|   | 
  • PORTAKAL ÇİÇEĞİ VADİSİNDEN KARDELENLER DİYARINA BİZİM GÜZEL BAYRAMLARI

    Anadolu ve Trakya Yarımadalarının en müstesna yerinde yer alan; batısında bembeyaz ve mis kokulu portakal çiçeklerinin ve doğusunda bembeyaz karların arasından başını güneşe henüz yeni uzatan mor renkli kardelenlerin bulunduğu güzel ülkemin yüce gönüllü insanları ve kıymetli dostlarım! Geçtiğimiz pazar günü: alın terini emeğine harç ederek hayatını kazanan işçilerimizin “1 Mayıs Emek ve Dayanışma Bayramı” idi. O gün aynı zamanda 1 ay boyunca oruç tutulan, dayanışma, paylaşma ve ibadet ayı olan mübarek Ramazan ayının son günü yani “arifeydi”.



    Pazar günü sabahtan öğleye kadar, elleri nasırlı yüzleri hayatın zorluklarının aynası olmuş ve emekleri para ile ölçülemeyecek kadar kutsal olan işçilerimiz büyük şehirlerimizde uygun alanlarda sorunlarını dile getirip barış ve refah dileklerini haykırdılar, coşkuyla ve beraberce işçi bayramını kutladılar. 


    Arife günü öğleden sonra da ülkemizin hemen hemen her köşesindeki tüm köyler, beldeler ve şehirlerde 7’den 70’e herkes; ellerinde çiçekler, defne dalları ve yeşilliklerle; dillerinde Yasinler, Fatihalar ve dualar okuyarak geçmişlerinin mezarlarını ziyaret ettiler. Bu mevsimde tabiat da mor beyaz açmış mis gibi kokan zambaklar, yaseminler, leylaklar, erguvanlar, papatyalar, pembe, kırmızı ve beyaz yediveren güller, dimdik göğe doğru uzanan sık kara serviler ile baharın en güzel renklerine bürünmüştü. Bu güzellikler evlerde temizlik ve tatlı hazırlıklarıyla akşama kadar sürdü. Akşam gurbetten sılaya gelenleri karşılayan kardeşler, yeğenler, kuzenler bir araya geldiler. Çayın yanına konulan ve henüz şerbeti yeni dökülen baklavalar, revaniler ve saraylı tatlılar ise bayramın havasını şimdiden başlatmıştı bile. Bu akşamın sonunda çocuklar hâlâ ayrı bir neşeliydi, babalar cüzdanlarını yarın çocuklara vereceği harçlıkları kontrol ederek hazırlıyordu, anneler de bayramlık elbiselerin ütü işlerini tamamlayıp bitirdiler çoktan.


    Ve bayram günü ülkemizin inanç, azim ve sevgi dolu heyecan dolu güzel insanları sabah erkenden kalktılar. Yaşanılan tüm sıkıntıları unutturan, belki de en büyük güç bu inanç ve sevgi atmosferi olan bayramlarımız değil miydi?  Bizim yiğitlerimiz! Geleceğimizin sahibi gençlerimiz! Onlar da âdet olduğu üzere, kimseye zarar vermeden silahları ile havaya ateş ederek başlattılar bayramı ve coşkuyu doruğa çıkardılar! Ardında güzel sesli müezzinler ışıkları henüz sönmemiş minarelerden okudular selaları. En güzel elbiseler giyildi, en güzel kokular sürüldü ve ayakkabıların tozu silindi ve boyaları yenilendi. 


    Ardından hep birlikte camilere koşuldu, bayram vaazları dinlendi ve birlikte bayram namazları kılındı ardından tekbirler getirilip dualar edildi. Ve en güzel da ardından geldi; salgın döneminde birçok defa yapılamayan toplu bayramlaşmalar bu sefer yapıldı, yüzler ruhlardaki güzellikleri yansıtıp tebessüm ile taçlandı. En büyük bayram da çocukların idi, onlara da harçlıklar verildi. Bayramlaşma, evlere gelince anneler ve babalar ile hep beraber bayramlaşmanın ardından mis gibi kahvaltı ve ardından baklava tadıyla iyice mükemmel hâle büründü.  Rengârenk bayramlık elbise ve ayakkabılarını giyip ellerindeki şeker ve para keseleri ile ikişerli üçerli gruplar halinde koşa koşa evleri dolaşan büyüklerin ellerini öpen ve bayram harçlığı biriktiren yarınlarımızın ümit tomurcukları ve güven kaynağımız olan bizim çocuklarımız,  bu güzel bayram gününde hayatın zorluklarını unutturduğu gibi bizlerin de yüzlerini güldürüyorlardı.  Çocukları sevindirmek büyüklerin en önemli görevi idi. Bu açıdan önceden hazırlıkları da yapmıştı büyükler gelen her çocuğa harçlıklar da vermeyi ihmal etmiyorlardı. 


    Şimdi, yine benim bir eğitimci olarak meslek hayatımda öğrencilerime sıkça söylediğim o meşhur sözüm aklıma geldi! Onlara şöyle derdim çoğu zaman: “Gençler hayat hep tarih, coğrafya ve matematik değil, hayat sevmek, paylaşmak dayanışmak ve canlı kalabilmektir!”


    Bu bayrama da buruk giren evlatlarımız ve büyüklerimiz de ziyaret edildi, büyüklerin ellerinden küçüklerin gözlerinden öpüldü. Sevinçte mutluluktaki birlikteliğimizi kederde, acıda ve tasada da bir ve beraber olarak yaşatılmaya gayret edildi. Uzaklarda gurbette olanlar da iletişim vasıtalarıyla aranarak görüşülüp bayramlaşıldı ve özlem giderildi. 


    Gönlü en güzel duygu ve düşüncelerle dolu olan kıymetli dostlarım, kardeşlerim ve arkadaşlarım Sizleri sevgi dolu, özlem dolu bu güzel duygularla selamlarken bayramınızı tekrar tebrik ederim. Nice huzurlu yarınlarda daha mutlu bayramlar dileklerimle, bütün insanlığın ve milletimizin barış ve esenliği için Allah’a dua ederim. Sizlerden de dua beklerim.

     

    TRABZONSPOR ŞAMPİYON!

     

    Yıl 1984’tü sanırım. KTÜ Fatih Eğitim Fakültesi’nde 2. Sınıfta öğrenciydim. Trabzon Meydan Park’ta eve gitmek için belediye otobüsüne bindim, otobüsün kalkışını bekliyorduk! O sırada arkamda oturan iki kadından siyah çarşaflı olanı biraz bana doğru eğilip “oğlum maç kaç kaç?” diye sordu. Ben de biraz tuhaf tuhaf onların yüzüne bakıp sonra “bilmiyorum!” dedim. O yıllarda internet henüz yoktu, cep telefonunu bırakın ev telefonu ve televizyon bile çok azdı. Maç sonucunu bilmememden çok hanımefendinin bana maç sonucunu sorması ve benim cevap verememem ortada kalınca; diğer kadın bana “Oğlum bu, Dobi Hasan’ın Annesi” deyince merakım biraz gitmişti. Dobi Hasan Trabzonspor’un o yıllarda önemli santraforu idi. Trabzonspor da o dönemlerde üst üste şampiyon da oldu. Trabzon’da Üniversite okuyan bir genç olarak bizim gönlümüze de o zaman düştü Trabzonspor sevgisi, o sevgi hiç gitmedi benden ama uzun yıllar şampiyonluk yarışı hep hayal olmuştu!

     

    Evet o sene bu sene idi! Kuzey’den esen şampiyonluk rüzgârı nihayet tüm Türkiye’yi sarmıştı; ŞAMPİYONLUK Trabzonspor’un! 

     

    Süper Lig’in bitimine 3 hafta kala, 35.Hafta’da Trabzonspor ve Antalyaspor’un Avni Aker Stadyumu’ndaki heyecan dolu karşılaşması 2-2 bitmişti. Ancak Trabzonspor’un en yakın rakibi olan ve ligi ikinci sırada sürdüren Fenerbahçe’nin  9 puan önünde bitirmesi şimdiden şampiyonluğunu ilan etmesine yetmişti. Trabzonspor’u ve tüm centilmen spor camiasını tebrik ederim. İyi oynayan kazansın. Daha nice başarılar dilerim.

    ***


    İnsanların çoğu yüz görünümü ve güzellikleri için birçok çaba harcamaktadırlar ve yüklü paralar ödemektedirler; oysa en önemli güzellik olan ruh ve kalp güzelliğini ve beyin donanımını çoğu insan ihmal etmektedir. Bunun için büyük paralar ödemeye de gerek yoktur. Ancak bu alandaki ihmaller çoğumuza büyük bedeller de ödetmektedir.


    * Sevgili Dostları! Bayram münasebetiyle ara vermiş olduğum Selanik’teki Mustafa Kemal Atatürk’ün doğduğu evde kaldığımız Batı Trakya ve Balkanlar Gezimizle ilgili seyahatname notlarımıza haftaya sizlerle paylaşmaya devam edeceğim. Şimdilik esen kalın, sağlık ve mutluluk dileklerimle!


    Nurettin BİLGEN


Kar360.com Kayseri-Trkiye ve Dnya gndemini takip edebileceiniz, nteraktif bir haber sitesidir. Yazlm ve Tasarm hizmeti www.tahamedya.com tarafndan yaplmtr.