Her canlı varlık, kendi canından, kendi kanından bir parça olarak dünyaya gelen, kendi neslini devam ettiren, kendine benzer bir varlığa sahiptir. Buna oğlu, oğulcuğu derler. Ben de bir insan olarak, hepimiz insanoğlu olarak bir annenin ve bir babanın oğlu, oğulcuğu olarak bu dünyaya geldik.
İlk yuva
Bilirsiniz ve bilelim ki ilk insan ve ilk peygamber Hz. Âdem (aleyhisselam) yaratıldıktan sonra, -kaynakların bize verdiği bilgilere göre- Havva anamız da onun “eye kemiğinden” yaratıldı. Böylece bir ailenin, büyük bir insanlık geleceği için kurulan ilk yuvanın temeli de yaratılmış oldu. Yine, ilahi kaynaklarda belirtildiğine göre, “yasak meyve”ye yaklaşmaları ve ondan yemeleri istenmedi; “apaçık bir düşman” olarak ilan edilen, kibrinden dolayı yüce Allah’ın emirlerine karşı gelen, lanetlenmiş Şeytan bir şekilde, o “yasak meyve”ye yaklaşma ve onun meyvesinden tatmayı onların aklına koydu. Nihayetinde cennetten bu dünyaya indirildiler. Yine kaynaklarda anlatıldığı üzere, dünyanın farklı bölgelerine indirilen bu “çekirdek aile”nin fertlerinin Yüce Mevlâ’ya yalvarmaları sonuç verdi, duaları kabul edildi. Dünya âleminde de aile tesis etmiş oldu. İlk insanın, söyleyiş farkıyla yokluk anlamını da çağrıştıran “Âdem”’in de çocukları da oldu; bunlara “âdemoğlu, insanoğlu”, kısaca buna “evlat, oğul” demek de mümkün. Arılar yeni bir nesil, grup olarak eski kovanından ayrılınca ona “oğul çıkarma/verme” derler. Burada da “oğul” kelimesine herhangi bir cinsiyet atfı söz konusu değildi, bugünlerde oğul, oğlu denince “erkek” anlamını çağrıştırdığı gibi. Ama bu yazımda da “oğul” diyorsam hem kız evladımız hem de erkek evladımız için bunu kullanıyorum, bunu da bilip yazıdan öyle bir anlam meyvesi devşiresin!
Denge insanı olabilmek
Ey oğul, oğulcuğum,
Şimdi hayatın en mutantan, tantanalı, heyheyli günlerini yaşıyorsun. İnsana verilmiş olan türlü nimetlerden beynin ve kalbin; aklın ve duyguların başat olarak yürümesi gerekirken zaman zaman duyguların daha öne çıkıp aldığın kararlarda gerçek ötesilik, aşırı hayalîlik, yere basmazlıklar söz konusu olabilir. Bunu akıl ve mantık süzgecinden geçirerek, o süzgeçten geçenleri de duygu sosuyla gönül sofrana koyarak daha sağlıklı kararlar alabilmelisin. Bunun böyle telafisi mümkün. Ama bunu böyle yapmazsan, “yeryüzünde işlenen ilk cinayet”te olduğu gibi duyguların öne çıkar, seni önü alınamaz bir kıskançlık bataklığına sürükler. Allah korusun, geri dönülmez, dönülemez yollara sürüklenirsin. Hz. Âdem’in (a.s.) çocukları Habil ile Kabil arasında yaşanan ve ilk cinayetin işlenmesine varan bu çekişmenin sebebi de kıskançlık, çekemezlik değil miydi? Her duygunun güzel meyveleri vardır. Her düşüncenin de öyle!.. Ama bunun kararında tutmak en iyisi, ne demişti atalarımız? Azı karar, çoğu zarar!.. Demem o ki aklına, kalbine; zihnine, duygularına daima mukayyet ol! Müslüman kafası ve kalbiyle bir denge insanıdır, unutma!
Rol modellerin kim
Ey oğul, oğulcuğum,
Kendi canımdan, kendi kanımdan, benim gibi olan sana bu hitabımı güzel örnekler olsun diye Yüce Yaratıcımızın ilahi kelamında “üsve-i hasene” yani “en güzel örnek, rol model” olarak sunulan Lokman’ın çocuklarına karşı hitabından seçtim; bu güzel hitapla sana seslenişim bundan. Sen dedimse bu sesin yankısı senin durumunda, yani oğul olan herkese gitsin. Neydi, onu güzel kılan bizim için acaba, hiç düşündük mü bunu, düşündünüz mü, daha önceden haberin oldu muydu bu hitaptan ve hitapla birlikte söylenenlerden? Olmadı ise suçun birazı benim, birazı da senin! Çünkü, güzeli bulmak için aramak gerek, her şey hazır pakette gelmiyor her zaman; akıl nimetini kullanarak güzeli ve güzellikleri aramanın da sorumluluklarımız arasında olduğunu unutmayalım.
Ve Hz. Lokman’ın öğütleri
Ey oğlu, oğulcuğum,
Yukarıda bahsettiğim Lokman ki peygamber olduğu konusunda kesin bir bilgi olmayan, ama Allah dostu olduğu hususunda da kesinlik olan bu güzel insanın sözleri Kur’an gibi bir kıyamete kadar sürecek bir ilahi kelamda yer verilmiş. Bunda “düşünen insan için” büyük hikmetler vardır, öyle değil mi? Lokman ismi Kur’an’da bir surenin adıdır aynı zamanda, onun sözleri de bu sure içinde geçmektedir. Neler anlatılmaktadır öyleyse? Hep birlikte okuyalım isterseniz:
"Andolsun Biz Lokman'a Allah'a şükretmesi için hikmet verdik. Şükreden kimse ancak kendisi için şükretmiş olur. Nankörlük eden ise, bilsin ki Allah her şeyden müstağnîdir, övülmeye lâyık olandır. Lokman, oğluna öğüt vererek. 'Yavrum, Allah'a eş koşma, doğrusu eş koşmak büyük zulümdür.' demişti." (Lokman, 31/12 ve 13)
Ey oğul, oğulcuğum,
Okudun, belledin mi şimdi neler öğütlediğini? Bu öğütleri hayatının sütunları yap ki hayatına şekil versin, hayatını biçimlendirsin. Unutma ki yanlış ölçülere vurursan hayatın da güzel biçim almaz, o da ölçüsü gibi biçimsiz olur. Gül bahçesine giren gül kokar, küllüklerde eşelenenin de üstü başı küldür, çöplüktür, pislikten geçilmez!
Hz. Lokman’ın sözleri burada bitti mi sanıyorsun, bitmedi. Öğüt verilince canın biraz sıkılıyor, biliyorum. Hiç öğüt almadan, kendi başına, sadece bildiklerini uygulamak, öyle yaşamak istiyorsun, ama öğüt de öğrenme kaynaklarından biri değil mi? Hem dinlemiş olmakla ne kaybedersin ki? Bilgileri öğrenmek, öğrendiklerini hayata geçirmek yine senin ödevin, senin sorumluluğunda olan bir durum bu yani!
Ey oğul, oğulcuğum,
Öğütlerin en güzellerinden olan Lokman'ın sözlerinin, nasihatlerinin devamı şöyle ifade dilmiştir:
"Yavrum, işlediğin şey bir hardal tanesi ağırlığınca olsa da, bir kayanın içinde, göklerde veya yerde bulunsa da, Allah onu getirip meydana kor. Doğrusu Allah Lâtif'dir, haberdar'dır. Yavrum, namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgeçir ve başına gelene sabret; doğrusu bunlar azmedilmeye değer işlerdir. İnsanları küçümseyip yüz çevirme, yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Allah, kendini beğenip böbürlenen kimseyi hiç şüphesiz ki sevmez. Yürüyüşünde ölçülü ol, sesini de kıs! Seslerin en çirkini şüphesiz merkeplerin sesidir." (Lokman, 31/16-19)
Oğulcuğum, ifadelere dikkat edebildin mi? Bu öğütlerde dile getirilenleri insanoğlu olarak bizler hayatımıza hayat kılsak bugün gerek toplumumuzda gerekse dünya toplumlarında ahlâkî bir çöküş yaşanabilir miydi? Zaten hep öyle olmamış mı; geçen asırlarda, bin yıllarda; bu dünyanın da cennet misali güzelliklerle yaşanması için gönderilen peygamberlere uyulmadığı, söylediklerinin yalanlandığı, zamanla ona başkaldırı içerisinde bulunduğu için insan hep hüsranda olmamış mı?
Bir başka güzel insan; Gazali
Ey oğul, oğulcuğum,
Bu hitabı bir başka güzel insan, -Gazali ismini hiç işittin mi bilemem- sana hitabımı bir kitap olarak yayınlamış. Haberin var mı bu güzelliklerden? Olmayabilir, normaldir; bugüne kadar benden de duymamış olabilirsin, her şeyi birden vermek de olmuyor zaten! Gazali, büyük bir İslam âlimidir, onun için “felsefeye karşı bir filozof” nitelemesini yaparlar. Çünkü o, felsefenin açıklarını, insanı batıla götüren yanlarını da ortaya koymuştur. Yanlış anlaşılmasın, felsefeye tümden kimsenin karşı çıktığı yok. Ne diyordum ey oğul? Gazali’den bahsediyordum. Gazali, oğluna yazdığı nasihatlerini “Eyyühe’l-Veled; Ey Oğul” ismiyle kitap olarak yazmıştır.
İsyan et; kime, neye, nasıl
Ey oğul, oğulcuğum,
Şu an geçsin, enerji dolusun, gücün kuvvetin yerinde; öyle de olmalısın! Ama derler ki “Kontrolsüz güç, güç değildir.” İnsan, gücünü kontrol etmeli, her daim kötülükleri emreden nefsine karşı koymayı da bilmeli. Merhum Nurettin Topçu’nun “İsyan Ahlâkı”nda belirttiği gibi insan, iyilikleri, güzellikleri yapmada munis davranırken Allah’a karşı gelmeyi, kötülükleri emreden, kibirlenen, hırslanan, başkasını yerden yere vuran nefsine karşı da “hayır” diyebilmeyi ahlakının bir gereği olarak yerine getirmeli değil midir?
İhtiyarlığın gençlere diyeceği
Ey oğul, oğulcuğum,
Gençliğin geçici bir nimet olduğunu, o parlak nimetin iyi değerlendirilmesi gerektiğini ihtiyarlık çağına basan biri, Arap atasözünde söylendiği gibi şöyle demek ister: “Leyteş-şebabe yeùdu yevmen, feuhbirehu bima feâlel meşibu...” yani “Keşke gençlik bir gün geri gelseydi de yaşlılığın bana yaptıklarını ona haber verseydim.” Ne kadar hazin, ne kadar da anlamlı bir söz. Bu sözü bize gençliğimde lise yıllarımdaki hocalarımdan biri söylemişti; o günden beri hep aklımda ve dilimdedir. Şimdi o çağlara tam geldim sayılmasam da sözün anlamını ve o anlamın kıymetini daha iyi biliyorum.
Gençlik gidecek, dikkat et
Ey oğul, oğulcuğum,
Gençlik Haftası içinde bulunduğumuz şu günlerde -sizlere kutlu olsun- sana aktaracağım, seninle ilgili şu sözleri sakın, ha sakın aklından çıkarma. Yoluna işaret taşları olsun bunlar. Hayatını insanlığın imanına, kurtuluşuna adamış, çağın dertlisi Bediuzzaman Said Nursi’nin şu sözlerini de hayatına üstad kıl: "Sizdeki gençlik katiyen gidecek. Eğer siz daire-i meşrûada kalmazsanız, o gençlik zâyi olup başınıza hem dünyada, hem kabirde, hem âhirette kendi lezzetinden çok ziyâde belâlar ve elemler getirecek. Eğer terbiye-i İslâmiye ile, o gençlik nimetine karşı bir şükür olarak, iffet ve nâmusluluk ve tâatte sarf etseniz, o gençlik mânen bâkî kalacak ve ebedî bir gençlik kazanmasına sebep olacak. (…) Elhasıl: Gençlik gidecek. Sefâhette gitmiş ise, hem dünyada, hem âhirette binler belâ ve elemler netice verdiğini ve öyle gençler ekseriyetle sû-i istimâl ile, israfât ile gelen evhamlı hastalıkla hastahânelere ve taşkınlıklarıyla hapishânelere veya sefâlethânelere ve mânevî elemlerden gelen sıkıntılarla meyhânelere düşeceklerini anlamak isterseniz, hastahânelerden ve hapishânelerden ve kabristanlardan sorunuz.” (Sözler,On Üçüncü Söz)
Yüzünü parlak güneşlere döndür
Ey oğul, oğulcuğum,
Ramazan ayı gibi mübarek günlerin sonlarına geldik, değerlendirebildikse ne mutlu bize. Ya değerlendiremedikse, en azından şu kalan üç beş günü iyi değerlendirelim. Her Ramazan bize gençlik iksiri sunarak capcanlı bir manevi hayatımızın olmasına vesile olmuyor mu?
Gençlik çağımızı da iyi değerlendirelim, güzel ve yararlı işler yapalım. Zarar vermeyelim, birtakım nadanlardan zarar görsek de. Güzel sözler söyleyip çirkin işler yapanlar seni yanıltmasın. Güzelliklere giden kapıları sana kapatmasın bunlar. Unutma, insanların sadece sözlerini değil sözleriyle birlikte fiillerini, davranışlarını da birlikte gör. Haksızlık etme, haksızlığa uğratılmış olsan da. Hatalarından dolayı eleştirdiklerine benzeme, eleştirdiğin hususları sakın ola ki kendin yapma! Hz. Nuh’un (a.s.) oğlu gibi asi olanlardan değil; Hz. İbrahim’in (a.s.) oğlu Hz. İsmail (a.s.) gibi Allah’a teslim olanlardan ol!
Rabbim yolunu, bahtını, ufku hep açık etsin; iyilerle birlikte iyilik yolcuları arasına dahil etsin, güzel insanlarla birlikte haşretsin inşallah!