|   | 
  • Cevahir Kadri

    ‘Şehitler Tepesi Boş Değil’

    Geçmişimize şöyle bir baktığımızda tarihimizin nice kahramanlıklarla dolu olduğunu görürüz. Bu, bize aynı zamanda, geçmişimizin çok da huzur ikliminde cereyan etmediğini gösterir. Hangi konumunda bulunursak bulunalım, kendimizi daima bir savaşın içerisinde bulmuşuz. Bu yüzdendir ki nice savaşlar, nice acılar, nice dramlar, nice trajediler yaşanmış bulunduğumuz şu coğrafyalarda.

     

    Atayurdumuz Ortaasya’da geçen zamanlara dair metinlere bir göz attığımızda, oradaki boyların durumlarını anlatan destanları okuruz bugün. Oğuz Kağan, Alp Er Tunga, Göktürk, Ergenekon, Bozkurt, Göç; Satuk Buğra Han, Manas, vb. hepsi birer kahramanlık içeren metinlerdir. Bu metinler, Türkün muhayyilesinde yüzyılların izlerini ve renklerini de katarak bugünlere gelmiştir.Bundan başka; Battalgazi, Danışmendname, Köroğlu gibi destanlar da yakın zamanlara ait, yani Anadolu coğrafyasında cereyan eden kahramanlıkların anlatımlarıdır. Hikâye olarak adlandırılmakla birlikte Dede Korkut metinleri de Türk kültürüne ayinedarlık eden önemli, ama çok önemli metinlerdendir.

     

    Gerek Selçuklu gerekse Osmanlı dönemlerine ait birçok savaşta yiğitlik gösteren bahadırlar mevcuttur. İstanbul’un fethinde bir bayrak olan Ulubatlı Hasan!.. Fetih, hiç Ulubatlı Hasan’ın adını anmadan kutlanabilir mi? Elbette fetihler sadece bir kişinin kahramanlığı ile gerçekleştirilmiş önemli harekatlar değildir. Ama o fetihlerin anlatımları için birer sembol isimlere ihtiyaç duyulur. Daha doğrusu fetihler o isimlerle daha iyi anlatılır sonraki nesillere.

     

    Geçmişte, sadece altı yüzyıl hüküm süren Osmanlının yaptığı savaşları listelemeye kalksak bu yazı alanı o isimlerle dolar. Her bir savaşta belki binler şehit verildi. Biz bugün bu şehitlerin kaçının adını biliyoruz ki!.. Osmanlının duraklama, gerileme ve yıkılma dönemlerinde yapılan savşlarda ayrı bir hüzün vardır. Bir yanda toprak kaybı, diğer yanda can kayıpları yani şehitlerimiz!.. On sekizinci yüzyıl ve sonlarında felaket üstüne felaketler yaşanmış ve halk âdeta bunalmış vaziyettedir. Yirminci yüzyılın başlarında Balkan savaşları, Birinci Dünya Savaşı, Çanakkale,.. derken savaşlardan iyice yorgun düşen halk bu sefer, var olma mücadelesi vermek üzere Kurtuluş Savaşı’ndadır. Anadolunun küçük bir bölgesine hapsedilmeye çalışılan bu coğrafyadan kıt imkânlarla bütün dünyaya “Beni tarihin sayfalarına gömemeyeceksiniz!” diyerek haykırmıs, Büyük komutan Gazi Mustafa Kemal’in önderliğinde büyük zaferler kazanılmıştır. Bu savaşların her birinde on binlerce şehit verilmiş, bu aziz vatan her bir karış toprağı şehitlerimizin aziz kanlarıyla sulanmıştır. Onun için Mehmet Akif Ersoya “Bastığın yerleri “toprak!” diyerek geçme, tanı!” diyerek ikaz etme gereğini duymuştur.

     

    Meçhul asker anıtı

     

    Kars Zaferi'nin 100'üncü yılı dolayısıyla tüm şehitler anısına Meçhul Asker Anıtı inşa edilir. İster Kars’taki bu anıt isterse Çanakkale’deki “meçhul şehit mezarı” olan anıt olsun,Türk askerinin adı, şanı, gayesi bellidir; mechul değildir. Millî hislerle dolup taşan bir yüreğin sahibi şair Arif Nihat Asya da bu duygularla “Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor” adlı şiiri yazar. Asya, bu şiirinde şehitler tepesinin boş olmadığını, orada yatan askerin Türk askeri olduğunu, onun yüce bir görevi bulunduğunu, dolayısıyla ona “meçhul asker” denemeyeceğini şu dizelerle âdeta haykırır: “Şehitler tepesi boş değil,/ Biri var bekliyor./ Ve bir göğüs, nefes almak için;/ Rüzgar bekliyor./ Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye;/ Yattığı toprak belli,/ Tuttuğu bayrak belli,/ Kim demiş meçhul asker diye?”

     

    Anadolu’nun ve Rumeli’nin her bir karış toprağının şehit kanlarıyla sulanmış olduğunu söylemiştik. Evet, şair Asya’nın dediği gibi “şehitler tepesi boş değil”; öyle ki şehitlerden, onların o aziz naaşlarından âdeta bir tepe oluşmuşmuş vaziyettedir. Bu, aynı zamanda acılar tepesidir, buna böyle de bakmak lâzım.

     

    Şehitlik, şüphesiz büyük bir makam. Ahirete bakan yönüyle dünya nimetleri açısından kıyaslanamayacak bir payeye sahip. Lâkin, giden bir can parçası, ona üzülmemek elde mi?

    Yaşadığımız şu Anadolu coğrafyasında son yetmiş yılda Kore Savaşı, Kıbrıs Barış Harekatı ve sonrasında terör belâsı sebebiyle verdiğimiz şehitlerimizin isimlerini alt alta yazmış olsak bile ciltlerle kitap eder. Bilhassa lanet terör örgütlerinin askerimize, polismize, eğitim kahramanlarına ve diğer görevlilere düzenledikleri saldırılar neticesinde on binlerce insanımız şehit oldu. Yaşanan bu elim hadiselerden sonra yetkililerin teselli mahiyetinde söyledikleri sözleri artık gerçek duyguları ifade etmekten uzaktır. Çünkü artık kanıksanmış vaziyettedir şehit haberleri. Ne yazık ki rakamlarla ifade edilmeye başlanmıştır ki bu çok acı bir durumdur. Bu acı durumu kendisi de hainlerce, bir helikopter “kaza”sında şehit edilen, güzel insan, büyük ruh Muhsin Yazıcıoğlu şöyle resmeder: “Şehit vermekten daha acı bir şey varsa o da şehit haberi almaya alıştırılmış bir toplum olmaktır.” Merhum Muhsin Başkan ne kadar da haklıdır!.. Şehitlik, kutsal bir makam, doğru ama bir komutanın büyüklüğü maiyetindeki askerlerin hayatlarını feda etmeden zafer elde eldebilmesine bağlıdır. Her türlü şartlar dikkate alınarak yapılacak bir operasyonda bile operasyonu gerçekleştirecek askerin canının korunması öncelikli iştir. Nasıl olsa şehitlik gibi bir yüce makama ereceğiz diyerek tedbirsiz hareket etmek olsa olsa divaneliktir, intihardır!

     

    Asker  değilim; ama bilinen bir gerçek var ki günümüz şartlarında  hava desteği olmadan bir yere kara hareklatı düzenlenemez. Düzenlenirse ne mi olur? İşte o istenmeyen durum olur: Şehit cenazeleri peş peşe gelmeye başlar! Muhsin Başkan’ın endişe ettiği o durumlar yaşanıyor günümüzde maalesef! Geçen Regaip Kandili gecesinde İdlip’te Rus/rejim güçleri, tarafından bir taburumuza iki jet tipi uçakla hava saldırısı gerçekleştirdiler. Bu saldırı sonucu çoğu askerimiz yaralandı, otuz üç kardeşimiz de şehitlik mertebesine ulaşarak “uçmağa” vardılar.

     

    Otuz üç can… bir değil, iki değil, üç değil; otuz üç can!.. Bir eşya saymıyoruz, bir insandan, candan bahsediyoruz. Ya Rab, acıları söylemek, yazmak, yazmaya çalışmak bile ne acı!.. Bu acıyı bir de annelere, babalara, evlâtlara sormak lâzım. Buradan ne yazılırsa yazılsın yaşanan bir yanda, daima yazılan bir yandadır; onlar asla bir araya gelemez, asla! Bakınız şair Attila İlhan bir duygu atmosferinin resmini çizer bize: “Uğursuz bir hava çökmüş/ üstüne memleketimin/ uğursuz ve karanlık/ çocuklar gülmemiş artık/ sessiz sessiz ağlamış analar

     

    İdlip şehitlerinin haberleri sosyal medyada paylaşılması üzerine bazı şair ve sanatçılar bu elim durumla ilgili duygularını dile getirdidler. Şair Haydar Ergülen, "Üzgünüm, bayrak asılmış evler gibiyim" diyerek duygularını dile getirdi. Ses sanatçısı Suavi de “Evlâdı elinden alınmış bir anneye ne söylenebilir? Bu acı, bu öfke, bu yürek yangını nasıl diner? Hiç huzur olmayacak mı bu güzelim topraklarda? Yetmez mi çekilen acı, ödenen bedel? Evlâtlarını yitiren ailelere başsağlığı, sabır diliyor, acılarını paylaşıyorum. Barış hemen şimdi.” diyerek bir an önce barışın tesis edilmesi gerektiğini dile getirdi.

     

    Şehit haberini alıp da üzülmemek elde mi? Koskoca Kanuni Sultan Süleyman bile oğlu Şehzade Mustafa’nın idamı sonrasında hüngür hüngür ağlar.Öyle ki Kanuni Sultan Süleyman ağlamaktan perişan olmuş vaziyettedir.Rüstem Paşa "Hünkârım, bu kadar helâk etmeyiniz kendinizi!" der. Evlat acısını yüreğinin derinliklerinde hissedip yaşayan Kanuni Sultan Süleyman da :"Konuş Rüstem konuş, ne devlet senin, ne evlât senin!" diyerek cevap verir. Canından can gitmeyen ne bilsin canın acısını!

     

    Evet, bu aziz vatanın savunması ve güvenliği askerlerimize, polislerimize hasılı güvenlik güçlerimize bir emanettir. Onlar da bu emaneti canlarını feda etme pahasına korumaya devam etmektedirler. Rabbim yâr ve yardımcıları olsun!

     

    Ama bilinmeli ki “Şehitler tepesi boş değil!” Her türlü karar alıcılar, bu gerçeği asla göz ardı etmemelidirler.

     

    Gerek İdlip gerekse diğer harekatlarda şehit düşen vatan evlâtlarına Yüce Mevlâ’dan rahmet, yaralı gazilerimize acil şifalar diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun. Başta idarecilerimiz olmak üzere milletimizin akıl ve ruh sağlığını Yüce Mevlâ muhafaza buyursun, cümlemize basiret versin, düşmanlarımızı perişân eylesin!

Kar360.com Kayseri-Trkiye ve Dnya gndemini takip edebileceiniz, nteraktif bir haber sitesidir. Yazlm ve Tasarm hizmeti www.tahamedya.com tarafndan yaplmtr.