|   | 
  • Kiralık Kalem (Satılık Değil Ama)

    TOPLUMSAL CİNNETİN BİR YÜZÜ

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

    {NUTİZM VE NUTİSTLER-23}

     

     

    EYYÜHEL EVLÂD! (EY ÇOCUKLARIM!) 

    Yazım insicamsız olacak. Olsun varsın, dert etmiyorum. Hayat öylesine insicamını yitirmiş gidiyor ki yazım insicamsız olsa ne var!

    Nevzat Şeker. Yüksek ziraat mühendisiydi. Allah rahmet eylesin, genç sayılacak bir yaşta Hakk’a yürüdü. Çerkez delikanlısı idi. Cins bir adamdı. Özel bir cins. Üniversite yıllarımızda onun da dahil olduğu bir grubumuz vardı; bir araya gelir Necip Fazıl okurduk, Serdengeçti okurduk, Sezai Karakoç okurduk, Seyyid Kutup okurduk, Mevdûdî okurduk. Bediüzzaman okurduk. Yorum yapmadan, konuşmadan. Biraz okur, biraz susar beklerdik. Bir elektrik cereyanının hepimizi sardığını hissederdik. Sekine inmişçesine. Üniversite bitti, ayrıldık, birbirinden çok uzak illere düştük. 1975. Yıllar geçti. Bayramlarda falan birbirimize tebrik kartı yollardık. Bana bir mektup göndermiş. 1981. Avuç içi büyüklüğünde bir kâğıda şunları yazmış:

    Serdar, hâlen bekârsan ve evlenmeyi düşünüyorsan, sana uygun bir kız var. Anasını tanıyorum; nesli tükenen kadınlardan biri. Selâmlar. Nevzat.

    Yaşım 29 olmuştu. Evlenmeye ihtiyaç duyuyordum. Çevremdekiler bana kız arıyorlardı. Onun yolladığı ile aynı ölçüde bir kâğıt kestim ve şu cevabı yazıp yolladım:

    Nevzat, şiddetle evlenmeye ihtiyacım var. Bu işte bir tevafuk var. Sana vekâlet veriyorum, al o kızı bana gönder. Selâmlar. Serdar.

    Telefon etti, vekâletle olmazmış. Bindim otobüse, düştüm yola. Kız, karısının arkadaşıymış. Karısı, kızı iyi tanıyor. Nevzat da beni. Nevzat kefil olduğu için olumlu baktılar. Birinci gün gördük birbirimizi. İkinci gün söz kestik. Sözden sonra, arkadaşımın karısının da bulunduğu bir odada karşılıklı konuşup birbirimize kendimizi anlattık. Üçüncü gün nişan taktık. Nikâh günü ailemle beraber gittik ve evlendim. Nevzat’tan da karısından da Allah razı olsun. O kızı yetiştiren aileden de. 23 yıl beraberlikten ve üç çocuktan sonra kanser illeti ayırdı bizi. Mekânı Cennet’tir inşallah. YANİ GÖRÜCÜ USULÜYLE EVLENDİM BEN.

    1981. 2023. Kırk iki yıl, toplum hayatımızda neleri neleri değiştirdi. Bugün artık ne örfün ne ailenin ne nikâhın ne sadâkatin ne namusun ne iffetin ne edebin ne ahlâkın bir hükmü, bir haysiyeti kaldı. Toplumsal her konuda olduğu gibi evlilik müessesesinde de bir cinnet devri yaşanmaktadır. Öyle bir cinnet ki, dile getirmede kelimeler kifayetsiz kalmaktadır. Öyle ki, maalesef nesebi belli olmayan çocuklar sorunu dahi akıl almaz boyutlara ulaşmıştır. Ben, kendi adıma artık insanlara şüpheyle bakar oldum. Çünkü (çoğunluk itibariyle) insan olmaktan uzak, hayvanlardan daha aşağı bir görüntü içindeyiz. Belki de bu değerlendirmem, benim “güzel gören, güzel düşünen” birisi olamayışımdan kaynaklanmaktadır, bilemiyorum. Ama bugün anladım ki benim gibi bakan, benim gördüklerimi gören başka birisi daha varmış.

     

    Hanımla pazardaydık bugün. Her zaman alışveriş ettiğimiz peynircimizden peynir aldık. Oğlu da oradaydı. Üniversiteyi bitirmiş, askerliğini yapmış, yakışıklı, aslan gibi bir delikanlı. Kişiliğine, ahlâkına da kefilim. Ayak üstü sohbet sırasında kendisine evlilikten söz ettim.

    -“Doğru söylüyorsunuz hocam, gerçekten de evlenme vaktim geldi. Fakat korkuyorum.” dedi.

    -“Neden canım, evlenenlerin nesi var? Kuruyorlar yuvalarını, huzur içinde yaşıyorlar. Sonuçta evlilik herkes için bir ihtiyaç. Yalnız başına yaşayamaz insan.” deyince;

    -“Hocam, siz yaşlısınız. Her şeyi kendi zamanınızdaki gibi sanıyorsunuz. Fakat çok şey değişti artık. Keşke üniversite sıralarında beraber okuduğum kızları ve erkekleri siz de yakından tanımış olsaydınız. Eminim ki korkumu anlardınız, hattâ benim adıma siz de korkardınız. İnanın bana hocam, ben ne bir kızla flört ettim ne oynaştım. Benim gibi bir kız ile yuva kurmaya hakkım yok mu? Ama okulda ve sokakta gördüğüm kızlardan gözüm korktu, bu konuda inanamıyorum, güvenemiyorum onlara.

    Abarttığı belli oluyordu fakat gerçekten gözünün korktuğu da belliydi.

    -“Hassasiyetini anlıyorum ama herkesi kötü bilme; senin bilemediğin nice iyiler var. Araştırılır, öyle bir helâl süt emmiş bulunur. Korkunun kaynağı buysa...” dedim. Delikanlının yüzünde buruk bir tebessüm belirdi;

    -“Evet bundan korkuyordum. Fakat artık başka korkularım da var.

    Meraklanmıştım. Sordum:

    -“Ee yani?

    -“Hocam, bana güleceksiniz belki ama söyleyeyim. Siz hiç Müge Anlı’nın, Esra Erol’un, Serap Paköz’ün, Didem Aslan Yılmaz’ın programlarını ya da benzeri programları izlediniz mi? Ben bu aralar, pazara çıkmadığımız günlerde o programlara takılmaya başladım. Korkularım da katmerlenmeye başladı.

    Ben, söz konusu programlarda iğrenç olayların ortaya döküldüğünü biliyorum. O programları zaman zaman, toplumsal manzaramızı görebilmek için izlerim. Ama birini izlemişsem, dokuzunu izlememişimdir. Benim açımdan durumun böyle olduğunu söyleyince, delikanlı bazı örnekler vererek biraz anlattı. Sonra da benim internet adresime, örnek olarak aklına gelen iki tanesinin linklerini attı.

     

    Akşam yemeğinden sonra hanıma rica ettim; “Bul bakalım şu linkleri de hele bir inceleyelim.” Buldu. Birisi (Herkes bilirmiş.); KOCASI KARPUZ ALMADI GEREKÇESİYLE KOCASINI VE ÇOCUKLARINI TERKEDEN, ÜSTELİK KOCASIYLA NİKÂHLI OLDUĞU HALDE BAŞKA BİR HERİFE KAÇAN KADIN’nın hikâyesi idi. Vay vay vay! Ne vicdansız, ne ahlâksız bir karıymış o öyle! Hele kaçtığı herif uğruna çocuklarını da terk edişi, tüylerimi diken diken etti benim. O iğrenç anne(!), o ahlâksız kadın ve tabi onu yanına alan o şerefsiz adam, belki de cezalandırılmamışlardır bile. İşin başka bir çirkin tarafı da bu ahlâksız kadının başının örtülü oluşu idi. Allah onun da örtüsünün de... Karım, “Bu konuyu sen bilmiyorsun ama bütün herkes biliyor.” demişti ya, madem öyle, konunun detaylarını anlatmama gerek yok. Zaten isteyen herkes, bizim gibi internetten bulup öğrenebilir.

    Diğer linkteki hikâyede ise, alçak bir adamın (hem de kendisine bir böbreğini veren) karısını bir başka kadınla aldatması ve o ahlâksız kadını alarak çekip gitmesi olayı vardı. Şerefsiz mahlûk, zaten daha evvel de iki çocuğu varken önceki karısını boşamışmış. O çocuklardan erkek olanın düğününü de öz annesiyle, böbreğini veren üvey anne yapmışlar, şerefsiz baba düğüne gelmek lutfunda bile bulunmamış. Ya domuz ya! Domuzun adı Ahmet E. Mağdur karısının adı ise Maviş. Kadıncağız şimdi haklı olarak, verdiği böbreğini geri istiyormuş. O yılandan o böbreği almanın ötesinde, nasırlı yüreğini söküp almak ve lâğım çukuruna atmak yakışır. Aynur A. ise, Şerefsiz Ahmet E. ile kaçan ahlâksız kadın. O da Ahmet’in arkadaşı ile evli olduğu halde ve çocuklarını terk ederek kaçıyor haaa! Başka bir iğrençlik daha var: Aynur A. denen edepsiz, Maviş’in de arkadaşı! Allah kahretsin... Yuh be!

     

    Ne yapsam, bundan sonra ben de işi gücü bıraksam ve adı geçen o programları izlesem mi acaba? Aşağıya yazacaklarımı okuyunca bu soruyu neden sorduğumu anlayacaksınız:

    Bir akrabam var. Bir gün lâf arasında bana, artık film falan izlemediğini söylemişti. “Neden?” dememi bekliyordu. Ben de dedim. Nedenmiş biliyor musunuz:

    -“Abi, Müge Anlı’nın, Didem Aslan Yılmaz’ın ve diğer benzerlerinin programlarını izledikten sonra, film izlemek beni sıkmaya başladı. O programlar nefis. İzlemeye doyamıyorum. Öyle heyecanlı hikâyeler, öyle atraksiyonlu olaylar oluyor ki... Valla tiryakisi oldum. N’apayım filmi, n’apayım diziyi.

    Buyrunburdan yakın. Bu akrabam hakkında ve o programlar hakkında ne denilmesi gerekiyorsa siz deyiverin lütfen. Bense şunları söylemek istiyorum:

    Peynircimizin oğlu haklı. İki konuda da haklı. Gençleri o biliyor, o yaşıyor aralarında ve gözlemliyor. Dediği gibiyse, ki öyle bazı örnekleri bizler de biliyoruz, yerden göğe kadar haklı. Evlendikten sonra yaşanan belâlar konusunda da yukarıdaki iki örnekten gidersek, yine delikanlıya hak vermek zorundayız. ! Bir de (kocasına mı karısına mı) karaciğerini veren bir eşin benzer hikâyesi varmış... Ve daha yüzlerce örnek. Artık onları izleyemeyeceğim doğrusu. Kaldı ki, benim ve sizlerin, kendi çevremizden bildiğimiz böyle berbat hikâyeler de az değil, değil mi? Sonuç; peynircinin oğlu haklı, Allah yardımcısı olsun.

     

    Bakmayın benim böyle salağa yattığıma; ben, peynircinin oğlundan çok daha fazla iğrenç örnek biliyorum. Büyük şehir çocuğuyum. İzmir çocuğuyum.

    Toplum, bugün öylesine dejeneredir ki, söz konusu programlar sürekli konu bulabilmektedirler. Daha da acısı; insanların azımsanamayacak bir bölümü o programları, yukarıda anlattığım akrabamın izlediği gibi zevk alarak ve ağızlarının suyu akarak izlemektedir maalesef. Programların reyting şampiyonu olmaları ve çok ama çok reklâm almalarının arkasında bu gerçek yatmaktadır. O programları yapanlar da bunun böyle olduğunu elbette bilmektedirler! Ve yani, nutistler hedeflerine iyiden iyiye yaklaşmış durumdadırlar.

    Tıp doktorlarının bir yemini vardır, bilirsiniz. Acaba sosyologların ve psikologların da buna benzer yeminleri var mıdır? Bu iki zümre gerçekten de toplum yararı için çalışmaya dair yemin etmişler midir ve mutlu, huzurlu, sağlıklı bir toplum oluşturma görevlerinin bilincinde midirler? Diyelim ki öyledirler. Peki, toplum bu şekilde uçuruma yuvarlanmışken onlar nerdedirler ve ne yapmaktadırlar?

    Pekiyi, ya din adamları ve öğretmenler... O zavallıları da en azından gaflet içinde görüyorum ben. 

    Pekiyi yazarlar, şâirler, tiyatrocular, film yapımcıları, müzisyenler ve benzerleri...

    Siyasetçilerden hiç söz etmek istemiyorum. Onların cezalarını Allah verecektir mutlaka.

    Anneler, babalar... abiler, ablalar... dedeler, nineler... kayınpeder ve kayınvalideler? Onlar hakkında da sizler bir şeyler söyleyiverin lütfen.

    SON SÖZÜM: Nurettin Topçu’yu okuyun lütfen. Necip Fazıl’ı okuyun lütfen. Mevdûdî’yi okuyun lütfen. Ve Bediüzzaman Said Nursî’yi okuyun lütfen. Vesselâm.

     

    TOPLUMSAL CİNNET YAŞANIRKEN, BUNDAN KEYİF PAYI ÇIKARMAĞA DA SORUMLULUKTAN KAÇMAĞA DA hayır.

     

    R. Serdar Özmilli

Kar360.com Kayseri-Trkiye ve Dnya gndemini takip edebileceiniz, nteraktif bir haber sitesidir. Yazlm ve Tasarm hizmeti www.tahamedya.com tarafndan yaplmtr.