EMİR GAZİ (MELİK)
Danişmendli Devletinin ikinci hükümdarı (?-1134). Orta ve Kuzey Anadolu’yu Malazgirt Zaferi’nden sonra fethedip burada kendi adıyla Danişmendli Devleti kuran Melik Danişmend Gümüştekin Ahmed Gazi, Anadolu Selçuklu hükümdarı I. Kılıç Arslan ile birlikte Bizans, Haçlılar, Trabzon Rumları ve Kilikya
(Adana) Ermenileri ile yaptığı mücadeleler sonunda, 1104 yılında ölünce 12 oğlundan Gazi isimli oğlu, isimlerini bildiğimiz Yağısıyan ve İsmail ile birlikte diğer kardeşlerini bertaraf ederek, hükümdarlığı ele almıştır. Danişmendliler genellikle hükümdar-kral anlamında “Melik” unvanını kullanmışlardır. Emîr Gazi muhakkak ki babası Danişmend Gazi zamanında fetihlere iştirak etmiş ve belki de Orta Anadolu’nun kilit noktası olan Zamantı (Melik Gazi) Kalesi’nin fethini bu zamanda gerçekleştirmiş ve çok zor alındığı belli olan bu sarp kalenin zaptında şehit düşmüş olması muhtemel birçok arkadaşının mezarlarının bulunduğu bu yere muhteşem türbesini inşa ettirmiştir.
Emîr Gazi Sultan I. Kılıç Arslan’ın ölümünden sonra çocukları arasında çıkan saltanat kavgasında damadı Mesud’u destekledi ve onun 1116’da sultan olmasını sağlandı. Sultan Mesud ile birlikte 1124’te Selçuklu Hanedanından olan Tuğrul Arslan’dan Malatya’yı ve birkaç kaleyi alıp ülkesine kattı. Malatya’nın zaptından sonra fakir düşmüş ahaliye bedava tohum ve diğer tarım ihtiyaçlarını vererek gösterdiği alicenaplık devrinin tarihlerine intikal etmiştir. Ankara ve çevresine hâkim olup kardeşi Mesud’dan Konya’yı alan Arap’ı arka arkaya mağlup ederek Mesud’un sultanlığını kesinleştirdi ve bu arada Arap’a ait Ankara ve Kayseri’yi ülkesine dahil etti. Arap da Bizans’a iltica etti. Böylece diğer Selçuklu hanedanına ait Malatya, Elbistan, Kayseri, Ankara, Çankırı ve Kastamonu’yu ele geçirerek Anadolu’nun en büyük hükümdarı oldu.
Karadeniz kıyısında Rumlardan birkaç kale fetheden Gazi, Adana Ermenileri üzerine gönderdiği kuvvetleri burayı istilaya gelmiş, Haçlı Prensi II. Bahemond’u mağlup ve yok etmişlerdir (1130). Daha sonra bizzat kendisi Ermeniler üzerine sefere çıkarak burada bir kısım kaleler fethedip Ermeni kralını itaat ettirmiş, buradan Haçlı Urfa Kontluğu arazisine girmişse de o esnada Kont’un ölümü sebebiyle, asalet gösterip onları kendi hallerine bırakarak geri dönmüştür.
Melikliği, vefatı
Bizans İmparatoru’nun kardeşi İsak imparator olmak için İstanbul’dan kaçıp Emîr Gazi’ye iltica etmişti. Bunun üzerine İmparator Yohannes Commenos ordusunu hazırlayıp Danişmendli ülkesine girerek bazı şehirleri aldı ise de dönüşü üzerine Emîr Gazi derhal buraları geri aldı. Emîr Gazi’nin bütün bu gazaları ve alicenaplığı her tarafta kendisine büyük bir muhabbet ve hürmet kazandırdı. Abbasi Halifesi Al-Müsterşid ve İran’daki Büyük Selçuklu Sultanı Sancar tebrik etmek için kendisine 4 siyah sancak, kös, altın gerdanlık gibi hediyeler göndermişler ve “Meliklik” unvanını tasdik etmişlerdi. Ancak elçiler Malatya’ya, Emîr Gazi’nin yanına geldiklerinde onun çok ağır hasta (koma halinde) olduğunu gördüler ve birkaç gün sonra da bu büyük Türk Hakanı 1134 yılında vefat etti. Onlar da getirdikleri hediyeleri büyük oğlu ve veliahtı Mehmed Gazi’ye verdiler. Emîr Gazi’nin Mehmed’den başka Yağıbasan, Aynüddevle ve Yağan isimli üç evladı daha vardı.
Türbesi Pazarören’de
Cesedi burada tahnit edilerek, hayatta iken yaptırdığı Pınarbaşı’ndaki Melikgazi Türbesine getirilmiş olduğu anlaşılan Emîr Gazi’nin ve bir kısım yakınlarının da yine tahnit edilmiş (mumyalanmış) cesetleri aynı türbede bulunmaktadır. Eski Selçuklu âdeti gereği cesetler toprağa verilmemiş, türbenin alt katında açıkta, tabutlar içerisinde muhafaza edilmiştir.
800 sene bu şekilde kalan cesetler zamanın ve buraya inen ziyaretçilerin dokunması sebebiyle bozulmuşlardır. Yine de en sağlam olarak kalan Melik Gazi’nin cesedidir. Ancak bilhassa son zamanlarda ziyaret esnasında tedbirsizlik yüzünden türbede yangın çıkmış, Melik Gazi’nin cesedinin de yüz ve göğüs kısmı zarar görmüştür. Artık daha fazla müdahale edilmemesi için cesetler türbe tabanında tarafımızdan toprağa verilmiş ise de, buradan istifadeyi düşünen bazı menfaatperestler Melik Gazi’nin cesedini tekrar çıkararak türbede vitrine almışlardır. Ecdada ait manevî değeri çok yüksek olan bir hatıraya böyle bir muamele gerçekten içler acısıdır.
Cesedin sol eli de bilekten kopmuş durumdadır. Çevrede bunun sonradan koparılmış olduğu hakkında bir söylenti varsa da üzerinde yaptığımız incelemelerde elin tahnitten önce kopmuş olduğu ve o şekilde tahnit edildiği görülmüştür. Böylece Melik Gazi’nin sol elini bileğinden hayatta iken savaşlarda kaybettiği anlaşılmıştır.
Dekoratif tuğla ile Selçuklu kümbet tarzında inşa edilmiş muhteşem Melik Gazi Türbesi onarılmış hâlde bugün de önemli ziyaret yerlerindendir. Kayseri bölgesindeki en eski İslâmî eserdir diyebiliriz. Arkasındaki muhteşem Melik Gazi Kalesi çok harap durumda olup onarım beklemektedir. Emîr Gazi zamanında Danişmendlilerin ilk parası basılmıştır. Bizans paraları tarzında olan bu bakır paranın yüzünde Hz. İsa tasviri, arkasında Rumca aslından tercüme olarak “Büyük Emir Emîr Gazi” yazılıdır. Emîr Gazi’nin bu tarz para bastırmasının sebebi halkın Bizans paralarına alışık olmasıdır.
Mehmet Çayırdağ, Kayseri Ansiklopedisi, C.2
Gül bahçesi
“Eğer bir deniz yolculuğunda bindiğin gemi bir limana uğrar da, seni sahile su almak için yollarlarsa, yolda midye kabuğu veya mantar bulursan bunları toplayabilirsin. Fakat aklın daima gemide olmalıdır. Sık sık başını gemiye çevirerek kaptanın seni çağırıp çağırmadığını araştırmalısın. Eğer kaptan çağırırsa, seni eli ayağı bağlı bir hayvan gibi gemiye atmalarına meydan vermemek için, elindekilerinin hepsini atıp süratle geriye dönmelisin. Hayat yolculuğunda da vaziyet aynıdır: Bir midye kabuğu veya bir mantar yerine bir kadın veya bir çocuk nasibin olursa, bunları benimsersin. Fakat kaptan seni çağırınca arkana bakmadan her şeyi bırakıp gitmek lazımdır. Hatta eğer ihtiyar isen yetişememek korkusuyla, gemiden pek de uzaklaşmamalısın.
Hayatında olup biten şeylerin, dilediğin şekilde olmasını isteme: Nasıl oluyorlarsa, öyle olmalarını iste. Böylece her zaman mesut olursun.”
Düşünceler ve Sohbetler, Epiktetos, Meb, Ankara 1989
YORUMLAR
YORUM YAP!
Yorumlarınız editör onayından geçtikten sonra yayınlanacaktır. Küfür, hakaret, büyük harf ve kişi ve kurumları rencide edici yorumlar onaylanmamaktadır.