|   | 
  • Kiralık Kalem (Satılık Değil Ama)

    ŞİİR ÜZERİNE BAZI MÜLÂHAZALAR (ALTI)

    17. YÜZYILDAN BİR OZAN

     

    Hayatı hakîr gördükçe izzet kazanma, azizleşme ihtimâli; hayatı aziz gördükçe zillete düşme, hakîrleşme ihtimâli artar.Bu, benim, bazı kaynaklarda da gördüğüm tespitimdir. Selçuklulardaki, Osmanlı Devleti’nin Kuruluş ve Yükseliş dönemlerindeki alp-eren serdengeçtiler, hayatı hakîr gören erler idiler. Hayatı hakîr görürler, buna karşılık aziz, izzetli birer hayat sürerlerdi. En net örneğinin de Alparslan olduğunu düşünürüm.

     

    Osmanlı Devleti’nin Kuruluş, Yükseliş, Duraklama ve Gerileme dönemlerini elimden geldiğince incelemeye çalışmışımdır. Bu dönemlerin her birinin kendine özgü toplumsal, kültürel, siyasal, ekonomik ve askerî özellikleri bulunduğu ortadadır. Edebiyat sanatının özellikleri de bu devirlere göre değişiklikler göstermiştir.

     

    17. yüzyıldan itibaren Duraklama Devri başlar. Sonra koca devlet, adım adım çözülür ve yıkılır. Bunda, siyasal yapının, kültürel yapının, ekonomik yapının etkileri vardır. Bunlar, aynı zamanda birbirlerini de etkilemişlerdir. Bir çuvaldaki bozuk patatesin, diğerlerini etkiledikleri gibi. Bu süreçte yumurtadan tavuk çıkar, tavuktan yumurta çıkar...

     

    Size, 17. yüzyıl halk ozanlarımızdan, yani Duraklama Devri ozanlarımızdan bir tanesinin şiirlerinden alıntı parçalar sunacağım. Lise Edebiyat Dersi müfredâtında yer alan ve öğrencilere ders olarak okutulan bu çapkın ozan (“Çapkın” yerine başka bir kelime bulsak daha iyi olacak belki; baksanıza asılmadığı, oynaşmadığı kız, gelin kalmamış arkadaşın.) hakkında yorum yapmayacağım. Siz, istediğiniz gibi düşünmekte serbestsiniz efendim. İsterseniz kendisine bazı sorular sorabilirsiniz. Örneğin; “Ey Ozan, köylülerin, arkadaşların, serhatlerde, îlâ-yı kelimetullah aşkıyla cenk meydanlarında at koşturur, kılıç sallarken sen böyle, gelin kız demeden, hâtunların peşine düşmeye utanmadın mı hiç?” “Bir başka ozan da senin kızına, karına aynı gözle baksa, aynı türden şiirler düzseydi, hoşuna gider miydi?” diye sorabilirsiniz.

     

    ........... der ki hoşça salınsın
    Dursun yol üstünde bacı alınsın
    Çözüver düğmeni göğsün görünsün
    Nokta nokta benli döşün sevdiğim

     

    Seherden uğradım dostun köyüne
    Hoş geldin sevdiğim in dedi bana
    Tomurcuk memesin verdi ağzıma
    Yorgunsun sevdiğim em dedi bana

     

    Akça kızlar göç eyledi yurdundan
    Koç yiğitler deli oldu derdinden
    Gün öğle sonu da belin ardından
    Saydım altı güzel indi pınara

     

    Üçü uzun boylu, kaşların süzer
    Üçü orta boylu, zülfünü dizer
    Sanki akça ceylan bir çölde gezer
    Sarı kınalı keklik indi pınara

     

    El atıp dericek Hatce' nin gülü
    Can için sarıcak Ayşe' nin beli
    İkisi hampalı biri döndeli
    Eminem çok içti kandı pınara

     

    Ala gözlerine kurban olduğum
    Say edip aleme bildirme beni
    Açıp ak gerdanı durma karşımda
    Ecelimden evvel öldürme beni

     

    Dilber at kolların dola boynuma
    Ölüm endişesi gelmez aynıma
    Bir gece misafir eyle koynuna
    Sabah oldu deyu kaldırma beni

     

    Ala gözlü benli dilber
    Koma beni el yerine
    Altın kemerin olayım
    Dola beni bel yerine

     

    Yaz gelip de beş ayları dolunca
    Açılmış bahçenin gülleri güzel
    Yaktı beni Fadime'nin nazarı
    Zülüften ayrılmış telleri güzel

     

    Elif'i dersen de nazlıdır nazlı
    Esme'yi dersen de sırf ala gözlü
    Söyletme Şerfe'yi bülbül avazlı
    Söylüyor Zehra'nın dilleri güzel

     

    Emne'yi der isen incedir ince
    Bağdat'ın Mısır'ın gülleri konca
    Eşşe'nin kaşı da kalemden ince
    Sevmeye Hörü'nün belleri güzel

     

    Döne güzelliğin halka bildirir
    Kamer pınardan da kabın doldurur
    Eşşe yürüy'şünde beni öldürür
    Sevmeli Cennet'in boyları güzel

    ***

    Suya giden allı gelin
    Niçin böyle salınırsın
    Gelin bir su ver içeyim
    Gelin kimin gelinisin

     

    Su değildir senin derdin
    Görmek ise yeter gördün
    Oğlan burda çokça durdun
    Ağam gelir döğülürsün

     

    Döğülürsem döğüleyim
    Söğülürsem söğüleyim
    Gelin sana kul olayım
    Ölürüm kanlım olursun

     

    Yaylaya göçmedin mi
    Soğuk sular içmedin mi
    Güzel görüp geçmedin mi
    Beni görüp delirirsin

     

    Gerçi külliyen hakkını yemeyelim; aşağıdaki şu mısraların da aynı ozana ait olduğu belirtilmektedir:

     

    İbtida yürüyüş oldu Bağdad'a
    Sıçradı hendeği geçti Genç Osman
    Vuruldu bayraktar, kaptı bayrağı
    İrişti bedene dikti Genç Osman

     

    Kurşunlarım yağmur gibi yağarken
    Tütünlerim gök yüzüne dönerken
    Yıkılası Bağdad seni döğerken
    Şehidlere serdar oldu Genç Osman

     

    Eğerlensin kır atımın ikisin
    Fethedeyim düşmanların hepisin
    Sabah namazları Bağdad kapısın
    Mevla izin verdi açtı Genç Osman

     

    Getirin de Genç Osman'ı görelim
    Şahbazımız var idüğün bilelim
    Taht isterse tahtımızı verelim
    Vezirleri posttan indi Genç Osman

     

    Sultan Murad, Sultan Ahmed'in çırağı
    Ah edince getirirdi ırağı
    Kudretten çatılı anın yüreği
    Dal kılıç yazıldı gitti Genç Osman

     

    ........... bunu böyle söyledi
    Askerleri dağı taşı boyladı
    Bir Bağdat'ı da gayet medheyledi
    Bin yiğide bir baş oldu Genç Osman

     

    Dedim ya, isteyen istediği gibi düşünmekte serbesttir. Şiir, hem cürmün hem hayrın kapısıdır.

    Vesselâm.

     

    R. Serdar Özmilli

Kar360.com Kayseri-Trkiye ve Dnya gndemini takip edebileceiniz, nteraktif bir haber sitesidir. Yazlm ve Tasarm hizmeti www.tahamedya.com tarafndan yaplmtr.