Yaptığın şey ne olursa olsun içine sinmeli. İş mi yapıyorsun? Bir şeylerle mi oyalanıyorsun? Oturdun muhabbet mi ediyorsun? Her ne yaparsan yap içine sinecek. Ağzına bir tat bırakmalı. Bir zamanlar o sahada futbol oynamış artık antrenörlük yapanlardan eski futbol yok eski futbolcu yok, bir zamanlar basketbol oynamış artık antrenör olmuş olanlardan artık bizim gibi sporcu yetişmiyor yok o mücadele lafını duyarız. Bir de burun kıvırırlar yoktu şimdiki gibi tesis, yoktu imkanlar. Var hala sporcusunu insan yerine koyan çektiği zorlukları sporcusuna çektirmeyen antrenörler var. Kim ne derse desin sporcun bu kadar lekelenmesinin en büyük nedenlerinden biri antrenör ve kulüp yöneticileridir. Artık lanet olsun deyip büyük hevesle başladıkları sporu bırakan o kadar çok genç var ki. En büyüğünden en küçüğüne kadar küçük hesaplar yapan o kadar çok antrenör var ki. Bir suyu bir lokma ekmeği hatta ulaşımı bile çok görüp kendilerince fedakarlık yapan antrenörlerimiz bu gençlerin sayesinde başarı yakaladıklarında da meydanı kimseye bırakmıyorlar. Bir konuşmaya başlasınlar nutuk bir başlasın bitmek bilmiyor. Değerler vardır. Etik denen bir şey vardır. Bu vurdumduymazlığı huy edinmemelidirler. Yemek ya da ulaşım yada bir hatır sormak bu kadar zor şey değil. İşine geldiğinde kesip asıp işine geldiğinde ben dememelidir bir antrenör. Çünkü onun işidir o gençler. Hoş bu yazı mı kaç antrenör okur, kaçı bir an düşünme zahmetinde bulunur bilemem ama düşünmelidir. Sen o işin mutfağındaysan tat kadar da o gençtir.