|   | 
  • Kiralık Kalem (Satılık Değil Ama)

    SÜPER YAVRUNUZ HANGİ FAKÜLTEYİ VE NİÇİN KAZANDI?

     

     

    ÜNİVERSİTE KOMEDYASI (1)

     

    Yakışıklı değilim.” desem, başta annem, pek çok kişi itiraz eder. “Düzlem geometrisi”ne kafamın basmadığını söylersem, kendime haksızlık ve aynı zamanda küfrânınimet etmiş olurum. Yeşil ışıkta geçileceğini, kırmızıda durulacağını tek bir sefer söylediler, öğrenmem için yetti. Sarı ışığın ne anlama geldiğini ise, kimse söylemeden kendi kendime buldum. İslâm’ın şartlarını, imânın rükünlerini, namaz surelerini ve dualarını bilirim. Motosiklet ve otomobil kullanabiliyorum. Fakat, ne zaman trafik polisi, bir araç plakası anons etse, aracımdan iner, plakasına bakarım. Beceriksiz cebir dersi öğretmenimize (her hafta saçının rengini değiştirdiği için) “Renkli İkbal” denildiğini hatırlarım da cebir’in c’sinden bile anlamam. (a+b)nin karesi = (akare + 2ab + bkare) imiş, bunu talebeliğim boyunca hiçbir zaman öğrenemedim; Ali Kiriş Hoca’dan öğrendiğimde ise 20 yıllık bir öğretmendim. Kendi doğum tarihim dışında hiç kimsenin doğum ve ölüm tarihlerini aklımda tutamam. Yani anne babamın zannettiği gibi çok akıllı, çok zeki bir insan değilim. Muhakeme yeteneğim iyidir ama esasen vasatın altında bir kafaya sahip olduğumun farkındayım. İyi bir kurbağa olmaya özen gösteririm fakat boğa olabileceğim zannıyla kendimi şişirmeye kalkışmam. Yani ayaklarını yere basmayı bilenlerdenim. Edebiyatçı olma hayâlim vardı, Allah nasip etti. Üstüne üstlük, öğretmenlik yapmaya da lâyık görüldüm çok şükür. Çocuklarım benden daha akıllılar. Ancak onların da süper zekâ olmadıklarını biliyorum. Eh bunu, binlerce öğrenciye eli değmiş Serdar Hoca bilmeyecek de kim bilecek! Süper zekâ’nın göstergelerini aynelyakin bilirim. Çünkü süper zekâlı çok öğrencim oldu. İstesem hemen şimdi bazılarının isimlerini sıralayabilirim. (Belki onlardan bazıları şu an yazımı okuyor ve bunu yapmamı bekliyorlardır.) Fakat yapmayacağım. O “yeşil ince uzun şey ağaları”nın, Allah’ın emaneten verdiği sermayeyi kendi malları sanıp havaya girmelerine katkıda bulunmak istemem. Tabi bu arada onlara, Peygamber Efendimiz’in “Cennet’e gireceklerin çoğunluğunu akıllıların oluşturmayacağı”na dâir beyânını hatırlatmak da yerinde olacaktır. Bu hususu, anne babalara da sizler duyuruverin lütfen; çocukları için Cennet’i önemsiyorlarsa...

     

     

    Eğitimle yüzde elli oranında (İbn-i Sinâ öyle söylüyor.) değiştirilmesi, daha doğrusu geliştirilmesi mümkün olabilse de insanları Allah farklı zekâ ve yeteneklerle donatmıştır. Kapasiteler de farklı farklıdır. Aziz Nesin’in verdiği oran tartışılabilir belki ama ben de onun gibi, kapasitesi özel ve yüksek yaratılanlarımızın küçük bir azınlık oluşturduklarını görüyor ve biliyorum. En azından kendimden biliyorum! Bunu bazı öğrenci velilerine anlatabilmek için; “Bakınız sayın veli, Allah insanları iki grupta yaratmıştır: Birinci gruptakiler, Serdar Karaman gibi ZEKİ olanlardır. İkinci gruptakiler ise Serdar Özmilli gibi YAKIŞIKLI olanlardır. Sizin çocuğunuz, yakışıklılar grubuna dâhilmiş gibi görünüyor.” dediğim çok olmuştur. 

     

     

    Peki sizin çocuğunuz hangi gruptadır acaba? Ve çocuğunuzun akıllı olmasını niçin çok önemli, çok gerekli buluyorsunuzOnu bana getirin de hele bir falına bakayım. Gerçi siz, çocuğunuzun süper zekâlı, süper yetenekli olduğunu mutlaka biliyorsunuzdur... en azından öyle olmasını istiyorsunuzdur... fal baktırmanıza gerek yok, değil mi? Ve tam da üniversite yerleştirmelerinin yapıldığı bu günlerde, uygulanan sınavın zor olduğundan, orta öğretim sisteminin yanlışlarla dolu olduğundan, orta-lise öğretmenlerinin başarısız olduklarından, çocuğunuzun hakkının yendiğinden şikâyetler edip durmaktasınızdır. Ayrıca, ülkemizde bir sürü işe yaramaz üniversite ve fakültenin varlığını dillendirmektesinizdir. Şimdi size, HAKLISINIZ’dan başka bir şey söylemeye kalksam, beni linç edersiniz, eminim. Çünkü sizin çocuğunuz süperdir... Bu arada, küçük orandaki diğer bir anne babalar grubu ise, çocukları %1’lik, %2’lik, %3’lük dilime girdikleri ve “VÂLİ” olabilecekleri için kasılıyor, kendilerini Kaf Dağı’nda görüyorlardır. Onlar da HAKLILARÇünkü vâli olabilmek, ADAM olmaktan çok daha önemlidir! Hattâ Cennet’e girebilmekten dahi önemlidir!

     

     

    İşte tam bu noktada size Rahmetli Nurettin Topçu’dan “vâli olmanın ne anlama geldiği”ne dâir potporik bir değerlendirme sunacağım, lütfen okuyunuz. BUNU OKUMAYANA, ANLAMAYA ÇALIŞARAK OKUMAYANA VEYL OLSUN:

     

     

    {{…zamanımızda âdeta millî mukaddesatın hizasına yükseltilen tekniğe bağlı değerler, en fazla kazanma gücü, millet kültürünü azar azar ortadan kaldırmaktadır. Bu hal yakın bir gelecekte milliyet ve kültür dâvasının mezarı başında ağlayacağımızı haber vermektedir...

     

     

    FERT İÇİN GAYE BUGÜN CEMİYET İÇİNDE BİR İŞİN GÖRÜLMESİ DEĞİL, BİR KAZANCIN ELDE EDİLMESİDİR. BÜTÜN CEMİYET İŞLERİ SADECE KAZANÇLARA BİRER VESİLEDİRLER (bugün maalesef). GAYE OLARAK SANATLAR ORTADAN KALKMIŞ, KAZANÇ SANAT OLMUŞTUR. ZAMANIMIZDA HERŞEY KAZANÇ TEMİNİ İÇİNDİR. ... BÜTÜN ZEKÂ KUVVETLERİ BU YOLDA HARCANIR VE BU YOLDAN GİDEREK, YAHUDİLER GİBİ, DÜNYAYA TAHAKKÜMÜN (hâkim olmanın) SIRLARI ÇÖZÜLÜR. İNSANIN KAZANÇ KURTLARIYLA KEMİRİLDİĞİ MODERN CEMİYETİMİZİN PAZARINDA AHLÂK BAKIMINDAN NE SEFALETLER YAŞANIR! ... İŞTE YÜKSEK KAZANÇ, BU KAŞARLANMANIN MÜKÂFATIDIR.}}

     

     

    Metinden ben şunu anladım: Günümüzde insanın asıl amacı, kazanç, yüksek kazanç elde etmektir. Yaratan’a karşı sorumluluklar rafa kaldırılmıştır. İnsanî, ahlâkî yüksek değerlerin pabucu dama atılmıştır. Topluma borçlu olduğumuz, yaptığımız işleri aslında insanların ihtiyaçlarını karşılamak niyetiyle yapmamız gerektiği unutulmuştur. Çok pay kapmak, çok doymak içgüdüsüyle saldırıya geçen mahlûklar durumundayız bugün. Bilmem doğru anlayabilmiş miyim? 

     

     

    Dolayısıyla, “dünya nimetleri”nin ve “amacı inhiraf ettirilmiş kazanç”ın ADÂLETLİ bir şekilde, HAKÇA paylaşılmadığı, üstelik israfın teşvik edildiği böyle bir ortamda; üniversite tapınmalarından dolayı öğrencileri, anne-babaları suçlarken iyi düşünmeliyiz. Toplumun, bu arada anne-babaların yaşam felsefeleri, değer yargıları, amaçları ve beklentileri ne kadar yanlışsa, eğitim-öğretim anlayışlarının da o kadar yanlış olması normal değil midir?

     

     

     

    Gördüğümüz ve inandığımız tek şey, dünya ve dünya hayatıdırYaşamak, iyi yaşamak, rahat yaşamak, lüks ve konforlu yaşamak, kendimiz için yaşamak, yaşamak için yaşamak... yaşamımızı yalnızca ‘oh!’larla, ‘kahkaha’larla doldurmak... kilitlendiğimiz başka hedefimiz yok. Var görünenler ise yalnızca artistlikten ibarettir, kendimizi kandırmaktan ibarettir. Herkes pasta kapma telaşında. Daha doğrusu, herkes pastadan büyük, daha büyük pay koparma yarışında. Bedel olarak haysiyetimizi dahi ortaya koymaya hazırız; yeter ki pay kapalım. Her şeye rağmen okkalı bir pay koparalım. Pay alamayanlar, pay kapamayanlar ne olursa olsunlar, onları çiğneyip geçmek câizdir, onların canları Cehennem’e. İyi bir fakülte kapma telâşımız da bir bakıma bu felsefenin yansıması değil midir? Peki ya fakir fukâradan alınan vergilerle ve nice emeklerle yetiştirdiğimiz doktorlarımızdan önemli bir kısmının ülkeyi bırakıp da bol kazanç kotaracakları adreslere kaçmalarını nasıl okursunuz?

     

     

    Topçu anlatıyor ya; siyasette, ticarette, memuriyette olduğu gibi eğitime yönelmemizde de yüksek kazanç amacı var. Bireysel çıkar hesaplarımız var. Toplumun geneli böyle maalesef. Kaç taneniz şunu söyleyebilirsiniz: “Ben çocuğumun iyi, üstün bir okulda öğrenim görmesini, iyi insan olması ve insanlığa hizmet etmesi için istiyorum. Kazancı, ikinci, üçüncü dereceden önemlidir.” Yalan söylemeyin lütfen; çoğunuz, çocuğunuz saygın(!), temiz, rahat, az yorucu, teri az, tatili bol, parası bol, alkışı bol bir iş sahibi olsun diye koşuşup duruyorsunuz. Gerekirse cebinizden biraz fazla para çıkmasına, rüşvet vermeye, iltimas dilenmeye, türlü entrikalar çevirmeye razısınız. Bu durum, çocuğunuzla ilgili gerçekleri görmenizi de engelliyor ve hayâl kırıklığına uğruyorsunuz. Çocuklarınızı da eziyor, boğuyorsunuz. Allah hepimizin yardımcısı olsun. Vesselâm.

     

     

    ÇOCUKLARIMIZLA İLGİLİ GERÇEKLERİ GÖRMEKSİZİN ONLARIN İLLE DE VE YALNIZCA VALİ OLMALARINI İSTEME HAMÂKATİMİZE hayır.

     

     

    Hayırist, esenlik dolu HAYIRLI günler diler.

     

     

    NOT: “KİM ÇOCUĞUNUN VÂLİ OLMASINI İSTER” başlıklı yazımı da okuyabilirsiniz.

     

    R. Serdar Özmilli

Kar360.com Kayseri-Trkiye ve Dnya gndemini takip edebileceiniz, nteraktif bir haber sitesidir. Yazlm ve Tasarm hizmeti www.tahamedya.com tarafndan yaplmtr.