif ve tağyir edemez.” şeklinde genel bir uyarı ile sözünü sürdürüyor.
Yazar Özmilli’nin “nut” kelimesine özel anlam yüklediğini belirtmiştim; o, bunu kitabında şöyle açıklıyor: “{NOT: Bu yazı serisinde geçen “NUT, NUTİST, NUTİZM” kelimelerinin, İngilizcedeki “NUDE, NUDIST, NUDISM” kelimeleriyle hiçbir anlam ilişkisi yoktur.} Yazılarımda, “NUT” kelimesini, “SOMUN” diye bildiğimiz teknik aparatın İngilizcedeki karşılığı olarak kullandım. Fakat o kelimeye kendimce mecazî bir anlam yükledim: “Femine”. Gerçekte “NUTİST” şeklinde bir kelime bulunmamasına rağmen, ben onu da “feminist” karşılığı olarak uydurdum. Yani; nut = femine(kadın) ve nutist = feminist. Somun’un tamamlayıcısı da sayılabilecek diğer bir aparata “CİVATA” (bolt, screw) denildiğini bilirsiniz, değil mi?”
Yazar Özmilli’nin bu özgün çalışmasında sadece bu açıklamalar doğrultusunda yazılar yok elbette. Gerek köşesindeki yazılarından gerekse kitabına aldığı yazılardan anlıyoruz ki onun bütün çabası; İslamiyet’in doğru anlatılmasına, doğru yaşanmasına, yanlış ve tahrif edici anlatımlardan kaçınılarak “Allah’ın razı olduğu” bu dinin en saf ve en yalın hâliyle anlaşılıp yaşanmasına katkıda bulunmak. Bunu yaparken de her türlü hurafe ve yanlış yorumlardan kaçınılması gerektiği hususunda birtakım uyarılarda bulunmak.
Yazar Özmilli, gayesini gerçekleştirmek için bazen iyi niyetlilerin yanlış söz, tavır ve davranışlarının bazen de İslam düşmanlarının, münafıkların yalan, yanlış ve iftira olduğuna, batıllığına, onların yok hükmünde olduklarına yazılarıyla cevap veriyor. Tabiricaizse hem bulanıklaştırılmış suyu arıtıyor hem de asıl kaynağından arı duru suyun insanlarla buluşmasını sağlıyor.
İsterseniz bir de metinlerin ve diğer yazılarının özelinde yazar Özmilli’nin üslubuna değinelim biraz. Okurlarımıza malum, yeni okurlara henüz meçhul olan bu hususla ilgili olarak rahatlıkla şunu söyleyebilirim:
Bir meseleyi ortaya koymak için ben şahsen bin dereden su getirmeye çalışır, büyük dağın etrafında âdeta tur atarım. Ama Serdar Hoca öyle yapmaz. O söyleyeceğini doğrudan ve çoğu zaman biraz esprili bir şekilde söyleyiverir. Yeri geldiğinde, öyle ifade edilmesi gerekiyorsa konunun sadece o bağlamı için de argo kullanmaktan çekinmez. Özü sözü birdir, darılıp gücenmesin diyerek söylenmesi gereken sözü esirgemez, ne söylenecekse açık yüreklilik ve açık sözlülükle söyleyiverir. Onun yazılarını özgün kılan da bir bakıma bu yöndeki üslubudur.
Yazar, konuları ele alırken bütün insanlara seslenişini “EYYÜHEL EVLÂD! (EY ÇOCUKLARIM!)” diyerek çocuklarına yapıyor. Bunun gerekçesini de söyle dillendiriyor: “Öncelikli muhatabım çocuklarımdır. Çünkü çocuklarımdan birinci derecede sorumluyum ve beni dinlemeleri de onların sorumluluklarından biridir. Bütün bildiklerimi, EYYÜHEL EVLÂD ifadesiyle çocuklarıma hitaben anlatmamın ilk sebebi budur.” Diye açık ettikten sonra bunun gerekçesini Bediuzzaman’ın bir ifadesine dayanarak açıklar: “En büyük şans ve hizmet, en küçük dairededir. En küçük dairede çabalamalı, elimdekinin kor olduğu gerçeğine rağmen şerre bulaşmama konusunda sabretmeyi başarmalıyım. Allah'ın işine karışmadan, en küçük daireyi memur etmeyi hedeflemeliyim. En küçük dairede, ben ve çocuklarım bulunmaktayız. Kendimiz”i kötülüklerden ve kötü olmaktan korumaya çabalıyorum. Kendi bacağımdan asılacağımın bilincindeyim. Dolayısıyla bu yazılarda dile getirdiklerimi öncelikle kendime ve çocuklarıma söylemekteyim. Fakat yakın dairelerde bulunanlar da dilerlerse anlattıklarımı değerlendirebilirler. Müslüman olmadığını söyleyenlere, Müslüman olduğunu söylediği hâlde İslam'ın emir ve yasaklarına uyumayı kabullenmeyenlere ise dua edebilirim olsa olsa.”
Özmilli, bu ifadeleriyle muhatabının birinci halkasında ailesi ve çevresinin olduğunu, diğer halkaların da dilerlerse bunlardan istifade edebileceğini belirtiyor.
Sözün özü, yazar R. Serdar Özmilli şunu söylüyor: Allah’a ve peygamberi iki cihan güneşi efendimiz Hz. Muhammed Mustafa’ya (sallallahu aleyhi vesellem), indirdiği Kur’an’a ve “âmentü”nün diğer esaslarına iman ederek kendimizi Müslümanlardan sayıyorsak o zaman, yirmi dört saatimizi de bu dinin ölçüleri çerçevelemeli, sarıp sarmalamalı. Adımlarımızı buna göre atmalı, hayatımızı buna göre yön vermeli, işlerimizi bu ahlak çerçevesinde yapmalıyız!..
Nutizm ve Nutisler gösteriyor ki önemli ve ulvi bir meseleyi dert edinince insan, bir “somun” ve “cıvata”ndan hacimli ve özgün eserler üretebiliyormuş!..
Birkaç hafta önce de ikinci kitabı olan “Farklı Tarzda Hikâyeler Hav Hav Hav”ı yine KDY yayınları arasından okuyucularıyla buluşturan muhterem R. Serdar Özmilli Hocamı bu güzel eserleri ve yazıları için (mingayri haddin- haddim olmayarak) tebrik eder, başarılı çalışmalarının devamını dilerim. Okurlar, bu güzide eserlere, internet kitapçısı kitapyurdu.com’dan ulaşabilirler. Vesselam!..