Ülke ekonomisinin gidişatı, hiç, iç açıcı değil. Bunu dile getirmekte, felaket tellallığı değil. Durumla, gerçeklerle yüzleşmektir.
“Dolar, Altın yükselmiyor, piyasalar hareketlendi, işler açılmaya başladı” laflarının bir öenemi yok. Aylardır döviz konusunda Merkez Bankasının kur’a müdahale ettiğini gözlerimizle gördük. Swap hamleleri ile, Merkez Bankasının piyasaya döviz satışları ile hatta alınan kambiyo vergilerini ciddi oranda artırması ile döviz hakikaten dizginlenebiliyormuş, tutulabiliyormuş.
İş dolarla bitse, iyi. Biz sadece krizi döviz yükseldi mi düştü mü diye bakışımızı sınırlandırırsak. Geminin batışını seyrederiz. Piyasa krizi zaten fiyatlıyor. Etiketlerde fiyatlar, doların tabela fiyatını değil, görünmeyen değerini fiyatlıyor.
Gerçekleri vakit kaybetmeden dile getirip, sıkıntıların üstesinden gelmenin yolları aranmalı. Hızlı çözüm üretilmelidir. Merkez Bankasının rezervlerinin nasıl eridiği aşikar. Merkez Bankasının parasal gücü azaldı. Son 3 ayda 22 Milyar Dolar eridi Döviz rezervleri. Swapla yapılan müdahaleler kısmen işe yaradığını farzetsek bile erime ürkütücü boyutlarda. Katar Riyali, anlaşıldığı üzere yaramıza derman olmadı, olmayacakta.
Yatırımlar durdu, sıcak para girişi yok, turizm geliri yok denecek noktada, Merkez Bankasının da kasası boş vs… Eeee madem öyle! borçla çevir öyleyse… O da olmuyor çünkü borç da bulamıyoruz. Bulunan borçlarsa, yüksek faizle küresel tefeci borcudur. Nereye varacak bu işin sonu? Hazine, son 12 ayda faize 120 Milyar TL ödeme gerçekleştirdi. 2020 yılının ilk 6 ayında toplanan 335 Milyar TL’lik verginin 5’te 1’i faize gitti. Bütçenin haziran ayında verdiği açık( yani zararı), 19 Milyar TL’yi geçti. İlk 6 ayda da, 110 Milyar TL oldu.
Gelirleri artırmak için 5000’den fazla ürüne ek vergi getirildi. Bütçe dengesini şaşırdı. Vergi artarken bile, gelirler azaldı. İthal ürünlerde alınan vergi, harçlar, hatta ÖTV bile düştü. Türkiye Cumhuriyeti, 1993’ten bu yana ilk defa faiz dışı açık verdi. Yani devlet var olan borcundan faizi düştükten sonra bile hala borçlu kaldı. Başka bir deyişle, “Kamunun borcu olmasa ve faiz ödemek zorunda kalmasa bile, giderlerini karşılayacak kadar gelire sahip olmadığını gösterir.”
Merkez Bankası, piyasalara gerektiğinde müdahale edebilme imkanı, artık eskisi kadar kolay değil. Döviz rezervinin eksi değerlere gelmesi, dışarıdan borçlanırken yüksek faizli borçlanmaya gitmesine sebep oluyor. Gemiyi yüzdürmek, ekonomiyi ve piyasaları canlı tutmak için, yüksek faizli borca razı olup, mevcut borcunuzu yeni borçla çevireceksiniz. Bu işin artık başka çıkar yolu yok. Bunu da zaten aylardır yapıyor ekonomi yönetimi ve Hazine. Bunun da sonu gelmedi mi? Artık borç bulmak bile sorun oldu. Borçlanıyoruz tamam ama her geçen gün dövizle daha fazla borçlanıyoruz.
Harcamalar,Tasarruf ederek azaltılmalı!
Ekonomi yönetimi, bu kadar borçla devam edemez. O sebeple, masrafsız para bulmalı. Faiz yükünün altında kalmadan para bulunmalı, kaynak sağlanmalı. Yoksa vatandaşın kazanmadığı parayı daha eline geçmeden yeni zamlarla yeni vergilerle alınma devam edilir. Çünkü masrafsız en çabuk kaynak halkın cebidir. Yükle vatandaşa yeni kredileri, faizleri, yeniden borçlandır, aldığı her ürün ve hizmete koy zammı tamamdır. Böyle olmaması için, devletin masraflarını azaltması, var olan borcu azaltması gerekli. 1 TL bile olsa tasarrufa ayrılmalıdır.
Ekonomik krizden kurtulmak için, öncelikle vatandaşa borcun elde edilen kâr ile ödenmesi gerektiğini öğretmemiz gerekiyor.
Özel sektör iflasları ve işsizlik dalga dalga geliyor!!!
İşverenlere teşvik ederek, sorunların üstesin gelmeye çalışıyoruz. Şirketlerin, Kobilerin de ne kadar borç batağı içinde yüzdüğünü biliyorsunuz değil mi? Kredi vererek destek olduğunuzu söylüyorsunuz tamam eyvallah. Ama onlarında ödemesi gereken çevirmesi gereken borçları var. Kredi hooopp borçlara gidiyor. Elde ne kaldı peki?
Bir şirketin borçlarını çevirememesi demek, nefes alamaması demektir. Krediler nefes olur zannettiniz ama olmadı, olmayacak. Bu sebeple onlarda masrafları kısmak için üretimi düşürdüler yanında da işçi çıkardılar. İşçi çıkarmayı yasaklamış olabilirsiniz ama kısa çalışma ödeneğini alan işçi sayısı ne kadar da düşük. Alan kişi sayısı da verilen para da düşük.
Bu ülkede sadece 1 kişinin istihdamı için, 100.000 TL(15 BİN DOLAR)’lık yatırım gerekiyor. İşsiz milyonlarımız var. TUİK rakamları istediği kadar düşük göstersin. Gerçeği vatandaş hissediyor. Geniş tanımlı işsizlik, 10 Milyonu geçti. Gençler ve emekliler ümitsiz. Yeni istihdam alanları açılmıyor. Milyonların işgücüne ve üretime katılımı için adım atılmıyor. Sadece “teşvik paketi” var. Sadece bununla olmaz efendim olmaz. Siz yeni fabrika ve iş yeri açmadığınız gibi, olanı da kapattıracaksınız haberiniz yok.
Binlerce firma, iflas etmemek ve ayakta kalmak için direniyor. Artan maliyetlerinin altında eziliyor. Bu devam ederse, pandemi süreciyle beraber katmerli bir sorun devam eder. Bu yaz ayları öyle böyle bir şekilde geçer ama sonbaharı geçirir mi kışı çıkarır mı garantisi yok. Kapısına kilit vurulan her bir işyerinin, bedeli ülkeye ve vatandaşa fatura edilir. Toplayacak vergi bile bulamayız. Halk olarak bile topyekün iflas ederiz.
Sonra hep beraber “Buyrun özel sektörün cenaze namazına” demeyelim.