Geçen günlerde bilim tarihi açısından çok önemli bir aşama olarak kaydedilen bir olay gerçekleşti. Bir kara deliğin fotoğrafı ilk kez çekilerek dünya ile paylaşılmış oldu.
ABD Ulusal Bilim Vakfı, 2012'de bir kara deliğin çevresini gözlemlemek için kurulan EventHorizonTeleskobu'ndan (EHT) elde edilen 'çığır açıcı’ sonuç düzenlenen bir basın toplantısıyla açıklandı.
Ulusal Bilim Vakfı Direktörü France Córdova, toplantıda "Bugün EHT projesinin elde ettiği, kara deliklere ilişkin bilgilerimizi dönüştürecek ve kara delikleri anlayışımızı güçlendirecek bulguları açıklayacağız. Bu benim için nefes kesici bir gün." dedi.
Bilim insanları tarafından 'canavar' olarak tanımlanan kara deliğin dünyadan 500 milyon trilyon kilometre (54 milyon ışık yılı, 1 ışık yılı=9.5 trilyon kilometre) uzakta olduğu ve Güneş Sistemi'nin tamamından daha büyük boyutta olduğu ifade edildi. Bu fotoğrafla birlikte kara deliklerin varlığı ilk kez görüntülü bir şekilde kanıtlanmış oldu.Fotoğraflanan bu kara deliğe, “Hawaii dilinde, “yaratılışın sonsuz karanlık kaynağı.” anlamına gelenPowehi” adı verildi.
M87 ismi verilen bir galakside yer aldığı belirtilen kara delik, Dünya üzerinde bulunan 8 teleskobun bir ağ yardımıyla birlerine bağlanmasını içeren bir çalışmayla görüntülendi. Teleskobun yapılması için 20 ülkeden 60 kurum ve 200'den fazla kişi iş birliği yaptı.
Projeye dahil olan bilim insanları, kara delikten elde edilen bulguların Albert Einstein'ın izafiyet teorisini güçlü bir şekilde desteklediğini belirtiyor.
Kara delik nedir?
Uzayın en bilinmez noktalarından biridir kara delikler. Güncel Türkçe Sözlük’te (TDK) kara delik “yakınındaki nesnelerin kaçıp kurtulmasına izin vermeyecek kadar yüksek çekim kuvvetine sahip, çok yoğun bir kütlenin oluşturduğu uzay bölgesi” olarak tanımlanır.
Astrofizikte, çekim alanı her türlü maddesel oluşumun ve ışınımın kendisinden kaçmasına izin vermeyecek derecede güçlü olan, kütlesi büyük bir kozmik cisimlere denir. Bir başka ifadeyle kara delik, uzayda belirli nicelikteki maddenin bir noktaya toplanması ile meydana gelen bir nesnedir de denilebilir. Bu tür nesneler ışık yaymadıklarından kara olarak nitelenirler. Kara deliklerin, “tekillik”leri dolayısıyla, üç boyutlu olmadıkları, sıfır hacimli oldukları kabul edilir.Einstein’ın genel görelilik (izafiyet teorisi) kuramıyla tanımlanmış olan karadeliklerin içinde zamanın ise yavaş aktığı veya akmadığı tahmin edilmektedir.Doğrudan gözlemlenemediklerinden, çeşitli dalga boylarını kullanan dolaylı gözlem teknikleri sayesinde keşfedilmişlerdir. (Gazeteler ve haber web siteleri)
***
Kara kelimesi şiirimizde ve edebiyatımızda sıkça kullanılan bir kelimedir. Türlü anlam katmanlarına sahip olan bu kelime, şiirlerde daha çok, kara baht olarak kullanılır.
“Şeb-i hicrân yanar cânım döker kan çeşm-i giryânım/Uyarır halkı efgânım kara bahtım uyanmaz mı?” diye hicranla sorar kadim şairlerimizden Fuzulî. Derdi nedir, onu bu derde salan nedir, yoksa şiir dilinin ve sanat atmosferinin gereği söylenmiş cümleler midir bütün bunlar? Bilinmez, ama bilinen bir şey var ki o da bu derdin aşk olduğudur. O, Leyla vü Mecnun mesnevisinde Mecnuna söyletir bunu: “Aşk derdiyle hoşem el çek ilâcımdan tabip/Kılma derman kim helakim zehr-i dermanındadır” der.
Bir de türkülerde kara kelimesi sıkça kullanılır. Bu, bazen baht olur, bazen alın yazısı bazen de somut bir varlık tren olur: “Karadır şu bahtım kara/Sözüm kâr etmiyor yara/Yaktım yüreğimi nara/Eyvah eyvah ey”, “Kara tren gecikir, belki hiç gelmez/ Dağlarda salınır da derdimi bilmez/ Dumanın savurur halimi görmez/Gam dolar yüreğim gözyaşım dinmez.” Kimi zaman da bir başka somut varlık olarak kulaklarımızda yankılanır: “Karadır kaşların ferman yazdırır,/Bu aşk beni diyar gezdirir,/Lokman Hekim gelse yaram azdırır,/Yaramı sarmaya yâr kendi gelsin.”
Ve Bekir Sıtkı Erdoğan söze girer de ses verir: “Kara gözlüm, efkârlanma gül gayri!/İbibikler, öter ötmez ordayım.”Bu, bir yandan vatan aşkıyla yanıp tutuşan diğer yandan da cananını özleyen bir kalbin sesidir. Sonra, Deli Kızın Türküsü’nü söyleyen Gülten Akın dem tutar.Bakalım ne der deminde, o türküsünde onu dinleyelim: “Karayı kaldırın mavi koyun umudumu yitirmedim/Beni çağırın gülümserken uykunun bir yerinde/Eliniz beyazken uzatın isterim/Karayı kaldırın sevgi koyun umudumu yitirmeyin” (…) “Güz gelirken bir yanı kara sevdalarla/Avcumda bu yavru kuş varken tedirgin/Sizde tutunacak yaslanacak kollar/Biraz daha durun biraz daha/Karayı kaldırın mavi koyun umudumu götürmeyin” Umutlarımız hep var olsun. Kaybolmasın, yitirmeyelim umutlarımızı. Umutlarımız, bizi geleceğe taşıyan vasıtalardır.
Karakelimesi dilimizde o kadar yer etmiş ki buna deyimlerde, atasözlerinde, söyleyişlerde çokça rastlamak mümkündür. Atasözleri, bilindiği gibi, toplumu eğiten, onlara öğütler veren, atalarımızın tecrübelerini yansıtan, aktaran özlü sözlerdir. Bunlardan birkaç tanesini verelim:
Tasarruflu olmanın gerekliliğini anlatmak için “Ak akçe kara gün içindir.” deriz. Dertlerin, sıkıntıların maneviyattan, itibardan, onurdan olmaktansa maddiyattan olmasının tercih edileceğini vurgulamak için “Kara, gözden olsun; yüzden olmasın.” şeklinde dileklerimizi beyan ederiz. Her türlü dert ve sıkıntının, belâ ve musibetin aşılabileceğini ümidini gönlümüzde hep taze tutmak için “Kara gün kararıp kalmaz, koç yiğit bunalıp ölmez.” der, hep ümitle şahlanırız. Acıların, olumsuzlukların, kötü haberlerin toplum içinde çabucak yayıldığını anlatmak için “Kara haber tez duyulur, yayılır, ulaşır, tez gelir.” diye birbirimizi ikaz ederiz. Bunun yanı sıra toplumda kimlerle beraber olmamız gerektiğini hatırla/t/mak için “Kara yanına varma, kara bulaşır.” diyerek iyi ve güzel insanlarla beraber olmanın önemini vurgularız. Bazı imkânların bazı kişilerde hiçbir işe yaramadığını belirtmek için de “Karaya sabun, deliye öğüt neylesin.” diyerek ikazımızı yaparız.
Başımıza türlü belâ ve musibetler gelmişse ve bunlar da beklenmedik bir şekilde cereyan etmişse “Hayatımız kararır.” Bu dünyada fani olduğumuzu, hiç kimsenin burada kalıcı olmadığını vurgulamak için de “Cümlemizin gireceği kara topraktır.” der, teselli ederiz kendi kendimizi.
***
Kara deliklerden söz açınca kara kelimesinin anlam boylarında dolaşmak gerekliydi. Kara kelimesi dilimizde daha çok, olumsuz anlamları içeren bir anlam dalga boyunda kullanılır. Yukarıda bununla ilgi pek çok örnek verdik.
İşin bir de sosyal boyutuna değinelim. Hani şimdilerde “beka” diye bir meselemizin olduğu türlü toplantı ve mitinglerde dile getiriliyordu ya, işte asıl “beka meselesi” toplumu yutmakta olan karadeliklerin bilinmemesi sebebiyle hızlı bir şekilde bu kara deliklere doğru yol aldığımızı belirtelim. Toplumun temel yapısını derinden sarsan bu kara delikler ise bizi birbirimize düşüren, ikilikten ikiliğe sürükleyen uygulamalar ve tavırlardır.
Toplumun birlik ve beraberliğine yönelik tehdit ve algılar, olgular Türk milletinin feraseti ve ortak aklı ile ters yüz edilecektir. Eğer edilemezse bu beka meselesi hep var olmaya devam edecektir. Milletin birbirine güven duyarak huzur içerisinde “sapasağlam bir yapı olarak” geleceğe yürümek istiyorsak, birlik ve beraberliğimizi daha da güçlendirmeliyiz. Bunun için de ötekileştirici, kısıtlayıcı, dışlayıcı, vb. tavır ve davranışlardan, uygulamalardan sürekli olarak kaçınmalıyız.
Kara delikler uzayda olabilir. Ama asıl karadelikler içimizde, yanımızda, yöremizde, ülkemizde…Aklımızı ve kalbimizi kullanarak bu tür ayrıştırıcı politikalardan, birbirimizi yok yere üzecek tavır ve davranışlardan uzak durmamız gerek.
Nasıl ki yıldızları, gezegenleri yutarak onların bu fani âleme veda etmelerine sebep olan kara delikler söz konusu ise toplumun dertlerini, değer yargılarını yok sayan, onları sıradanlaştıran, değersizleştiren uygulama ve tavırlar da toplumun köküne kibrit suyu döker ve bu tür uygulama ve tavırlar işte toplumun kara delikleridir.
Toplumun kendisini yutacak karadeliklere sürüklenmesini önlenmesi için Pir Sultan Abdal gibi şöyle diyelim:
Özü öze bağlayalım
Sular gibi çağlayalım
Bir yürüyüş eyleyelim
Tevekkeltüteâlallah!..